Krypton

Superman’in Aile Destanı: Krypton

Superman’siz bir Superman yapımının başarılı olması mümkün mü? Superman’in ailesinin bilinmeyenlerini anlatan Krypton umut vaat ediyor, ancak etkileyici olmaktan da uzak. Syfy’ın dizisi Krypton, Kal-El’in (nam-ı diğer Superboy) gezegen yok olurken babası tarafından Dünya’ya gönderilmesinden 200 yıl öncesinde, Superman’in yok olmaya mahkum gezegeninde geçiyor. Peki ana kahramanından yoksun ve diğer tüm kahramanlarının da sonunda uzay tozu olmaya mahkûm bir diziyi neden izlemeli? 2018’de izleyicilerle buluşan ve 2. sezonu için gün sayan Krypton, bu ‘küçük’ sorunu Cameron Cuffe‘nin canlandırdığı, öykünün kahramanı ve Superman’in de dedesi olan Seg-El‘in açılış sahnelerindeki şu sözleriyle aşıyor:

“Bu nasıl öldüğümüzün değil, nasıl yaşadığımızın öyküsü.”

Ne var ki, Krypton’daki yaşam bu sözün yarattığı beklentiyi karşılayabilecek kadar dramatik ve renkli değil. İlk bakışta, Krypton başkenti Kandor Şehri’nin resmi renkleri boğucu kahverengi ve sıkıcı gri tonları gibi duruyor. Superman’in ataları soluk renklerle bezeli bir odada ihanetten yargılanıyorlar. Seg-El iç karartıcı ara sokaklarda kavgalara tutuşuyor. Şehri koruyan (ve içeridekileri de hapseden) surların dışındaki karla kaplı topraklar bile beyazdan çok bej rengi. Superman’in kostümü için göz alıcı bir kırmızı ve parlak bir mavi ton seçmesine şaşmamalı. Tüm bu monotonluktan onun da içi bizim kadar sıkılmış olmalı.

Dizi, Han Solo Tatooine’deki Mos Eisley Barı’nda ilk içkisini ısmarladığı günden beri aşina olduğumuz o bir şekilde hem ilkel hem fütüristik olmayı başarabilen derin uzay algımıza oynuyor. Bilirsiniz, yüksek teknoloji ürünü aletlerle donatılmış mağaramsı yapılar, sensörlü kapıların ardına hapsedilmiş, yaşama elverişsiz atmosfere sahip gezegenler gibi. Ancak milyar dolarlık Star Wars yapımlarında işleyen bu yol Krypton’da olmadık yerlere çıkıyor. Krypton’un kapalı alanlarında, sorunsuzca kayarak açılmasını beklediğimiz kapılar pek de uzay çağından fırlamış gibi görünmüyor. Karakterler çatışmaya başladığında kendimizi duvarlar yıkılmasın diye dua ederken buluyoruz, çünkü küçük çocukların Cadılar Bayramı kostümleri gibi birbirine beceriksizce yapıştırılmış plastiklerden yapılmış gibi duruyorlar.

Krypton’ın hiç anlatılmamış öyküsünü (ve Superman’in ailesinin hikayesini de) anlatan dizinin doğru yaptığı onca şeye rağmen bu kadar basit hatalara düşmesi gerçekten çok üzücü. Pilot bölümünde Superman’in aile-klanı, El Ailesi’ni tehlikede buluyoruz. Seg-El’in büyükbabası Val-El (Ian McElhinney) Krypton toplumunun yöneticilerini ve ileri gelenlerini evrende başka yaşam formlarının da olduğu ve bunların Krypton için tehdit oluşturduğu konusunda uyarmıştır. Uyarıları göz ardı edilmekle kalmamış, Krypton dışında yaşam olduğunu iddia ettiği için ölüme mahkûm edilmiş ve ailesinin ayrıcalıkları ellerinden alınmıştır. Genç Seg-El tüm bunlara şahit olur.

14 yıl sonra: Seg-El 23 yaşındadır, alt tabakadan kişilerle düşüp kalkmaya başlamış ve ebevenyleri Ter-El (Rupert Graves) ile Charys-El’i (Paula Malcomson) geçindirmek için barlarda küçük çaplı dolandırıcıklara bulaşmıştır. Adam Strange (Shaun Sipos) adında bir Dünyalı’nın zamanda geri gidip Krypton’a ulaşarak Seg-El’i gelecekteki torununun kaderi konusunda uyarmasıyla (DC evreninde Strange uzay gezgini bir süper kahramana dönüşür) tüm dünyası değişir. Bir süper kahramandan çok kapüşonu ve beyzbol şapkasıyla Eminem’e benzeyen Strange, Seg-El’e torununu ve Krypton’u ne pahasına olursa olsun korumasını söyler, yoksa Superman doğamayacak ve Dünya korumasız kalacaktır. Seg-El daha sonra bu garip karşılaşmayı arkadaşı Kem (Rasmus Hardiker) ile konuşurken şöyle diyecektir:

“…başka bir gezegenden. Detroit dedi yanlış hatırlamıyorsam.”

Evet, Krypton pek renkli bir dünya olmasa da iyi bir espri anlayışına sahip. Böylece daha doğmamış bir torunu kurtarmak için mücadele başlar. Seg-El gezegenin kast sistemiyle, şehri yöneten askerî politik güçlerle savaşarak ailesinin onurunu kurtarmak zorundadır. Bu sırada dik başlı askerî lider Jayna-Zod’un (Ann Ogbomo) kızı Lyta-Zod (Georgina Campbell) ile de gizli bir ilişki yaşamaktadır. Üstelik henüz gezegen yok eden uzaylı varlık Brainiac‘ın şeytanî planları ortaya çıkmamıştır bile.

Man of Steel”, “Batman v Superman: Dawn of Justice” gibi yapımlara imza atan David S. Goyer ile “Constantine”, “Ash vs Evil Dead” gibi işleri bulunan Cameron Welsh‘in yapımcılığını üstlendiği dizi tamamen aksiyona dayalı olup elle tutulur bir hikaye anlatmayan süper kahraman yapımlarının tam aksine bir dertten muzdarip. Elimizde merak uyandıran bir anlatı var, ancak gösterişli ve renkli sahnelerin yokluğu diziyi takip etmeyi zorlaştırıyor. Dizide yumruk yumruğa kavga sahneleri bolca yer alsa da tam olamamış koreografiler ve yarıda kesilmiş sahneler bir süper kahramanın varlığını veya en azından yüksek bir yapım kalitesini aratıyor. Kandor’un ötekileştirilmişleri ile elit askerî kliklerin çatışması içinde yaşadığımız zamanlara dikkat çekici benzerlikler sunsa da, işleri yoluna koyabilecek güçlü bir intikamcının yokluğu çizilen tablonun daha da karanlık olmasına yol açıyor.

Geleceği ne olur bilinmez, ancak pelerinli bir kahramandan yoksun olan Krypton’un uçabilmesi zor görünüyor.

Kaynak

Yazar: Erkam Ali Dönmez

Oyun sever, oyun oynar, oyun çevirir, oyun yapar.

İlginizi Çekebilir

Apple TV’nin Vakıf Dizisi Kitaplardan Ne Kadar Farklı?

Kitapları okumamış olsanız bile, Isaac Asimov hayranlarının Apple TV+ tarafından çekilen Vakıf dizisine bolca çemkirdiğini …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et