SG-1‘ın uzun soluklu lideri ve Anagezegen Güvenliği Departmanı‘nın şu anki başkanı olan Korgeneral Jonathan Jack O’Neill, genel olarak Yıldız Geçidi Programı’nda ve Dünya’nın galaktik topluluğa tanıtılmasında oynadığı rolden dolayı övülmeyi en çok hak eden insanlardan biridir. O’Neill, özel kuvvetlerde geniş çaplı eğitime sahip yetkin bir pilottur. Mizahı ve genel günlük davranışları ile bilinir. The Simpsons hayranıdır ve kapısını kilitlememek gibi bir alışkanlığı vardır. Her durumda şakalar da patlatabilir. Aynı zamanda karmaşık teknik olaylara ve bilimsel açıklamalara karşı duyduğu hoşnutsuzluğuyla da ünlüdür. Öyle ki, Samantha Carter‘ın açıklamaları ve bilgileriyle sürekli afallamış bir hale bürünür.
Buna rağmen, O’Neill çok yetenekli bir asker ve liderdir. Hızlı düşünme yetisi, takımını ve Dünya’yı bir çok tehlikeli durumdan kurtarmıştır. Sanıldığından çok daha zekidir. Ayrıca O’Neill, Kadim teknolojisi aktivasyon genine sahip olduğu keşfedilen ilk insandır. Bu gen sayesinde çeşitli Kadim cihazlarını çalıştırabilmektedir. Zaten bu konuda da oldukça uzmandır. Yıldız Geçidi Projesi’nden önce Jack O’Neill, Çöl Fırtınası Operasyonu sırasında Irak’ta çeşitli görevlerde bulunan bir özel kuvvetler ajanıydı. Sara O’Neill ile evlendikten sonra Charlie adında bir erkek çocukları oldu. O’Neill, karısını ve oğlunu çok seviyordu. Talihsizlik eseri bir gün Charlie babasının silahını buldu ve bununla kendini öldürdü. Oğlunun ölümüyle tamamen yıkılan O’Neill, Hava Kuvvetleri’nden istifa etti. Hatta intiharı bile düşündü.
1994 – Yıldız Geçidi Programı

Kısa bir süre sonra O’Neill, Dr. Daniel Jackson‘ın Yıldız Geçidi adı verilen gelişmiş bir uzaylı cihazını çalıştırmayı başarmasıyla, halihazırda devam eden görevine tekrar çağrıldı. Yıldız geçidi aktif hale getirilince, Dünya ve Abydos arasında sabit bir solucan deliği kuruldu. O’Neill, solucan deliğinin diğer tarafındaki Abydos gezegeninde herhangi bir tehdit var mı diye araştırma yapması için seçildi. Eğer herhangi bir tehlike varsa, görevi bir nükleer bomba patlatıp Abydos yıldız geçidini yok etmekti. Daniel Jackson da onun ekibindeydi.
Abydos’a ulaşan O’Neill ve ekibi, Goa’uld Sistem Lordu Ra tarafından yönetilen antik bir Mısır yerleşim yerini ortaya çıkardı. Ekibin gezegene varmasından kısa bir süre sonra, Ra da gemisiyle buraya geldi. Dünya’dan gelen kaşifleri buldu ve onları, nükleer bombayı kendi teknolojisiyle geliştirip tekrar Dünya’ya göndermekle tehdit etti. Ancak O’Neill ve ekibi, nükleer bombayı son anda Ra’nın gemisine ışınlayarak onu durdurmayı başardı.
Ra’nın artık bir tehdit olmamasıyla beraber, Daniel Jackson Abydos’ta kalmaya karar verdi. Bunun üzerine O’Neill ve ekibi Dünya’ya geri döndü. Herkese nükleer bombayı patlatıp diğer yıldız geçidini yok ettiklerini söylediler. Yıldız Geçidi Projesi rafa kaldırıldı ve O’Neill bir kez daha emekliye ayrıldı.
1997 – SG-1

O’Neill, sonraki 3 yılı pasif durumda geçirdi. Bu sırada karısı da onu terk etti. Ancak başka bir Goa’uld Sistem Lordu olan Apophis, Yıldız Geçidi’nden Dünya’ya gelerek nöbetçi askerlerle çatışmaya girdi ve bir kadın personeli de kaçırdı. Bu gelişme sonrası O’Neill tekrar göreve çağrıldı. O’Neill, başta gerçeği saklamaya çalışsa da bombayı patlatmadığını ve Daniel Jackson’ın da hala hayatta olduğunu itiraf etmeye mecbur kaldı. Daniel Jackson’ı bulmak için bir ekiple birlikte Abydos’a tekrar gitti. Bu yolculuk sırasında ekip, Yıldız Geçidi ağının sadece Dünya ile Abydos’tan ibaret olmadığını ve tüm galaksiye yayıldığını keşfetti. Goa’uld tehdidinin algılanmasıyla birlikte Yıldız Geçidi Komutanlığı, General Hammond komutası altında tekrar faaliyete sokuldu ve komutanlık kapsamında toplam 25 tane SG ekibi kuruldu. Diziyi de adını veren SG-1 ekibi, Albay Jack O’Neill, Dr. Daniel Jackson, Samantha Carter ve Teal’c’tan oluşmaktadır.
SG-1, Goa’uld tarafından yönetilen bir çok medeniyetle karşılaştı ve birçok dünya keşfetti. Aynı zamanda Sistem Lordu Apophis’e karşı da savaşıyorlardı. Bir gün O’Neill ve Carter, kendilerini geçidini çalıştıramadıkları buzla kaplı bir gezegende kapana kasılmış buldular. Yabancı bir gezegen sandıkları bu yer aslında Antartika’ydı ve Doktor Jackson onların lokasyonunu tespit etmeyi başardı. Bu sayede SG-1, Dünya üzerinde bir Yıldız Geçidi daha bulunduğunu keşfetmiş oldu. SG-1 aynı zamanda bir başka gezegende kendilerinin robotik birer kopyasına da sahipti. Ekip üyelerinin bilincine de sahip olan bu kopyalar elbette içlerindeki merak ve macera tutkusunu bastırmayacak ve keşfe çıkacaklardı. İki ekibin günün birinde karşılaşmayacaklarını kim garanti edebilir ki?
1998
Senatör Kimsey, Yıldız Geçidi Programı’nı yüksek maliyeti bahane ederek kapatmaya teşebbüs etti. Ancak, Apophis’in iki ana gemi ile Dünya’ya doğru yol aldığını öğrenen SG-1, bu gemilerden birindeki Yıldız Geçidini kullanarak Apophis’e karşı gizli bir operasyona girişti. Son anda da olsa gemileri sabote etmeyi başaran ekip, Dünya’nın yok olmasını engelledi ve Yıldız Geçidi programının devam etmesini sağladı.
1999
O’Neill, Kadimler olarak bilinen bir uzaylı ırkın aşırı gelişmiş veritabanını kazayla kendi beynine indirdi. Bu veritabanı O’Neill’in bilincini ağır ağır ele geçirmekteydi ve bu durum albayı öldürüyordu da. O’Neill’in bilinçaltı, hayatta kalmak için onu Othala’ya götüren bir plan tasarladı. Othala, O’Neill’in zihnini bu durumdan kurtaran ve ona büyük saygı duyan yardımsever Asgard ırkının dünyasıydı. Bu veritabanı sayesinde öğrendikleri yeni yıldız Geçidi adresleri, halihazırda kullanmakta olduklarından çok daha büyük bir ağa açılmalarını sağladı ve Yıldız Geçitlerinin gerçek mimarının aslında Kadimler olduğu ortaya çıktı.
SG-1 daha sonra Hathor adlı başka bir Goauld tarafından kaçırıldı. Hathor’un ekibimizden hileyle bilgi alma çabaları işe yaramadı ve bu girişim, Hathor’un O’Neill tarafından öldürülmesiyle sonuçlandı. Böylece Dünya yeniden Sistem Lortlarının ilgi odağı haline geldi. Yardım etmek isteyen Asgard, Dünya’yı korunmuş gezegenler anlaşmasına dahil etmek için müzakereler başlattı. O’Neill bu müzakerelerde Dünya’yı temsil eden isim oldu. Başarıyla sonuçlanan müzakerelerin ardından, Dünya’nın güvenliği gelecek yıllar için de güvence altına alındı.
2000
Edora gezegeninin Yıldız Geçidi meteor yağmuruyla gömülürken SG-1 da oradaydı. Diğer ekip üyeleri Dünya’ya kaçarken O’Neill başaramadı ve artık bir geçidi olmayan bu gezegende mahsur kaldı. Carter’ın geçitten gezegene gönderdiği bir parçacık ışını, geçidin yerinin tespit edilmesini sağladı ve O’Neill’ın 3 ay süren esareti bu şekilde son buldu. O’Neill’ın görevlerinden biri de, müttefiklerimizden ileri düzey teknoloji çalmak amacıyla NID altında yapılanmış Harry Mayborne komutasındaki bir hırsızlık çetesinin açığa çıkartılmasıydı. Bu gizli görev için hava kuvvetlerindeki işine ara vermesi gerekiyordu ve bunu uydurma bir senaryoyla kendini meslekten attırarak sağladı. Senaryo gereği Tollan teknolojisinin bir parçasını çaldı. SGC‘den uzak kaldığı dönemde çetenin içine sızarak çalıntı teknolojiyi Asgard’a teslim etti ve çetenin çökertilmesi görevini başarıyla tamamladı. Görev bitiminde SG-1’a geri döndü elbette.
Tam da tatile gidecekken planda olmayan bir göreve çıkmak hiç de hoşuna gitmedi; ama O’Neill, Asgard Yüksek Komutanı Thor‘un gemisi Beliskner’ı da giderayak Replicator saldırısından kurtarmayı başardı. Replicatorler, teknolojiden beslenerek kendilerini sınırsız çoğaltabilen bir çeşit mekanik böceklerdir, engellenmedikleri taktirde tüm evreni ele geçirme potansiyeline sahiptirler. Dünya’ya yönelen gemiyi iniş yapmadan yok etmeleri gerekiyordu, öncesinde kendileri de gemiden kaçmalıydılar elbette. Bunun için Beliskner’a kendi Yıldız Geçidi’ni ışınladılar ve gemiye bir bomba düzeneği kurup geçitten SGC’e döndüler. Thor’un infilak eden gemisinden kalan parçalar Dünya’da bir okyanusa düştü. Olayda Yıldız Geçidi’ni de kaybeden SG-1, bundan sonra Antartika’daki geçidi kullanmaya başladı. O büyük patlamaya rağmen sağlam kalmayı başaran bir Replikator ise okyanusta bir Rus denizaltısına ulaşıp çoğaldı ve denizaltıyı istila etti. Teal’c ve O’Neill hayatları pahasına Replicatör’lerin Dünya’da çoğalmalarını engellemeliydi ve yaptılar da. Deniz Kuvvetleri denizaltıyı patlatmadan hemen önce Yüksek Komutan Thor tarafından kurtarıldılar.
Tok’ra, geliştirdiği bir teknolojiyi SG-1 üzerinde denedi. Kollarına taktıkları bir cihaz, ekibe normal üstü fiziksel ve zihinsel güç verirken, duygularını da oldukça dengesiz bir hale getiriyordu. Cihazın etkisinde mantıksız bir karar alıp kendi başlarına Sistem Lordu Apophis‘in yeni ana gemisini yok etmeye çalıştılar. Geminin imhasını sağladılar, ama sahip olduğu Jaffa fizyolojisi yüzünden deneye katılamayan Teal’c son anda olaya dahil olmasa kendileri de gemiyle birlikte yok olacaklardı.
Tau’ri ve Tok’ra bir anlaşma imzalamak üzereyken Zatarc tehdidi ortaya çıktı. Zatarc, kişinin beynini yıkayıp onu bir suikast girişimcisine dönüştüren bir çeşit Goa’uld teknolojisiydi. Goa’uld, bu anlaşmayı Zatarc kullanarak sabote etmek niyetindeydi. Tok’ra’nın geliştirdiği başka bir teknoloji de kişinin bir Zatarc olup olmadığını, tespit ediyordu, bir çeşit yalan makinesiydi. O’Neill ve Carter bu yalan makinesinden geçemediler. Çünkü birbirlerine karşı henüz kendilerine bile itiraf edemedikleri hisler besliyorlardı ve kuvvetli hisler, makinenin testinden geçememelerine neden oluyordu. Ancak birbirlerine karşı duygularını açığa çıkarmak zorunda kalarak Zatarc olmadıklarını ispatlayabildiler.
Bir başka görevde O’Neill ve Teal’c, bir zaman döngüsünde kısılı kaldı. Bir günü tekrar tekrar yaşıyorlardı. Başlarda sorunu olabildiğince hızlı şekilde çözmeye kararlı olsalar da, sonradan her ne yaparlarsa yapsınlar bir sonraki döngüde her şeyin sıfırlandığını bildikleri için, aslında çılgın işler yapabileceklerini ve kimsenin bunu hatırlamayacağını fark ettiler. Üste bisiklet sürmek, çanak çömlek yapmak, geçidi delik gibi kullanıp golf oynamak ve Carter’a asılmak bunlardan sadece birkaçıydı; sonu olmayan bir tatildelerdi ne de olsa. Elbette döngüyü kırmanın bir yolunu da buldular.
2001
2001’de Jack, NID’nin bir entrikasını gün yüzüne çıkarmak ve General Hammond’ın yeniden SGC kumandanı olarak atanmasını sağlamak için, kısa bir süreliğine ezeli düşmanı Harry Mayborne ile ittifak kurmaya mecbur kaldı. Araştırmaları onları Senatör Kinsey’e götürdü.
Robotik kopyalarının yardımıyla SG-1, Goa’uld Sistem Lordu Cronus‘u öldürmeyi başardı ve ana gemisi Ha’tak‘a da el koydu. Bu gemi ile SG-1, aktif bir Yıldız Geçidi’ni kullanarak bir süpernova patlaması yaratıp, Apophis’in filosunu yok etmeye çalıştı. Fakat planları geri tepti. SG-1 ve Apophis kendilerini çok uzak bir galakside buldular. Burada Replikatör saldırısına uğradılar. Replikatörl’er ele geçirdikleri gemiyi tekrar Samanyolu Galaksisi’ne götürdüler fakat SG-1’in gemi motorlarını sabote etmesiyle gemi bir gezegene çarparak yok oldu. Bu aynı zamanda Apophis’in de sonu demekti. Ancak bu sırada Teal’c’ın beyni yıkanmıştı ve Apophis’in tanrı olduğuna yeniden inanmaya başlamıştı. Neyse ki Bra’tac, Jaffaların bu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir yöntem biliyordu ve Teal’c sancılı bir ayinin sonunda bilincine kavuştu.
2002
Langara gezegenindeki bir görevde Daniel Jackson, yüksek miktarda radyasyona maruz kaldı ve Oma Desala adlı Kadimin yardımıyla yükselmeyi başardı. Ekip bir kişi azalmıştı, fakat Jack, Daniel’ın yerine yeni birini atamamakta ısrarcıydı. Ekibin yerleşik düzenini bozmak istemiyordu. Bir süre sonra üslerinden gelen baskıya dayanamayarak, Langara’dan sürgün edilmiş Jonas Quinn‘i ekibe dahil etti. Başlarda ona şüpheyle yaklaştıysa da, Jonas zamanla Jack’in güvenini kazanmayı başardı. Böylece uzaylı ekip üyesi sayısı ikiye yükseldi. Bu sırada Tau’ri, yarı yükselmiş güçlü bir Goa’uld olan Anubis’in varlığını öğrendi. Sistem Lortları arasında nüfuzunu arttırmaya başlayan Anubis, bazı Kadim teknolojilerine de sahipti.
Anubis, Dünya’daki geçidi yok edecek güçlü bir enerji kaynağıyla saldırdı. Geçidin patlaması, muazzam bir enerjinin açığa çıkması ve Dünya’da büyük bir tahribat yaratması anlamına geliyordu. O’Neill, henüz test aşamasında olan, yarı Goa’uld yarı insan teknolojisi ürünü X-302 uçağıyla hiperuzaya girip, geçidi Dünya’dan uzaklaştırarak gezegeni bir tehlikeden daha kurtardı. Kendi geçidini kaybeden SGC, ellerindeki geçidi vermeleri için Ruslarla zorlu bir pazarlık sürecine girdi. Zira Asgard gemisiyle birlikte okyanusta düşen geçit, daha sonra Ruslar tarafından bulunmuştu. Bir şekilde anlaşma sağlandı ve Ruslar’ın elindeki geçit Amerika’ya getirildi. Anubis’in silahıysa yok edildi.
Antarktika’daki Yıldız Geçidi’nin yakınında donmuş bir beden buldular ve ona Ayana adını verdiler. İnsana benzeyen bu bedeni incelerken uyanmasına sebep oldular. Başkalarını iyileştirmek gibi gelişmiş yetenekleri olan bu canlı aynı zamanda bilmeden tüm ekibe bulaştırdığı ölümcül bir veba taşıyordu. Herkesi iyileştirmeye çalıştıysa da, O’Neill’e yardım edemeden tüm enerjisini tüketti ve öldü. O’Neill’ın tek kurtuluşu bir Tok’ra ortak yaşamıyla birleşmekti. Birleşim işlemi başarılı olmadı. O’Neill’in karakterinden etkilenen ve Sistem Lordu Baal’ın kölelerinden birine aşıktı olan ortakyaşam, tıpkı O’Neill’ın da yapacağı gibi köleyi kurtarma girişiminde bulundu. Başarılı olamadı ve O’Neill Baal’a esir düştü. Ba’al, O’Neill’a pek çok kez ölümüne işkence etti ve her seferinde taş mezarla tekrar diriltti. İşkence O’Neill’i çılgınlığa sürüklese de, yükselmiş olan Daniel’ın ziyaretleriyle az da olsa rahatlıyordu. En sonunda Sam ve Teal’c onu kaçırmanın bir yolunu buldu. Jack O’Neill’ın bu tecrübesi, Tok’ra‘ya olan güvensizliğini iyice pekiştirdi ve Baal’a karşı da büyük bir nefret beslemesine de yol açtı.
2003
O’Neill bir noktada Senatör Kinsey’ye suikast düzenlemekle suçlandı, sonradan bunun aslında bir çeşit uzaylı hologram teknolojisi kullanan aykırı bir NID grubunun komplosu olduğu ortaya çıktı. Bu sayede O’Neill aklanmayı başardı. Sonrasında Mayborne, Jack’e bir kez daha ulaştı. Kadim silahlarının saklı olduğu bir gezegenin yerini bildiğini iddia ediyordu. Aslında amacı Furling‘in ütopik medeniyetine yerleşebilmekti. Fakat bilmediği şey, bu medeniyetin halihazırda Goa’uld tarafından yok edilmiş olduğuydu. İkili, bu bilinmeyen gezegende yedikleri bir bitki yüzünden paranoyak davranışlar göstermeye başlayıp, SGC onların yerini bulana kadar haftalarca birbirlerini avlamaya çalıştı.
Daha sonra Daniel Jackson geri gelip, onları Anubis’in güçlenmekte olduğu konusunda uyardı. Anubis, “Goa’uld’un Gözleri” olarak bilinen altı tane cihazı bir araya getirerek süper silahları için güç kaynağı elde etmek istiyordu. Gözlerden beşini ele geçirmiş olan Anubis, sonuncusunu da elde edip işlemi tamamlamak için Abydos gezegenine sefer düzenledi. Ancak SG-1 ondan hızlı davranarak Ra’nın Gözü’nü aldı. Bunun üzerine Anubis, Abydos gezegenini yok etmekle tehdit edince gözü ona vermeye mecbur kaldılar. Anubis’in gezegeni yine de yok edeceğini anlayan Daniel Jackson, Kadim güçlerini kullanarak onu durdurmaya çalıştı. Fakat Kadimler’in aşağı uygarlıkların işlerine karışmama ilkesini ihlal ettiği için düşürüldü. böylece Daniel gezegeni yok olmaktan kurtaramadı. Ancak Abydos halkı Oma Desala tarafından son anda yükseltilerek bu saldırıdan zarar görmedi. SG-1 ekibi daha sonra başka bir görevde ölümlü insan bedenindeki Daniel’la karşılaştı. Daniel’ın tüm hafızası silinmişti ve geçmişine dair herhangi bir şey hatırlamıyordu. Onu tekrar SG-1’a katılmaya ikna edip Dünya’ya götürdüler. Jonas Quinn daha sonra Anubis’in süper silahını yok edecek bir planla çıkageldi. Jack, bu planda da aktif rol oynadı.
Anubis, yeni bir güç kaynağı arayışıyla Langara‘ya gitti. Burada onu diğer Sistem Lortlarının birleşmiş filoları bekliyordu ve gemisi yok edilen Anubis teslim olmaya zorlandı. Fakat son anda kaçmayı başardı. Bu olay Jonas Quinn’i daha önce vatan haini ilan eden gezegeni Langara’ya bu kez bir kahraman olarak dönmesini sağladı. O’Neill daha sonra Asgard’ın muzip bir üyesi tarafından klonlandı. Asgard Yüksek Kurulu tarafından DNA’sına yerleştirilen bir damga nedeniyle klonlama başarısız oldu ve klon asla olgunluğa erişemedi. Bu olay, SG’nin muzip Asgard’ı ortaya çıkarmasını ve onun Thor’a teslim edilmesini sağladı. Jack’in ergen klonu liseye kayıt oldu ve ikili irtibatı koparmanın uygun olacağına karar verdi.
2004
Anubis, Dünya’yı fethetme niyetiyle geri döndü. Onu durdurmak için O’Neill, bir kez daha Kadim veritabanını beynine yüklemek zorunda kaldı. Bu sayede, Antarktika’da bulunan eski bir Kadim karakoluna ulaşıldı ve buradaki drone silahının kullanılmasıyla Anubis’in donanması yok edildi. Ancak beynine yüklenen Kadim veritabanı, O’Neill’ın yaşamını tekrar tehdit ediyordu. Bunun sonucunda SG-1, çözüm bulunana kadar onu bir durağanlık kapsülüne koyma kararı aldı. Ana dünyası Çoğalıcılar’ın tehditi altında olan Thor, O’Neill’ı bu durumdan kurtardı. O sırada O’Neill ise, Çoğalıcılar’ı yok edecek bir silah tasarlamıştı. Silah, Çoğalıcılar üzerinde etkili oldu ve Asgard ana vatanı istilayı atlattı. Dünya’ya geri dönüş sırasında O’Neill, tuğgeneralliğe terfi etti ve General Hammond’un emekliliği ile beraber SGC komutasına getirildi. Bu durumdan memnun değildi ve sık sık dış görevlere çıkamamaktan şikayet ediyordu.
O’Neill, Harry Mayborne’nin yaşadığı gezegen bir Goa’uld tarafından tehdit edilince tekrar dış göreve çıktı. Burada O’Neill, Kadim teknolojisi bir Jumper‘ı çalıştırmayı başardı ve onu Goa’uld güçlerine karşı kullandı. Aynı zamanda O’Neill, uluslararası Atlantis keşif ekibinin Pegasus Galaksisi’ne gitmesine izin veren kişiydi.
2005
O’Neill, tümgeneralliğe terfi etti ve Anagezegen güvenliği Departmanı’nın başına getirildi. SGC komutasını da general Hank Landry‘e bıraktı.
2007
O’Neill, Daniel’in Ori kontrolüne girdiği anlaşılınca tekrar göreve çağrıldı ve hararetli bir tartışmadan sonra Ori gemisine düzenlenecek bir operasyona ikna oldu. Daniel Jackson, çift taraflı oynayarak Ori’ları etkisiz hale getirecek silahı çalıştırılmasını sağladı. Her ne kadar görev başarıyla sonuçlansa da, Ori tehdidinin tamamen ortadan kaldırılmasına daha çok vardı…
Öte yandan Jack O’Neill’ı, Stargate SG-1’in devam filmi Stargate: Continuum‘un yanı sıra Stargate Universe dizisinin kimi bölümlerinde de görmeye devam ettik.
Hazırlayan: Agah Tuğrulhan Polat | Kaynaklar: Wikipedia | MGM, | Stargate Wiki | IMDB | Game Spot
Düzenleyen: Sibel İnce & İsmail Yamanol