“İki ihtimal var: Ya evrende yalnızız ya da değiliz. İkisi de korkutucu!” – Arthur C. Clarke
Dünya üzerindeki şu kısacık zaman diliminde pek çok şey başardık: Ay’a ve uzaya insan gönderdik, evrenin uzak köşelerini görebilmek için devasa teleskoplar geliştirdik, Mars’a ve Güneş Sistemi’nin derinliklerine insansız araçlar yolladık… Öteden beri sayısız organizasyon, evrende yalnız olup olmadığımızı anlamak için büyük uğraşlar veriyor ve halihazırda birçok proje, akıllı yaşam için yıldızları ve gezegenleri tarıyor. Ancak bunca çabaya ve emeğe rağmen henüz herhangi bir temas sağlayamadık. Yine de umudumuzu yitirmemeliyiz. Çünkü evren öylesine büyük ve içinde o kadar çok gezegen var ki, samanlıkta iğne aramak bile herhangi bir galakside gelişmiş bir uygarlık aramaktan çok daha kolay.
Evrende yalnız olabilir miyiz?
Öteden beri kendimize sorup durduğumuz bu sorunun nihai cevabı, uzayın ve zamanın derinliklerinde yatıyor. Belgeselin ilk bölümü, “dünya dışı yaşamın nerede olabileceği” sorusunun peşine düşüyor ve bizleri yabancı dünyalara; uzay ve zamanın derinliklerine doğru heyecanlı bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Bakışımızı ötelere, yabancısı olduğumuz diyarlara yönelttikçe doğanın haşmeti ve yaratıcılığı karşısında büyüleniyor, kendimizle ilgili çok daha fazla şey öğrenme fırsatı yakalıyoruz.
Neredeler?
Nesiller boyunca merak ettiğimiz bu sorunun yanıtına belki de hiç olmadığımız kadar yakınız…
Belgeselin ikinci bölümünde, eğer varsa dünya dışı yaşamın neye benzeyebileceği sorgulanıyor. Evrendeki her türlü yaşam formunun sergilendiği bir müze olduğunu hayal edin. Kuşkusuz bazısı tanıdık gelecek, bazısı da hayal gücümüzü zorlayacak kadar farklı ve sıra dışı olacaktır… Belgesel, bizleri evrenin uzak köşelerine doğru akıl almaz bir yolculuğa çıkarıyor ve dünya dışı yaşamın neye benzeyebileceğine dair bilimsel bir resim ortaya koymaya çalışıyor.
Çağdaş keşifler gösteriyor ki, yaşam sadece dünya benzeri gezegenlere bağımlı olamayacak kadar inatçı. Gaz devlerinin halkalarından ölü yıldızların kalplerine kadar her yerde olabilirler… Evet, dünya dışı bir zekâ pırıltısı bulabilmek için tam altmış yıldır uzayı araştırıyoruz. Şimdiye dek tüm çabalarımız hüsranla sonuçlandı, ancak yeni fikirler ve teknolojiler, bu makus yazgımızı kökten değiştirebilir.
Belgeselin son bölümünde ise bir yandan dünya dışı yaşam arayışında ne kadar yol katettiğimizi öğreniyor, bir yandan da bulmayı umut ettiğimiz canlıların doğasını mercek altına alıyoruz: Nasıl bir iletişim yöntemi geliştirmiş olabilirler ve en önemlisi de onlarla iletişim kurmanın doğuracağı sonuçlara hazır mıyız? Dünya dışı yaşamı bulmak için çıktığımız bu keşif yolculuğunun henüz başındayız. Önümüzde aşmamız gereken devasa bir engel duruyor: Uzay. Ama ne olursa olsun vazgeçmeye niyetimiz yok. Çünkü merak etmek bizim doğamızda var…
Yapımcı, besteci ve görsel efekt sanatçısı John D. Bosweell tarafından kurulan YouTube kanalı Melodysheep’in hazırladığı bu muhteşem belgesel, Ötedeki Yaşam‘ın izini sürüyor ve evrendeki yerimize dair kapsayıcı bir bakış açısı geliştirmemizi sağlıyor.
İyi seyirler…
Not: Video ayarlarından gerekli işaretlemeleri yaparak Türkçe altyazıyla izleyebilirsiniz.