Netflix’ten Bir Zamanda Yolculuk Dizisi: Travelers

Televizyonun zaman yolculuğu ile olan ilişkisi çok eski zamanlara dayanmaktadır. Tabii ki Doktor Who, türün ilk temsilcilerinden biriydi ve o zamandan beri ekranlara zaman yolculuğu konseptini getiren birçok başarılı dizi oldu. Quantum Leap bilimi, mizah, drama ve insanlıkla birleştirdi; Continuum gerçek anlamda önemli fikirleri masaya yatırdı ve Legends of Tomorrow bir sürü farklı kahramanı ekranlara taşıdı. Geçtiğimiz dönem boyunca zaman yolculuğu Timeless, Frequency ve mini dizi 11.22.63 gibi yapımların durak noktası oldu. Bu dizilerin hepsi zaman yolculuğu hakkında yeni konseptler ve teoriler ortaya attı.

Travelers, Netflix tarafından satın alınmadan önce 12 bölümlük dikkat çekmemiş bir Kanada dizisinden ibaretti. Oyuncu kadrosunda Will & Grace‘ten tanıdığımız Eric McCormack‘ı da barındıran yapım, bilimkurgu türüne katacak yeni bir şeyi olmasa da eğlenceli senaryosuyla izleyicileri ekran başına toplamayı başardı. Her şeyden önemlisi, yapımın mutfağında Stargate serilerinin beyni diyebileceğimiz kişiler bulunuyordu. Andy Mikita, Martin Wood, Amanda Tapping, Brad Wright bu isimlerden bazılarıydı.

travelers

McCormack’i, FBI ajanı Grant MacClaren rolünde görüyoruz, ama durumlar biraz farklı… Zira MacClaren’in vücudu, aslında gizemli bir “Yönetici” emri ile görevleri yerine getirmek için 21. yüzyıla geri gönderilen Gezgin 3468’in zihnine ev sahipliği yapmakta. Bu konuda yalnız da değil. Dizinin ilk bölümünde, Gezgin 3569, 3465, 3326 ve 0115’in becerilerini de görme şansı yakalıyoruz. Biri doktor, biri mühendis, biri stratejist ve sonuncusu da o zaman çizelgesinde meydana gelen olayların tüm bilgisiyle donanmış bir tarihçi. Zihinleri, aslında başka bir insanın bedeninde barındığı için onların kimliğini de üstlenmek zorunda kalıyorlar.

Neyse ki Gezgin’lere ev sahipliği yapan vücutlar, ölecekleri zaten bilindiği için spesifik olarak seçilmiş. Bu nedenle onlar için üzülme gibi bir derdimiz yok. Zaten ölecek olan insanların vücudunu konakçı olarak kullanma olgusu, daha ilk bölümde konakçının nasıl öldüğü gösterilerek bizlere aktarılıyor. İlk önce ölüme kadar olan zamanı, daha sonraysa vücudun konakçı olarak kullanılmaya başlandıktan sonraki dilimi sayan grafiksel bir cihaz yardımıyla, zihin değişimi süreci oldukça tatminkar bir şekilde rayına oturtuluyor. Bu, başka gezginler ortaya çıktıkça dizide kendisini sürekli tekrarlayan bir anlatı ve her defasında izleyiciyi etkilemeyi başarıyor. Ayrıca taşıyıcı olmaktan konakçı olmaya geçiş işlemleri unutulmayacak anlar yaşatırken, aynı zamanda biz seyircileri de diziye bağlayan can alıcı noktalar olarak beliriyor.

Eric-McCormack

Gezgin’lere ev sahipliği yapan konakçılarla ilgili olarak dikkat çeken bir başka nokta da, daha yüksek güçler tarafından önceden araştırılmaları. Bu yüksek güçler, 21. yüzyılın sosyal medyasını ve teknolojisini kullanarak konakçılar hakkında mümkün olduğunca bilgi edinmeye çalışıyor. Böylece Gezginler, şüphe uyandırmadan hayatlarını sürdürebiliyor. Dijital ayak izlerimizi tanımak çok da ileri teknoloji bir şey değil, ancak bu cihaz dizinin aslında çok güzel şeyler başarmak istediğinin de bir kanıtı. Quantum Leap gibi, Travelers’in da net bir bilimkurgu dizisi olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda karakterlerin kendisi ve onların yeni hayatlarını nasıl özümsediği konusu, dizinin drama tarafını besleyen en büyük unsur.

MacClaren, eşi Kat ile ev hayatını idame ettirmeye çalışırken Gezgin 3465 (Carly) de küfürbaz polis kocasından bir bebeğe sahip oluyor. Gezgin 3326 ve 0115 (Philip ve Trevor) ise daha genç konakçılarda yaşamaya çalışıyor. Hakeza Philip, bir eroin bağımlısının vücudunda bulunmakta. Daha sonra Gezgin 3569, yani Marcy karşımıza çıkıyor. Dizinin ana noktası olan Marcy için en ilgi çeken karakterler arasında zirveyi oynuyor diyebiliriz. Zaten dizide, kütüphanenin dışında gaddarca dövülmüş bir şekilde ilk onunla tanışıyoruz. Konakçısı öğrenme bozuklukları yaşayan bir kişiyken, söz konusu bozuklukların ansızın ortadan kaybolmasıyla Marcy’yi açıklama yapmakta güçlük çekerken görüyoruz.

room 101

Kısacası elimizde kısmen bilimkurgu, kısmen dram, kısmen de Outer Limits‘vari bir dizi var. Ve iş bir karar vermeye geldiğinde, Travelers kurgunun karanlık tarafına geçme konusunda oldukça hevesli. Özellikle ekibin Testere filmlerindekine benzer bir tehlike içine atılarak mezara konulduğu ve gizemlerin üst üste yığıldığı Room 101 isimli bölüm bu konuda çok başarılı . Ekip, birbirlerine bile tam manasıyla güvenemezken gizemli “Yönetici”ye neden güvenmeli? Kanlı ve şiddetli sahneler oldukça az tutulmasına rağmen, bölümdeki tehlike hissi son derece bariz. Dizinin yapımcısı Brad Wright’ın ününü borçlu olduğu Stargate SG-1 dizisi kadar, The Outer Limits’in de yapımını ve senaryosunu üstlenmiş olması bu açıdan çok şaşırtıcı gelmiyor aslında.

Ayrıca bu bölüm, Jared Abrahamson’ın canlandırdığı yüksek gerilimli bir olay örgüsü içerisinde dikkatleri üzerine çeken Trevor Holden karakteri açısından da gerçek bir dönüm noktası. Genç bir adamın bedenindeki yaşlı adam rolü, dizinin tüm bölümleri boyunca sürekli karşımıza çıkmasa da bu bölümde layıkıyla işlendiği kuşkusuz. Kendine özgü öykülere sahip her bölüm, diziye yüksek bir ivme kazandırıyor. Ayrıca dizi, kapsayıcı bir anlatıma müsaade etmekten sakınmayan yaklaşımının da faydasını görüyor. Philip’in eroin bağımlılığı ve Marcy’nin bakıcısı David (Patrick Gilmore) ile olan ilişkisi gibi tekrarlayan konular, herhangi bir zorlama hissi uyandırmadan öykünün doğal bir şekilde gelişimini sağlarken seyirciye de nefes alma imkanı sunuyor.

Netflix-Travelers

Dizinin aksaklıkları da yok değil. Örneğin Nesta Cooper’ın canlandırdığı Carly karakteri oldukça zayıf yazılmış. Carly’nin yeni keşfettiği annelik yetenekleri ve babasıyla sürdürdüğü test ilişkisi, olması gerektiği kadar irdelenmiyor. Yine ekibe öncülük etmesine (ve başrol olmasına) rağmen MacClaren’in hayatındaki kişisel sorunlar, ekibindeki kişilerin sorunları yanında sönük kalıyor. Dizinin birinci sezon finali ise bir başka hayal kırıklığı. Pek çok gizem hiç açıklanmıyor, tam aksine daha da derinleştiriliyor.

Her şeye rağmen, yaratıcısı Brad Wright’ın gerçekten taze ve ilginç bir görüş sergilemesinden dolayı alkışlanmayı hak eden üç sezonluk bir dizi var karşımızda. Tüm ekibin, özellikle Abrahamson’ın ve Philip karakterini canlandıran Reilly Dolman’ın oyunculukları muhteşem. Kısacası Travelers, karanlık eğilimlerine karşın çok fazla hafif temalar barındırsa da günün sonunda unutulmaz bir seyir zevki yaşatmayı başarıyor.

Hazırlayan: Agah Tuğrulhan Polat

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Rebel Moon 2 - The Scargiver

Rebel Moon’un Göz Kanatan Devam Filmi: The Scargiver

Rebel Moon‘un (İsyankâr Ay) ikinci kısmı da Netflix‘te izleyiciyle buluştu. İlk kısımda yönetmen Zack Synder, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin