Kısa ve Etkili: The Mind, Explained

The Mind, Explained“, yapımcılığını Vox Media’nın üstlendiği, ilk bölümlerinin Vox Media platformlarından da yayımlandığı ve sonrasında Vox Media, Netflix ortak yapımına dönen 2018 Mayıs çıkışlı Explained’in “beyne” odaklanan versiyonu. Bu mini belgesel serisi 5 bölümden oluşuyor ve her bölüm 20 dakika. Yani işe giderken, işten dönerken ya da bir öğle kahvesine eşlik edebilecek ideal bir süreye sahip.

Emma Stone’nun hoş sesi ile hayat verdiği mini belgesel serisinde “zihnin nasıl işlediği” konu ediliyor. İlk bölümde hafızadan, ikinci bölümde rüyalardan, üçüncü bölümde anksiyeteden, dördüncü bölümde farkındalıktan ve beşinci bölümde psikedelik maddelerden bahseden yapım, bizi anlamakta zorlanacağımız bir terminolojinin içine sürüklemiyor. Gerek vakalar, gerek grafiksel anlatılar genel izleyici kitlesine hitap eder şekilde tasarlanmış. Bazı bölümlerde konu hak ettiği derinlikte incelenememiş olsa da, mini belgesel serisi bittiğinde “Vay be ne çabuk bitti ve ne çok şey öğrendim,” diyorsunuz.

Beynin bir bağlantı kurma makinesi olduğunu ve her şeyi ilişkilendirdiğini anlattıkları bu mini seride; ilk bölüm olan hafıza, serinin en güçlü bölümü olabilir. Ay’a iniş, Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Prenses Diana’nın hayatını kaybetmesi gibi hafızalarımızda kalıcı bir yer edineceğini düşündüğümüz anılarla başlayan bölümde, herkesin ortak anısı olan 11 Eylül, vaka olarak ele alınmış. TV’de gördüklerini yaşamış gibi anlatan insanlar, anılarını dile getirirken mekanların gücünden destek alan insanlar, tecavüzcüsünün yüzünü hafızasında bir başka insanın yüzüne dönüştüren insanlar…

Yine de bu bölümün en etkileyici isimleri hafıza şampiyonu Yanjaa Wintersoul ve 82 yaşında öldüğünde yalnızca 27 senelik hafızaya sahip olan Henry Molaison. Pek çoğumuzun Sherlock’tan aşina olduğu hafıza sarayı tekniğini Yanjaa’nın hikayeleştirmesi ile dinlemek keyifli ve Molaison’un küçük bir bisiklet kazasıyla “geçmişini kaybettiğini değil geleceğini hayal edemediğini” anlattıkları anlar da epey sarsıcı. Molaison gibi, kazada ciddi zarar gören bir başka hastanın durumu ile ilgili söylediği şu sözler de hafızadaki anıların geleceği şekillendirmek için iyi birer referans olduklarını anlatır şekilde:

“Geleceği düşünmek, boş bir odada sandalye aramaya benziyor.”

İkinci bölüm olan rüya, bir bilgisayar tarafından yaratılan rüya videosu ile başlıyor ve en az hafıza bölümü kadar ilgi çekici. Mistik ya da benliğimize açılan bir pencere olduğuna inandığımız rüyaların aslında beynimizin ön bölümünde yer alan mantıksal yargı süzgecinin devre dışı kalması ve duygusal kısmın aydınlanması prensibiyle görüldüğünü anlatan bölümde, psişeden modern psikolojiye çok hızlı bir sıçrama yapılması konunun derinlemesine işlenmesinin önüne geçmiş gibi görünse de Freud ve Jung’la başlayan alt bilinç analiz ekolüne selam çakması ve onları haklı çıkarması bakımından tatmin de edici.

Anksiyete bölümü Psikolog Ali Mattu’nun eğlenceli tanımları ile anksiyete hissettiren bir bölüm olmaktan uzaklaşıyor. Beynin mantıksal kısmının amigdala’yı dizginleyememesiyle ortaya çıkan anksiyetenin bir yaban domuzu üzerinden vaka olarak ele alınması ve aslında canlı yaşamı için gerekli olduğu vurgusu bölümün önemli detayları arasında. Kaygıdan kaçmanın değil maruz bırakmanın bir tedavi yöntemi olarak konuşulduğu bölümde, anksiyete geldiğinde panik yapmadan bekleyip onu izlemenin olumlu sonuçlar verdiği anlatılıyor.

Farkındalık bölümü izlediğimiz süre zarfında farkındalık yaşamamıza neden olacak kadar doyurucu bilgilere sahip. Meditasyonun hem uyuşma hem de zihin boşaltma eylemi olmadığının altını çizen bölüm, bize kısaca şunu diyor: Meditasyon zaman ve pratik ile ustalaşarak zihnin biyokimyasal dengesine oturmasına yardımcı olduğunuz eylemdir. Bölümün esas kahramanı Yongey Mingyur Rinpoche’nin yanı sıra, 1963’te Vietnam’daki rejime karşı eylem yapan Budist Keşiş Thich Quang Duc‘e (meditasyon oturuşunda kendini ateşe veren keşiş) de yer verilmiş olması ayrıca anlamlı. Bu bölümde fiziksel acı hissine dair nörokimyasal açıklamalar mevcut olmakla birlikte maalesef yeteri kadar değinilmemiş.

Son bölüm olan psikedelik maddeler, mini belgesel serisinin en renkli bölümü gibi. Kaygı bozukluğu tedavisinde madde kullanımının masaya yatırıldığı bölüm; 21 yaşında, üçüncü evre hodgkin lenfoma teşhisi konmuş bir hastanın psikedelik madde kullanımı ile ilgili bir deneye dahil olması ile başlıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında İsviçre’nin Basel Şehri’nde dünyanın ilk LSD deneyinin (asit tribinin) kimyager Albert Hoffman tarafından gerçekleştirildiğini anlatan bölüm; LSD’nin de tedavi amaçlı başlayan yolculuğunun hippilerle birlikte nasıl bir değişim yaşadığını gözler önüne seriyor.

Yazar: Serpil Şahin

"Eşek kadar kadın çizgi film mi izlermiş" isyanına cevap olarak doğdum. Radyo ve TV ile başlayan iş hayatı, dergi ile devam etti ve 2006'dan bu yana dijital reklam sektöründe çalışıyorum. Hikaye kitapları (Aşk Yemeği Acılı Sever ve Yakıngörmez) yazdıktan sonra, şimdilerde bir roman üzerine çalışıyorum.

İlginizi Çekebilir

Asimov’un Robbie Öyküsü, Bize Yapay Zekâ ve Zihin Hakkında Neler Anlatıyor?

İnsanlar denizleri ve Güneş’i neyin hareket ettirdiğini bilmedikleri geçmiş zamanlarda, bu nesnelere zihinsel durumlar atfettiler. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et