SyFy’dan Bir Uzay Operası: Dark Matter

“Finali başından belli” olan dizilerin aksine Dark Matter, alttan alta işlediği gizemli ve ezber bozan konusuyla Syfy‘ın başarılı işlerinden biri. Çeşitli Stargate dizilerinde çalışan Joseph Mallozzi ve Paul Mullie‘nin yapımcılığını üstlendiği dizi, Dark Horse Comics tarafından yayımlanan bir çizgi roman serisine dayanıyor. Senaryo, külliyatını bir çırpıda anlatabileceğiniz fikirlerden, yani 70’lerin televizyon yayıncılarının sevdiği cinsten oluşuyor: Altı insan aşina olmadıkları bir uzay gemisinde hafızaları silinmiş halde hiper uykudan uyanıyor. Kimin iyi, kimin kötü karakter olduğu belirsiz.

Hiper uykudan uyanan karakterlerimiz, isimlerini bilmedikleri için kendilerine uyanma sıralarına göre numaralar veriyor ve aynı şekilde hafızası silinmiş insan görünümlü bir robotun yardımıyla gerçek benliklerini ve gemileri Raza‘yı araştırmaya girişiyor.

dark matter2

Tabula Rasa, Latincede “boş sayfa” demek ve dizinin içeriği hakkında da ipucu verir nitelikte. Dizi, “insanın kişiliğini yaradılışı mı, yoksa yetiştirilme tarzı mı belirler?” gibi felsefi bir tartışmaya odaklanırken, diğer yandan hafızası silinmiş karakterleriyle de bu sorunun yanıtını bulmaya yönelik bir deney ortamı sunuyor. Konu hakkında ilk belirti, orijinal ekibin parçası olmayan genç kadın karakter Five. Five, bazen kim olduğunu hatırlayamadığı insanlarla ilgili birtakım görüntüler görüyor. Dizi, söz konusu flashbackler yardımıyla bu altı karakterin bilinmeyen gerçeklerini ve ekibe nasıl katıldıklarını parça parça sunarak Lost’vari bir atmosfer yaratmaya çalışıyor.

Çoğu durumda Five’ın hatıraları ya da diğer bilgiler tamamen yanlış yönlendirici perspektifler sunsa da, ilk bölümlerin kayda değer bir kısmı kendini bulma üzerine konumlandırılıyor. Altılı arasında mükemmel bir ekip oluşturmayı engelleyen şey ise içlerinden birinin büyük ihtimalle uyku kapsüllerini sabote ettiği bilgisi. Bu da birbirleriyle ortak noktalar bulmaya başlayan ekip üyeleri arasında güçlü güvensizlik duygusunun ortaya çıkmasına yol açıyor. Kim olduklarına dair anlayışlarını bile çoktan değiştiren entrika yüklü olaylar zincirinin fitili de böylelikle ateşleniyor.

dark_matter_textured_ship

Dizi, ilk bakışta basit bir fikre ve bilindik kinayelere bel bağlamış görünse de, her daim ilgi çeken kadim bilimkurgu kavramlarını da içeriyor. Örneğin başlangıç hikayesi, Yedi Silahşörler filminin kısa bir uyarlaması gibi. Ardından “zombiler uzay mekiğinde” tarzı bir olay örgüsü başlıyor ve yine uzay gemisini tamir etmek için bir androidin yardımına ihtiyaç duyuluyor… Doğal olarak izleyici, başta dizinin bir klişe cenneti olacağını düşünmekten kendini alamıyor. Gizemli bir gemi ve aniden uyanan mürettebat teması, yıllardır sayısız eser tarafından işleniyor zaten ve dizide yeni bir şey yok gibi görünüyor; ancak işler böyle ilerlemiyor… Zira sonraki bölümlerde tuhaf şeyler gerçekleştikçe, karakterler benliklerini toparlayıp yol arkadaşlarını ve kendilerini sevmemeye başlıyor.

Ekip içi uyuşmazlık teması, kimi izleyicinin çok sevdiği, kimi izleyicininse nefret ettiği bir konsept. Söz konusu anlatım Star Trek: Deep Space Nine ve Battlestar Galactica dizilerinde muhteşem sonuçlar doğururken, Stargate Universe‘te olduğu gibi izleyiciyi sıkan bir unsura da dönüşebiliyor. Bu biraz da temaya ve konunun işleniş biçimine göre değişiyor. Örneğin diğer Star Trek dizilerinde, karakterler genelde iyi geçinirler ve amaca doğru kolektif bir şekilde ilerlerler. Fakat DS9’da durum her zaman böyle değildir ve bu da daha enteresan bir karakter dinamiği oluşturulmasını sağlar. Dark Matter’da da çok geçmeden buna benzer bir uyuşmazlık izlemeye başladığımızı söyleyebiliriz.

dark_matter_wil_wheaton

Nihayet sezonun ilk yarısından sonra altı karakterin hiçbirine güvenilmeyeceği konusunda güçlü sebepler ortaya çıkmaya başlıyor. Dahası androide bile güvenilemeyeceğini düşünür hale geliyoruz. Bu noktadan sonra dizinin adeta bir Agatha Christie polisiyesine dönüştüğünü söylemek yanlış olmaz. Bu dönüşüm 8. bölümde tam anlamıyla kendini gösteriyor. Zira dizi bu bölümde izleyicileri ilk kez klon taşıma teknolojisiyle buluşturuyor. Fikrin oldukça güzel ve cezbedici olduğu bir gerçek. İşte bu aşamadan sonra dizi izlenme oranlarında gerçekten patlama yapıyor. Fakat insanları en çok heyecanlandıran şey, 10. ve 11. bölümlerdeki şaşırtıcı olaylar zinciri oluyor.

Bilinmeli ki, bir dizinin güzelliği hikayesinin sonunu ne kadar belirgin hatlarla anlatabildiğinden ziyade, seyircisiyle karakterler arasında güçlü bağ kurabilmesinde yatar. Dark Matter bunu olağanüstü bir şekilde yapıyor ve bölümler ilerledikçe daha da ustalaşıyor. Başta Alex Rook olmak üzere belki karakterlerin hepsi yeterli derinlikle işlenemiyor, ancak konu ilerledikçe karakterlerin gerçek potansiyelleri de gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Dizi hakkında söyleyebileceğimiz bir başka olumlu şey ise bütçesinin büyük oranda uzay gemisi Raza’nın tasarımına harcanması. Aynı zamanda Star Trek ve Stargate dizilerinden aşina olduğumuz “haftanın uzaylısı” kavramından uzak durulması ve Amerikan tarihsel olaylarına çok  geniş yer verilmemesi de yerinde olmuş diyebiliriz.

dark-matter-cast-group-photo

Oyuncuların performansı ise yeterince iyiden harikaya doğru sıralanabilir. Özellikle Zoie Palmer‘in android performansı ve Jodelle Ferland‘ın Five karakterine kazandırdığı tatlı narinlik dikkat çekici. Hem Anthony Lemke (Three) hem de Roger Cross (Six) televizyonun sevilen isimleri ve diğer oyuncuların da katkılarıyla sağlam performanslar sunabiliyor. Wil Wheaton‘ın Rook olarak kameraların karşısına çıkması ve ünlü bilimkurgu dizilerinden gelen diğer oyuncuların varlığı, dizinin başarısını perçinleyen unsurlar arasında.

Androidi de sayarsak ekipte sadece üç kadın olmasına rağmen, onlara yüklenen roller hiç de önemsiz değil. Hatta işler sarpa sarınca vaziyeti kurtaranların erkekler değil de bizzat kadınlar olduğunu görmek çok keyif verici. Güçlü kadın karakterlerin erkek gibi davranmaları gerekmiyor ve bu durum dizide iyi bir şekilde işleniyor. Galiba diziye getirebileceğimiz en büyük eleştiri jeneriğine yönelik olacak. Adeta bir CGI testi gibi duruyor.

DarkMatter_gallery_107Recap_05

İlk sezonu takiben izlediğimiz ikinci ve üçüncü sezonlarla birlikte dizinin ana ekseninde bazı savrulmalar yaşandığı doğru. Yine de bu açılım, evrenin daha da genişleyip derinleşmesini sağlaması bakımından önemli bir işleve sahip. Ne var ki dizi, tam da kuşatıcı bir evrende olduğumuzu ve olayların beklenmedik yönlere doğru kaydığını izlediğimiz üçüncü sezondan sonra iptal ediliyor. Böylelikle bir dizi daha akıllarda soru işaretleri bırakarak sessiz sedasız aramızdan ayrılmış oluyor.

Bu iptale rağmen Dark Matter, özellikle Syfy’ın kalburüstü dizilerini de göz önüne aldığımızda kanalın doğru ve yaratıcı bir ekiple neler başarabileceğinin güzel bir örneği. Son olarak şunu da belirtelim: Başlardaki hikayelerin değişken doğası, dizinin sürekli böyle ilerleyeceği izlenimini vermesin. Sabırla izlemeyi sürdürün. Bilin ki çok geçmeden kendinizi giderek tuhaflaşan bir konunun içinde nefes nefese bulacaksınız.

Hazırlayan: Agah Tuğrulhan Polat

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Bilimkurgunun Hırçın Güzeli: Katee Sackhoff

Katee Sackhoff, 8 Nisan 1980’de Portland’da doğdu. Annesi bir İngilizce kursu idarecisi, babası ise arazi …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et