Mangalar, hemen her türde olduğu gibi bilimkurgu animelerinde de önemli bir kaynak ve eğer izlediğiniz yapım mangaya dayanıyorsa, hikâyenin genelde mangada daha derinlemesine işlendiğini ve daha iyi bir anlatıya sahip olduğunu düşünürsünüz ki, çoğunlukla bu düşüncenizde haklısınızdır da.
Elbette orijinal yapımlar da yok değil ya da mangaya tamamen sadık kalanlar da, ancak bu içeriğe konu olan 6 ikonik yapımın baz aldıkları mangaların hikâyelerinden zaman zaman saptıklarını ve manganın anlatısını tam olarak yansıtamadıklarını görebilirsiniz.
Planetes’i 26 Bölüm Yapmanın Zorluğu
Makoto Yukimura‘nın Planetes’i, Arthur C. Clarke’ın eserlerinden kendine bir damar yakalamış, sert ve alışılmadık bir bilimkurgu dizisidir. Gerçek uzay araştırmalarının etik ve politik ikilemlerine odaklanmasından dolayı uzay yolculuğunun gerçekçi bir tasviri ile karşımıza çıkar; Warp hızındaki uzay gemileri ya da işgalci canavarlar yoktur aramızda. Enkaz Bölümü’ndeki yetersiz personel ve finansman sebebiyle ‘Toy Box’ lakaplı harap bir uzay gemisini kullanarak enkaz toplayacak mürettebat da büyük ihtimal bu şekilde hayal etmemişlerdi yolculuklarını…
Bu ikonik bilimkurgu mangasının 2003 yılında popüler bir anime uyarlaması da geldi ve manga serisinin 2003 yılında aldığı ödülü 2005 yılında anime dizisi de aldı: Seiun En İyi Bilimkurgu Dizisi Ödülü! Anime, ödülü almasına aldı ama anlaşılan bölüm miktarını yakalayabilmek için dizinin kendi olay örgülerini, karakter etkileşimlerini ve alt olaylarını yaratması gerekiyordu. Yukimura’nın yazıları kadar gösterişli değilse de fena olmayan bu eklemeler mangayı daha görkemli kılıyor.
Uzay Korsanı Kaptan Harlock’un Ortama Göre Değişmesi
Leiji Matsumoto, Osamu Tezuka gibi bilimkurgu mangasının en etkili isimlerinden biri olarak anılır. Fransız çizgi romanlarından esinlenerek yarattığı Space Battleship Yamato ve Galaxy Express 999 mangaları ile adını duyuran Matsumoto’nun çizgileri Daft Punk uzay müzikali Interstellar 5555 için de kullanılır. En ünlü karakterlerinden biri 1978’de kendi mangasında çıkış yapan Kaptan Harlock‘tur ve yarattığı batı uzay ortamı ile Cowboy Bebop ve Trigun‘un da yolunu açar.
Harlock kendi serisi dışında birçok film ve dizide rol almış olsa da, hepsinde birbirinden farklıdır. Yaratılan ilk anime serisi manganın akışını ve 1982 filmi Arcadia of My Youth ise atalarından hiçbirini takip etmez. 2013 CG filmi ise uyarlama sayılacak şeye en yakını olsa da, o da maliyetler altında ezilir ve manganın hikâyesine tamamen sadık kalamaz.
Trigun’ın Yetersiz Gelişimi
Vash the Stampede’in vahşi batı tarzı tuhaflıkları 1995 için çok yeniydi ve Yasuhiro Nightow‘un yaratıcı bakış açısını sergiliyordu. 2000’lerin başında Adult Swim’de de yayımlanan anime diğer uyarlamalara oranla mangaya yakın olmasına rağmen, pasifist Vanish’in kafasına neden bu kadar yüksek fiyat konulduğunu anlamaya çalışırken bir grup ödül avcısıyla savaşmasını izledik.
Manga ilerledikçe daha koyu bir atmosfere bürünürken, animedeki anlatı hafif kaldı; kendine has bölümler, karakterler ve süper güçler eklense de mangadaki o hava yakalanamadı ve işin kötü yanı Trigun Maximum uyarlamayı bitiremeden sona erdi. Crunchyroll için yeni bir dizi planlıyor ve umarız bu kez Vash’in maceraları tamamlanmış olur.
Battle Angel’ın Kısalığı
Siber-doktor Daisuke Ido’nun dişi bir siborgu yeniden inşa ederek ona Gally (ya da dublaj stüdyosuna bağlı olarak Alita) adını vermesi ve onu kızı olarak büyütmesi nedeniyle Battle Angel OVA uyarlamaları bilimkurgu dramasının en güzel örneklerinden biridir. Doğuştan gelen bir dövüş yeteneğine sahip Gally, ödül avcısı olmaya karar verir ve çifte hayatı o an başlar.
Bu hikâye James Cameron’ı o kadar etkiler ki, live action uyarlaamasında ünlü yönetmen bu kez yapımcı ve yazar koltuğuna oturur ve yönetmen Robert Rodriguez’le birlikte 20 yılını bu işin yapımına harcar. Mangadan uyarlanan OVA ise sadece iki bölüm sürer: Rusty Angel ve Tears Sign. Bu iki yapım da en nihayetinde manganın sadece ilk iki cildine yoğunlaşır. Yaratıcı Yukito Kishura sonradan animeye konsantre olmayacak kadar kendini mangaya adadığını açıklayacak ve 1995’te tamamladığı mangadan sonra iki devam filmi ve bir de yan hikâye servis edecektir. Lakin onca geçen yılın ardından Gally’nin maceralarına dayanan başka bir animasyon projesi olmadı.
GANTZ’ın Öylece Bitişi
Hiroya Oku‘nun GANTZ‘ı zamanının değerli yapımlarından biridir; en aşağılık karakterin bile sempati toplayabileceği ve kendi sorgularını yapmalarına olanak tanıyacağı güçlü dramatik dokunuşları vardır. Kanlı uzaylı öldürme eylemi ve ahiret sorunları pek çok bahisçiyi çekti. Yine de onun bu nihilist bakış açısı, zamanının keskinliği yani milenyum keskinliği olarak anılabilir.
Oku’nun mangası Studio Gonzo’nun 26 bölümlük bir animeye dönüştürmesi için şahane bir kaynaktı, sonu hariç; kahramanlardan biri olan Kei, onu öldüren tren kazasına geri götürülür. Ölümünü yeniden canlandırma ya da ona meydan okuma seçeneği sunulduğunda trenle yüzleşmeyi tercih eder ve parmak tabancası muamelesi yapar ve öldü mü kaldı mı anlama kısmı seyirciye bırakılır. Oysa manga daha kesin ve keskin bir yanıt verir bu konuda.
Akira’nın Ziplenmiş ve Ödün Verilmiş Versiyonu
1988 filminin siberpunk tonları, olgun temaları ve olağanüstü animasyon kalitesi çizgi dünyayı yeni seviyelere taşıdı. Yine de Katsuhiro Otomo kendi mangasını beyazperdeye uyarlarken 6 yılı geride bırakmış ve 90’lara kadar projeyi finalize edememişti.
Akira mangasında kendi temaları, entrikaları ve değişimleri olan pek çok yan karakter vardı: Tarikat liderleri, dünya liderleri ve psişik suikastçılar… Hepsi filmden ya çıkarıldı ya da önemleri ciddi oranda azaltıldı. Film iki buçuk saat sürdüğü için yapılması gereken bir budamaydı, ama manga ile karşılaştırıldığında tutarsız ve kesilmiş hissettiriyor.