obi-wan kenobi dizi disney

Obi-Wan Kenobi Dizisine Bir Bakış

SPOILER UYARISI!

Star Wars hayranları, yıllardır Ewan McGregor‘un Jedi cübbesini tekrar giymesini bekliyordu. Bu bekleyiş Disney+ platformunda yayımlanan Obi-Wan Kenobi dizisi ile sona erdi. Dizi, Revenge of the Sith ile A New Hope filmleri arasındaki bir tarih diliminde geçiyor. Yeni karakterler, heyecanla beklenen karşılaşmalar, ışın kılıcı düelloları, aksiyon sahneleri ve favori karakterlerin sürpriz görünümleri ile dolu olsa da, sonuçta ortaya çıkan yapım tatmin edici olmaktan, büyük beğeni toplamaktan ve hedefi on ikiden vurmaktan uzakta kaldı. Yazımızda dizinin başarılı ve başarısız olduğu noktalara değineceğiz.

Bir Obi-Wan dizisi için büyük talep olmasının sebebi basitti elbette. Çünkü Star Wars hayranları, Ewan McGregor’un öncül üçlemedeki Obi-Wan Kenobi performansını çok beğenmişti. Kenobi’nin General Grievous ile karşılaşmasında söylediği, “Hello there,” cümlesi, yıllar içinde Star Wars hayranları tarafından karşıdakinin Star Wars hayranı olup olmadığını anlamak için kullanılan bir şifre hâline bile geldi. (Eğer Star Wars hayranı iseniz bu cümleye “General Kenobi” diyerek karşılık vermeniz gerekiyor, bilginiz olsun.)

McGregor’un, bu beklentinin oluşturduğu zorluğun üstesinden geldiğini söyleyebiliriz. Revenge of the Sith‘in trajik finalinde yaşadığı ıstırabın derinleştiğini, uzun süreli bir yalnızlığın, pişmanlığın, güçten düşüşün, yakınlarını kaybedişin etkilerini başarılı bir şekilde yansıtışını izledik dizide. Altı bölüm boyunca, Kenobi’nin yavaş yavaş Güç ile yeniden bağlantı kurarken yaşadığı gelişimi gördük. Dizinin ilk bölümlerinde Obi-Wan, eski benliğinin silik bir gölgesi gibiydi. Reva’nın ona Anakin’in hâlâ hayatta olduğunu söylediğinde yaşadığı panik, üzücü ve inandırıcıydı. Nitekim galaktik bir süper kötüye dönüşen eski çırağıyla yüz yüze geldiğinde, saf bir korkuyla donup kaldı ve dağıldı. Ancak dizinin sonunda, Obi-Wan’ın ihtişamına geri döndüğünü gördük: Güç ile birleşmiş, kendi yetileriyle uyum içinde ve Vader’ın halen bir acemi olduğunu göstermeye hazır.

Korkunç ve Üzücü Vader

Rogue One filminin sonunda Vader’ı, destanın başka yapımlarında rastlamadığımız bir vahşetle, isyancıları kesip biçerken görmüştük. Obi-Wan dizisinde de, orijinal üçlemede ulaştığı güç ve görkemin ilk adımlarını atan, hedefine ilerlerken Güç ile masumların boynunu kırmaktan çekinmeyen, acımasız ve hiddetli genç bir Vader izledik. Ancak bu Vader’ın korkutucu olduğu kadar trajik yönleri de vardı. Dizi, zihinlerde “Anakin’den geriye ne kaldı?” sorusunu oluşturdu. Gerçekten güçlü müydü, yoksa yaralı, travmatize olmuş, düzenli olarak bacta tankına girmeye mecbur hâliyle sandığımızdan daha mı savunmasızdı Anakin?

Eski ve yeni ustaları tarafından hem yönlendirilmiş hem ihanete uğramış bu karakterin zihni ne zamandan beri intikam fikirleriyle doluydu? Dizi, Hayden Christensen‘ın göründüğü her saniyede, azametli, korkutucu bir metal zırhın içindeki etten kemikten Anakin Skywalker‘dan geriye ne kadar az şey kaldığını gösterdi bizlere; bu tezatı korkutucu ve yürek parçalayıcı şekilde yansıtarak.

İşte size bir soru: Revenge of the Sith filmindeki kıyametvari hesaplaşma ve A New Hope filmindeki etkileyici yüzleşme ile boy ölçüşecek bir Obi-Wan – Vader ışın kılıcı düellosunu nasıl ekrana yansıtırsınız? Üstelik en önemlisi, bunu kanonu bozmadan nasıl yaparsınız? Her nasılsa, Obi-Wan dizisi bunu bir şekilde başardı. Karakterlerin ortak geçmişinin getirdiği duygusal ağırlığı, yükseliş ve düşüşlü bir dövüş koreografisi ile hatırladık; İç karartıcı sislerle ve sivri kayalarla çevrili bir ortamda savrulan ışın kılıçlarının parıltıları… Obi-Wan düşmanının zırh maskesini kırdığında gördüğümüz yüzün ve birbirine karışan J.E. Jones’un hayat verdiği Vader sesi ile Christensen’ın Anakin sesinin yaşattığı korku ve yürek burkan üzüntü… Dizi sırf bu sahne için bile izlenmeyi hak ediyor.

Küçük Prenses Leia

Obi-Wan Kenobi fragmanı bize genç Luke Skywalker‘ın dizide bir rol oynayacağını düşündürürken, bu bir yanlış yönlendirmeydi. Onun yerine dizi Leia Organa’nın şovuna sahne oldu. Carrie Fisher vefat ettiğinden beri Star Wars markası, general asi prensesi onurlandırmanın en iyi yolunu bulmaya çalışıyordu. İşlenişi sıkıntılı olsa da, Rise of the Skywalker filminde geçmişe dönüş sahneleri ile Leia’yı ona ışın kılıcı verilirken görmüş ve Güç’e duyarlı olduğunu anlamıştık. Ancak Leia’nın mirası, Obi-Wan Kenobi dizisinde, on yaşındaki aktör Vivien Lyra Blair‘in olağanüstü performansıyla gerçekten canlandı. Blair, Leia’nın gücünü, asiliğini, zekâsını ve bilgeliğini mükemmel bir şekilde yansıttı ekrana. Bu küçük kız, ışıltısı ve zekâsı ile yorgun ve münzevi Obi-Wan için ideal macera ortağı olduğunu kanıtladı. Temsil ettiği her şeyle birlikte, genç Leia’nın Obi-Wan ile kurduğu bağın Obi-Wan’ı karanlıktan aydınlığa çıkarışını izlemek güzeldi.

Diziye Leia’yı dâhil etmek, Anakin ve Padmé’nin mirasını ilerletmek, ebeveyninin asiliğinin ve cesaretinin Leia’nın kişiliğini ve karakterini nasıl oluşturduğunu göstermek ve anne babasının ölümlerinin trajedisini derinleştirmek içindi. Obi-Wan ile kurduğu duygusal bağın, on yıllar sonra oğluna Ben adını vermesine sebep oluşunu göstermek içindi. Nihayetinde dönüştüğü kişi olmasında anne babasının yanında, Obi-Wan’ın, Bail Organa’nın ve Tala’nın etkili olduğunu göstermek içindi. Leia’nın dizideki rolü, Skywalker sagasının her dönemine dokundu. Adı Obi-Wan Kenobi olsa da ve posterlerde Vader görünse de, dizi Leia’nın dizisiydi aynı zamanda. Tabii Leia’nın uçan böcek görünümlü droid arkadaşı L0-LA59 (diğer adıyla Lola)’yı da unutmamak gerek. Çünkü dizide kendisinin sebep olduğu önemli bir olay vardı.

Öncül Üçlemeye Duygusal Dokunuşlar

Öncül üçlemede işlenen büyük temizlik operasyonu düşünüldüğünde, bu filmler karakterlerin sahne-sahne işlenişinden ziyade makro bakışla daha etkiliydi. Anakin’in düşüşü, Jedi Düzeni’nin yıkımı ve Palpatine’in yükselişi, daha geniş bir açıdan bakıldığında daha cazipti. Ama Obi-Wan Kenobi dizisi, karakterleri derinleştirmeye yardımcı oldu. Artık Anakin ve Padmé’nin Attack of the Clones’taki ilişkisini veya Revenge of the Sith’teki trajik ölümlerini ya da Leia’nın dizide Obi-Wan’ı anne babası hakkında sorgulamasını hatırlamadan izlemek imkansız olacak; Anakin’in Karanlık Taraf’a düşüşünü ve hırıltılı nefeslerini, dizideki düelloda Obi-Wan’ın Vader’ın maskesini parçalamasını hatırlamamak mümkün değil. Çömezler arasındaki Reva‘yı düşünmeden Emir 66 sahnelerini izlemek de öyle. Obi-Wan Kenobi dizisi tam olarak bu tür dizilerin yapması gerekeni yaptı: Öncül üçleme filmlerinin insani yönünü ortaya çıkardı.

Yeni karakterlerden biri olan Reva hakkında da bir iki söz söylemek gerek. Moses Ingram’ın hayat verdiği Engizisyoncu 3. Kızkardeş, Star Wars evrenine hızlı bir giriş yaptı ve bize klasik, çelişkili bir Star Wars kötüsünü sundu. Reva’nın hırsını, gaddarlığını ve azminin artışını dizi boyunca izledik. Aslında Ingram’ın oyunculuğunu ve karakteri beğenen hayranlar olduğu kadar, yerden yere vurarak eleştirenler de oldu. Hatta sosyal medya üzerinden bu eleştirileri sanal zorbalığa kadar ilerletenler çıkınca, Star Wars resmi hesabı ırkçılık karşıtı bir paylaşımda bulundu. Dizinin başlarında, Reva’da (yine pek sevilmeyen bir karakter olan) Kylo Ren havası vardı; kanı öfkeyle kaynayan, gençlik enerjisiyle dolu bir kadın. Kötülük yapmaya zorlanmış ve yanlış yönlendirilmiş gibi görünüyordu. Ingram, ne yapacağı belli olmayan bir karakteri canlandırma konusunda başarılı bir iş çıkardı.

Dizinin ilerleyen bölümlerinde, çelişkili eylemlerinin nedeni ortaya çıktı: Reva, Jedi Tapınağı’ndaki Emir 66 kıyımından kurtulmuş bir çömezdi. Ve bu katliamı gerçekleştiren Vader’ın işini bitirebilmek için ona olabildiğince çok yaklaşmaya çalışıyordu aslında. Ancak dizi karaktere, bu dramatik durumu yeterince ortaya koyabilmesi için gerekli süreyi vermemişti ve son bölümde aceleye getirilerek bu potansiyel boşa harcanmıştı.

Jedi: Fallen Order Oyunu İle Etkileyici Bir Kesişme ve Müzikler

Dizide Cal Kestis’in görüneceğine dair dedikodular fos çıktı. Ancak yine de, son yıllardaki en büyük Star Wars video oyunu olan Jedi :Fallen Order hayranlarının mutlu olacakları şeyler vardı. En önemlisi de Engizisyoncu Hisarı’nda uzunca bir gezinti yaptığımız 4. bölümdü. Oyun, Emir 66’nın ardından Engizisyoncular’ın Jedi’ları avlayışı üzerine ilerlediğinden, dizi ve oyun arasında bir zaman örtüşmesi göze çarpıyordu. Bu noktadan bakarsak, Star Wars’un kanona daha geniş bir açıdan yaklaşması heyecan vericiydi.

Peki ya müzikler? Binary Sunset, The Imperial March, Rey’s ThemeJohn Williams‘ın müzikal büyüsü, Star Wars’un DNA’sına kodlanmıştır adeta. Efsanevi besteciden yeni bir müzikal tema gelmesi büyük bir olaydı hâliyle. Obi-Wan Kenobi’nin dizi müziklerinin çoğu, Loki dizisinin de müziklerini de yapan Natalie Holt‘un elinden çıkma olsa da, Williams yepyeni bir temaya katkıda bulundu. Bu görkemli parça, yükselen bir kreşendoda hayat bulmadan önce melankolik ve karamsar bir havada ilerliyor. Obi-Wan teması her duyulduğunda, klasik Star Wars temasına daha çok benziyordu. Williams’ın Indiana Jones 5’ten sonra film müzikleri yapmaktan emekli olması ihtimali varken, bu parçanın onun çok çok uzaklardaki bu galaksi için son çalışması olduğunu söyleyebiliriz.

Qui Gon Jinn Tekrar Denkleme Giriyor

Beklenenden çok daha kısa süreli olsa da, Liam Neeson‘un birkaç saniyeliğine Jedi Ustası olarak dönüşü muhteşemdi. Çünkü aktörü 23 yıl sonra, onu en son gördüğümüz zamankiyle tamamen aynı şekilde görmüştük ve Jinn’in Obi-Wan için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini biliyorduk. Anakin’in kaybının getirdiği suçluluk ve acı duygusuyla harap olmuş kahramanımızın, kendisini Güç’ten ayırdığından beri bağlantı kurma umudu yokken eski ustasına ulaşabildiğini görmek yürek burkucuydu. Onu görmek akıllara şu soruyu da getirdi: Dizide vücuduna ışın kılıcı saplanan karakterlerin hayatta kaldığını gördük, o hâlde Jinn’in suçu neydi de bir kılıç darbesi ile öldü?

Jinn ile tekrar karşılaşmak güzeldi gerçekten. Onu yakında yayımlanacak olan Tales of the Jedi kısa film animasyonlarında da göreceğimizi söyleyelim.

Tabii Obi-Wan Kenobi dizisinde güzel noktalar olduğu kadar sinir bozucu mantıksızlıklar da vardı. Örneğin 3. bölümde Obi-Wan, etrafından yürüyüp kolayca geçebileceği bir çiti neden yıkmakla uğraştı? 5. bölümde gördüğümüz üzere, Reva ışın kılıcıyla kesip açabiliyorsa, Obi-Wan ile o çok önemli konuşmayı neden arada bir kapı varken yaptı? 5. bölümün sonunda Vader neden ikinci geminin gitmesine izin verdi? 3. bölümde, Obi’yi kurtarmak için Tala’nın yaktığı ateşi Vader neden Güç ile söndürmedi? Bu gibi mantıksızlıklar ve örneğin Leia’nın kaçırılma sahnesinin skandal derecede kötü çekilmiş olması, dizinin adının ağırlığına hiç yakışmayan kalitesizliklerdi.

Volume Teknolojisinin Özensiz Kullanımı ve Yalpalayan Aksiyon

Sinemada arka planlar için uzun yıllardır kullanılan yeşil ekran teknolojisinin ardından yeni bir teknolojiyi görmeye başladık son zamanlarda. Arka plana yansıtılmış yüksek çözünürlüklü video duvar olarak tanımlayabileceğimiz Volume teknolojisini, The Mandalorian ve The Batman gibi yapımlarda görmüştük. Oyuncuların etrafını sarabilen ve film ekibin daha fazla efekt kullanabilmesini sağlayan bu teknolojinin getirdiği kısıtlamalar da var. Çok inandırıcı görünen epik ortamlar yaratma yeteneğine sahip olsa da, bu teknoloji oyuncuları o ortamın merkezi bir alanında durmaya zorluyor. Obi-Wan dizisinde de bu sınırlamayı net olarak fark edebiliyordunuz. Özenli kullanıldığında Volume teknolojisi devasa görünen sahneler yaratabiliyor. Ancak dizide, mesela 5. bölümdeki stormtrooper saldırısı ve 4. bölümdeki Engizisyon Hisarı’na sızma gibi sahneler tuhaf bir şekilde küçük görünüyordu.

Obi-Wan ve Vader arasındaki her iki ışın kılıcı düellosu iyi yönetilmiş olsa da, dizideki diğer aksiyon sahnelerinden bazıları çok uyduruk görünüyordu. Stormtrooperlar 5. bölümdeki baskında her zamankinden daha gülünç bir şekilde beceriksizdiler. 4. bölümdeki hisar saldırısı sahneleri bazı harika fikirler ve görseller barındırsa da dağınık ve tutarsızdı. Daha önce bahsettiğimiz Leia’nın ormanda kaçış sahneleri, ikna edici olmaktan tamamen uzak ve şaşırtıcı derecede kötüydü. Bu özensiz aksiyon sahneleri yerine, karakter dramasına ağırlık verilse belki daha iyi olurdu.

Çözülmeyen Düğümler ve Kanonu Bozmaya Çok Yaklaşmak

İşte büyük soru: Obi-Wan Kenobi’nin ikinci sezonu olacak mı? Aynı zaman diliminde farklı bir karakter için (Mesela Vader?) başka bir dizi mi çekilecek? Obi-Wan tek sezonluk bir mini dizi olarak tasarlanmıştı. Ancak son bölüm izlendiğinde sanki dizi bitmemiş gibi hissettirdi. Reva bundan sonra ne yapacak? Sung Kang’ın Beşinci Kardeşi nereye gitti? Obi-Wan Kenobi, Qui-Gon’un hayaletiyle tekrar temasa geçtiğine göre şimdi ne yapacak? Obi-Wan’ın ikinci sezonu gereksiz gelebilir, ancak bazı hikâyeler son bölümde aslında birbirine bağlanmadan havada kalmış gibi oldu.

Peki dizi kanonda gedik açtı mı? Açık olalım: Obi-Wan Kenobi aslında kanonu bozmadı. Evrende daha önce veya sonra gelen hiçbir şeyle tamamen çelişmedi ve açıkçası bu oldukça mucizeviydi. Ancak bazen kanonu bozmaya çok yaklaştı ve bazı noktalarda “Ama bu kişi bunu biliyorsa, bu anlamsız değil mi?” tarzında soruları akıllara getirdi. Tüm bunlara rağmen sonuçta her şey toparlandı: Leia, Obi-Wan’la olan macerasının bir sır olarak kalması gerektiğini anladı ve A New Hope filminde ona verdiği video mesajı, bir yardım çağrısından ziyade resmi bir diplomatik mesajdı. Vader aslında çocukları hakkında hiçbir şey öğrenemedi. Baş Engizisyoncu bir şekilde dizinin sonuna doğru canlı olarak ortaya çıktı. Ama yine de bazı pürüzler var: Reva’nın Lars çiftliğine saldırması, genç Luke’un hayatına biraz ilginçlik katmış olmalıydı. Ama biz onu A New Hope filminde ölesiye sıkılmış ve Tatooine’den bir an önce gitmek için adeta can atarken görüyoruz. Vader neden dizide orijinal üçlemede olduğundan daha fazla Güç’e sahip gibi görünüyor? Belki dikkatli bir ikinci izleyiş ile bu sorulara bazı cevaplar bulunabilir, ancak bu arayış Ölüm Yıldızı siperlerine dalmaktan daha zor bir uğraş gibi görünüyor.

Hazırlayan: Gökhan Karagül | Kaynak

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

chiana kapak

Farscape’in Kedi Kadını: Chiana

1999 ile 2003 yılları arasında toplam dört sezon olarak ekranlara gelen Farscape, sadece karmaşık hikâyesi …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin