İktisatta temel bir kural vardır: Arzlar talebe göredir. Yani, toplum neyi isterse üreticiler de onu üretir. İş olarak görülen her alanda bu böyledir. Elbette televizyonculukta ve sinemada da. Bu bağlamda düşünülecek olursa, Türk televizyonlarında neden şöyle doya doya izlenebilecek bilimkurgu, korku, fantastik veya aksiyon tarzında dizi olmadığının yanıtı da bu kanunda saklıdır. Çünkü talep yok. Evet, sosyal medya başta olmak üzere türlü platformlarda bu tip projelere yönelik istekler olduğu görülebilir. Ancak bu istekte bulunanlar, ülkemizdeki potansiyel izleyicinin kaçta kaçını oluşturmaktadır? Ne yazık ki çoğunu değil. Yapımcıların risk alıp da para yatırmalarına yetecek kadar kalabalık bir kitle yok ortada.
Elbette hiç deneme yapılmıyor değil. Ancak bu denemeler ya belli bir süre sonra genel izleyiciye hitap edecek konuları içermeye başlıyor ya da yayından kaldırılıyor. Türkiye’de mafya dizisi denilen tipte suç hikâyeleri, romantik milliyetçiliğe oynayan askeri ya da tarihi diziler, komedi dizileri ve elbette zengin kız – fakir oğlan tarzında yalı/plaza dramalarını tema edinen diziler tutuyor. Birkaç istisna dışında -ve örneğin ağa dizileri gibi moda olduğu dönemi geride bırakmış diziler sayılmazsa- ülkemizin dizi stereotipi bu şekildedir.
Ancak…
Türü ne olursa olsun, tüm dizilerin içermek zorunda oldukları tek bir şey vardır: Entrika! Milletimiz entrikaya bayılır. Tüm dizilerimizde öyle ya da böyle entrika mutlaka vardır. Birkaç örnek vermek gerekirse, ilk dönemlerinde romantik milliyetçiliğe oynayan ve dönemin sosyo-politik düzenini ve elbette askeri savaşlarını anlatan Diriliş Ertuğrul, belli bir süre sonra (özellikle ikinci sezonunda) obadaki kadınların aralarındaki entrikalara odaklanmıştı. Diziciliğimizdeki az sayıda alternatif projelerden biri olan tıp konulu yarı bilimkurgu 46 Yok Olan ise izlenme oranını arttırmak için ilerleyen bölümlerinde milletimizin çok sevdiği derin devlet ve mafya konularına girmişti. Benzeri bir durum, aynı ekibin bir önceki projesi olan polisiye Behzat Ç‘de de vardı. İlerleyen bölümlerinde hem derin devlet ve mafya konularına girmiş hem de aşk üçlüleri yaratarak içine entrikayı da sokuşturmuştu.
İşte, ülkemizde bir bilimkurgu dizisi çekilse onun da başına bunlar gelecektir. Yayından kaldırılmamak için kel âlâka konularla izleyicinin dikkatini kendine yönlendirmeye çalışacaktır.
Nasıl mı?
Haydi bir beyin jimnastiği yapalım ve kendimizce bir bilimkurgu dizi projesi hazırlayalım. Zaman içinde de reyting oranları doğrultusunda dizimizi kurtarmaya çalışalım.
Dizimizin konusu şöyle olsun:
Türkiye de Mars programındaki ülkelerden biridir. Aldığı maddi ve teknolojik dış yardımlar sayesinde kendi uzay üssüne de kavuşmuştur. İşçisinden doktoruna, askerinden mühendisine kadar tam 50 bin kişi bu üsse getirilmiştir. Bu kişiler alacakları uzay yaşamı ve Mars eğitiminin ardından uzay gemisi ile Mars’a gönderilecektir. Yolculuk bir yıl sürecektir. İlk sezonumuz uzay üssü, uzay gemisi yolculuğu kısımlarını anlatacak ve Mars’a varılmasıyla sezon finalini yapacaktır. Ana karakterimiz, tüm bu işlerin yöneticisi ve uzay gemisinin kaptanı olacak kişidir. Polat Alemdar misali güçlü bir ada sahip olmalıdır. Ayrıca bu isim mesleğine de göndermede bulunmalıdır. Diyelim adı Çelik Uzunyol olsun. Kaptana kıyasla daha sıradan ama yine güçlü adıyla öne çıkan bir de yardımcısı vardır: Emre Çakmak. Ayrıca kadın bir yardımcı baş karakter olmadan olmaz. Son yıllarda artan Orta Asyacılık akımına uygun olarak Öz Türkçe bir adı olmalıdır bu baş kadın karakterimizin. Baş kadın karakterimiz de Ülgen Tanrıverdi olsun. Bu üç karakter, hem eğitimi hem de yolculuk sırasında geminin idaresini yürütecek kişilerdir.
Kuvvetle muhtemel dizimiz, ilk 3 ilâ 6 bölüm boyunca konusundan sapmadan gayet bilimsel gerçeklere sırtını dayamış bir şekilde öyküsünü anlatacaktır. Hem Mars’ta Türklerin nasıl koloni kurduğu, hem gidenlerin orada ne yapacakları aktarılacaktır. Öykünün çevresinde döneceği kişilerin uzmanlık alanlarına göre aldıkları eğitimi içeren sahneler, dizinin senaryosunun bel kemiği olacaktır. Muhtemelen 6. bölümden itibaren de yolculuk başlayacaktır ve dizi ana konusuna girecektir.
Ancak ne var ki (46 Yok Olan dizisinde olduğu gibi) dizinin yapım firması ile yayımlayan kanal arasında nâhoş bir konuşma geçer. Dizi kemik bir izleyici kitlesi yakalamıştır ama reyting olarak çok geridedir. Dizi ekibinin ‘bir şeyler yapması‘ istenir. Yoksa dizimiz yayından kalkacaktır. Dizimizin yapımcı kadrosu, yazım ekibi ve yönetmen ile bir toplantı yapar. İlk aşamada dizimiz bağlamından hemen çıkmaz. Uzay ekibinin Dünya’da bıraktığı aileleri de diziye eklenir. 7. ve 8. bölümde yine ilk 6 bölüme benzer bir öykü görürüz, ama başta kaptan Çelik Uzunyol olmak üzere, başrol ve yan rollerdekilerin arada aileleri ile görüntülü konuşmalarını ve birbirlerini ne kadar özlediklerini izleriz. Hatta duygusal müzikler eşliğinde birkaç ağlamaklı sahne de ihmal edilmez. Yapım ekibi reytinglerin az da olsa yükselmeye başladığı haberini alır ve formülün tutmaya başladığı görülür. Şimdi yapılması gereken, formülün dozajını arttırmaktır. Yaklaşık olarak 10. bölüm itibariyle daha önceden görüntülü telefon ekranından gördüğümüz aileleri artık doğrudan görmeye başlarız. Kaptan Çelik’in eşi ve çocukları, yardımcı kaptanlardan Emre’nin eşi ve baldızı, diğer yardımcı kaptan Ülgen’in sevgilisi ve ebeveynleri de ekibin geride bıraktıkları olarak diziye dâhil olur. İlk etapta çok öne çıkmazlar. Çoğunlukla karşılıklı iletişim sırasında, görüntülü konuşma sahnelerini bir de onların tarafından izleriz.
Böyle böyle 12 – 13 bölümü deviren dizimizin yapım ekibi ve yayıncı kanalın yetkilileri, periyodik toplantıda yeniden bir araya gelir. Hem dizinin bağlamından kopmadıkları hem de reytingleri yükseltmeye başladıkları için yapım ekibi kendinden emindir. Ancak kanal yöneticileri aynı fikirde değildir. Evet, reytingler artmıştır. Hatta bu sayede zaten diziyi yayından kaldırma kararı almamışlardır. Ancak ağızlarındaki baklayı da bu toplantıda çıkarırlar. Bu ekibin Dünya’da kalan yakınlarının hiç mi sorunları, sıkıntıları olmuyordur? Bunların sevgilileri hiç mi fırsat bilip başkalarına yanaşmayı düşünmemiştir? Bu uzay gemisinde hiç mi mesleki ya da duygusal kıskançlık yoktur? Bunun gibi bir dolu soru sorulur. Toplantı biter ve yapım ekibi kendi arasında toplanır. Kanalın istediği bellidir: Yayımlanan diğer dizilerin ama bir plazada, ama tarihi bir obada veya sarayda ya da bir yalıda geçen matematiğini bu sefer de uzayda istemektedir. Yapım ve yazım ekibi ile çekim ekibi yeniden toplanır. Kanalın istekleri yapım ekibince anlatılır. Bu kez tartışma çok sert geçer. Çünkü bu özgün ve eşsiz proje sıradanlaşacaktır. Diğer diziler gibi olacaktır. Ancak matematik her zaman kazanır. Yapım ekibi rakamlarla gelmiştir. Ekibe ödenen maaşlar, dizinin giderek artan yapım masrafları, gelir – gider tablosu derken acı gerçek ve buna bağlı sonuç ortadadır. Reytingler artmazsa dizi yayından kalkacak ve bu diziden geçinen onca insan ve bakımıyla yükümlü oldukları aileleri ekmeğinden olacaktır.
Gelecek bölümün hazır olan senaryolarına kanalın istekleri doğrultusunda eklemeler yapılır. Gemide, kaptan yardımcısı Ülgen’i kıskanan ve onun yerini almak isteyen bir de Zeynep vardır. Çok güzel ve alımlı bir kadın olan Zeynep, Kaptan Çelik’e yamanmak için onun emirlerini yerine getirdikçe hafif cilveli bir tavır içine girer. Zeynep’in en yakın arkadaşı da Betül’dür. Betül de ne tesadüf ki kaptan yardımcısı Emre’nin kardeşidir. Gemideki mevcut görevinde ağabeyinin torpili de etkili olmuştur. Entrika başlar ve Zeynep, Betül’ü Ülgen’e karşı doldurmaya girişir. Normalde bunu hemen çözüp karşı tedbirlerini alabilecek yeterlilikte olan Ülgen, başında başka bir dert olduğu için burnunun dibinde kendisine karşı düzenlenen entrikayı çözemez. Çünkü sevgilisi iki gündür aramalarına yanıt vermemektedir. Bunu öğrendikten hemen sonraki sahnede Dünya’ya döneriz ve Ülgen’in sevgilisi Murat’ı, eski sevgilisi ile bir barda baş başa görürüz. Henüz ilişkileri yeniden başlamamıştır, ama yalnızlık psikolojisi sonucu eski sevgilisiyle bir AVM’de tesadüfen karşılaşınca ona yeniden meyleder olmuştur.
Entrikaya hafiften giriş yapan dizimizin reytingleri artık güvenli bölgeye ulaşmıştır. Böyle böyle dizimiz 16. – 17. bölüme kadar gelmiştir. Arık final yapmasına on bölüm kalmıştır. Kalan bölümlerde de reyting devam ederse ikinci sezon garantidir. Yoksa “gemiye göktaşı çarptı, herkes öldü” diyerek diziyi vaktinden önce bitirmeleri gerekecektir. Ancak başka bir sorun vardır: Dizinin o en baştaki kemik izleyicisi, dizinin bu yeni gidişatından memnun değildir. Plaza yerine uzay gemisi olması dışında, diğerleri neyse bu dizi de o olmuştur. Kemik kitlenin diziyi bırakma riski doğmuştur. Şu ana kadar reytinglerini hep yükseltmiş olan dizinin reytingleri ilk kez düşecektir. Elbette bu durum kanalın da dikkatinden kaçmayacaktır. Ayrıca bir diziyi en çok tanıtan da kemik kitledir. Onları elde tutmak, sonradan kazanılanları elde tutmaktan çok daha önemlidir. Yani sorun büyüktür. Ancak senaristlerin buna karşı da önlemleri hazırdır. İlerleyen birkaç bölümde dizide dengeli bir senaryo yazacaklardır ve adeta ilk birkaç bölümle son birkaç bölümü birleştireceklerdir. Sonrasında da bir twist yaparak diziyi hiç beklenmedik bir noktaya taşıyacaklardır.
Dizimiz yaklaşık beş bölüm boyunca yarı entrika yarı kurgu-bilim şeklinde ilerler. Yeni izleyici durumundan memnun, kemik izleyici ise dizinin toparlanmaya başladığını düşünmektedir. Ardından entrika farklı bir boyuta ulaşır. Yardımcı kaptan Emre de Betül’e uymuştur ve o da kaptanı devirmek istemektedir. Betül ise Zeynep’in Kaptan Çelik’e olan aşkında ona yardım etmeye niyetli değildir. İkisini uygunsuz durumda yakalayıp ağabeyini kaptan yapmak istemektedir. Böylece Mars kolonisinde ağabeyi ve kendisi yönetici olacaktır. Entrika içinde entrika dönmektedir gemide. Dünya’da da işler karışıktır. Ülgen’in sevgilisi çoktan eski sevgilisine dönmüş ve ilişkiye başlamıştır. Ülgen’in bundan henüz haberi yoktur. Kaptan Çelik’in genç kızının sevgilisiyle sorunları vardır ve üniversite sınavına verimli çalışamamaktadır. Oğlu ise başında bir baba olmadığı için serseri arkadaşlarına uymakta ve annesi her akşam onu karakoldan toplamaktadır.
Yapım ekibi ve kanal yetkilileri yeniden toplanır. Artık herkes memnundur. Diziyi ‘kurtarmak’ gibi bir durum söz konusu değildir. Artık amaç, diziyi gün birincisi yapmaktır. Yapım ekibi, yeniden yazım ve çekim ekibi ile toplanır. Yazım ekibinin fikirleri bellidir. Artık işin içine bir de derin devlet ve mafyayı sokmanın vakti gelmiştir.
Betül, Emre, Zeynep kendi oyunlarını oynayadursun, o ana kadar her bölümde birkaç replik dışında pek görmediğimiz bir yan karakter yavaş yavaş öne çıkmaya başlar. Geminin güvenlik şefi Mehmet’i daha fazla görmeye başlarız. Hatta gizli görüşmeler yaptığınıza şahit oluruz. Dünya’da da işler karışıktır. Artık nedense istihbaratçı karakterler diziye girer. küçücük bir ampülle aydınlanmış karanlık odalarda gizli görüşmeler yaparlar. Bir gün geminin güvenlik şefi Mehmet’e acil bir arama gelir ve seyirciye ipucu verilmeden “öğrendiler, iletişimi kes” denir. Kim öğrendi, neyi öğrendi henüz bilmeyiz. Mehmet geminin iletişim trafosuna sabotaj düzenler. Ancak bunu yaparken de hem Betül ve diğerlerinin komplosunu öğrenir hem de kendi asıl planı için bunu kullanmaya karar verir ve böylece nur topu gibi bir ayak oyunumuz daha olur. Dizinin ilk sezonunun son iki bölümünde her şey açığa çıkar. Meğer Mars’ta bir koloni yoktur. Herkesin bildiği dünyayı yöneten o çok gizli aileler en yetişmiş Türkleri uzayda meçhule yollamayı, böylece ülkeyi bir gecede cahil bırakmayı ve toplumu da istedikleri gibi yönlendirip ülkenin yönetimine el koymayı amaçlamıştır. Sonunda Betül’ün planı işe yarar, yavaş yavaş Kaptan ve Zeynep arasında başlayan duygusal yakınlaşma, kaptanın odasında sonlanır. Betül ve Emre ikisini yatakta basar. Durum güvenlik şefine iletilir ancak Mehmet geminin yönetimine Emre’yi getirmek yerine el koyar. Meğer onun da bu ailelere çalıştığı ortaya çıkar. Dizimiz bu sahnede sezon finalini yapar.
Müthiş bir finalle dizimiz ilk sezonu tamamlamış ve ikinci sezon biletini kapmıştır.
Artık ikinci sezondaki olayların çoğu, en azından yarısı Dünya’da geçer. Yeni oyuncular gelmiştir. İstihbaratçılar, devletin kullandığı suç örgütleri derken dizimiz iyice bilimkurgu soslu Kurtlar Vadisi’ne döner. En yetişmiş Türkleri uzayda kaybetme fikri nereden çıktı? Vadedilmiş topraklar, Büyük Ortadoğu Projesi, Yeni Dünya Düzeni, İlluminati vb derken biraz ondan biraz da bundan neredeyse her komplo teorisi dizinin senaryosunda yerini bulmaya başlar. Gerçek olay ve kişilere bol bol atıfta bulunulur. Teknoloji devi ve Mars projeleri de olan bir iş adamı, meğer bu işi o çok bilinen gizli aileler adına yapmıştır. İzleyiciler içlerinden “Seni gidi Elon Musk seni” diye geçirirken, bölümler ilerledikçe geminin kontrolünü bir şekilde yeniden ele alan Çelik Uzunyol, Dünya’ya dönme emrini verir. İkinci sezonun sonunda gemi Dünya’ya döner, uzay üssüne kenetlenip tüm insanlığa ve elbette Türkiye’ye canlı bağlanır. Tüm gerçekler insanlığa açıklanır ve bu çok gizli aleni aileler bir kez daha kaybeder. Yeni Dünya Düzeni bir kez daha ertelenir. Dünyayı Türkler kurtarır ve Türk’ün gücünü tüm insanlık görür.
İkinci sezonuyla birlikte dizimiz final yapmıştır. Kim bilir neleri anlatmak için başlamış olan dizi, Kiralık Aşk ile Kurtlar Vadisi arasında bir yerde yayına devam edip bitmiştir. Kanal mutludur, diziden büyük para kazanmışlardır. Yapım şirketi mutludur, başarılı bir diziye imza atıp yeni bir projeyi hayata geçirecek referansı elde etmiştir. Yazım ve çekim ekibi mutludur, yayından kaldırılma tehlikesiyle burun buruna gelen diziyi kurtarmayı başarmışlardır. İzleyici mutludur, yine bir komployu çözmüştür.
Bu yazıyı şu anda okuyanlar arasında sektörde çalışan veya sektörde çalışanlardan işin mutfağını dinleyen biri varsa, özgün bir proje üretmeye kalkanların başına ne geldiğini sanırız artık anlamıştır. Sonradan sıradanlaşan dizilerin hepsinin de dönüşüm öyküsü aşağı yukarı bu şekildedir.
İşte bu yüzden bizde kimse bilimkurgu dizisi çekmiyor, çekmek istemiyor. Çünkü üç aşağı beş yukarı yukarıdakileri yaşayacağını biliyor. Onun yerine en baştan zaten isteneni yazıyor.
Sonuç olarak, dizilerimizde ezan dinmez, bayrak inmez, entrika bitmez…