Bilim insanlarının ortaya koyduğu icatlar, dünyanın gelişimine her daim doğrudan etki etmiştir. Newton‘dan Einstein‘a bilimin öncülüğünü üstlenen bu isimlerin öngörüleri ve gösterdikleri gayretin neticesinde bugünün imkanlarına sahibiz. Halen imrenerek takip ettiğimiz birçok gelişmede de onların imzası bulunmakta, ardıllarının yürüdüğü yolu açmış olarak saygıyla anılmaktalar.
İşbu yazı dizimizde, bilimsel gelişmelerin irdelendiği belgeselleri inceleyecek ve kısaca tanıtacağız. İlk bölümde bilim insanlarını anmak adına ağırlıklı olarak biyografik yapımlara yer verdik. Şimdiden herkese keyifli seyirler…
Richard Feynman: Fun to Imagine (1983)
Richard Feynman, en popüler ve yetenekli teorik fizikçilerden biriydi. Stephen Hawking ve Carl Sagan gibi o da, bilimi yalnızca belli bir kesimin ilgi alanı olmaktan çıkarıp, geniş kitlelere ulaştırmak için çalışmış ve harika bir anlatıcı olarak tanınmıştır.
Bu belgesel serisinde Feynman, en başta hayal ettirmeyi amaçlıyor, sıradan şeyleri ortaya çıkaran gizemli güçleri inceliyor ve bunu yaparken de lastik bantların neden esnek olduğu, tenis toplarının neden sonsuza dek zıplayamadığı gibi sorulardan yola çıkarak bilimin gündelik hayattaki yerini ortaya koyuyor.
Light Darkness and Colors (1998)
Newton‘ın renkler üzerine yaptığı çalışmalar malum. Tarihin en çok satan albümlerinden biri olan Pink Floyd’un Dark Side of The Moon albümüne de ilham veren, gün ışığının aslında bütün renkleri içerdiği, spektrum testleriyle kanıtlayan deneyler yapar. Fakat Newton’ın renkler teorisini diğerlerinden ayıran önemli bir özellik vardır: Çoğu renk bilimci üç ana rengin kırmızı, mavi ve sarı olduğunu savunurken, Newton üç ana rengin kırmızı, yeşil ve mavi olduğunu savunur.
Goethe ise aksine doğadaki tüm renklerin sarı ve mavinin çeşitli dereceleri olduğunu savunmuştur. Mavi ve sarının karışımı olan yeşil ise ara renklerin spektrum oluşturmak için bu iki rengin üst üste binmiş halidir. Eğer sarı ve mavi mükemmel bir biçimde karışırsa hiçbiri baskın olamaz ve beyin onu tek renk (yeşil) olarak algılar.
Belgesel ise ünlü Alman düşünür Goethe’nin renk teorisini (Zur Farbenlehre) başlangıç noktası olarak kullanarak, hem bahsi geçen fikir ayrılığını ortaya koymakta hem de bizleri ışığın, karanlığın ve renklerin evrenine bir yolculuğa çıkarmaktadır.
Tesla: Master of Lightning (2000)
Birçok dahi gibi, Tesla da geleneksel bir adam değildi. Vizyonunu gerçekleştirmek için hayatını feda ederken, Edison gibi diğerleriyse icatlarıyla milyonlar kazandı. New Yorker otelindeki odasında yıllarca sefalet içinde yaşadı ve trajik bir şekilde, neredeyse tamamen unutularak hayata veda etti.
Halbuki, günümüzde ismi ve yaptıkları oldukça bilinir durumda. Bunun nedeni de hakkında rivayet edilen söylentiler ve dilden dile dolaşan komplo teorileri. 80’li yıllarda dönemin Amerikan Başkanı Ronald Reagan’ın başlattığı Star Wars programı ve depremleri tetiklediği iddia edilen HAARP projesi ise bunların en bilinenleri. Oysa, Tesla’nın yaptıkları bundan çok daha fazlası elbette. Belgeseli izlediğinizde, Tesla’nın gündelik hayatımızdaki etkisine çok şaşıracaksınız.
Ayrıca Tesla, elektriğin sırlarını bilen bir adamdı. Serbest enerjiyi yakalama ve iletme konusundaki düşünceleri, insanlığa dair önemli ilerlemeler vaat ediyordu. Örneğin, bütün dünyaya kablosuz elektrik dağıtmak da bu fikirlerden biriydi. Fakat, belgeselde kâr odaklı kapitalist şirketlerin müdahaleleri ve menfaat savaşları arasında nasıl yitip gittiğine tanık olacaksınız.
Dangerous Knowledge (2007)
Bu belgeselde David Malone, dehası bizi derinden etkileyen, ancak trajik bir şekilde intihara sürüklenen dört parlak matematikçiye (Georg Cantor, Ludwig Boltzmann, Kurt Gödel ve Alan Turing) odaklanıyor. Bu isimler yalnızca evrenin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmakla kalmayıp aynı zamanda dünyayı derinden değiştirmişlerdir.
Oysa, tüm başarılarına rağmen maddi ve manevi zorluklarla baş etmek zorunda kalmışlardır. Zira, alışılmadık zekaları ve düşünüş şekilleri gündelik hayatın içinde bulunmalarını neredeyse imkansız kılmıştır. Dolayısıyla, hayatları da trajik şekilde sonlanmıştır. Belgeselde tüm bunlara tanık olacak ve pek bilinmeyenleri görme şansına erişeceksiniz.
When We Left Earth: The NASA Missions (2008)
NASA‘nın ellinci kuruluş yıldönümü için yapılan bu yedi bölümlük belgeselde, söz konusu kurumun uzay misyonları konu alınıyor. Oscar ödüllü aktör Gary Sinise‘nin sunumunda, Ay’a inişten Mercury projesine kadar pek çok önemli tarihi olay detaylarıyla aktarılıyor.
Ayrıca her bölümde konunun uzmanı kişiler ve Buzz Aldrin, John Glenn ve Charlie Duke gibi isimler de konuk olarak görüşlerini belirtiyor. Nasa’nın tarihi, Soğuk Savaş döneminde perde arkasında yaşananlar ve daha birçok olay gözler önüne seriliyor.
Stephen Hawking: Master of the Universe (2008)
Profesör Stephen Hawking ile uzayda ve zamanda bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Eğer cevabınız evetse, bu belgesel Stephen Hawking’in ‘Her Şeyin Teorisi’ni arayışına dair merak ettiğiniz sorulara cevap niteliğinde.
Ayrıca Michio Kaku gibi başka bilim insanlarının da yer aldığı belgesel, “Kutsal Kase” olarak adlandırılan hipotezle, süpernova, kara delikler ve karanlık madde gibi hayal edilemeyecek kadar geniş olayların gizemlerinden, sonsuz küçük bir atom altı dünyanın sırlarına kadar her şeyi açıklamayı iddia ediyor.
Charles Darwin and the Tree of Life (2009)
Evrim teorisi ve doğal seçilim gibi kavramların öncüsü Charles Darwin‘in hayatını bir dedektif misali çözümleyen David Attenborough, üç önemli soru soruyor: Darwin evrim teorisini nasıl ve neden ortaya çıkardı? Neden haklı olduğunu düşünüyoruz? Ve neden şimdi her zamankinden daha önemli?
Darwin’in çocukluğunu yaşadığı evden, ilk kez fosillerle karşılaştığı ana ve oradan da Galapagos adasındaki çalışmalarına kadar uzanan süreci incelikle işleyen Attenborough, aynı zamanda bireysel gelişiminin de ipuçlarını ortaya koyuyor. Ayrıca, Darwin’in insanın doğaya olan hakimiyet algısını değiştirdiği ve bunun aslında en başından beri bir ilüzyon olabileceği iddiasını da öne sürüyor.
Steve Jobs: The Lost Interview (2012)
Apple’ın kurucusu Steve Jobs‘ın 1995 yılında verdiği bir röportaj kargo sırasında kaybolur ve bir daha bulunamaz. Fakat, yıllar sonra Jobs’ın vefatının ardından röportajı yapan Robert X. Cringely, deposunu düzenlerken kaydın bulunduğu VHS kasede rastlar ve gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Jobs, yaklaşık 70 dakika boyunca dönemin teknolojik gelişimlerini, kariyerinin şekillenişini ve geleceğe dair düşüncelerini paylaşmaktadır. 2012 yılında 12 adet salonda vizyona giren belgesel, daha sonra DVD olarak da yayımlanır. Son olarak genel anlamda olumlu eleştiriler aldığını, bunun da başlıca sebebinin Apple’ın yükselişine ve günümüzün ahvaline dair fikirlerinin isabetliliği olduğunu söyleyebiliriz.
Dubois: The Quest for the Missing (2013)
Hollandalı Paleoantropolog ve Jeolog Eugène Dubois‘nun hayatını konu alan belgesel, perde arkasında kalan birçok gerçeği ortaya çıkarıyor. Rahat yaşamını terk ederek, sıtma ve başka pek çok zorluğa rağmen evrim teorisine dair önemli çalışmalar yapan Dubois, özellikle ara türlerin keşifleri ve fosillerinin bulunması gibi konularda kayda değer başarılar sağlamıştır.
Bunların en önemlisi ise Java Adam olarak bilinen Pithecanthropus’tur. Bu isim daha sonraları Homo Erectus halini alır ve iki ayağı üzerinde dik duran ilk canlı olduğu düşünülmektedir. Belgesel tüm bunları hayatının bilinmeyenlerini gözler öne sererek, detaylı bir şekilde işlemekte.
Isaac Newton: The Last Magician (2013)
Sir Isaac Newton, evrene bakışımızı değiştiren önemli insanlardan biri. 21 yaşına geldiğinde, amansız ve genellikle tehlikeli bir dizi deneyle kendi görüşlerini geliştirmek için 2.000 yıllık bilimsel Ortodoksluğu reddetmişti. Işık ve yerçekimi ile ilgili takıntılarından simya ve İncil metinlerine bakışına kadar Newton, hiçbir gerçeği ya da metni sorgulanamaz olarak görmedi. Çalışmaları, diğer bilim adamlarıyla çelişti ve hayatı boyunca maruz kalacağı karanlık tecrit dönemlerine yol açtı. Ancak, dehası asla inkar edilemedi: Kraliyet Bilim Akademisi Başkanı ve dünyanın en etkili bilim adamlarından biri olarak yükselişi engellenemedi.
Halbuki, onun hakkında bilinmeyenler de vardı kuşkusuz. ‘Sapkın’ dini görüşleri ve simya ile ilgili takıntısı, yaşamı boyunca yakından korunan bir sır olarak kaldı. Ölümünden sonra, yayınlanmamış simya araştırmaları ve sapkın olarak kabul edilen görüşleri ile ilgili belgeler ününü korumak için gömüldü. Ta ki Ekonomist John Maynard Keynes tarafından satın alındıkları 1936 yılına kadar büyük ölçüde gizli kaldılar. Keynes böylece, Newton’ın tarihin izin verdiğinden çok daha karmaşık bir adam olduğunu ortaya koydu.
Belgesel ise bu noktadan hareketle, Newton’un simya ile olan gizli takıntısının, en büyük bilimsel anlayışlarından bazılarını elde etmesine yardımcı olup olmadığı sorusuna yanıtlar arıyor.