İngiliz bilimkurgu hayranları 1978 – 1981 yılları arasında, meşhur Doktor’umuza alternatif bir zaman yolcusuna sahiptiler. Sürpriz bir şekilde bu yapım da Daleklerin yaratıcısı Terry Natioan’dan gelmişti. Nation, aynı zamanda dünya nüfusunun yarısını yok eden bir virüs salgınında hayatta kalanların yaşam mücadelesini de yazmaktaydı. Esasen Nation, uzayda “Kirli Düzenler” olarak tanımladığı bir dizi yapmayı önerdi ve böylece Blake’s 7 doğdu. Bir anda 10 milyon izleyiciye ulaşan dizi, pek çok yıldıza da ev sahipliği yaptı. Nation, diziye Dalekleri de katmak istediyse de bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Zamanına göre bu konsept, Enterprise yıldız gemisinin rahat dünyası gibi değildi. Roj Blake (Gallerli aktör Gareth Thomas), çocuk istismarıyla suçlanana kadar Federasyon güçleri karşısında duran politik bir muhaliftir. Suçlamanın ardından kendini suçluları taşıyan ve hapishane olarak kullanılan bir gemide bulur. Yolda başarısız bir isyan girişiminde bulunduktan sonra umulmadık bir anda karşılarına tasarım olarak Dünya’daki gemilerden oldukça farklı, terk edilmiş bir uzay gemisi çıkar.
Gemiye giriş yaptıktan sonra Federasyon güçleri ölünce Blake, bilgisayar dahisi Avon (Paul Darrow) ve kaçakçı Jenna (Sally Kynvette) içeriye yollanırlar. Blake gemiyi kontrol etmeyi başarır. Gemiye Liberator adı verilir ve Federasyona karşı savaş başlamış olur. Tutuklu bulundukları gemideki bazı arkadaşları da, mürettebat olarak onlara katılır. Telepatik Cally (Jan Chappell), kutu benzeri süperbilgisayar Orac (Derek Farr ve Peter Tuddenham), Liberator’ın ana bilgisayarı Zen (Peter Tuddenham) ile kadro tamamlanır. Üçüncü bölümün sonunda tüm mürettebat yerlerini almış, günümüze dek adından bahsettirecek maceraya girişmiştir bile.
Nation, 13 bölümlük ilk sezonu tamamlamış olsa da diyalogları yazmamıştı. Bu iş için Doctor Who’da Leela’yı yaratan ve klasik Robots of Death’ı yazan Chris Boucher senaryo editörü olarak kadroya eklendi. Dizi başlangıçta sahip olduğu uzaydaki kirli düzen fikrinden uzaklaşmasına rağmen, genel olarak konular iyi ve kötünün savaşı olarak devam etti. Terörist olarak algılansa da, Blake’in çetesi kahramandı ve kötüler de Servalan tarafından temsil ediliyordu. Kendisi Federasyon üzerinde güç sahibi olan acımasız bir kadındı. Brian Croucher ve Stephen Greif’in canlandırdığı tek gözlü küstah Travis de onun uşaklığını yapmaktaydı. Başlangıçta Servalan karakteri için başka oyuncular düşünülse de bu görev sadece Jacqueline tarafından yerine getirilmiştir. Çekici, güzel ve dokunaklı konuşan Servalan, dizideki herhangi bir erkek kadar zor biriydi ve çok geçmeden vazgeçilmez karakterlerden biri haline geldi. Mürettebatında, kafasında şiddetini kontrol etmek için bir implant bulunan Gan (David Jackson) ve korkak kilit ustası Vila (Michael Keating) bulunuyordu.
Auronlu uzaylı Cally, aslında renkli gözlü ve bol makyajlı tasarlandıysa da bütçe kısıtlamaları yüzünden insan görünümünde tasvir edildi. Özel efektler, Mat Arvine’in de aralarında bulunduğu BBC ekibi tarafından yapıldı. Roger Murray Leach’in tasarladığı Liberator, Ian Scoones tarafından detaylandırıldı. Liberator’ın benzersiz üçgen formasyonu Federasyon’un sahip olduğunun ötesinde bir teknolojiyle doldurulmuştu. Bu da Servalan’ın iştahını kabartıyordu. Üstün hızının yanında Zen dahili bilgisayarı, konuşurken aydınlanan altıgen tasarımı ve dış görünümü gösterecek hologram benzeri bir ekranla döşenmişti. Fakat en güzeli, görsel efektlerle süslenmiş teleport özelliğiydi. Bu yöntemi kullanmak için karakterler bir teleport bilekliği takmak zorundaydılar. Geminin çekimlerinin bir kısmı aslında mat görünümlü çizimlerdi ve diğer bilimkurgu gemileri arasında göze çarpmasını sağlıyordu.
Dizi Blake ve arkadaşlarının, yemeklerine uyuşturucu maddeler katarak vatandaşlarını kontrol altına alan yozlaşmış Federasyon ile savaşını anlatmaktadır. Avon karakteri, her zaman kendi menfaatine çalışmış ve zararına olan hiçbir işe bulaşmamıştır. Liberator’un gücünü kendisi için istemiş ve Blake ile çoğu zaman zıtlaşmıştır. Mürettebatın geri kalan kısmı Blake’i takip ettiyse de, zaman zaman onların da kafalarında soru işareti oluşmuştur. Vila, hem hayranlarına hem de mürettebatın geri kalanına kendini sevdirmeyi başaran tembel karakterdi. Jenna güçlü bir kadındı, ancak portresi her zaman bunu tasvir edecek şekilde işlenmedi. Cally, zihinsel gücünü Blake’e katılarak kullandı. Gan’ın dizideki varlığı daha kısa sürdü ve ikinci sezonda ayrıldı. Orac, Servalan’ın da sahip olmak istediği ancak önce Blake’in ele geçirdiği bir buluştu.
Birinci sezonun sonunda Orac, bir öngörüsünde mürettebata Liberator’un imha edileceğini gösterdi. Aynı zamanda gemiyi yaratan uzaylılar olan The System, bu öngörüde gemiyi geri istiyorlardı. Daha sonra Orac’ın tahmininde yok olan geminin gerçek Liberator olmadığı, benzer bir kardeş gemi olduğu anlaşıldı. Dizide nadiren yer verilen bu uzaylıları The Web, Duel, Harvest of Kairos, Animals ve Ultraworld gibi bölümlerde görme imkanı bulduk. İkinci sezon, Blake’in Federasyon gücünün gizli merkezi Star One‘ı araştırdığı bir hikaye üzerine kurulmuştur. Bulduğunda ise uzaylılar personeli kopyalar ve bu aşamada Servalan’ın sürgüne gönderdiği Travis‘in yardım ettiği tüm istilalar planlanır.
Senaristler kafalarındaki tüm fikirleri Blake ve Liberator ile uygulamaya koyabiliyorlardı. İkinci sezon uzaylıların ve Federasyon’un kahramanlarımızı yenmesiyle sona erer. Uzaylı filosu, bir araya getirilmiş şişeler ve tencere kapaklarından oluşmuş gibi gözükse de izleyiciyi etkilemeyi başarır. Üçüncü sezonla birlikte Gareth Thomas ve Sally Kynvette’in diziden ayrılmalarına rağmen dizi Blake’s 7 adını korudu. Avon artık Blake karakteri olmuştu ve bunu ilk günden beri istiyordu. Fakat gördüğümüz kadarıyla Avon Blake’in geri dönmesinden yanaydı. Liberator, uzaylılarla giriştiği savaştan kurtulduğunda mürettebat cankurtaran bölmelerine dağılmış durumdaydı ve Jenna ile Blake’in öldüğüne inanılıyordu. Federasyon parçalara bölünmüş ve her şey değişmişti.
Daha sonra ekibe Dayna (Josette Simon) ve Del Tarrant (Steven Pacey) adlı karakterler katıldı. Siyahi bir silah uzmanı olan Dayna, babasının katili Servalan ile çatışmaktadır. Del Tarrant ise eski bir Federasyon memurudur. Sezon sonuna gelindiğinde Avon, Servalan tarafından tuzağa düşürülerek, Blake’in canlı tutulduğuna inandırıldığı deneysel bir dünya terminaline çekilir. Ancak uyuşturucu etkisinde gördüğü bu hayalde Blake’in yaşam destek makinesinde sıkışıp kaldıklarını görür ve Servalan’ın kendini açığa çıkarmasıyla her şey bir anda sona erer. Sonunda Liberator’u ele geçirse de her şey ona yabancı gelmektedir. Uzayda garip bir bulutun içinden geçerek gemiyi kaybeder. Kazandığını düşünerek mürettebatı geminin terminalinde toplar, motorların tam güçte çalışmasını emreder ve o anda Liberator uzayda büyük bir gürültüyle patlayarak dizinin sonunun geldiğine işaret eder.
Fakat beklenenin aksine dördüncü sezon talebi gelmiştir. Bu sefer sadece Cally, Servalan’ın tuzağında ölmüştü. Dördüncü sezonda artık yeni bir gemi vardı, Scorpio. Yeni gemi çalışan bir teleport sistemine ve Slave adında Zen ile eşdeğer bir bilgisayar sistemine sahipti. Scorpio’da Liberator’un güzelliği ve klasik tarzı yoktu, ancak Liberator’un imhasından kurtulan ve şimdi tekrar peşlerine düşen Servalan’dan yeni bir saklanma yeri buldukları için mürettebat durumdan memnundu. Yapımcılar dizinin beşinci sezonunun da yapılmasını istediler ancak bu isteklerini asla hayata geçiremediler. Belki de mürettebatın hayrete düştüğünü ve ölmediğini göstereceklerdi bize, bunu asla bilemeyeceğiz.
Blake’s 7 insanların aralarında sürekli konuşup tartıştığı gerçek bir klasik haline gelmiştir. Ekibin öleceğini kimse beklemiyordu ve Terry Nation diziyi yazarken akıllara kazınan böyle bir son yazmayı ummuyordu. Bir romanda da Avon’un güvenlikli bir cezaevinde tutsak olduğunu ve Vila’nın atıştan sağ kurtulup geri döndüğünü öğreniyoruz. Dizinin televizyon için tekrar çekileceğiyle ilgili dedikodular olsa da, henüz böyle bir haber resmi olarak duyurulmamıştır. Şimdilik, bütçeye meydan okumuş ve bizimle yaşayan karakterleri hayata geçirmiş dört parlak yılı barındıran bu klasiğin tadını çıkarın…