the-boys

The Boys: Kan, Seks, Şiddet ve Süper Kahramanlar

Son zamanların en başarılı platformu Amazon’un kaptan gemisi muhtemelen The Boys. Çok sevilen Preacher’ın yazarı Garth Ennis’in serisinden aynı ekip tarafından uyarlanan dizi, süper kahramanlar gerçek olsa kapitalizmin birer ürünü olmaktan ileri gidemeyeceklerini çok sert bir dille anlatarak çocukluk hayallerimizi yıkıyor. Aslına bakarsanız birbirinin kopyası hikayeleri, satış stratejileri ve uyarlamalarıyla süper kahramanlar bizim dünyamızda da kapitalizmin önemli bir ürünü. The Boys yalnızca bir kapitalizm eleştirisi olmakla kalmıyor. Aynı zamanda çok sert bir yeraltı edebiyatı örneği, ilginç karakterleriyle harika bir drama ve sürükleyici senaryosuyla başarılı bir komedi. Kısaca çok yönlü bir dizi The Boys.

Garth Ennis’in yazdığı kaynak materyal, yazarın her işi gibi çok iyi fikirlere sahip ama gereksiz dağınık bir seriydi. Seks şakaları, fan-service ve gore genelde hikayenin önüne geçiyordu. Batman’e denk düşen bir karakterin Alfred’e, Robin’e ve bir çinçilaya tecavüz ettikten sonra bir meteorla cinsel ilişkiye girmeye çalışırken öldüğünü söylersek neden bahsettiğimizi aşağı yukarı anlayabilirsiniz. Dizi, böyle sululukları geride bırakarak 1984 ve Cesur Yeni Dünya gibi düşündürücü bir distopya hikayesi anlatmayı tercih etmiş. Çok da iyi olmuş. Süper kahramanların ahlaksızlıkları, egoistlikleri ve şımarıklıkları çizgi romandan daha farklı, ama yine de aynı derecede vurucu bir şekilde izleyiciye aktarılmış.

Çizgi romanda The Boys, hükümet tarafından desteklenen bir ekipti ve görevleri şımarık süper kahramanları levyeyle döverek kendilerine getirmekti. Zaman zaman birkaç supe öldürmelerine de göz yumuluyordu. Dizide ise ekip Vought isimli süper kahraman şirketini bitirmeyi hedefleyen bir yeraltı direnişine dönüştürülmüş. Vought ve sözde kahramanlar para kazanmak için pek çok pis iş çevirip rüşvet ve baskı ile adaletten kaçıyor. Amerikan kültürünün çarpık yönleri (din tüccarlığı ve çocukların eğlence sektöründe sömürülmesi gibi) hikayeye başarıyla yedirilmiş. Dizi, çizgi romanın aksine sadece süper kahramanları değil, yanlış gördüğü neredeyse her şeyi hicvediyor. Yine de kaynak materyalin de bir süper kahraman taşlaması olarak oldukça başarılı olduğunu söyleyelim. Hatta ilk sayılar DC bünyesinde yayımlanmış ama şirket, karakterlerinin bu derece yerin dibine gömülmesini istemediği için seri Dynamite Comics’e geçmişti.

Yapım çoğu süper kahraman dizisinin aksine efektleriyle tatmin ediyor, zaten daha çok diyalog ağırlıklı ilerlediği için pek fazla efekt gerekmemiş. Sinematografi, dizi içinde gördüğümüz film veya reklam gibi sahnelerinde değişen renk paletiyle birlikte harika bir görsel zevk sunuyor. Boys üyeleri de, süper kahramanlar da, diğer karakterler de başarıyla işlenmiş ve tüm oyuncular çok iyi oynamış. Ana karakterlerin hepsi üzerlerine bir iki kelam etmeyi hak ediyor. Masum kızımız Starlight ile başlayalım. Kendisi bariz bir şekilde Supergirl karakterinin pastişi. Kadın gücünün ve pozitifliğin simgesi Starlight, iş yeri olan süper kahraman üssünde cinsel istismara uğruyor, #metoo hareketinin simgesi haline geliyor, ancak bu sefer de Vought tarafından reklam yüzü olarak kullanılmaya başlanıyor. Yalnızca insanlara yardım etmek istiyorken kapitalistlerin oyuncağına dönmekten hiç memnun değil. Ayrıca annesinin hem fazla dindar hem de onun süper kahraman kariyeri konusunda baskıcı olması sebebiyle çocukluğunu yaşayamamış biri.

Ana kötümüz Homelander. Psikopat Superman diyebileceğimiz karakter, çocukluğundan itibaren bir bireyin omzuna bu derece güç ve sorumluluk yüklenirse ne hale geleceğini gösteriyor. Tamamen kafayı kırmış, sevmediği herkesi öldüren, annesizliğinden dolayı iğrenç cinsel fanteziler geliştirmiş bir karakter Homelander. Yine de medyada o kadar başarıyla tanıtılıyor ki tüm Amerika’nın sevgilisi. Boys’un lideri Billy Butcher, bir süper kahraman çizgi romanında kesinlikle kötü adam olurdu. İntikam hırsı ve amacı uğruna hiçbir şey yapmaktan çekinmemesiyle ahlaki olarak çok gri bir karakter. Karl Urban’ın muhteşem performansı sayesinde televizyon tarihinin en başarılı anti kahramanlarından biri haline gelmiş.

Ana karakterimiz Hughie, biraz sıradan okuyucuyu/izleyiciyi temsil eden; Starlight gibi masum, saf ve iyi yürekli bir insan. Çizgi romanda Simon Pegg gibi çiziliyordu. Muhtemelen pek çok filminde gördüğümüz şaşkın ifadesi yüzündendir. Usta oyuncu Hughie için fazla yaşlandığından dizide onun babası olarak karşımıza çıkıyor.

Dizi ikinci sezonla dönemin popüler konularından ırkçılığa parmak basmaya, bunu yaparken süper kahraman çizgi romancılığının önemli köklerinden İkinci Dünya Savaşı ve Naziler’den faydalanmaya başladı. Becca Butcher ve Stormfront gibi ilginç karakterler senaryoya dahil oldu. Reytingler iki katına çıktı. Yapımcılar durumdan memnun olmalı ki en az iki sezon daha devam edileceğini ve yapıma çok yakışacak olan Jeffrey Dean Morgan’ın diziye alınma ihtimalini duyurdular. Bir de süper kahraman üniversitesi temalı spin-off gelecekmiş. Heyecanla bekliyoruz.

Yazar: Sadık Efe Sarıtunalı

Bilgisayarla fazla ilgilenir. Boş zamanlarında ise çizgi roman okur. Bir gram çizim yeteneği olmadığı için çuvalladığı çizgi romanlarından sonra en büyük hayali kendine bir çizer bulup çizgi roman yazarı olmak. En büyük tutkusu ise bilimkurgu.

İlginizi Çekebilir

pantheon

İkinci Sezonuyla Pantheon

2022 yılında AMC+ çatısı altında yayımlanan Pantheon, ilk sezonuyla başarılı bir grafik çizmişti. Kıyamet Üçlemesi’ne …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin