BBC’nin Bilimkurgu Sitcom’u: Hyperdrive

İngiliz komedi dünyasında bilimkurgu çok sık ele alınan bir tür değil. Elbette Red Dwarf ve Doctor Who’yu bir kenara koymak lazım. Belki bunun sebebi ciddi bir uğraş olan bilim ile komediyi bir arada düşünmenin zorluğu olabilir. Fakat Hyperdrive bunu yapmanın bir yolunu bulmuş dizilerden. Daha önce Black Books, The Armstrong & Miller Show, Little Britain ve Spitting Image’in bazı bölümlerini yazmış olan Kevin Cecil ve Andy Riley tarafından kaleme alınan yapım, ilk kez 2006’da BBC tarafından “Full Power”-“Tam Güç” başlığı altında yayınlandı.

Dizi, HMS Camden Lock adlı uzay gemisi mürettebatının 2151’de geçen maceralarını işlemektedir. Uzaya açılmayı başarmış İngiltere, evrenin geri kalanını sömürgeleştirmeyi amaçlamaktadır. Bu hedef doğrultusunda intergalaktik ticarete önem vermekte ve uzaylı kraliyet aileleri için saraylar inşa etmektedir!

hyperdrive_camdenlock
HMS Camden Lock uzay gemisinin görünümü tasarlanırken Londra’daki BT Kulesi’nden ilham alındı.

HMS Camden Lock, tembel ama sempatik bir kaptan olan Henderson tarafından idare ediliyor. Aktör Kevin Eldon, otoriter ve obsesif derecede düzen ve verimlilik hastası bir ikinci kaptan olan York rolünde. Miranda Hart‘ı, kaptan Henderson’ı arzuladığını saklayamayan ve biraz saf bir Diplomatik Subay olan Teal rolünde görüyoruz. Dan Antopolski ve Stephen Evans, teknik subay Jeffers ve gemi rotasından sorumlu subay Vine olarak karşımıza çıkıyor. Son olarak Petra Massey’i de saymalıyız. Massey Hyperdrive’da öğrenci kredisi borcunu ödeyemediği için siborg benzeri bir yaratığa dönüştürülen “Sandstorm” adlı bir karakteri canlandırıyor.

Bu saydığımız ekip, yıldızlar arasındaki sorunları çözmekten ziyade daha çok yeni problemlere sebep oluyor. Senaristler Cecil ve Riley’in diyalogları ince zekâ göstergesi olarak karakter anları dediğimiz kritik noktaları yakalamakta oldukça başarılı. Teal, Henderson ile baş başa romantik bir akşam yemeği yiyebilmenin hasretiyle neredeyse geri kalan bütün ekibi geminin dışına atma noktasına gelmiştir. Henderson ve York’un bromansı (birbiriyle çok yakın iki erkeğin cinsel olmayan dostluğu, kankalık) garip bir çift olan Jeffers ve Vine ile tezat teşkil ediyor. İkisini, amirleri ne zaman ayrılsa geminin kontrolü için birbiriyle kavga ederken görüyoruz. Doğal olarak karakterler arasında kurulan bu dengeden ötürü Red Dwarf ile karşılaştırılmasına rağmen, Hyperdrive’ın daha güçlü bir sitcom (durum komedisi) altyapısına sahip olduğu söylenebilir. Red Dwarf sadece seri halde yapılan kısa esprilerle komedi unsurunu sağlarken, Hyperdrive’da mizah bütün konuya yayılmıştır. Ayrıca dizideki kurgusal dünya Red Dwarf’a göre daha geniştir.

hyperdrive

İlk olarak, dizinin İngiltere’yi uzayda gezen hem insan hem de insan dışı uygarlıkların kızıl kafalı üvey çocukları olarak betimlerken başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Bir bölümde, birbiriyle ihtilaf halindeki iki uzaylı ırk, Amerikalıların sorunu çözmek için yolda olduğunu öğrendiklerinde Henderson’ın arabuluculuk teklifini reddediyordu. Fakat, HMS Camden Lock’a dair pek çok şeyin işlenmeden kaldığı da bir gerçek. Mesela nasıl çalıştığını veya tarihçesini öğrenemedik. 21. yüzyıla ve ünlü isimlere yapılan göndermeler sadece espri amaçlıydı. (Örneğin her yıl kutlanan Gary Neville gününün kökeninin bu futbolcunun ilk kez sıfır-yerçekimi teorisini ispatlamasından kaynaklanması gibi.)

Dizi, kendi içinde başka bir şovu barındırmasıyla da dikkati çekmiştir: Kaptan Heliks’in Maceraları. Kaptan Henderson tarafından beğeniyle takip edilen yapımda, Kaptan Heliks ve R2D2’yla dalga geçmek için oluşturulduğu belli olan sadık robotun başlarından geçenler işlenmektedir. Henderson bu yapımı o kadar çok sevmektedir ki, mürettebat sırf Henderson’u kızdırmak için bu şova dair olumsuz yorumlarda bulunmaktadır.- Bu da Doctor Who’ya delicesine bağlı hayranlara yapılan bir mizah göndermesidir.

hyperdrive

Hyperdrive’ın sıklıkla karşılaştırıldığı Red Dwarf, içinde hiçbir uzaylı ırkın bulunmaması ve insanların evrende geriye kalan tek akıllı tür olduğunu –bu konuda yer yer şüpheler barındırsa da- söylemesiyle övünmekteydi. Hyperdrive bu bakış açısını daha ilk bölümden itibaren her bölümde başka bir uzaylı ırkı tanıtarak ters yüz etti. Queppu, Glish ve James Bachman tarafından canlandırılan Lallakis türleri gibi uzaylı ırklar yapımdaki başarılı buluşlar arasındaydı. Eğer eleştirmenler şikâyet edecek bir şey bulmak istiyorsa, belki bütün bu uzaylı türlerin hep kötü taraf olmalarında abartıya kaçıldığını iddia edebilirler. Yine de, Hyperdrive uzayda geçen bir bilimkurgu dizisi, daha ne yapabilirlerdi ki?

Ne yazık ki, dizi çok ilerleyemeden yayını durduruldu. 2007’de ikinci sezonu ardından düşük ratingler gerekçe gösterilerek iptal edildi. Senaristler Cecil ve Riley, BBC’nin böyle bir diziye sahip olmaktan gurur duyduğunu ifade etmişlerdir. Yapımın bütçe kısıtlamaları yüzünden yayından kaldırıldığını düşünen küçük ama etkin bir hayran grubu ise yeniden yayınlanması için imza kampanyası başlatmıştır ama maalesef henüz bu dilekleri gerçekleşmemiştir. Son olarak gelin dizideki uzaylı türlere kısaca bir göz atalım…

hyperdrive

Glish: Oldukça itici bir görüntüye sahip, sümükle kaplı, salyalarını akıtarak ve yalayarak iletişim kuran bir tür. Bir seferinde Glish büyükelçisi cinsel organını Kaptan Henderson’a tokalaşmak amaçlı sürtmek isteyip Henderson bunu tiksinerek reddettiğinde diplomatik kriz çıkmıştı.

Queppu: Çoğunluğu çölle kaplı bir gezegende yaşayan, Orta Çağ’da yaşıyorlarmış izlenimi veren bir tür.

Lallakkis: Sürekli savaşmaktan hoşlanan ve en ufak anlaşmazlıkta şiddete başvuran Orta Çağ öncesi bir tür.

Bulaagh: Çok gelişmiş bir ırk olmasına rağmen, herkese tepeden balmaktadırlar. Kaptan Henderson, Bulaagh ile Lallakkis arasında uyuşmazlık konusu olan bir asteroidin parçalanması emrini verince İngiltere’ye karşı birlikte ittifak kurmuşlardır.

Vortis’in Kızıl Parlak Robotları: Star Trek: Yeni Nesil Borg’un bir parodisi olduğu belli olan bir tür. Diğer ırkların bilgilerini emerek onları yok etmekten hoşlanmaktadırlar. Ayrıca bir modellerinin istihbarat amaçlı sızma görevlerinde kullanılması ve çekici bir kadına benzemesi hedeflenen bir model olmasına rağmen, ilgili bölümde çekicilikten nasıl bir şeyi anladıkları epey tartışmalıydı!

Engulfers: Saf enerjiden oluşan ve üst boyutlara ait bir tür. Atomları tüketerek kara delik oluşturmaktadırlar ve uzay gemilerini bir bütün olarak yutabilmektedirler.

Scrane: Uzay Filosu’nun elinde bulunan en ölümcül silahı çalmakla ilgilenen yıldızlararası bir korsan tür.

Yazar: İsmail Yiğit

1982 Ankara doğumlu. Türkiye Bilişim Derneği’nin 2016 yılında düzenlediği bilimkurgu öykü yarışmasında “İhlal” adlı öyküsü üçüncülüğe seçildi. Fabisad'ın düzenlediği 2017 GİO yarışmasında “Satır Arasındaki Hayalet” adlı öyküsüyle öykü dalında başarı ödülü kazandı. İlgilendiği ana konular: Teknolojinin toplumsal inşası, sosyoteknik tasavvurlar, siber savaşlar, otonom silahlar, transhümanizm, post-hümanizm, asteroid madenciliği, dünyalaştırma... Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, Michael Crichton ve Kim Stanley Robinson, kalemlerini örnek aldığı yazarlar arasında. Parolası: “Daha iyi bir dünya pekâlâ mümkün!”

İlginizi Çekebilir

Şimdiye Kadarki En Gerçekçi Dinozor Belgeseli: Prehistoric Planet

BBC Doğa Tarihi Stüdyoları, yepyeni bir belgesel ile karşımızda. Zamanının çok ilerisinde bir yapım olan Walking …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et