westworld

Terminator’ın Öncüsü Bir Film: Westworld

Televizyonun tek kanallı ve siyah beyaz olduğu yıllardı…

Haklısınız, yazıya böyle girmek biraz klişe oldu ama o yıllarda televizyon gerçekten de bizim dünyaya açılan tek kapımız, hatta tek bilgi kaynağımızdı.

Hafta sonuna kadar hangi gün televizyonda hangi filmin yayımlanacağını herkes bilirdi. Bizim televizyonumuz yoktu, ama yayın akışını herkes gibi ben de takip ederdim. O akşam yayımlanacak film ilgimi çekiyorsa, filmi nasıl izleyeceğime dair çeşitli planlar yapardım. Bu planlarım çoğu zaman tutmazdı. Annemi komşuya gitmek için ikna etmek gerçekten çok zordu. Yazları yanında kaldığım anneannem ise inatçının tekiydi. Yine de kandırmanın bir yolunu bulmuştum. Anneanneme o akşam televizyonda “Tombala” adında bir filmin oynayacağını söylediğimde kadıncağız hemen ikna olurdu. Komşu demek benim için televizyon demekti. Ama bu yöntem sadece birkaç kere işe yaradı maalesef. (Tombala, Adalet Ağaoğlu’nun bir oyunundan TV’ye uyarlanmış tek bölümlük bir televizyon filmiymiş, sonradan öğrendim.)

Nadiren de olsa, televizyon izleyebildiğim zamanlarda, şanslı olmalıyım ki, sinemanın ve bilimkurgunun bazı başyapıtlarını izleme şansı buldum. Bunlardan bir kaçını hala hatırlıyorum: H. G. Wells uyarlaması olan Dünyalar Savaşı (ki ödümü patlatmış bir filmdir), Asimov uyarlaması olan “Kan Damarlarına Yolculuk” ve Carson McCullers‘in müthiş eseri “Yürek Yalnız Bir Avcı’dır” ilk aklıma gelenler.

Westworld

İzleyemeyip de içimde ukde kalan filmler de vardır. Televizyonu olan arkadaşlarım ertesi gün filmleri ballandıra ballandıra anlatırlarken içim cız ederdi. Kendimi büyük bir haksızlığa uğramış gibi hissederdim. Mesela Stanley Kubrick‘in Spartacus filmi yayınlandığında, özellikle de son sahnede dostu ile olan düello sahnesi büyük sükse yaratmıştı. Ve ben o filmi izleyemediğim için çok üzülmüştüm.

Kaçırdıklarımdan biri de 1973 yapımı bir Michael Crichton filmi olan ve bana göre bilimkurgunun başyapıtlarından sayılması gereken “Westworld“dü. (Michael Crichton’ı Jurasscic Park’ın yazarı olarak da biliriz.)

Filmi müthiş merak ettiğimden ertesi gün arkadaşlarımı sorguya çekerek film hakkında bilgi edinmeye çalışmıştım.

Şimdi bütün yapıtlar bir tuşla ulaşabileceğimiz mesafede… Ancak, çocukluğumuzda böyle değildi ve TV’de oynadığı halde kaçırdığımız bir filmi yeniden izleme şansımız yoktu. Arkadaşlarıma öyle çok soru sormuş olmalıyım ki sonunda bana kızmaya başladılar. Hiçbiri filmle ilgili sorduğum sorulara ayrıntılı yanıt veremediğinden daha çok soru soruyordum. Onların anlattıklarıyla gazetede gördüğüm fotoğraflardan yola çıkarak filmi zihnimde yeniden yaratmaya çalıştığımı bile hatırlıyorum.

Westworld

Şimdi anlatırken sizlere durumum acınası gelebilir, ama olmayan imkanlar sayesinde hayal gücümüz gelişiyordu. (Ya da gelişmek zorunda kalıyordu.)

Michael Crichton için bilimsel-gerilimin ustası diyebiliriz. Eserleri (hem yazar ve hem de yönetmendir) bir belgesel havasındadır.

Şimdi düşünüyorum da yine bir Michael Crichton uyarlaması (ve TV’de izleme lüksüne erişebildiğim bir diğer başyapıt) olan “Andromeda Strain” filmini nasıl da büyük bir gerilimle izlemiştim. Nükleer bombanın patlamasını önlemek için verilen mücadelenin son saniyelerinde neredeyse kalbim duracaktı heyecandan. Bu filmi (Andromeda Strain) izlediğimde daha orta okula gidiyordum. Oysa bu yazı için yeniden izlerken nasıl olup da o yaşlarda bu filmi anlayabildiğime şaşırdım. Bizim çocukluğumuzda yetişkinler ne izlerse çocuklar da onu izlerdi. Hiç kimse izleyebileceğimiz filmler konusunda bir sınırlama getirmiyordu.

Konudan uzaklaştık sanırım…

Westworld

Westworld’ü kısaca özetliyorum. Disney tarzı bir eğlence parkında robotların beynini etkileyen bir arıza yüzünden olaylar çığırından çıkar. Gerisi bir ölüm-kalım (daha çok ölüm) mücadelesidir.

Eğlence parkı Westworld (Vahşi Batı), Roma Dünyası ve Orta Çağ Avrupası adlı üç bölümden oluşmaktadır. Müşteriler diledikleri bölümü seçerler. O döneme ait giysiler giyer, o dönemin şartlarıyla yaşamaya başlarlar. Müşteri haricindeki diğer kişiler robottur. Robotların görevi insanları eğlendirmek için gerekeni yapmaktır. Sizi birçok macera beklemektedir: Banka soymak, bar kavgasına karışmak, fahişelerle beraber olmak, hapisten kaçmak ve düello yapmak…

Gece müşteriler uyurken teknik ekip robotları toplar ve tamir eder. Onlar insanlara boyun eğmek için yapılmışlardır. Oysa son zamanlarda biraz garip davranmaya başlamışlardır. Bunlar pek de dikkat çekmeyen ufak tefek arızlar, beklenmedik davranışlar vesairedir.

Robotlardan sorumlu olan başmühendis, olayların çığırından çıkmak üzere olduğunu fark etse de bunu önlemek için hiçbir şey yapamaz ve… Evet, gerisini tahmin edebilirsiniz.

Yalnız, Westworld’ün en kabadayı silahşoru olan ve büyük oyuncu Yul Brynner tarafından canlandırılan robot gerçekten de ürkütücüdür. Yul Brynner rolünün hakkını tam anlamıyla vermektedir.

Westworld

Sona doğru robot, gücü ve yetenekleriyle tam bir ölüm makinesine dönüşür. Tek bir şeye odaklıdır: öldürmek. İnsanları katletmesini engelleyecek hiçbir ahlak kuralını tanımaz. Soğuk elektronik devrelerinden başka onu durduracak hiçbir şey yoktur. (Ki onlar da bozuluyor zaten.)

Filmde bir sahnede bir orta çağ şövalyesiyle dövüşen bir müşterinin giderek bunun gerçekten bir ölüm kalım mücadelesi olduğunu anladığı sahneyi özellikle etkileyici buldum. Buna kısaca şakanın maka olması da diyebiliriz.

Filmi izlediğinizde Terminator‘ın nereden esinlendiğini de anlıyorsunuz. Hatta filmin afişi, birebir Terminatör’ın afişine benziyor. Yüzünün yarısı tahrip olmuş ve altından demiri görünen bir surat… Öldürmeye odaklanmış bir katil makine…

Film, günümüzde bile zevkle izlenebilecek bir güzellikte. Rahatlıkla tavsiye edebilirim.

Bu yazıda adı geçen diğerlerini de tabii, aynı şekilde…

Kan Damarlarına Yolculuk, Dünyalar Savaşı, Andromeda Strain, Westworld… Hepsi de zamanına göre şaşırtıcı filmler. Aradan geçen onca zamana rağmen bu filmlerin değerinden bir şey yitirdiğini sanmıyorum.

Bu arada, Westworld’ün bir kez daha TV’ye uyarlandığını ve oyuncular arasında Antony Hopkins gibi devlerin olduğunu da söyleyelim.

Yazar: Sinan İpek

Yazar, çizer, düşünür, öğrenir ve öğretmeye çalışır. Temel ilgi alanı Bilimkurgu yazarlığıdır. Bunun dışında Matematik, bilim, teknoloji, Astronomi, Fizik, Suluboya Resim, sanat, Edebiyat gibi konulara ilgisi vardır. Ara sıra sentezlediklerini yazı halinde evrene yollar. ODTÜ Matematik Bölümü mezunudur ve aşağıdaki başarılarıyla gurur duyar:TBD Bilimkurgu Öykü yarışmasında iki kez birincilik, 2. Engelliler Öykü yarışmasında birincilik, Ya Sonra Öykü Yarışması'nda finalist, Mimarlık Öyküleri Yarışması'nda finalist, 44. Antalya Altın Portakal Belgesel Film Yarışmasında finalist. Ithaki yayınları Pangea serisinin 5. üyesi "Beyin Kırıcı" adlı bir romanı var.

İlginizi Çekebilir

nanoteknoloji ve bilimkurgu

Nanoteknoloji Üzerine Bilimkurgusal Bir Yorum

 “Anlatmak isterim yeni biçimler alışını, değişen nesnelerin…” (Ovidius, Dönüşümler – Başlangıç) Maddenin atom ölçeğinde yeniden …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin