Tehlikeli Bir Deneyim: OtherLife

Dikkat, spoiler içerir!

Ben C. Lucas, Lucas Howe, Gregory Widen gibi isimlerin senaryosuna imza attığı OtherLife gerçeklik algısının bozulması/değiştirilmesi konulu filmlerin son halkası gibi görünüyor. Daha önce bu türde yapılan (The Matrix, Inception, The Island vb) filmlerde sıklıkla ve ustalıkla sergilenen sanal gerçeklik kavramı OtherLife’da farklı bir bakış açısıyla yeniden sunulmaya çalışılmış. Ben C. Lucas’ın yönettiği Avustralya yapımlı filmin alışılageldik aksiyon sahneleriyle süslenmiş bilimkurgu yapımlarına benzemediğini söylemem gerekiyor. Dram üzerine kurulu olay örgüsü, görece az oyuncu sayısı ve yetersiz müzikal kalitesi filmin düşük bütçeli bir yapım olduğuna dair derin işaretler taşıyor. Yine Black Mirror dizisinin 3. Sezonunda yayına giren White Christmas isimli bölümünde bahsedilen ileri teknolojiyle üretilmiş cihazların kullanım alanlarıyla ilgili fikirlerinden de esinlenmişe benziyor.

Kısaca hatırlatmak gerekirse bu bölümde; bir teknoloji firması, müşterilerine konforlu bir hayat sunmayı amaçlıyordu (Akılı ev tasarımı uygulaması içerisine yerleştirilmiş kullanıcı bilincinin kopyası olduğu gerçek kimse için hizmet etmesini temel alıyordu). Burada bulunan yansıma/kopya bilinci bu işe ikna etmek adına yıllarca yapayalnız bırakmasıyla ilgili bir ceza sahnesi vardı. Ayrıca, zed gözlerine sahip bireylerin gerektiğinde engellendiği ya da onların bilincinin bükülerek esir tutulduğu gerçeği işlenmişti. Sahnelenen ceza yöntemi OtherLife filminin konusunun iskeletini oluşturmuş diyebiliriz (En azından ilham alınmışa benziyor).

Peki, bu filmi neden izlemeliyiz?

OtherLife

Henüz yolun başında olan küçük bir şirketin müşterilerine sanal gerçeklik yaşatmayı amaçlayan kodlanmış ilaç yazılımlarının deney sürecini izliyoruz OtherLife’da. Bahsi geçen kodlanmış ilaçlar (anılar) 3D yazıcıdan basılarak göze damlatılıyor ve kısa süre sonrasında kullanıcıya gerçek olduğu algısını yaratan bir hayat sunuyor. Sanal gerçeklikte çok uzun süre deneyim kazandıran bu buluşla gerçek hayatınızın yalnızca birkaç dakikasını kaçırmış oluyorsunuz. Fikir olarak hayli ilgi çekici duran OtherLife, bu aşamadan sonra klostrofobik bir deneyim sunmaya başlıyor.

Şirketin ortağı ve aynı zamanda en iyi yazılımcısı Ren Amari (Jessica De Gouw) yarattığı kodlarla komadaki kardeşini yeniden hayata döndürmeyi amaçlarken ilaçları kendi bedeninde denemekten de geri durmuyor. Sevgilisi Danny’nin (Thomas Cocquerel) yanlışlıkla henüz test aşamasındaki bir kodu gözüne damlatmasıyla zor zamanlar yaşamasına neden oluyor. Filmin dram yönüne yapılmak istenen vurgular yer yer Inception filminden sahneleri anımsatsa da Jessica De Gouw’un gotik giyimi ve oyunculuk performansı istenen duyguyu perçinlemeye yetiyor. Ortağı Sam’in (T.J. Power) büyük bir atılım gerçekleştirmeyi hedefleyerek ellerindeki imkânları hükümet için kullanmak istemesi ortaklar arasında anlaşmazlığa neden oluyor. Gelişen olaylar Ren’i bir anda hapishane deneyimi ile yüzleşmek zorunda bırakıyor.

OtherLife

Buraya kadarki kısımda genel anlamda şirketin üretmek üzere olduğu nanit teknolojik yapının, teknoloji ile insan beyni arasında köprü olabilecek bir ürünün, piyasaya sürülmesi süreciyle ilgili. Bundan sonrası ise distopya sevenleri heyecanlandırabilecek bir çizgide devam ediyor. Düşünsenize; korkunç baskılarla yönetilen bir ülkenin bir o kadar korkunç lideri, emri altındaki yetkilileri bu teknoloji ile donattıktan sonra av sezonunu başlatıyor! Ellerinde bulundurdukları sanal kod ilaçlarını adeta birer silaha dönüştürerek tehlikeli buldukları kimselerin hayatlarını cehenneme çeviriyorlar! Göze damlatıldıktan sonra gerçek hayatta bir dakikalığına uyumuşken bilinciniz tam on yıl boyunca tam da cezanızı kesenlerin istediği gibi bir ortamda, yeniden uyanmayı bekliyor. Bu süreyi diledikleri kadar uzatabilme şanslarını da eklemeden geçmeyelim…

OtherLife filmini her şeye rağmen sevdiren de bu fikrin işlenmesi oluyor. Beynimizin bilgisayar kodlarıyla bağ kurabildiği bir geleceği hayal ettiğimizde hükümet yetkilileri de bu teknolojiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyeceklerdir. Film, böylesine bir fikrin üzerine yeterince gidemediği için yapılan eleştirileri haklı çıkartıyor. Sadece bir dakikalığına hep yapmak istediğiniz ancak zaman, para ya da korkularınız nedeniyle uzak durduğunuz bir aktiviteye katılmak hoş olmaz mıydı? Hep utandığınız ama yaşamak için can attığınız bir deneyimi birkaç yıl boyunca bir dakikalığına deneyimlemekten sizi alıkoyan ne olabilir ki? Ya da en kötüsü kesinleşmiş hapis cezanızı çok kısa sürede yaşayıp kurtulmak!

OtherLife

Kurtulmak derken, tam da tahmin ettiğiniz gibi, sanal gerçeklikte yitip giden yılların psikolojik etkileri hiç de yapay durmuyor. Kısacası kodlarla elde edilen anılar kişide gerçek birer yaşantı hissine dönüşüyor. Filmde geçen bir repliğe göre beynimiz düş ile gerçeği ayırt edemiyormuş.

Yazar: Varlık Ergen

sabaha karşı başlamış bir doğumun eseriyim_ cennet bahçelerinden düşenlerdenim bir de- parçalanmış benliklerimin gölgesinde bir bireymiş gibi yaşıyorum_ tuzlu suyun yakınlarında olmak şanslı kılıyor beni- #ModelEvren #Sinestezi #KaraDua #Matem varlikergen.com -yazar-okur-seslendirir-

İlginizi Çekebilir

film serileri

Gittikçe Kötüleşen Bilimkurgu Film Serileri #1

Pek çok başarılı bilimkurgu filmi, sonrasında çekilen devam yapımlarıyla aynı ilgiyi ve gişe hasılatını yakalamayı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin