Brian K. Vaughan’ın aynı isimli çizgi romanından uyarlanan Y: The Last Man, henüz yayımlanan üç bölümüyle klasik bir eser nasıl rezil edilir dersi veriyor. Saga ile tanıdığımız Vaughan’ın çoğu serisi, mutlaka okunması gereken bilimkurgu çizgi romanları arasında gösterilir. Yazarın edebi dehasını popüler kültür göndermeleri ve sürükleyici bir aksiyonla birleştirdiği Y: The Last Man ise kendisinin magnum opusu sayılabilir.
DC’nin yetişkinlere yönelik çizgi romanlar yayımlayan alt kuruluşu Vertigo’dan çıkan ve dilimize Marmara çizgi tarafından Y: Son Erkek adıyla kazandırılan seri, aslında dizi formatına uyarlamaya çok uygun bir eser. Kaynak materyalde karakterlerin psikolojik derinliği yavaş yavaş aktarılıyor ve kişiliklerini gösteren vurucu sahneler sayesinde onlarla bağ kurmamız sağlanıyor. Buna rağmen FX, erkeklerin yok olduğu dünya konseptini ve kahramanların isimlerini koruyup geri kalan her şeyi baştan yazmayı seçmiş.
Aslında okuduğumuz hikayeyi baştan izlemek yerine yepyeni bir senaryo görmek oldukça çekici bir fikir. Ancak şimdiye kadar izlediğimiz bölümler bize heyecanlı veya etkileyici bir kıyamet dizisi sunmaktan çok uzak. Hiçbir şekilde bağ kuramadığımız, bu yüzden de pek umurumuzda olmayan karakterlerin inandırıcılıktan uzak motivasyonlarla rastgele işler yapmasını seyrediyoruz.
Dizinin en büyük günahı ana karakterimizin değişimi. Aslında bilinçli yapılmış bir değişim değil bu. Senaristlerin beceriksizliğinden veya kahramanımızı tam olarak anlayamamış olmalarından doğan bir değişim. Çizgi romandaki Yorick, psikolojik sorunlarını şakalar ve kaçış sanatı tutkusuyla bastırmaya çalışan, esprili, hazırcevap, eğlenceli bir karakterdi. Boş işler peşinde koşsa da bunun sebebi aptallığından değil, yaşam felsefesinin ve önceliklerinin çoğunluktan farklı olmasıydı. Süper güçler, olağanüstü özellikler yerine insani yetenek ve zayıflıkları olmasıyla herhangi bir medyumda görebileceğiniz hem en orijinal hem de gerçekçi protagonistlerden biriydi. Dizideki Yorick ise… Sadece aptal ve çocuk gibi davranıyor.
Ayrıca dizideki Yorick’in ekran süresi çok az. Özellikle ilk bölüm, kitaptaki gibi kıyamet anını değil kıyametten önceki günleri gösteriyor. Burada anlatılan alt-öyküler gayet sıkıcı ve bir sonraki bölümde medeniyet çökeceği için boşa gidiyor. Çizgi roman, kadınlardan oluşan bir dünyada kalan son erkeği anlatıyordu. Kahramanlarımızın yaptığı yolculuk, aslında Yorick’in kişisel gelişim yolculuğuydu. Öykünün iskeleti tamamen bunun üzerine kurulduğu için ön planda her zaman Yorick vardı. Diziyse son erkekten ziyade “erkeklerin yok olduğu dünyadaki kadınlar” anlatısına evrilmiş. Zaten yolculuğun başı değiştirildiği için çizgi romanın “karakter gelişimi nedir, nasıl yapılır?” dersi veren climaxi de çöpe gitmiş. Yorick gibi bir ana karakteri kanlı canlı görmek, izleyiciler için büyük bir şanstı. Maalesef FX bu şansı hiç etmiş.
Zaten dizinin sıkıntılı bir prodüksiyon süreci oldu. Y: Son Erkek’i ekrana uyarlama fikri yıllarca konuşulsa da harekete geçilemedi. İlk senaryo ve plot bölüm beğenilmedi, her şey baştan başladı… Dizinin oyunculuklarla ilgili bir problemi yok, bütün kadro elinden geleni yapmış. Müzikler FX’ten beklenmeyecek kadar sönük, akılda kalıcı tek bir parçaya bile imza atılamamış. Sinematografiyle görsellik çok düz ve klişe bir kıyamet sonrası sunuyor. Son yıllarda izlediğimiz Sweet Tooth, Love and Monsters, Fury Road gibi yapımların aksine kendine has bir görsel dil oluşturulamamış.
Uzun olmayan ilk sezonun yarısına gelindiği için henüz söylenebilecek daha fazla bir şey yok. Dizi belki ileride toparlar ancak pek umut vadetmiyor. Böylesine popüler ve sevilen bir seriden uyarlanmasına rağmen internette ya da sosyal medyada neredeyse hiç konuşulmaması geleceğinin parlak olmadığının da bir göstergesi. İlk sezondan sonra iptal edilmesi pek de şaşırtıcı olmaz. Yapımcıların niyeti hikayeyi beş sezona yaymaktı, ancak büyük olasılıkla o kadar uzun süren bir dizi göremeyeceğiz. Bu yüzden diziyi izleyerek vaktinizi harcamak yerine kaynak materyale göz atmanız çok daha keyifli bir deneyim olacaktır.