“Post” kelimesi yapısal anlamda Farsça’daki “bi” eki gibi başına geldiği kelimeye farklı bir anlam katar. Biçare, bihaber gibi kelimelerin önüne eklenerek olumsuz hâle getirir. Post kalıbı ise benzeri bir işlev görerek, başına geldiği kelimenin sonrasını ifade eder. Bu hususta en bilinen örnek Post-modern kavramıdır kuşkusuz. Modernizmin etkilerinin daha da ileriye gittiği, bilhassa İkinci Dünya Savaşı sonrası yıkım ve değişimi tabir etmek maksadıyla ortaya atılmıştır. Kıyamet anlamına gelen “apocalpyse” kelimesinden üretilen apokaliptik kelimesinin önüne geldiğindeyse kıyamet sonrası anlamına gelecek şekilde teşekkül eder.
Post-apokaliptik evrenlere genellikle film ve kitaplarda denk geliriz. Zira, bu konuda üretilen eserler kurgusal düzleme dayanmaktadır. Ancak bahsi geçen eserlere nazaran sayılı olsa da, post-apokaliptik belgeseller de kıyamet sonrası atmosferi oldukça başarılı bir şekilde işlemişlerdir. İnsanlığın geleceğinin teknolojik gelişmelerin ve doğal felaketlerin tesiriyle uğraması muhtemel değişimleri gerçekçi bir şekilde aktarmayı başarmışlardır. İşbu yazımızda, derlediğimiz belgesellere değinecek ve sizlere kısaca tanıtacağız.
Life After People (2008)
21 Ocak 2008 tarihinde History Channel’da 108 dakikalık versiyonu yayımlanan belgesel, ardından 21 Nisan 2009 ile 16 Mart 2010 arasında 45’er dakikalık 20 bölüm hâlinde ekranlara geldi. İnsanlık olarak kurduğumuz medeniyet ve yaşama şeklimiz doğadan farklı olarak kendimize özgün bir yapıya sahip. Kullandığımız birçok araç, giysi, yiyeceğin yanı sıra, yaşadığımız evler ve dolayısıyla şehirler de zamanla edindiğimiz alışkanlıklara göre şekil almıştır.
Peki ya insanlık bir anda yok olsaydı, şehirler ve içindeki eşyaların akıbeti ne olurdu? Bu soruya uzmanların görüşleriyle çeşitli yanıtlar veren belgesel, insanlığın tüm varlığının aslında ne denli geçici olduğu gerçeğini acı bir şekilde ortaya koyuyor.
Aftermath: Population Zero / Aftermath: The World After Humans (2008)
“Gitmemize rağmen, geride bıraktığımız makineler çalışmaya devam etti.”
2008 yılında yayımlanan Population Zero ya da diğer adıyla Aftermath: The World After Humans, dört bölümlük Aftermath serisinin ilk parçası. Life After People belgeselinde olduğu gibi, insanlığın yok oluşunu ve ardından insan eliyle üretilen tüm yapıların zamanla büründüğü biçimi anlatıyor. Bilhassa dikkat çekilmesi gereken noktalara değiniliyor.
Zaman sıçramalarıyla Eyfel Kulesi, Giza Sfenksi gibi yapıların yok olup yerini plastik artıklara bırakışını vurucu biçimde ekrana yansıtıyor. Ayrıca kullanılan CGI teknolojisiyle de etkileyici bir gelecek tablosu oluşturmayı başarıyor.
Aftermath: Population Overload (2010)
2010 yılında Aftermath serisinin ikinci bölümü olarak yayımlandı. İsminden de anlaşılacağı üzere nüfus artışını konu alıyor. Bugün dünya nüfusu yaklaşık sekiz milyar ve büyük bir hızla artmakta. Hâliyle bunun belirli sonuçları da olacaktır.
Nüfusun artışı, gıda ve enerji kaynaklarının gittikçe azalması, yaşam standartlarının bu doğrultuda düşmesi, sosyal-siyasi çalkantılara yol açacak ölçüde meydana gelen toplu göçler… Nihayetinde dünyanın kıyametinden bir manzara ortaya çıkıyor.
Aftermath: Red Giant (2010)
Serinin üçüncü bölümünde, gezegenimizdeki yaşamın besleyici öğelerinden biri olan Güneş’in geleceği ele alınıyor. Her sabah Dünya’yı aydınlatan Güneş’in enerjisi bilindiği üzere çeşitli nükleer reaksiyonlarla meydana gelmektedir. Hâliyle bu reaksiyonu oluşturan etmenlerin de diğer tüm enerji kaynakları gibi belirli bir ömrü bulunmaktadır.
Belgesel işte tam bu olasılık üzerine eğilerek muhtemel sonuçları işliyor. Dünya’ya binlerce yıllardır ışığıyla hayat veren Güneş ömrünün sonuna geldiğinde neler olacak? Kızıl Dev hâline geldiğinde çevresindeki gezegenlerde neler yaşanacak?
Aftermath: World Without Oil (2010)
Aftermath serisinin yine 2010’da yayımlanan dördüncü bölümü Aftermath: World Without Oil, serinin günümüz şartlarına en uygun ve muhtemel olanı. Bilindiği üzere Sanayi Devrimiyle birlikte gelişen makinelerin enerji kaynağı fosil yakıtlar olmuştur. Buharlı trenlerle başlayan bu süreçte birçok araç icat edilmiş ve kullanıma sunulmuştur.
Ancak günümüzde alternatif enerji kaynakları sıklıkla gündeme gelmektedir. Belgeselin konusu da bu başlıkları irdeleyerek, fosil yakıtlar olmadan dünyanın nasıl bir yer hâline geleceğini göstermek.
Aftermath: When the Earth Stop Spinning (2010)
Serinin beşinci ve son bölümü olan When the Earth Stop Sppinning, adından da anlaşılacağı üzere Dünya’nın kendi ekseni etrafında gerçekleştirdiği dönüşün durması halinde gerçekleşmesi muhtemel olayları konu alıyor.
Dünya’nın kendi çevresindeki dönüş hızı azalıyor. Bu bilgiden hareketle kurgulanan belgeselde; gün ve gecenin altı ay sürdüğü, mevsimlerin ortadan kalktığı, denizlerin şehirleri yuttuğu ya da şehirlerin birçoğunun ortadan kalktığı, havanın solumak için oldukça elverişsiz hâle geldiği bir dünya resmediliyor.
Earth 2100 (2009)
2009 yılı yapımı Earth 2100, içinde kurgusal öğeler de barındırmasıyla ön plana çıkıyor. Hikâyesini animasyon tekniğiyle anlatan yapım, Lucy adlı karakterin gözünden 2009 yılından başlayarak dünyanın bütün hikâyesini ele alıyor.
Aftermath’in dördüncü bölümünde olduğu gibi fosil yakıtların tükenişi, içecek suların bitme noktasına gelişi, buna bağlı olarak kuraklığın baş göstermesi ve yayılması, nihayetinde de ortaya çıkan sosyal karmaşa 2100 yılına kadar kronolojik olarak anlatıyor. Bilim insanlarının artık bir kurgudan ziyade gerçeğin ta kendisi dedikleri olayların ele alınması bakımından yenilikçi olmasa da mutlaka izlenmeli.
Earth Under Water (2010)
2010 yapımı belgeselin konusu devamlı olarak yükselen deniz suyu ve bunun muhtemel sonuçları. Uzmanların bu konuda görüşlerine yer verilen yapımda, bilhassa gün geçtikçe artan karbondioksit salınımının sebep olduğu buzul erimeleri nedeniyle devasa tsunamilerin kıyıları vuracağına ve birçok kara parçasının su altında kalacağına değiniliyor.
Zaten halihazırda Avustralya, Maldivler, Mikronezya, Kiribati, Filipinler, Malezya, Marş Adaları gibi birçok ülkenin sular altında kalacağını; Amsterdam, Miami, Barcelona, Kopengag, İstanbul gibi şehirlerin de olumsuz etkileneceğini bildiğimiz için bugünün güncel konularına bir ayna tuttuğunu da söyleyebiliriz.
When Aliens Attack (2011)
2011 yılında yayımlanan belgeselin başrolünde belki de en spekülatif varlıklar olan uzaylılar bulunuyor.
Farz edelim ki bir gün bizden çok daha gelişmiş bir uzaylı türünün varlığı ortaya çıktı ve gezegenimiz işgale uğradı. Bu durumda ortaya çıkması muhtemel durumları ele alan belgesel, insanlığın gösterebileceği direnci ve ortak düşman karşısında sergilemesi muhtemel tavrı da etkileyici bir kurguyla aktarıyor.
Evacuate Earth (2012)
2012 yılı yapımı bu belgesel, adeta bir bilimkurgu filmi tadında. Dünya’ya yaklaşan bir nötron yıldızının gezegeni yok edeceği haberi ortalığı ayağa kaldırır. Doğal olarak herkes paniğe kapılarak, inançları ya da meşrepleri gereğince duruma yönelik yorumlarda bulunurlar.
Nihayetinde bulunan çözüm ise 2012 filmini anımsatmaktadır. Seçkin bir kesim insanı uzay gemilerine bindirmek ve başka gezegenlere taşımak… Anlatımda kimi yerlerde aksaklıklar ve bazı yerlerde mantık hataları olsa da konuyu ele alış biçimi ve toplumsal yaklaşımı tahlil edişi bakımından izlenmeye değer bir yapım.