Animasyon seriyi saymazsak Uzay Yolu evreninin 3. dizisi olan Star Trek: Deep Space Nine, 1993 – 1999 yılları arasında yayınlanmış ve 7 sezon sürmüştür. Rick Berman ve Michael Piller‘ın yönettiği dizi, evrenin yaratıcısı Gene Roddenberry’nin ölümünden sonra, onsuz çekilmiş ilk Uzay Yolu eseridir ve alıştığımız Star Trek yapımlarından oldukça farklıdır. Roddenberry’nin yokluğu dışında oyuncu kadrosundaki değişiklikler de göze çarpar. 1993 yılına gelindiğinde orijinal Uzay Yolu serisinin kadrosu epey yaşlanmıştı ve emekli edilmeleri gerekiyordu. Aynı şekilde 1987 yılında gösterime giren Uzay Yolu: Yeni Nesil dizisinin oyuncuları da yaşlanıyor ve aldıkları ücretler katlanarak artıyordu.
Bu gibi nedenlerden dolayı 1992 yılında dizinin yapımı için kollar sıvandı ve Rick Berman ile Michael Piller önderliğinde yapım aşamaları başlamış oldu. Roddenberry’siz çekilecek ilk dizi olduğundan alışılagelmiş Uzay Yolu konseptinin epeyce dışına çıkılmıştır. Bazı çevreler bunu olumlu bir adım olarak görürken, bazı çevreler ise çok eleştirmiştir. Dizide, Roddenberry’nin uzak durduğu mürettebat içi çatışma, derin siyasi olaylar ve uzun süren hikaye örgüsü gibi alışılmamış işlenişler bulunmaktadır. Özellikle Dominion Savaşı gibi binlerce geminin katıldığı ve onlarca bölüm süren daha önce görülmemiş yeniliklere imza atıldı.
”Bir düşün. 5 yıl önce hiç kimse Bajor’un veya Derin Uzay 9’nun ismini duymamıştı. Ama şimdi tüm umudumuz burası’.’ – Gowron
Derin Uzay 9, bir yıldız gemisinde geçmeyen ilk Uzay Yolu dizisidir. 3. sezonda kurguya USS Defiant isimli bir yıldız gemisi eklenmiş, fakat istasyon yine de birincil konumunu korumuştur. Derin Uzay 9, Bajor gezegeninin yörüngesinde bulunan bir uzay istasyonudur ve dizi tamamen burada cereyan eden olayları anlatır. İstasyon esasında Cardassianların Bajor gezegenini işgal ettikleri sırada kullandıkları bir üstür. İşgalin bitmesinin ardından kurulan hükümet, istasyonun yönetimini geçici bir süreliğine Birleşik Gezegenler Federasyonu’na devretmiştir. Eski adı Terak Nor olan istasyon el değiştirince Derin Uzay 9 ismini alır ve başına da Benjamin Sisko isimli bir Yıldız Filosu komutanı atanır. İstasyonun temel komuta kademesi 8 kişiden oluşur. Komutan Sisko, Wolf 359 savaşında eşi Jennifer Sisko’yu kaybedince oğlu ile bir başına kalmış ve oğlunu sıcak temastan uzak tutabilmek amacıyla buraya gelmeyi kabul etmiştir.
Albay Kira Nerys ise istasyonun en yetkili ikinci subayı olup dişi bir Bajoranlıdır. Albay Nerys, bağnaz bir aileden gelmektedir. Dinine çok bağlı olan subay, ilk zamanlar Federasyon’un komutasını kabul etmeyip bunu ikinci bir işgal olarak değerlendirmiş, fakat ilerleyen zamanlarda bu tutumunu değiştirmiştir. İstasyonun stratejik harekat subayı Star Trek: The Next Generation dizisinden tanıdığımız Klingonlu Worf’tur. Diziye 4. sezonda katılmıştır. İstasyonun baş tabip subayı Julian Bashir’dir. 2375 yılından itibaren trill ırkına mensup Ezri Dax, üsteğmen rütbesi ile danışmanlık görevini yürütmüştür. 2373 yılında görevine başlayan Ferengi ırkından üsteğmen Nox ise bakım istasyonundan sorumludur. Yine The Next Generation dizisinden tanıdığımız Kıdemli Astsubay Miles O’Brien‘ı harekat şefi olarak görürken, Changeling ırkından Odo‘yu da baş güvenlik subayı rütbesiyle izleriz. Binbaşı Jadzia Dax ise bilim subayı olarak görev yapmış, ancak 2374 yılında öldüğü için listeye dahil edilmemiştir.
Federasyon yönetimine bırakılıp atamalar yapıldıktan sonra İstasyon’da kafasını dinleyeceğini düşünen Sisko, daha ilk bölümlerde galaksideki bilinen tek stabil solucan deliğini keşfetmiş ve Bajoranların bin yıllardır Tanrı diye taptıkları Elçiler ile karşılaşmıştır. Serinin ilk sezonu vasatın altında seyretmiş ve 2. sezon itibariyle dizi farklı bir havaya bürüneceğinin sinyallerini vermiştir. Ferengiler ise dizide önemli bir yere sahiptir. Hatta Quark isimli ferenginin, Derin Uzay 9’da bir barı bile vardır. Deep Space Nine’da, diğer Uzay Yolu dizilerinde gördüğümüz her bölümde farklı bir macera anlatma üzerine kurulu konsept bırakılarak uzun hikaye örgüsüne geçilmiştir.
Bazı çevreler Uzay Yolu’nun bu dizi ile kirlendiğini söylese de, yapım siyasi olayları, derin hikayeleri çok iyi derleyip izleyicinin beğenisi kazanmayı başarmıştır. Ayrıca bu dizi Uzay Yolu’na, Gul Dukat gibi çok iyi işlenmiş bir kötü karakter kazandırmıştır. İlk sezonlardaki izlenme oranları, 3. sezon sonu itibariyle yükselmiştir. Changeling, Vorta ve Jem’hadar gibi ırkların Uzay Yolu evrenine katılması bu dizi sayesinde olmuştur. The Next Generation dizisinin bitirilmesinin ardından, 3. sezonda eklenen USS Defiant bize Uzay Yolu’nun eski günlerini tattırmaktadır. Fakat gemide geçen olaylar diğer diziler kadar ayrıntılı olmamakla beraber, onlardan aşağı kalır yanı da pek yoktur. Dizi 7 sezona yayılmış 173 bölümden oluşur ve özellikle 6. ve 7. sezonları epeyce beğeni almıştır.
Diğer Uzay Yolu dizilerinden bir farkı da geri planda kalan karakterleri bile iyi işlemesi ve bu karakterlerin büyük değişikler yaparak dizinin seyrine yön verebilmesidir. Bir bölüm bile atlarsanız, diğer bölümlerden bir şey anlayamayabilirsiniz. Olay örgüsünün birkaç bölüm haricinde tamamen birbirine bağlı olması, tüm bölümlerin izlenmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Serinin yaptığı iyi şeylerden birisi ise karakterleri ilk bölümden itibaren ayrıntılı bir şekilde işlemeye başlamasıdır. Derin Uzay 9, Roddenberry’nin en çok kaçındığı konulardan bir olan din olgusunu da işlemesiyle bilinir.
İstasyonun komutanı Benjamin Sisko, Bajoranların bin yıllardır tanrılar diye taptığı solucan deliği uzaylılarıyla temas kurunca Bajor’da tıpkı bir elçi gibi karşılanır. Daha ilk bölümlerde, Bajoranların dini lideri Kai, Benjamin Sisko’ya olacakların habercisi niteliğinde bir konuşma yaparak olayları şekillendirmeye başlar. Yıldızlardaki Mabedi bulmasında Bajoranlara yardımcı olacağını öğrenen Sisko, istemese de durumu kabullenmek zorunda kalır.
Daha önceki serilerde pek içli dışlı olmadığımız siyaset ise burada derin ve karanlık bir şekilde ele alınmıştır. Devletler arası oyunların, çıkar ilişkilerinin ve dostlukların nasıl yerle bir olacağını, masum halkın nasıl çabucak öleceğini başarıyla anlatan Derin Uzay 9, bu yönleriyle diğer tüm Uzay Yolu dizilerinden farklı bir konumdadır. Dizinin ana konusu ise solucan deliği sayesinde galaksinin Alfa ve Beta çeyreklerine ulaşan Dominion’un buraları işgal etmek istemesi ve Dominion Savaşıdır. Binlerce yıldır Gamma çeyreğinde hüküm süren Dominion, Alfa ve Beta çeyreklerinin potansiyelini görünce hızlı bir şekilde işgal planını devreye sokmuştur. Tam da bu noktada siyasetin kötü kullanılınca ne kadar da tehlikeli olabildiğini görüyoruz.
Gizlice devletleri ve ırkları birbirine düşürmeye çalışan Dominion, kısmen de olsa başarılı olur. Sonuç olarak başlayan savaş galaksiye tam bir yıkım ve kaos getirir. Öyle ki savaşta binlerce gemi yok olmuş, yüz binlerce ve hatta milyonlarca canlı ölmüştür. İlk defa sezonlara yayılacak kadar uzun bir hikaye işleyen Uzay Yolu, çok iyi de bir iş başarmıştır. Roddenberry konseptinin dışına çıkılması farklılık getirmiş ve dizi 7 sezon boyunca varlığını devam ettirmeyi bilmiştir.
Bitişinden sonra geriye baktığımızda evrene kazandırılan birçok ırk ve yenilik görüyoruz. Elbette dizinin artıları kadar eksileri de var. En büyük artısı, ilk defa denenen uzun hikaye anlatımının ekrana çok iyi bir şekilde yansıtılmasıdır. Kötü yanlarından biri ise, çok fazla pembe dizi sahnelerine yer verilmesi ve bunların da zaman zaman izleyenleri sıkmasıdır. Konuyu daha fazla uzatmadan özetlemek gerekirse; dizi yeni konsepti ile beklenenin üzerinde bir performans sergilemiştir. Oyuncuların gelişimi ve ekrana yansıtılış biçimleri ayrıntılı ve derindir. Aynı zamanda siyasi ve toplumsal olayları işlemesi açısından günümüz dünyasına önemli göndermeler içerir.
24 Ekim 1991 yılında aramızdan ayrılan Gene Roddenberry’nin ölmeden önce diziye onay verdiğine yönelik söylentiler olsa da, bu konuda kesin bir bilgi yoktur.
Hazırlayan: Halil Furkan Türkmen