New York Comic Con‘daki Star Trek: Discovery paneline katılan hayranlardan biri Klingonların yeni görünüşünü sorduğunda, Alex Kurtzman şu yanıtı vermişti:
“Ben de bu konu hakkında konuşmak istiyordum açıkçası. Soru gelmesi isabet oldu. Star Trek felsefesinin temelinde; başkası hakkında düşündüklerimiz kendimizin aynasıdır fikri yatar. Dizide savaşın iki tarafını da anlaşılabilir ve ilişki kurulabilir bir şekilde göstereceğiz. Olayların onlar açısından nasıl olacağını ve bunları nasıl atlatacaklarını bilmemiz gerekiyor. Klingonlar genellikle kötü olarak gösterildiği için insanların bakış açılarını değiştirmek istedik.”
Kurtzman’ın argümanındaki ana fikir, dizide Klingonların çok boyutlu bir şekilde işleneceği ve basit ötekileştirme veya düşman gösterme çabalarına yer verilmeyeceğiydi.
Kurtzman’ın bu hamlesi ileride ne gibi olaylara gebe bilinmez ama, Discovery’nin Klingonları hayranları da ikiye bölmüş durumda. Beğeneni olduğu kadar, beğenmeyeni de bol miktarda var. Düşmanı öcü gibi göstermek yerine, olaylara onların bakış açısını da serpiştirmek elbette güzel bir fikir. Buna herhangi bir Star Trek hayranının itiraz edeceğini de sanmıyoruz. Sonuçta Star Trek felsefesi de olan ciddi bir yapım. Fakat makyaj küpüne batırılmış gibi duran bir sürü Klingonun ortalarda cirit atması serinin eski hayranlarına epeyce tuhaf geliyor diyebiliriz. Özellikle oyuncuların mimiklerini baskılayan bu denli ağır makyaj hünerleri, Klingonları eserin ruhuna yakınlaştırmaktan ziyade yabancılaştırabilir. Bu gözardı edilemeyecek kadar tehlikeli bir risk.
Öte yandan Kurtmaz’ın, “Klingonlar genellikle kötü olarak gösterildiği için insanların bakış açılarını değiştirmek istedik.” cümlesi de Star Trek evreninin gerçeklerine pek uygun düşmüyor. Her Treki’nin bildiği üzere, Klingonlar zaman içinde insanların müttefiki haline gelmiş bir türdür ve doğal olarak buna da uygun şekilde işlenmişlerdir. Özellikle Worf ve B’Elanna Torres karakterleri, Klingonları bize sevdirmiş tiplemelerdir.
Discovery’nin karşılaştığı problemlere gelecek olursak;
a) İlk Star Trek dizisiyle hemen hemen aynı zamanda geçtiği için, eserler arasında güçlü bir uyum olması şart. Ancak ilk dizi ile Discovery arasında ciddi uyuşmazlıklar göze çarpıyor. Özellikle de Klingonları ele alış biçimleri çok farklı. Bu da evrenin sürekliliğini zedeleyici bir unsur olarak öne çıkıyor.
b) Klingonların görünüşleri tamamen ötekileştirici; beyaz ve batı kültürel estetiğine ters düşen vahşi açığını kapatma görevi üstlenmiş gibiler.
c) İlk serinin öncesinde geçmesine rağmen, öncesini değil de sonrasını izliyormuşuz hissi yaratıyor. Bunu nasıl aşacakları ise muamma.
Sonuç olarak Discovery, 10 sene sonrasını anlatan ilk Star Trek dizisine muhakkak derinlik katacaktır. Ancak Klingonlar hakkında çok çarpıcı şeyler anlattığını söylemek şu an için pek de mümkün görünmüyor. Her zaman olduğu gibi, en iyisi yine beklemek ve görmek…
Hazırlayan: Emre Karadeniz | Kaynak: io9.gizmodo.com