Rick Berman, Michael Piller ve Jeri Taylor tarafından yaratılan Star Trek: Voyager, animasyon seriyi saymazsak Uzay Yolu halkasının 4. dizisidir. İlk bölümü 16 Ocak 1995’te yayımlanan dizi, 168 bölüm (7 sezon) sürmüş ve 23 Mayıs 2001 yılındaki son bölümüyle ekranlara veda etmiştir. Bu 168 bölüm, dizi mitolojisinin 2371 ve 2378 yılları arasındaki zaman dilimini kapsar. Kaptan Kathryn Janeway tarafından komuta edilen USS Voyager isimli bir Federasyon gemisinin galaksinin keşfedilmemiş yerlerinden biri olan Delta çeyreğinde kaybolmasını anlatan dizi, bir nevi eve dönüş hikayesidir. Diğer Star Trek serilerinden farklı olarak yalnız başına uzayda dolaşan bir gemide geçmesi nedeniyle umutsuzluk ve yalnızlık duygularını son derece iyi yansıtmıştır.
Star Trek: The Next Generation isimli 2. Uzay Yolu dizisinin yayın hayatına veda etmesi ve Deep Space Nine’nın da sonuna gelinmesi nedeniyle yapımcılar yeni bir dizi için kolları sıvar. Bu diziyle birlikte Star Trek türlerinden olan Borg ve Q hakkında birçok yeni bilgi ediniriz. Bir geminin evden çok uzakta yalnız kalması daha önce hiçbir Star Trek dizisinde ana konu olarak ele alınmamıştır. Bu çaresizlik ve yalnız kalmışlık atmosferiyle bize Battlestar Galactica’yı andıran dizi, Galactica kadar başarılı bir performans gösterememiş olmasına karşın oldukça iyi bir kurguya sahiptir ve buna bağlı olarak da kayda değer bir izleyici sayısına ulaşmıştır.
10 kişilik bir çekirdek kadroya sahip olan Voyager, yalnız kalışı ve kayboluşu sayesinde oyuncuların duygularını ekrana güzel ve yoğun bir şekilde yansıtmıştır. Kaptan Kathryn Janeway, Yıldız Filosu’nun en iyi kaptanlarından biridir ve ileride amiral rütbesi kazanmıştır. Mürettebatı ile sıcak bir ilişkiye sahiptir. Mürettebatının sorunları ile yakından ilgilenir, onlara zaman ayırır, sorunlarına çözüm bulmak için sürekli koşturur. İlk sezonlarda mürettebatına çok yakın durmasına alışkın olduğumuz Janeway, sezonlar ilerledikçe bu yakınlığı biraz kaybeder, ancak sıcak kanlı tavrını sürdürür. Geminin 2. kaptanı, Komutan Chakotay isimli bir Maquis üyesidir. Star Trek dizileri içinde en esprili birinci subaydır. Eski Maquis üyesi olmasından olsa gerek mürettebat ile epeyce yakındır. B’Elanna Torres, geminin baş mühendislik subayıdır. Eski bir Maquis üyesidir. Yarı insan yarı Klingon’dur. Maquis üyesi olmasından ötürü sorunlara getirdiği farklı çözümler ile birçok kez gemiyi ve içindekileri kurtarmıştır.
Ocampa türüne mensup Kes, gemiye sonradan katılan bir uzaylıdır. Gemideki bir diğer uzaylı ise yarı Talaxian yarı Mylean olan Neelix’tir. İyi bir Aşçı olan Neelix, geminin mutfak bölümden sorumludur ve Kes’in sevgilisidir. Teğmen Tom Paris, eski Maquis üyesi sorunlu bir Yıldız Filosu subayıdır. Kaptan Janeway’in isteği üzerine Voyager ekibine dümenci olarak katılmıştır. Diğerlerinden çok farklı bir üye olan Doktor, geminin baş tabip subayıdır. Yaratıcısının görüntüsünde bir hologram olmasına rağmen kişilik sahibidir. Yardımsever bir karakterdir. Bir diğer üye, geminin Vulcan türüne mensup olan 2. subay Tuvok’tır. Asteğmen Harry Kim geminin operasyon subayıdır. Seven of Nine ise diziye sonradan katılmış bir Borg Drone’dur.
2371 yılında fırlatılan Intrepid sınıfı Federasyon gemisi Voyager, Yıldız Filosu’nun bilimsel amaçlar için ürettiği bir gemidir. İlk görevi Badlands bölgesinde bir Maquis gemisini yakalamakken bir fırtına yüzünden iki gemi de galaksinin Delta çeyreğine sürüklenmiştir. Maquis gemisinin yok olmasıyla geminin mürettebatı Voyager’a ışınlanmış ve görev paylaşımı yapılmıştır. Delta çeyreğine geçişte baş mühendis ve baş tabip gibi bazı mürettebat üyeleri ölmüştür. Bunun üzerine Maquis isimli terör örgünün bazı mensupları arasında da görev dağılımı yapılmıştır.
Geminin kaybolduğu yer ile Dünya arasında 70.000 ışık yılı mesafe vardır. Son hızla bile eve ulaşması 70 yıl sürdüğünden gemi Delta çeyreğinde kalıp eve kısa sürede dönmenin yollarını aramaya başlar. Başlarına gelecek olanlardan habersiz Voyager ekibi, daha ilk bölümlerde Neelix ve Kes ile tanışıp onları gemiye alır. Böylece mürettebata iki yeni üye katılmış olur. İlk bölümler genellikle heyecandan çok enerji ve besin aramaya odaklandığından diğer bölümlere nazaran daha az aksiyon ve heyecan barındırır. Borg’un bu dizinin ana konusu olduğu söylenebilir. Yine Q Sürekliliği de dizinin bir diğer konusudur.
Q iç savaşı, Borg-Tür 8472 mücadelesi gibi olaylar dizinin üzerinde durduğu olayların temelini oluşturur. Bizim evrenimizden başka ve garip bir evrene kapı açan Borg, burayı asimile etmek ister fakat karşısında daha önce hiç görülmemiş bir düşman bulur. Klingonlar’ın ‘Undine’ ismini verdiği Tür 8472, organik bir evrenden gelen ve Borg’un asimile edemediği çetin bir uygarlıktır. Teknolojileri organiktir. Sekiz gemi bir araya gelip enerjilerini ortada bulunan dokuzuncu gemiye odaklar ve böylelikle bir gezegeni bile yok etme gücü elde edilir. Borg, bu tür karşısında çaresiz kalır. Bir virüs geliştirmek isteseler de çalışmaların yavaş yürüdüğünü görüp Voyager’ı ele geçirmeye karar verirler.
Q iç savaşı ise çok farklı bir olaydır. Quinn isimli saygın bir filozof olan Q, kendi toplumundaki durgunluğu ve sıkıcılığı görüp farklı bir ortam yaratmak, kendi toplumunu değiştirmek için intihar etmek ister. Fakat bilinmeyenden korkan Q türü, buna engel olur ve onu Voyager ekibi buluncaya kadar bir gök taşına hapseder. Yaşanan bazı olaylardan sonra intihar eden Quinn, ölerek savaşın da fitilini ateşlemiş olur. Gelenekselciler ile Özgürlükçüler arasında çıkan savaş kısa sürede alt uzaya ve evrene zarar verir. İç savaşın evrenimize yansıması ise süpernovalar şeklinde olur.
Jeneriği gibi dizinin jenerik müziği de güzeldir. Voyager, diğer Star Trek dizilerine göre daha sert konular içerir. Yalnız kalmışlık ve çaresizlik, dizinin üzerine oturtulduğu temel duygulardır. Sadece uzakta değil, aynı zamanda tehlikede olmaları da dizide çok kasvetli bir atmosfer oluşmasına yol açmış, ama mürettebat arasındaki ilişkiler her zaman düzenli bir seviyede seyretmiştir. Deep Space 9 ile farklı formatlar deneyen Star Trek, Voyager ile de Battlestar Galactica benzeri bir formatta karşımıza çıkınca ister istemez yadırganmıştır. Bazen arka arkaya yayımlanan bölümler birbirleriyle alakasız olunca sanki bir hikaye bütünlüğü yokmuş gibi algılanmıştır. Ancak dizinin bir ana hikayesi elbette vardır. Ayrıca Voyager mürettebatı birçok yönüyle Star Trek: The Original Series’i andırır.
Hikaye örgüsü Star Trek: The Next Generation ile benzeşmektedir. Kaptan Janeway, Yıldız Filosu kurallarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yönüyle Kaptan Picard’a yaklaşıp Kaptan Kirk’ten uzaklaşmaktadır. Voyager mürettebatı, The Next Generation mürettebatından çok daha verimlidir. Her konuda uzmanlık taşırlar. Serinin eleştirilen noktalarından bazıları 2. kaptanın pasif kalması, Janeway’in ise çok fazla gemiden ayrılmasıdır. Voyager dizisinin yaptığı en iyi şeylerden bazıları ise gemi modellemeleri ve karakter özellikleridir. Gemi dış ve iç olarak çok ayrıntılı bir şekilde tasarlanmıştır. Bu ise diziye büyük oranda gerçekçilik katmıştır. Özellikle The Doctor ve Seven of Nine gibi karakterler çok iyi işlenmiştir.
Diziye dair getirilen eleştirilerin başında ise Kaptan Janeway’in kurallara aşırı bağlılığı gelmektedir. Bunun yüzünden çoğu zaman enayi durumuna düşmekten kurtulamamıştır. Dizinin bir diğer eksisi, haftanın kötü adamına çok fazla yer verilmesidir. Öte yandan, Chakotay karakteri de geri planda kalmıştır. Dizinin finali ise aceleye getirilmiş, diğer Star Trek dizilerine göre daha sönük kalmıştır. Her şeye rağmen Star Trek: Voyager, işte Star Trek diyeceğiniz nitelikte bir dizidir. Star Trek ruhunu iyi yansıtmış, Roddenberry’nin anısına fazla zeval getirmemiştir.
Hazırlayan: Halil Furkan Türkmen