Ünlü bilimkurgu yazarlarının eserlerinden uyarlanan filmleri mercek altına aldığımız yazı dizimizin bu bölümünde Stanislaw Lem var. “Bilimkurgunun Aristokratı” diye anılan ve yazdıklarıyla hepimizi mest eden Stanislaw Lem’i pek çoğumuz Solaris ile tanıyıp sevmişizdir. Andrey Tarkovsky tarafından sinemaya da uyarlanan bu başyapıt sayesinde Lem, Doğu Blok’una sıkışıp kalmış ününü Dünya çapına yaymayı başarmıştı. Hatta türün bir başka önemli yazarı olan Philip K. Dick, Lem’in yazdıklarından öylesine etkilenmişti ki bunların tek bir kişiye ait olamayacağı paranoyasına kapılıp FBI’ya bir ihbar mektubu bile göndermişti. Mektubunda Dick, Lem imzasıyla yayımlanan eserlerin Amerikan halkının beynini yıkamayı amaçlayan kalabalık bir Sovyet komitesince kaleme alındığını ileri sürüyor ve gerekenin yapılmasını rica ediyordu.
Kariyerinin başında yazdığı birkaç ana akım roman ve öyküyü saymazsak, bilimkurguya hak ettiği derinliği kazandıran bir yazardı Stanislaw Lem. Eserlerinde ahlakı, iletişim sorununu, otoriteyi, dinleri ve uygarlığı sorguluyor, felsefi bakış açılarına dayalı yepyeni kurgulamalarla çıkageliyordu. Adeta bilimkurgunun filozofluğunu üstlenmiş gibiydi. Bir röportajında ana akım bilimkurgudan hoşlanmadığını, bilimkurguyu dekor olarak kullanmakla yetindiğini belirtiyor ve kitaplarının bilimkurgu kategorisi altında listelenmesinden yakınıyordu. Ancak hesaba katmadığı bir şey vardı: Önemli olan bir yazarın kendi yazdıklarını nasıl tanımladığı değil, okurların nasıl tanımladığıydı. Bugün Stanislaw Lem, hiç şüphe yok ki bilimkurgunun en büyük yazarlarından biri olarak anılıyor ve gelecekte de anılmayı sürdürecek. Biz bu sefer yazarın edebiyat macerasından ziyade beyaz perde macerasına odaklanacak ve eserlerinden uyarlanmış filmleri mercek altına alacağız…
Der schweigende Stern (1960)
Yönetmen koltuğunda Kurt Maetzig’in oturduğu Der schweigende Stern, Stanislaw Lem’in yayımlanmış ilk romanı olan Astronauci (Astronotlar)’den uyarlandı. İngilizceye “First Spaceship on Venus” olarak çevrilen filmin oyuncu kadrosunda Yôko Tani, Oldrich Lukes, Ignacy Machowski, Julius Ongewe gibi isimler bulunuyor. Aynı zamanda yapım, Doğu Almanya kökenli ilk bilimkurgu filmi olmasıyla da tarihi öneme sahip.
İnşaat sırasında Dünya dışı bir uçuş kayıt cihazı keşfedilir. Yapılan incelemeler sonrası kuşkulu bir mesaj da taşıyan bu kayıt cihazının Venüs kökenli olduğu ortaya çıkar. Bunun üzerine uluslararası bir grup astronot, cihazın yaratıcılarına ulaşmak için Venüs’e doğru yola koyulur. Der schweigende Stern, teknik yetersizliğine rağmen çekildiği dönemin Soğuk Savaş atmosferini başarıyla hissettiren bir film.
Ikarie XB 1 (1963)
Lem’in 1955 tarihli Obłok Magellana (The Magellanic Cloud) romanından uyarlanan Çek filmi Ikarie XB 1’in yönetmenliğini Jindrich Polák üstleniyor. ABD’de Voyage to the End of the Universe adıyla vizyona giren filmin görsel efektleri günümüz için komik düzeyde ama Lem’in romanlarında yarattığı bilinmezliğe dayalı gerilim atmosferini başarıyla yansıtıyor. Forbidden Planet filminden esintiler taşıyan Ikarie XB 1, aynı zamanda Stanley Kubrick‘in 2001: A Space Odyssey’sine de kaynaklık etmiş filmler arasında. Zira Kubrick’in 2001: A Space Odyssey’i çekmeden önce araştırıp izlediği filmlerden biridir ve gerçekten de iki film arasında kısmi benzerlikler bulunabilir.
Yıl 2163. Uzay gemisi Ikarie XB-1, 40 kişilik mürettebatıyla Dünya’ya en yakın yıldız sistemi olan Alpha Centauri‘ye doğru bir keşif yolculuğuna çıkar. Amaç, Alpha Centauri sistemindeki yaşama elverişli bir gezegene ulaşmak ve eğer varsa burada yaşayanlarla temas kurmaktır. Işık hızına yakın bir hızda seyreden ekip için 28 ay sürecek bu yolculuk, görelilik etkisi nedeniyle Dünya’da 15 yıla tekabül edecektir. Ancak yolculuk gitgide gizemli ve gerilimli bir hal almaya başlar. Önce terk edilmiş bir uzay gemisiyle, ardından da çevresine güçlü radyasyon yayan bir karanlık yıldız ile karşılaşırlar. Artık görevin kaderi, mürettebatın kararlığına ve inancına bağlıdır.
Vernyy robot (1965)
Senaryosu Stanislaw Lem’in Wierny robot isimli kısa hikâyesine dayanan Sovyet filminin yönetmen koltuğunda Ivan Rassomakhin var. Kadrosunda Ljuba Benesová, Otakar Brousek, Ivanka Devátá, Karel Linc gibi oyuncuları barındıran düşük bütçeli film, mükemmel insan yaratma fikrine kapılmış saplantılı bir robotun öyküsünü anlatıyor.
Yazar Tom Clempner’ın hayatı, sipariş etmediği bir robotun adresine gönderilmesiyle ansızın değişir. Graumer adlı bu gizemli robotu sahiplenmeye karar veren Clempner, çok geçmeden aslında sahiplenen değil, sahiplenilen olduğunu fark edecek ve kendisini gerilim dolu bir maceranın içinde bulacaktır. Lem’in “Noc księżycowa” adlı derlemesinde de yer alan bu ilginç öyküsü, 1967 yılında yönetmenliğini Jan Matejovský’nin yaptığı 50 dakikalık bir Çek filmine de uyarlanmıştı.
Solaris (1968)
Stanislaw Lem’in en ünlü romanı olan Solaris, genelde Tarkovsky uyarlamasıyla bilinir, ama hem öncesinde hem de sonrasında başka uyarlamalarla da karşılaşmak mümkün. Bunlardan biri de yönetmenliğini Lidiya Ishimbaeva ve Boris Nirenburg’un beraber üstlendiği 68 yapımı bir TV filmi. Solaris’in ilk film uyarlaması olan yapım, iki buçuk saatlik uzunluğu ve Vasiliy Lanovoy, Antonina Pilyus, Vladimir Etush gibi dönemin ünlü Sovyet oyuncularını bünyesinde barındırmasıyla dikkat çekiyor.
Kahramanımız Kris Kelvin’in Solaris yörüngesindeki uzay istasyonuna varmasıyla başlayan hikâye, gezegen tarafından yaratılmış hayaletlerin ortaya çıkması sonucu ansızın psikolojik bir gerilime dönüşüyor. Kris Kelvin de çok yakında kendi hayaletiyle yüzleşmekten kaçamayacaktır. Gizemli gezegen Solaris’in amacı nedir? Yoksa mürettebata bir şeyler mi anlatmak istiyordur?
Solaris (1971)
Sinema dehası Andrei Tarkovsky’in çektiği Solaris, sadece Rus sineması için değil, dünya sineması için de tarihi değere sahip bir başyapıt. Her ne kadar Lem, romanını bağlamından kopardığı için filmden hoşlanmadığını belirtse de, bu durum Tarkovsky’in unutulmaz bir sanat eseri ortaya koyduğu gerçeğini değiştirmiyor. Güçlü görselliği ve felsefi diyaloglarıyla film, bir yandan evrendeki yerimizi sorgularken bir yandan da varoluşsal bulantımıza ayna tutuyor.
Doktor Kris Kelvin, gönderilen bilim insanlarının geri dönmediği Solaris gezegenine gider. Burada olup bitenleri anlamaya çalışan Kelvin, kısa bir süre sonra gezegenin sırrına vakıf olacak ve büyük bir vicdan muhasebesi yaşayacaktır. Çekimleri Rusya ve Japonya’da gerçekleşen filmin başrollerinde ise Donatas Banionis ve Natalya Bondarchuk var. Film, çoğu eleştirmen ve sinema tarihçisi tarafından “2001: A Space Odyssey’e Sovyetlerin yanıtı” olarak nitelendirilmişti.
Szpital Przemienienia (1979)
Stanislaw Lem’in Dönüşüm Hastanesi (Szpital przemienienia) romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Edward Żebrowski üstleniyor. Ülkesi NAZİ işgali altında, gelecek konusunda endişeli ve ailesinden ayrı düşen genç bir doktor taşradaki bir akıl hastanesinde göreve başlar. Hekimler akıl sağlıklarını korumak için pencerelerini dış dünyaya kapamış, kendilerini mesleklerine ve soyut felsefi tartışmalara vermişlerdir. Ancak tüm çabalarına rağmen, dünyanın kötülüklerinden ve hayatın çelişkilerinden kendilerini koruyamazlar. “İçeride” yaşananların “dışarıda” yaşananlardan bir farkı yoktur.
Stefan Trzyniecki rolünde Piotr Dejmek’i izlediğimiz filmin diğer oyuncuları arasında Jerzy Binczycki, Henryk Bista, Ewa Dalkowska, Gustaw Holoubek gibi isimler yer alıyor. Film, Lem’in savaşı, iktidarı, ahlâkı, insanlığı ve medeniyeti sorguladığı romanından yer yer farklılıklar gösterse de ana mesajı vermeyi başarıyor.
Test pilota Pirxa (1979)
Lem’in Pirx adlı bir uzay gemisi kaptanının maceralarını anlattığı öykü derlemesi Opowieści o pilocie Pirxie’den uyarlanan Test pilota Pirxa, 1979 yapımı bir Polonya filmi. Marek Piestrak’ın yönettiği film, merkezine yapay zekâ teknolojisini oturtuyor. Yakın gelecekte, uzayın keşfi için robotların kullanılması planlanmaktadır. Ama önce robotların kendilerini kanıtlaması gerekmektedir. Bu test görevi için seçilen kişiyse Kaptan Pirx’tir.
Pirx, içinde kimliği belirsiz bir androidin de bulunduğu mürettebatıyla birlikte uzaya açılır. Ne var ki Satürn’ün yakınlarda yaşanan bir kaza sonucu görev başarısız olur. Sonrasında Dünya’ya dönen Kaptan Pirx sorguya çekilecek ve gerçekler de gün yüzüne çıkacaktır. Sergei Desnitsky’e eşlik eden oyuncular arasında Boleslaw Abart, Vladimir Ivashov, Aleksandr Kaydanovskiy gibi isimler var. Kimin insan kimin android olduğu soruları eşliğinde akan film, XVIII. Trieste Uluslararası Sinema Festivali’nde “Altın Asteroid” Büyük Ödülüne layık görülmüştü.
Victim of the Brain (1988)
Victim of the Brain, Douglas Hofstadter ile Daniel C. Dennett’in birlikte derlediği 1981 tarihli The Mind’s I (Aklın Gözü) adlı esere dayanıyor. Akıl ve zihin felsefesi üzerine çeşitli makaleler, röportajlar ve kurgular içeren bu ilginç kitapta iki tane de Stanislaw Lem metni var. Bunlar “Yedinci Girişim ya da Trurl’un Kendi Kusursuzluğu Nasıl Sonuçsuz Kaldı?” ve “Non Serviam”.
Yönetmenliğini Piet Hoenderdos’un üstlendiği film, Daniel C. Dennett’in “Ben Neredeyim?”, Terrel Miedaner’in “Mark III Dört Ayaklının Ruhu” ve Stanislaw Lem’in “Yedinci Girişim ya da Trurl’un Kendi Kusursuzluğu Nasıl Sonuçsuz Kaldı?” metinlerini sahneleyen bir yarı belgesel. Hollanda kökenli filmin oyuncu kadrosunda ise Sigrid Adrienne, Frances Barber gibi isimler var.
Skrznaskrz (1989)
Skrznaskrz, Lem’in “Czy pan istnieje, Mr. Johns?” adlı radyo oyununa dayanan mizahi bir bilimkurgu filmi. Çek yönetmen Otakar Kosek’in çektiği film, mizahi dokusunun yanı sıra insan-beden kavramlarına da sorgulayıcı bir bakış atıyor. Komik maceramız, ralli yarışçısı olan Richard Jones ve Thomas adlı iki kardeşin geçirdiği bir araba kazasıyla başlar. Kaza sonrası Richard Jones ölür ve vücudunun % 48.5’i kardeşi Thomas’a nakledilir. Bunun üzerine sigorta şirketi, neredeyse yarısı Thomas’ta yaşamaya devam eden Richard Jones’un tamamen ölmediğini ileri sürerek ödeme yapmaya yanaşmaz.
Bu noktadan sonra kimin kim olduğu gitgide bulanıklaşmaya başlayacak ve ortaya da felsefi ve psikolojik nüanslarla dolu bir güldürü çıkacaktır. Meraklısı için, yazarın daha sonra bir kısa hikâye olarak da kaleme aldığı bu eseri, “Bezsenność” adlı derlemeden okunabilir. Ayrıca eser, 1968’de ünlü Leh yönetmen Andrzej Wajda tarafından Przekladaniec adıyla bir kısa filme de uyarlanmıştı.
Solaris (2002)
2000’lerin başında yönetmen Steven Soderbergh tarafından modern bir Solaris uyarlaması çekileceği haberi geldiğinde hepimiz heyecanlanmıştık. Üstelik usta oyuncu George Clooney’nin de Chris Kelvin karakterini canlandıracağı duyurulmuştu. Tabii bu gelişmeler üzerine beklentiler bir anda tavan yaptı. Ancak Soderbergh’in uyarlaması tam anlamıyla bir hayal kırıklığı oldu.
Solaris romanının o kendine has felsefi ve psikolojik derinliği gitmiş, yerini bol keseden bir aile dramı ve gerilim almıştı. Görsel efektleri önceki uyarlamalardan çok daha iyiydi iyi olmasına, ama hem konu toparlanamamış hem de karakterlere gerekli derinlik sağlanamamıştı. Kısacası Soderbergh’in Solaris’i, kötü bir uyarlama olarak tarihteki yerini almakta gecikmemişti. George Clooney’ye Natascha McElhone, Viola Davis, Jeremy Davies gibi oyuncular eşlik ediyor.
1 (2009)
Stanislaw Lem’in hayali kitaplar üzerine yazdıklarından oluşan dört eserlik dizisini bilmeyen yoktur. A Perfect Vacuum (Mükemmel Boşluk), Imaginary Magnitude (Hayali Büyüklük), Provocation and One Human Minute (İnsanın Bir Dakikası) ve Stupidity as the Driving Force of History (Tarihin İtici Gücü Olarak Aptallık) kitaplarından oluşan bu dizi, yazarın zengin hayal gücünü de gösterir nitelikte. Örneğin Lem Hayali Büyüklük’te var olmayan kitaplara giriş yazmış, Mükemmel Boşluk ve İnsanın Bir Dakikası’nda ise hiç yazılmamış kitaplara eleştiriler kaleme almıştı.
Macar yönetmen Pater Sparrow’un ilk uzun metrajlı filmi olan 1, İnsanın Bir Dakikası’nda bahsi geçen hayali bir kitabı konu alıyor. Nadir eserler satan eski bir kitapçının dükkânı, ansızın beyaz ciltli ve üzerinde sadece “1” rakamı yazan kitaplarla dolup taşar. Dükkan sahibi bu tuhaf durum karşısında derhal polislere haber verir. Paranormal Araştırma Bürosu olayın üzerine gittikçe kitabın gizemi daha da artar. Anlaşıldığı kadarıyla kitap, bir dakika içinde yeryüzünde kaç şimşek çaktığı, kaç ton su fışkırdığı, kaç kişinin seviştiği, kaç kişinin doğal nedenlerle öldüğü gibi niceliksel bilgiler vermektedir. Gizemin boyutu büyürken, kitabın ünü de gitgide yayılmaya başlayacaktır…
The Congress (2013)
Yönetmen koltuğunda Ari Folman’ın oturduğu The Congress, Stanislaw Lem’in Gelecekbilim Kongresi’ne dayalı serbest bir uyarlama olarak karşımıza çıkıyor. İlk yarısındaki benzerliklerine rağmen, filmin ikinci yarısı kitaptan tamamen bağımsızlaşarak farklı bir öykü ortaya koyuyor. Yaşlanmaya yüz tutmuş isteksiz bir aktris olan Robin Wright, görünüşü üzerindeki tüm haklarını Miramount adlı bir stüdyoya satmaya karar verir. Dijital bir taramadan geçirilen kahramanımız, devir işleminin ardından görünümünün nasıl kullanılacağına dair tüm kontrolü kaybedecek ve böylelikle de stüdyonun bir malı haline gelecektir.
Aksiyon/animasyon karışımı bir anlatı ortaya koyan The Congress, 3D ve hologram teknolojilerinin egemen olmaya başladığı dünyamızda dijital geleceğin toplumu ve dünyamızı nasıl şekillendirebileceği üzerine sorgulamalar içeriyor. İlginçtir ki 2014 yılında hayata veda eden ünlü aktör Robin Williams, The Congress filminden sonra Hollywood’un gittiği yönü görmüş ve adı, imzası, fotoğrafı ve her türlü tasviri üzerindeki haklarının kullanımını 2039’a kadar resmen koruma altına almıştı.
Az Úr hangja (2018)
Macar yönetmen György Pálfi’in çektiği ve 2018 sonunda vizyona girmesi beklenen Az Úr hangja, Stanislaw Lem’in ünlü romanı Sahibinin Sesi’nden uyarlandı. Dünya dışından gelen bir mesajın alınmasından sonra gelişen olayları matematik profesörü Peter Hogarth’ın ağzından anlatan roman, içerdiği iletişim, bilim felsefesi, dünya dışı yaşam, evrim, enformasyon teorisi gibi birçok temayla dikkat çekiyordu.
Kahramanımız, 70’lerde Amerikan Hükümeti için dünya dışı yaşamla ilgili bir proje üzerinde çalışırken ortadan kaybolan babasını bulmak için Amerika’ya doğru bir yolculuğa çıkar. Kate Vernon, Marshall Williams, Andrew Moodie gibi oyuncuları barındıran film, bakalım Stanislaw Lem romanının hakkını verebilecek mi?
Yukarıdaki filmlerin dışında, usta yazarın eserlerinden uyarlanmış çeşitli kısa film ve dizileri de meraklıları için aşağıda listeledik. Doyurucu bir kaynak olduğunu umuyor, hepinize keyifli seyirler diliyoruz…
Kısa Filmler:
- Wycieczka w kosmos, 1961
- Profesor Zazul, 1962
- Bezludna planeta, 1962
- Przyjaciel, 1965
- Przekladaniec, 1968
- Sledztwo, 1974
- Die seltsamen Begegnungen des Prof. Taratonga, 1978
- Professor Tarantoga und sein seltsamer Gast, 1979
- Prítel, 1983
- Iz dnevnikov Yona Tikhogo. Puteshestvie na Interopiyu, 1985
- Buterbrod, 1989
- Marianengraben, 1994
- Aus den Sterntagebüchern des Ijon Tichy, 1999
- Aus den Sterntagebüchern des Ijon Tichy II, 2000
- Maska, 2010
- Golem, 2013
- Una investigación interrumpida de R, 2018
Diziler:
- Thirty-Minute Theatre (1969 / Roly Poly)
- Pirx kalandjai (1973)
- Teatr telewizji (1997 / Czy Pan istnieje, Mr. Johns?, Sledztwo, Przypadek Ijona Tichego)
- Ijon Tichy: Raumpilot (2007)