Kirk vs Picard

James T. Kirk vs Jean-Luc Picard

“Müthiş fikirlerin işlendiği ve insan ahlakının doğası ile ilgili bazi önemli derslerin çıkarılabildiği bir seri olduğunu düşünüyorum. Bence Star Trek’in bu kadar popüler olma nedeni, taşıdığı temel mesajda yatıyor. Özellikle değer verdiği çok sayıda idealden henüz vazgeçmemiş olan genç insanlar bu duyarlığı yakalıyor..”

Bu sözler klasik serinin önce asistan direktörlüğünü, sonra da yardımcı prodüktörlüğünü yürüten, daha sonra da The Next Generation‘ın ilk sezonu için tekrar ekibe katılmış olan Robert Justman‘a ait.. Justman’ın The Next Generation’a en büyük katkısı, Kaptan Picard rolü için İngiliz sahne aktörü Patrick Stewart‘ı keşfetmesi olmuş. En büyük zorluğu ise Gene Roddenberry‘yi ikna etmekte yaşamış, zira Roddenberry’nin hayal gücünde canlanan Kaptan Picard tiplemesi gür saçlı bir Fransızmış. Aylar boyunca yeni adaylar aranıp denemeler yapıldıktan sonra Roddenberry pes etmiş. “Pekala. Patrick ile çalışacağım.”

Kaptan Picard.

Patrick Stewart’ın Roddenberry’nin inadını bile dize getirecek kadar sağlam bir atmosfer yaratmış olması hiç de tesadüfi değil. Geniş sahne tecrübesi ve ‘ezmeksizin otoriterliğe’ olan doğal eğilimi, onu Picard rolü için biçilmiş kaftan haline getiriyor. Usta oyuncunun çizdiği Picard portresinin başarısını ve doyuruculuğunu garantileyen diğer beş ana etkene gelince… Haydi sıralayalım:

1- Kaptan Jean Luc Picard, zorlu ikilemleri başarılı tercihlerle çözebiliyor.
2- Bir karara varmadan önce tüm ilgili personelinin fikirlerini dinleyerek değerlendiriyor. Mürettebatın her bir üyesi, yapacağı herhangi bir mantıklı teorik katılımın Kaptanı tarafından dikkate alınacağını bilmenin güvenini yaşıyor.
3- Genel olarak hareketlerinde, samimi nezaket ile çeliksi otoritenin son derece başarılı bir sentezi yansıyor.
4- Birinci subayı Riker ile yan yana dururken pek ince ve ufak tefek görünen Kaptan, aslında fiziksel açıdan oldukça sağlam biri. Özellikle kolları sıvayarak işe koyulduğu Generations ve First Contact’da, o kolların hiç de ince olmadıklarına ve çift katlı bisepslerin gereken tüm yükü taşımaya hazır göründüklerine tanık oluyoruz.
5- Kaptan Picard, “ateş!” emri verirken sesini yükseltme ihtiyacı duymuyor..

Gelelim kendine has hareket tarzıyla bir başka başarılı grafik çizmiş olan emektar Kaptan Kirk‘e… Yıllar önce Türkiye’de televizyonlar henüz siyah-beyazken, küçük ve uslu bir velet olan ben, halam ve babaannemle birlikte ekranın karşısına geçer ve klasik seri ekibinin maceralarını izlerdim.

O sıralarda hangi yaşlarda olduğumu şöyle aktarayım: O kadar ufaktım ki, filmlerde birisinin ölmesinin o oyuncunun gerçekten ölmesi anlamına gelmediğini yeni öğreniyordum (Bir seferinde böyle bir sahne yüzünden pek hüzünlendiğimi fark eden halam, duruma karşı ilgisiz kalmamış ve beni olaya uyandırmıştı). O günden sonra klasik serinin her bölümünde yeni birinin telef olmasını daha az heyecanlanarak karşılayabilmekle kalmamış, bazı tiplerin başına ne terslik gelirse gelsin ölmemeyi bir şekilde becerdiğini ayrımsamıştım. Bir tipleme ne kadar uzun zamandır varsa, o bölümde ölmeme olasılığı da o kadar yüksekti. Demek ki özellikle ön planda olanların ölüp ölmeyeceğini değil, önündeki vartayı nasıl atlatacağını izliyordunuz ve asıl sürprizi bunlar oluşturuyordu. Eh, şimdi bu portrenin ortasına Kaptan Kirk’ün nasıl yerleştiğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

kirk

Klasik seriyi ve ekibinin karakter özelliklerini ayrıntılı biçimde tahlil edişim ise dizinin çok sonraki -ben büyüdükten sonraki- tekrar yayınlarına rastlıyor. Bu kez değerlendirilmesi gereken çok farklı gerçekler söz konusuydu. Örneğin klasik serinin yayınlandığı zamanlarda dünya çapındaki genel kültürel atmosfer, ‘gerçek‘ bir kahramanın tıpkı Kirk gibi olmasını dikte etmekteydi. ‘Kirk gibi‘den kastımı şöyle özetleyebilirim:

1- Erkek olması.
2- Yakışıklı olması.
3- Yumruk yumruğa kavgaya girişmekten asla çekinmemesi ve bileğinin rastladığı herkesten daha güçlü olduğunun her seferinde kanıtlanması.
4- Çevresindeki herkesten daha acar ve atak olması, daha oturaklı laflar etmesi, daha inatçı ve dirayetli bir tablo çizmesi. (Hatta onun bu özelliklerini vurgulayabilmek adına diğer karakterlerin -en çok da kadınların- zaman zaman, değişen derecelerde aptal yerine konması ve zayıf durumlara düşürülmesi.)
5- Otoriterliğin dozunu zaman zaman ukalalık ve diğerlerini hiçe sayma sınırlarına dayandırması.
6- Buna karşın fırsat buldukça müşfik ve babacan tarafını ortaya koyması, fedakarca öne atlaması, koruduğu insanlar veya değerler adına hayatını hiçe sayarak gözünü kırpmadan riske girmesi.

kirk ve picard

Klasik seri ve The Next Generation kaptanları arasındaki farkın, aradan geçen süre içinde ‘kahraman‘ kavramının uğradığı metamorfozu olanca açıklığıyla yansıttığı düşünülebilir. Zaman geçtikçe ‘tek adam‘lığın yerini ‘ekip ruhu‘na bıraktığı, kas yerine beyin ağırlıklı düşünmenin görece değer kazandığı, ‘en etkileyici özellik‘ tahtına iddiacılıktan çok saygın fikirsel fleksibilitenin oturduğu, genel hatlarıyla rahatça seziliyor. Asıl mücadele fiziksel olarak değil fikirsel olarak veriliyor ve gerçek doyum buradan sağlanıyor, ancak kahramanın yeri geldiğinde “eeh, yeter artık, başlarım ama ha!” duygusuyla sopayı eline alması ve hak edeni gerektiğince tepelemesi yine de önemli.

Son olarak, her iki kaptanla ilgili rastladığım bazı eğlenceli karşılaştırmalardan bahsetmek istiyorum.

– Tek bir kelime: Saç
– Yul Bryner da saçsızdı..
– Tek bir isim: Spock
– Riker gülümsemesini biliyor. Hem onun kulakları daha yuvarlak.
– Picard’ın göbek adı Tiberius kadar karizmatik değil.
– Picard’in göbek adı yok ki. ‘Jean Luc’ tam bir isim.
– Kirk’ün mühendislik şefi kör değildi.
– Picard’ın mühendislik şefinin vizörü uçuşan kuvarkları bile görüyor.
– Kirk asla bir robotun Atılgan’ı kumanda etmesine izin vermezdi.
– Robotuna bakar.. Eğer bu Data ise, asıl izin vermemek hata olur.
– Picard 37 yaşında küçük gemilere kumanda ediyordu. Kirk 37 yaşında Federasyon’un bayrak gemisinin kaptanıydı.
– Adam yokluğundan… Picard erken doğmuş olsa öncelik onun olurdu.
Üç sezonda Kirk Amiral oldu. Yedi sezon geçti Picard hâlâ Kaptan!
– Bu da Picard ile vakit geçirmenin daha eğlenceli olduğunu gösteriyor. Yoksa onu da üç sezonda amiral yapıp emekliliğe şutlarlardı.
– Kirk, Picard’ın yaşında, Amirallik’ten emekli olmuş ve dağlara tırmanmıştı.
– Picard ise o yaşlarda hâlâ ciddi işlerle ilgileniyordu..
– Kirk satrançta bir Vulcanlı’yi yenebilir.
– Picard’ı Q’dan aşağısı kurtarmaz..
– Kirk üçe kadar sayarsa ateş eder. Picard üçe kadar sayarsa. “Bak, şaka yapmıyorum!” der. (bu söz William Shatner’in)
– Demek Shatner da Picard’ın farkını görmüş…
– Kirk’ün köprüsünde olmasını isteyebileceği tek Klingon ölü olandır!
– Bu Kirk’den çok Picard’in lehine bir puan; fazla ırkçı puritanizmin lüzumu yok.
– Klingonlar’ın ‘teslim olmak’ diye bir kelimeleri yoktu…Kirk’le tanışana dek…
– Borgların da öyle… Picard’la tanışana dek.

kirk - picard

Kirk çıplak elle bir Klingon’u alt edebilir.
– Picard önüne geleni pataklamaya kalkışmaz.
– Kirk’ün adı galakside korku saçar.
– Picard’ınki saygı uyandırır.
– Kirk dünyayı beş kez kurtardı. Ya Picard? Belki bir kez…
– Tekrar saymayı deneyin.. Bu kez el parmaklarınızı kullanın.
– Picard’ın gemisinde, Troi’nin yeri yanıydı. Kirk’ün gemisinde, kucağında olurdu!…
– Çünkü Kirk’ün mürettebat ile yürüyen süs unsurları arasındaki farkı idrak kabiliyeti yoktu.
– Kirk’ün mühendislik kontrolleri bilardo masasına benzemiyordu.
– Picard’inkiler de elektrik sayacına benzemiyor.
– Kirk evrenin ortasında Tanrı’yla karşılaştı, ama etkilenmedi bile.
– Bomba gördüğünde etkilenmeyen maymun gibi mi?
– Kirk’ün oğlu bir gezegen yarattı.
– Aferin kerataya. Ama bu Picard’ı bağlamaz.
– Kirk Romulanlar’a inanmazsa ateş eder. Picard inanmazsa Romulanlar ona ateş eder!
– Biri Kirk’ün, öbürü Romulanların edepsizliği.
– Kirk motorlarını test etmeye gerek duymaz.
– Çünkü teste verdikleri yanıt sonradan su koyvermeyeceklerinin garantisi değildir.
– Amiraller ziyarete geldiğinde Kirk özel elbiseler giymezdi.
– Pejmürdelik ruhuna işlemişti çünkü.
– Kirk asla şöyle bir durup elbisesini sıkılaştırmadı!
– Çünkü ikide bir kavgaya tutuşup üstünü başını yırttırdiğı için hiçbir elbisesini uzun kullanamıyordu.
– Picard İngiliz aksanlı bir Fransiz’dır!
– Huop. Film seti ekibini bu işe karıştırmayalım efem.
– Kirk asla ormanda yeşil taytlar giyip koşmadı.
– Egğence anlayışını geliştirseydi, ne yapalım?
– Kirk bir ‘barmaid’in tavsiyelerine ihtiyaç duymazdı.
– Çünkü düşünen beyinlerin kıymetini takdir etmeye alışkın değildi.
– Kirk’ün son sözleri:”Çok eğlenceliydi…”
– Zeka yaşının yansıması olmadığı sürece sakıncası yok.

İşte böyle.. bilmem bu yazının ilhamını nereden almış olduğumu anlatabiliyor muyum? Beni harekete geçiren, Kaptan Picard tiplemesinin genel karakterine, otoritesine ve nezaketine olan saygım oldu. Ama yine de itiraf etmeliyim ki, zamanının talep ve gereksinimlerine pekala başarıyla yanıt vermiş olan zavallı Kaptan Kirk’e yer yer fazla yüklenmiş olmak doğrusu vicdanımı tırmıklıyor.

Hazırlayan: Özlem Kurdoğlu

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Feminist Bilimkurgunun Ölümsüz Yazarı: Vonda N. McIntyre

70 yaşında hayatını kaybeden Vonda N. McIntyre, 1970’lerin başında Ursula K. Le Guin, Joanna Russ …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin