Stargate SG-1 ve Stargate Atlantis‘in ardından seyirciyle buluşan Stargate Universe, önceki Stargate dizilerinden alışık olmadığımız tonda karanlık, ekip içi çatışmaları ön plana çıkaracak kadar farklı bir diziydi. Peki ama yapımcıları 15 sezonluk Stargate dizi geleneğinden uzaklaşmaya iten ve deyim yerindeyse tehlikeli bir maceraya sürükleyen şey neydi? Cevap, modern Battlestar Galactica‘nın başarısında gizli.
Battlestar Galactica’nın ekranlara veda ettiği 2009 yılı, aynı zamanda yeni bir Stargate dizisinin de doğumunu muştular nitelikteydi. Hayranların büyük bir merakla beklediği Stargate Universe, Stargate evreninin müdavimleri için yadırgatıcı, modern Battlestar Galactica dizisinin hayranları içinse tanıdık unsurlar barındırmasıyla dikkatleri üzerine çekmekte gecikmedi. Belli ki Battlestar Galactica, Stargate’i modernleştirme girişimi için rol model olarak alınmıştı ve bu sayede bir taşla iki kuş vurulabileceğine inanılmıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve Stargate Universe’ün yayın ömrü sadece iki sezon sürdü.
Gelin iki dizi arasındaki benzerliklere bir göz atalım ve Stargate Universe’ün erken iptaliyle sonuçlanan o meşum süreci tekrar anımsayalım…
Çekim Teknikleri
2004’te yayın hayatına başlayan Battlestar Galactica, daha önce ilk örneklerini Space: Above and Beyond (1995–1996) dizisinde gördüğümüz çekim ve anlatı tekniklerini daha da ileri taşıyarak bilimkurgu televizyon dünyasında köklü bir değişikliğe yol açtı. Öteden beri süregelen ve özellikle space opera türü bilimkurgu dizileri için temel anlatı tarzına dönüşen bölüm bazlı macera formatı terk ediliyor, uzun hikâye modeline geçiş yapılıyordu. Battlestar Galactica bunu öylesine iyi yaptı ki, sonrasında çekilen dizileri de etkileyerek sektördeki hâkim anlayışın değişmesine zemin hazırladı. Etkilediği dizilerin ilk örneklerinden biri de Stargate Universe’tü.
Seleflerinden alışık olduğumuz bölüm bazlı anlatı modelinden uzaklaşan Stargate Universe, hikâyesini Battlestar Galactica tarzında ilerletmeyi seçti. Bu, yıllar içinde keskin hatlarla belirlenmiş Stargate olay anlatımı açısından ciddi bir kırılmaydı. Ne var ki Battlestar Galactica’ya yakışan şey Stargate Universe’te eğreti durdu ve seyirci kitlesinin hızla erimesine neden oldu. Ayrıca Battlestar Galactica’da gördüğümüz dinamik kamera kullanımının bir benzerini Stargate Universe’te de görmek mümkündü. Çatışma sahnelerinde uzay mekiklerini takip eden kameralar, sarsıntılı çekimler, hızlı zumlar… Yine ışıklandırmada da benzer tekniklerin kullanıldığı kolayca fark edilebiliyordu.
Uzay Gemisinde Sıkışmışlık
Battlestar Galactica’da Cylonlar‘ın nükleer saldırısından sağ kurtulmayı başaran bir grup insanın hayatta kalma mücadelesini izliyor, uzayda sıkışmışlıklarına ortak oluyorduk. Benzer bir durum Stargate Universe’te de karşımıza çıkıyordu. Asker ve sivillerden oluşan bir grup insan, üzerinde çalıştıkları proje üssüne yapılan ani saldırı sonucu kendilerini milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki bir uzay gemisinde buluyor, tekrar Dünya’ya dönmenin yollarını arıyordu.
İki dizide de kahramanlarımız yersiz yurtsuzdu ve bir uzay gemisine sıkışıp kalmanın psikolojisiyle baş etmek zorundaydı. Üstelik peşlerindeki avcılara yem olmaktan da kaçınmaları gerekiyordu. Yaşlı Battlestar Galactica’nın mürettebatı için tek çıkar yol efsanevi 13. Koloni‘yi bulmaktı. Kader mürettebatı ise eve dönmelerini sağlayabilecek teknolojilerin peşindeydi. İlginç bir şekilde Stargate Universe, gemide Yıldız Geçidi olmasına rağmen uzun bir süre gezegen keşiflerini geri plana attı ve daha çok ekip içi çatışmalara yöneldi. Bu da Battlestar Galactica’da yaşananları andıran olay örgülerine ve karakter etkileşimlerine yol açtı.
Karakterler
İki dizinin olay örgüsündeki benzerlikler, birbirini andıran karakterler görmemizi sağladı. Örneğin Battlestar Galactica’nın askeri lideri William Adama ile Stargate’in askeri lideri Everett Young‘un temel motivasyonları aşağı yukarı aynıydı. Dağılmaya eğilimli topluluğu bir arada tutmaya çalışıyor ve otoriter mizaçlarıyla öne çıkıyorlardı. Öte yandan çıkarcılıkları, sinsilikleri ve bencillikleri açısından Battlestar Galactica’nın Gaius Baltar‘ı ile Stargate Universe’ün Nicholas Rush’ı arasında büyük uyuşmalar göze çarpıyordu. İkisi de hırslı ve gizli gündemleri olan tiplemelerdi. Olayların başlangıcında etkin rol oynuyorlardı ve işlerin bu noktaya gelmesindeki en büyük sorumluluk da onlara aitti.
Yine gemilerdeki askeri vesayetin karşısında konumlanmaları ve sivil değerleri sembolize etmeleri bakımından Battlestar Galactica’nın Laura Roslin‘i ile Stargate Universe’ün Camile Wray‘i arasında dikkate değer benzerlikler bulmak mümkündü. Hatta aynı uyuşma Lee Adama ve Matthew Scott karakterleri için de geçerliydi.
Cylon’lar ve Drone’lar
Battlestar Galactica’yı bu denli sürükleyici kılan en önemli unsur, kahramanlarımızın yakasını bırakmayan Cylon tehdidiydi. En ufak hataları bile değerlendiriyor, mürettebata göz açtırmıyorlardı. Cylonlar’ın nefesini ensesinde hisseden Battlestar Galactica sakinleri için durup dinlenmek bile büyük bir lükstü. Sürekli kaçmaları ve izlerini belli etmemeleri lazımdı.
Benzer bir durum Stargate Universe dizisinde de karşımıza çıktı. Yapay zekâlı drone‘ların takibine takılan Kader mürettebatı için hayat bir anda kabusa döndü. Malzeme tedariki için uğrayabilecekleri tüm güzergâhların drone’lar tarafından tutulduğunu fark eden ekip, uzun bir süre açlık ve sefaletle boğuşmak zorunda kaldı.
Hizipleşme ve Darbe
Askeri yönetimin otoriter ve ağır tutumu, her iki dizide de sivil yanlılarının harekete geçmesine neden oluyordu. Ekip içi çatışmanın dozu yükseldikçe hizipleşmeler ortaya çıkıyor, bu da özellikle asker-sivil gerginliğini doruk noktasına taşıyordu. Battlestar Galactica’da William Adama, olayların iyice raydan çıktığını görüp darbeye kalkışmaktan bile çekinmemişti. Buna benzer bir gelişme Stargate Universe’te de yaşandı.
Uluslararası Gözetim Danışmanlığı’nın (IOA) Kader’deki en yüksek yetkilisi olan Camile Wray, Everett Young liderliğindeki askeri otoritenin haddini aştığını düşündüğünde olayların fitili de ateşlendi. Otoritesini kaybetmek istemeyen askerler ile onların otoritesini tanımayan siviller arasında patlak veren çatışma, sonunda Everett Young’ın darbe yapmasıyla ve bir sürü kişinin hapsedilmesiyle sonuçlandı.