Amazon’dan Bir Bilimkurgu Draması: Night Sky

Franklin ve Irene York çifti elli yıldır aynı yastığa baş koymaktadır. Bunca süre birlikte olan her karı koca gibi onlar da elli yıla birçok mutluluk ve trajedi sığdırmıştır. Çiftin üzerine titrediği bir torunları ve sürekli hayatlarına dâhil olmaya çalışan meraklı bir komşuları vardır. Ha bir de çorak görünümlü terk edilmiş bir gezegene gitmelerini sağlayan bir çeşit asansörleri… Ne kadar da sıradan bir çift değil mi?

Çiftimiz, Holden Miller yapımı Amazon dizisi Night Sky’ın başrolünde. Night Sky’ı bir bilimkurgu dizisi olarak nitelendirebiliriz, ancak daha çok bilimkurgunun insani yönüyle ilgileniyor. Tıpkı bir yeni dalga eseri gibi, bu dizide de odak noktası teknoloji değil, insanın ta kendisi. Hatırlanacağı gibi yine bir Amazon dizisi olan Outer Range’te de karakterin arka bahçesinde boyutlar arası bir delik açılıyordu, ancak esas konu bu deliğin doğasını incelemek değil, mülkiyet hakları ve inançtı. Dolayısıyla Night Sky, bilimkurgunun bilimsel yönünü ağırlıkta tutan seyirciler için biraz can sıkıcı olabilir. Çünkü bilimkurgunun bilim yönü bu dizide sadece bir dekordan ibaret. Fakat diziyi benzerlerinden ayıran bir özelliği var: Başrolde gördüğümüz Sissy Spacek ve J.K Simmons‘ın ikisi de Oscar ödülü sahibi.

Konuyu kısaca özetleyecek olursak, çiftimiz bütün dünyayı sarsacak türden bir sır saklamaktadır. Çünkü onların başka bir gezegene açılan asansörleri vardır. Fakat onca yıl söz konusu sırla yaşayınca bundan git gide sıkılmaya başlarlar. Zaten zihinleri gezegenleri ya da uzayı düşünemeyecek kadar meşguldür. İkisi de sağlık sorunlarından muzdariptir ve intihar eden oğulları için yas tutmaktadır. Üstelik bir de üniversitede okuyan torunları vardır. Kendilerine bir bakıcı mı tutmalılar, yoksa daha kolay çekip çevirilebilecek küçük bir eve mi taşınmalılar? Bu karmaşık durum, Jude isimli gizemli bir karakterin ortaya çıkmasıyla daha da çetrefilli hâle gelir. Jude, Irene’ye kaybettiği oğlunu hatırlatır, Franklin’i ise adını bir türlü koyamadığı sebeplerden dolayı huzursuz hissettirir.

Bu sırada dizi, uzaklardaki bir anne-kızın hikâyesine geçiş yapar. Stella, ergen kızı Toni ile Arjantin’in ücra bir köşesinde alpaka yetiştirmekle meşguldür. Toni, annesinin durmadan “ailelerinin kaderi” hakkında konuşmasından ve içinde bulundukları tecrit durumundan şikayetçidir. Yapılabilecek onca muhteşem şey varken, annesinin neredeyse bütün dünyadan uzakta alpaka yetiştirmesini vizyonsuz bir hareket olarak değerlendirir. Peki alpaka yetiştiren bu ikili ile York çifti arasında ne gibi bir bağlantı vardır? Gezegenler arası seyahat mevzusu olmasın sakın? Belki de bu tecrit hâli ve alpaka yetiştirme mevzusu, büyük bir sırrı örtbas etmek için kullanılan bir makyajdan ibarettir.

Night Sky, York çiftinin sakladığı sırrı açıklamakta yani bilimkurguya girmekte hiç gecikmiyor. Daha on dakika geçmeden Irene’nin kocasına, “Bu gece yıldızları seyredelim mi?” diye sorduğunu duyuyoruz. Aslında bu, galaksiler arası yolculuğa çıkmak için kullandıkları bir şifre. Orada karşılarına çıkan manzara tek kelimeyle nefes kesici. Fakat bu manzarayı seyretmek haricinde yapabilecek hiçbir şeyleri yok. Zaten Night Sky’ın esas konusu da bu değil. Dizi, uzay mevzularının temelini oturttuktan sonra gerçek hayatla alakalı sorunlara dönüyor. “Doktorun önerdiği egzersizler işe yarıyor mu?”, “Market fişleri niye bu kadar karmaşık?” ya da “Daha altı ay önce şehre taşınan kapı komşusu Byron, niye şehir meclisi için seçimlere giriyor?”

Franklin ve Irene’nin hayatlarına dâhil olan o sır, insan varoluşuna dair çarpıcı bir tezat yaratmak için konan bir dekor gibi hissettiriyor. Dizinin konusu asla tam anlamıyla bu kozmik bilmece üzerine değil. Daha çok bu bilmecenin etrafında dönen insan yaşamları ile ilgili. Lost dizisini hatırlayanlar daha iyi bağlantı kuracaktır. Rose ve Bernard’ın kapağı keşfettiğini düşünün, ama kan basınçlarını dengede tutmak gibi hayati meselelerle uğraştıklarından bu keşif onlara o kadar da önemli gelmeyecektir.

Night Sky, Spacek ve Simmons gibi oyuncuların sağladığı avantajı iyi kullanıyor: İnandırıcılık ve gerçekçilik. En başta, Irene ve Franklin çiftinin gerçekten de elli yıldır evli olduğuna inanabiliyoruz. Irene, geçirdiği bir kaza sonucu hareket etme yetisini neredeyse kaybetmiş durumda. Mesela yatağına gidebilmek için bile fizik tedavi merkezlerinde görebileceğiniz türden asansör benzeri bir düzeneğe ihtiyacı var. Dizinin bir sahnesinde bu düzenek bozulunca, Franklin karısını yatağa taşımak zorunda kalıyor. Bu onun yaşında biri için epeyce zor bir iş olsa da, Franklin asla yılmak bilmiyor ve karısı için elinden gelen özveriyi sergiliyor. Zaten Night Sky’ın nüvesi de bu sahne ile özetlenebilir.

Ancak dizinin akışı çoğunlukla dağınık hâlde. Sekiz bölüm boyunca farklı farklı hikâyeler işleniyor. Örneğin Arjantin’deki ana kız ikilisi gibi. Bu durum dizinin kimi zaman havada kalmasına sebep oluyor. Sanki ne anlatmak istediğinden tam olarak emin değilmiş gibi. Belki de konunun akış hızını ayarlamak için hikâyeyi Stella ve Toni ikilisine odaklayarak dengelemeyi tercih ettiler. Fakat dizinin işleyebileceği bolca konu var. Galaksiler arası gizemli bir tarikat, nesiller süren soğuk savaş ve ölü bir gezegene açılan portallar… Dizide politikadan tutun yaşlılığın getirdiği zorluklara kadar pek çok insani mesele işleniyor. Zaten bu ilk sezon, ileride yaşanacak büyük olaylara ışık tutan bir giriş niteliğinde. Bilhassa sezon finali, dizinin ileride ilginç bir hâl alabileceğini müjdeliyordu. Ta ki dizi Amazon tarafından iptal edilene kadar!

Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade | Kaynak