Tupac-Biggie, Ali-Frazier veya Apple-Microsoft kavgalarını unutun; bir dönem bilimkurgu çevrelerinde Isaac Asimov ile Gene Roddenberry arasındaki tartışma konuşuluyordu...
Kasım 1966’da, Star Trek‘in prömiyerinden iki ay sonra, ünlü bilimkurgu yazarı Isaac Asimov, o dönemdeki birçok bilimkurgu dizisinde rastlanan bilimsel yanlışlar hakkında sert bir makale yazdı. Gene Roddenberry, TV Guide‘de yayımlanan bu yazıya oldukça içerledi. Cevaben Asimov’a, Star Trek‘i olabildiğince gerçeğe uygun hâle getirmek için yaptıkları çalışmalardan bahsettiği saygı dolu bir mektup yazdı.
Bilimkurgu dünyasının bu iki dev ismi, bir süre devam eden mektuplaşmalarında Star Trek hakkındaki birçok eleştiriyi ve diziyi yayına sokmak için verilen mücadeleyi tartıştı.
Roddenberry, Asimov’un dergideki yazısına yönelik olarak şunları yazdı:
“Star Trek neredeyse yayımlanamayacaktı; çünkü sadece ergenlere yönelik bir bilimkurgu yapmayı ve uzay gemisine bir “Lassie” (ünlü köpek) koymayı reddediyorduk. Tam tersine Dick Matheson, Harlan Ellison, A.E. Van Vogt, Phil Farmer gibi isimlerle çalışma konusunda ısrarcıydık. Bu şartlar altında Star Trek’i yayına sokmak ve yayında tutmak, hele de böyle bir programı televizyon bütçesiyle yapmak, gerekli kitlelere ulaşırken seçkin bilimkurgu izleyicisini uzaklaştırmamak ve yayıncı kuruluşun diziyi ‘çocuklaştırma’ baskısına karşı koymak kolay olmadı.”
Daha sonra Roddenberry, Star Trek gibi bir bilimkurgu dizisinin genel izleyici için değerini anlatmaya devam ediyordu:
“…Eğer izleyici mektuplarımıza (sayısı binlerle ifade ediliyor) bakacak olursak, daha önce bilimkurgu izlememiş ve türü hiç anlamamış sayısız insana ulaşıyoruz. Aslında bir nevi hayran yaratıyoruz; gelecekte bilimkurgu dergileri ve romanları satın alacak, bilimkurgu filmlerinin gişe hasılatını artıracak kişiler yetiştiriyoruz. Samimi olarak umuyorum ki, ‘Vakıf’ romanları, ‘Ben, Robot’, ‘The Rest of the Robots’ ve diğer mükemmel eserlerinizin de yeni alıcılarını var ediyoruz. Ben ve benim gibiler, kendi yöntemlerimizle ve kitle iletişim araçlarının garip sorunlarıyla mücadele ederek bu ülkedeki diğer tüm bilimkurgu yazarları kadar gururlu ve sıkı çalışıyoruz.”
Bu mektuptan yedi ay sonra Asimov, Roddenberry’den özür diledi ve ilişkileri zamanla arkadaşça bir düzleme oturdu. Hatta Roddenberry, Kaptan Kirk (William Shatner) ile Spock (Leonard Nimoy) arasındaki ilişkinin yapılandırılması konusunda Asimov’dan tavsiye bile istedi.
“Dizi ve formata dair Kaptan James Kirk ve tabii ki bu rolü oynayan William Shatner ile ilgili bir sorun hakkında sizinle görüşmek isterdim. Bill iyi bir aktör, Broadway’de başrollerde yer aldı, mükemmel filmler çekti ve genel olarak ülkemizin en iyi oyuncularından biri olarak değerlendiriliyor. Ancak onun karakterini gerektiği gibi parlatamıyoruz ve üstelik bu onun hatası da değil. Spock’a iyi sahneler ve güzel replikler vermek kolay. Kirk’ü ise gerçekçi bir gemi kaptanı olarak oynatmak pek mümkün değil. Zira sergileyeceği güçlü, sert, kendini kariyerine ve hizmetine adamış bir kişilik özelliği, onu çoğunlukla sevimsiz biri olarak gösterecektir. Öte yandan, onu fazla sıcakkanlı ve arkadaş canlısı biri gibi sergilersek de karşılaşacağımız izleyici tavrı, ‘Böyle bir adam nasıl gemi kaptanlığına yükseldi?’ şeklinde olacak.”
Bu sorunun bugün dahi net bir çözümü yok aslında. Ancak Asimov, Roddenberry’ye tema ve anlatı yapısı hakkında fikir verdi. Asimov’un Roddenberry’ye tavsiyesi şöyleydi:
“Bu klasik bir ana karakter/yardımcı karakter sorunu örneğidir. Yıldızın çok yönlü bir kişilik sergilemesi gerekir, ancak yardımcı oyuncu “komik” bir tipleme olabilir ve daha dar bir alanda uzmanlaşabilir.”
Isaac Asimov ve Gene Roddenberry arasındaki bu yazışmayı okumak ve arkadaşlıklarının gelişimini izlemek büyüleyici. İkilinin birbirinin çalışmasını etkilediğini görmek ise gerçekten harika. Bu olay bizlere, aynı zamanda önemli bir konuda da örnek oluşturuyor. Bir dâhi, diğerinin çalışmalarına ilk başta saygı duymasa bile niyetler, ilham kaynakları ve düşünce süreçleri hakkında diyalog kurulması çoğu zaman aradaki önemli bir uçurumu kapatabiliyor. Isaac Asimov, başlarda Gene Roddenberry’nin Star Trek çalışmalarını takdir etmemişti fakat Roddenberry’nin süreci ve sonuçları açıklaması Asimov’u yumuşatmaya yetti. Bu durum, bir anlaşmazlık esnasında eğer her iki taraf da entelektüel dürüstlüğe sahipse ve birbirini dinlemeye istekliyse, diyaloğun devreye girmesine ve karşılıklı anlayışın sağlanmasına güzel bir örnek.
Ayrıca, bu bağlamda Gene Roddenberry’nin Isaac Asimov’u bilimkurgu dünyasının devi olarak görmüş olması da muhtemelen işleri kolaylaştırdı. Dolayısıyla savunmaya geçmek yerine açıklayıcı bir tavır takınmasının iletişimi güçlendirmek adına ne kadar da fayda sağladığını görmüş olduk. Bilimkurgu ustaları el ele verdiğinde, karşılarındaki her sorun çözülebilir hâle geliyor. Ve bu noktada gerçek kazananlar da bilimkurgu hayranları oluyor. Çünkü sorumluluk üstlenen yapımcılar, ortaya çıkan eserin adım adım mükemmelleşmesini sağlıyor.