Tales of the Jedi

Star Wars: Tales of the Jedi

70’li yıllarda henüz Western filmlerinin etkisinden tamamen çıkmamış olan Holywood, yeni bir soluk arayışındaydı. Bu esnada genç ve heyecanlı iki arkadaş, kendi arasında konuşuyor ve geleceğe dair söyleyecekleri sözleri olduğunu düşünerek istişare ediyordu. Coppola’nın Baba’sı ya da Kubrick’in 2001: A Space Odyssey’si ile değişim adeta kaçınılmaz hâle gelmişti ve ikilimiz de bu yolculuğa kendi üsluplarıyla dâhil olmayı istiyordu. Söz konusu ikiliden biri Jaws ve E.T. gibi filmlerle blockbuster kavramına öncülük ederken, diğeri bu yazıya kadar uzanan silsilenin önünü açacak adımları attı.

1977 yılında A New Hope’un vizyona girişinden bu yana, Star Wars evreninde geçen pek çok hikâye anlatıldı ve bunlara dair sayısız şey söylendi. Akira Kurosava filmlerinden, Dune evreninden ve elbette Western filmlerinden hayli etkilenen George Lucas, eklektisizmin sanatsal adaptasyonu konusunda önemli adımlar attı. Yola çıktığında önünün bu kadar açılacağından habersizdi elbette. Onun aklında, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda bahsedilen temel anlatım tekniklerini işlemek ve Shakespearean entrikaların süslediği bir yolculuk fikri vardı. Oysa tarih bu cüretkâr çıkışını misliyle ödüllendirdi. Bugün artık Disney bünyesinde yer alan şirketi; filmler, diziler, çizgi romanlar ve oyunlar üretti, devasa bir marka hâline gelerek birçok insanın hayatına dokundu.

Tales of the Jedi da bu yapımlardan biri ve evrenin genel akışında yer alan ancak anlatılmayarak karanlıkta bırakılan ayrıntılara ışık tutuyor.

Life and Death

Ahsoka Tano’yla ilk olarak Clone Wars’ta karşılaştık. Torgutalı bir çocuk olarak güce duyarlılığı sebebiyle on iki yaşında Jedi Düzeni’ne kabul edilişine şahit olduk. Devamında neler yaşadığını, ustası Anakin’le kurduğu ilişkiyi ve önce Jedi Yolu’ndan, ardından da ustası Anakin’den kopuşunu izledik. Hakeza Rebels, The Mandalorian gibi yapımlar sayesinde Ahsoka’ya dair yeni detaylar öğrenmeye devam ettik. Oysa geçmişi bu noktada bir bilinmezdi.

Tales of the Jedi’ın ilk bölümü olan Life and Death, Ahsoka’nın yaşam çizgisine öylesine önemli bir çentik atıyor ki, belki de bütün yolculuğunun hem ipucunu hem de özetini sunuyor.

Justice

Count Dooku, muhtemelen Star Wars evreninin en özgün karakterlerinden biridir. Yoda’nın öğrencisi olarak hem kılıç kullanımında hem de güce dair bilgelik hususunda önemli tecrübeler edinmiş ve Jedi Yolu’nu hakkıyla öğrenmiştir. Ancak her daim aykırı ve inatçı biri olarak da göze batmıştır. Sözgelimi, kılıcının kabzasını seçerken geleneksel düello tekniklerini göz önüne almıştır. Kabzasının kavisli yapısı bu yüzdendir. Sebebiyse Yoda da dâhil birçok Jedi’ın yanıldığını düşünmesidir; bir gün Sith dönecektir ve hazırlıklı olmak zorundadır.

Dooku, güçlü bir adalet duygusuna sahiptir. Öyle ki, Jedi Düzeni’nin ve Cumhuriyet’in yozlaşmışlığına tanık olunca, idealleri uğruna her türlü fedakarlığı göze almış, hırslı karakteri de Palpatine’in dikkatini çekince ayrılıkçı hareketin öncüsü hâline gelmiştir. Öğrencisi Qui-Gon’u da kendi bildiği yöntemlerle yetiştirmiştir. Bunun en belirgin ispatı, The Phantom Menace filminde Qui-Gon ile Obi-Wan arasındaki ilişkidir. Ancak Qui-Gon’un bilgeliği onu ustasından ayırmış, daha itidalli biri olmasını sağlamıştır. Bu bölüm, ikilinin hem ilişki dinamiklerini işliyor hem de karakter derinliklerini arttırıyor.

Choices

Dooku’ya bu kez Mace Windu eşlik ediyor. Bir soruşturma için görevlendirilen ikili, karşılaştıkları olaylar karşısında verdikleri tepkilerle geleceklerine dair güçlü ipuçları da paylaşıyor. Windu kurallara sıkı sıkıya bağlı, disiplinli ve ketum bir karaktere sahiptir; bu da bazı noktalarda Dooku ile benzeşmesine ama bazı hususlarda da ters düşmesine neden olur. Zira Dooku’yu ayrılıkçı hareketin başına geleceği sürece sürükleyen etmenler yalnızca “bahane”dir; asıl mevzu bir önceki bölümde de gösterilen güçlü ve şaşmaz bir adalet duygusuna sahip oluşudur.

Jedi Düzeni ile Senato’nun galaksi çapında yaşanan olaylardan kopuk olması, keyfi hareket etmesi ve duyarsızlığı Dooku’nun canını sıkmaktadır. Dooku’ya göre yozlaşmışlığın yok edilmesi tek çaredir. Böylece Palpatine’in manipülatif etkisiyle kaderi de çizilmiş olur.

The Sith Lord

Bu bölümle birlikte, bir bakıma Dooku’nun neden ve nasıl karanlık tarafa geçtiğinin hikâyesi “üçleme” biçiminde sunulmuş olur. İlk bölümde karakteri, ikinci bölümde eleştirileri ve üçüncü bölümde ise kararları ele alınır. Bu açıdan bakıldığında, bölüm isimleri bile başlı başına ipucu içermektedir. İlk bölümdeki adalet vurgusu Dooku’nun dönüşümünün genelini anlatırken, devamında ise tercihler denilerek adalet duygusunun karar verme iradesini etkilediği ve böylece kendisini Sith Lordu olma yoluna soktuğu gösterilir.

Ayrıca Qui-Gon ile arasındaki ilişkiye dair bir başka yön daha irdelenir. Obi-Wan, bir şekilde Anakin’in de Dooku’nun da hikâyesinde yer alır. Kayıpları yaşar, yaşananlara tanıklık eder ve karanlık tarafın akıl çelici sözlerinin etkisine doğrudan maruz kalır. Dooku bu bölümde ölümünün de önünü açar, kendi kaderini çizer; Darth Vader’ın doğuşu dahi onun tercihlerinde saklıdır.

Practice Makes Perfect

Ahsoka’nın hikâyesinden bir kesit daha. Padawan olarak sıkı bir eğitim sürecinden geçtiğine inanan Ahsoka’nın aksine, ustası Anakin henüz hazır olmadığını, savaş alanındaki ölüm-kalım mücadelesi için daha fazlasını öğrenmesi gerektiğini düşünür. Bundan ötürü çırağı için normal şartların çok daha üstünde bir eğitim programı hazırlar.

Clone Wars animasyonuna dair oldukça vurucu bir dokunuş da içeren bu bölüm, Ahsoka’nın bunca zorluğa rağmen hayatta kalabilme yetisini nasıl edindiğini çarpıcı biçimde anlatıyor.

Resolve

Bu bölümle hem Ahsoka’nın üçlemesi hem de dizinin ilk sezonu tamamlanıyor. Anakin’in Darth Vader kimliğine bürünüp karanlık tarafa geçmesiyle yaşananların ardından, Ahsoka’nın çekildiği münzevi hayattan bir kesit görüyoruz. Savaştan yorulan, mücadelenin anlamsız olduğuna kanaat getiren Ahsoka için yaşam, basitlik ve sadelikte gizlidir. Oysa savaş bir Jedi açısından yegane hakikattir ve daima tetikte beklemesi Demokles’in Kılıcı’nı anımsatır. Bu bölüm, aynı zamanda Rebels’a da gönderme içermesiyle dikkat çekiyor.

Özetle değinirsek, yaklaşık onar dakikalık hikâyelerin anlatıldığı altı bölümden oluşan Tales of the Jedi, Star Wars evreninin bilinmeyenlerine dair çarpıcı detaylar sunuyor. Kurgusal evrendeki karakterlerimizi yeniden ele alırken, gri adımların da atıldığını gösteriyor. Kötülük iyiliğin ya da iyilik kötülüğün bulunmaması hâli değildir; hayat tercihlerden oluşur ve bedelini herkes öder…

Yazar: Emre Bozkuş

ben bir şarkıyım/atlas denizlerinden geldim/önümde dalgalar vardı/arkamda dalgalar/dalgalar bitince/ben de biterim

İlginizi Çekebilir

2024 bilimkurgu dizileri

2024 Yılının En Çok Merak Edilen Bilimkurgu Dizileri

2024, pek çok iddialı bilimkurgu dizisinin seyirciyle buluştuğu bir yıl olacak. Popüler roman uyarlamaları giderek …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et