Video Kiralama

Video Kiralama Günleri

70’li yılların sonlarından itibaren ticarî faaliyetlere başlayan video film kiralama mağazaları, 80’li ve 90’lı yıllarda en güçlü dönemlerini yaşadı. Özellikle 80’li yılların popüler kültüründe önemli bir yere sahip olan bu mağazalar, aynı zamanda kitlelerin de buluşma noktalarından biriydi. Metrekare olarak geniş alanlara yayılan bu mağazalarda, sıralı raflara dizilmiş binlerce film bulunmaktaydı; filmler kategorilerine göre sıralanmaktaydı. Binlerce film arasında kaybolurken, popüler yapımların büyük karton posterleri de bizlere eşlik etmekteydi. Mağazaların süslü ışıklandırmalarla ve ilgi çekici görsellerle kaplı giriş kapıları, kimi zaman bir lunaparkın kimi zamansa bir korku tünelinin girişini andırıyordu. Dolayısıyla video film kiralama mağazaları iç ve dış görünümleriyle ilgi çekici olan yerlerdi.

Elbette günümüzde halen kiralama hizmeti veren servisler varlıklarını sürdürüyor; fakat dijital yayın platformlarının popülerliğinin giderek artması sonucu, kiralama şirketlerinin şu anki rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri hayli zor. Dolayısıyla dijital platformlar, gelenekse film izleme alışkanlıklarını farklı bir boyuta taşıdılar. 90’lı yılların sonlarına doğru video kültüründe ve film izleme alışkanlıklarında yaşanan değişimler, elbette teknolojik temellidir. Video film kültüründe önemli bir yere sahip olan VHS ve Betamax gibi analog temelli retro sistemler, bir neslin film izleme alışkanlıklarını ciddi oranda etkilemişlerdi. Film kiralama mağazaları, sinefil olarak adlandırılan kitlenin de doğmasına ön ayak olmuştu. Kimi mağazalar, arşivlerinde yer alan binlerce filmlerle bir nevi kütüphane görevi üstleniyordu.

VHS

80’ler ve 90’lı yıllardaki video film kültüründe format savaşları da yaşanmaktaydı; donanım (Video Oynatıcı) yönünden de rekabet söz konusuydu. Videodisc, Laserdisc ile, VHS ise Betamax ile kapışmaktaydı. Videodisc, analog temelli ve müzik plağına benzer bir prensiple çalıştığı için kırılgan bir yapıya sahipti. Laserdisc ise dijital temelli ve dönemine göre üst düzey görüntü kalitesine sahip olmasına rağmen maliyetli olmasından dolayı çok fazla yaygınlaşamadı. VHS ve Betamax videokasetleri hem ekonomik hem de kayıt alma yönünden kullanıcı dostu olmalarından dolayı kısa sürede benimsendiler. Donanım yönünde ise Sony, Philips, Panasonic ve JVC gibi büyük markalar da kendi aralarında rekabet içerisindeydiler; görüntü anlamında olmasa da, teknik özellikler bakımından birbirleriyle yarış içerisindeydiler. Elbette farklı isimlere sahip video kasetler de mevcuttu, ama VHS ve Betamax en öne çıkan formatlar oldular. VHS, kayıt anlamında daha uzun bir süreye izin verdiği için, Betamax’ın hep bir adım önündeydi; ama format savaşlarında kazananlar hep son kullanıcılar oldu.

Bir zamanlar sinefillerin mabedi olan video film mağazaları, aynı zamanda sinema heveslisi çalışanları da barındırıyordu. Dolayısıyla kiralanacak film ile ilgili mağaza çalışanına fikir danışılıp, hakkında uzun unuz bilgi alınırdı. Bağımsız film yönetmeni Kevin Smith’in düşük bir bütçeyle kotardığı Clerks’in (1994) birçok sahnesi, bir video dükkanında geçmekteydi. Tezgahın başında, umursamaz kişilikli biri olan Randal Graves (Jeff Anderson) yer alıyordu. Graves, film zevki ve sinema bilgisi olmayan müşterilere dayanamıyordu; ne kiralayacağını bilmeyen ve iyi/kötü ayrımını yapamayan müşterilerini kovmaktan beter ediyordu. Graves’in bir başka tezgahtar arkadaşıyla yaptığı Death Star’ın (Star Wars) yapılma sebebiyle ilgili  muhabbeti, yapımın mizah dozu yüksek anlarından biri. İflah olmaz bir “geek” olan Kevin Smith, bu kültleşmiş eseriyle video ve popüler kültür hakkında güzellemeler yapmaktan geri kalmıyor. Be Kind Rewind (2008), video mağazası çalışanlarını konu alan bir başka yapımdı; sinema tarihinde önemli yeri olan eserler, iki kafadar tarafından komik bir biçimde yorumlanıyordu.

Clerks

Film arşivciliği özellikle videokaset dönemlerinde oldukça yaygındı. Evlerinin duvarlarını filmlerle doldurmak birçok sinefilin hayali; günümüz dijital platformların popülerliği ve istediğimiz her esere internet üzerinden ulaşabilme imkânı, arşivcilik kültürünü neredeyse öldürmüş görünüyor. Videokaset dönemlerinde TV’den bir film kaydetmek, dönemin koşullarında büyük bir konfordu; fakat 90’lı yıllarda Video CD ve DVD pazarının büyümesi kaset piyasasını hızlı bir biçimde bitirdi. Laserdisc’e kıyasla daha kompakt, hesaplı ve kaliteli bir görüntüye sahip olan DVD, film izleme alışkanlığında yeni bir dönemin kapısını açmıştı. Her yeni teknoloji daha iyi bir kalite vaat eder; gelişmelerin artık çok hızlı ilerlemesinden dolayı, evlerimizdeki medyalar artık çabuk eskimeye mahkum. Yaklaşık otuz yıla yakın bir süre varlık gösteren kaset piyasasına kıyasla, DVD ve Blu-ray’ın arasında on yıllık bir süreç var. 4K Blu-ray’lerin yaygınlaşmaya başladığı şimdilerde, 8K Blu-ray’ler çoktan konuşulmaya başlandı. Dolayısıyla teknoloji hızlı geliştiği için, 80’ler ve 90’lara benzer “oturmuş” bir video kültüründen bahsetmek biraz zor.

Bir zamanların video kiralama mağazaları, her sinemaseverin içinde kaybolmak istediği yerlerden biriydi. Önce taraflardan biri seçilirdi; VHS mi, Betamax mı? Bazı filmler her iki formatta piyasaya gelmeyebiliyordu. Filmler kiralandıktan sonra, dikkatli bir şekilde korunması gerekiyordu; çünkü video oynatıcılarda “bant sarma” riskleri yaşanabiliyordu. Dolayısıyla kiralama mevzusu belli riskleri de beraberinde getiriyordu; ama her şeyden önce, “film kiralama kültürü” geniş kitlelerce benimsenmişti. Popüler filmlerin haricinde B-tipi filmler de ilgi görmekteydi. B-tipi filmler; çoğunlukla video sektörü için çekilmiş ve popüler yapımların birer taklitleri idi. 80’ler video piyasası için çıkan Eliminators, The Vindicator, The Fall of New York gibi örnekler, sırasıyla The Terminator, Robocop ve Escape From New York‘un birer kopyasıydılar. Video piyasasında altın dönemlerini yaşayan B-tipi yapımlar, ister istemez bir alt kültürün oluşmasına da neden olmuştu.

After The Fall of New York

Etkileyici kaset kapak resimleriyle gelen sayısız B-tipi film, birçok müşteriyi yanıltmayı başarmıştı. Esinlenen yapımlarla hayli benzeşen kapak resimleri sonucunda, The Terminator’ü kiraladığımızı zannederken bambaşka bir şeyle karşılaşabiliyorduk. Bazen, ister B-tipi olsun ister popüler bir yapım olsun, kimi filmler kulaktan kulağa yayılıp kendi “kült”ünü yaratabiliyordu. Dolayısıyla çok merak uyandıran bir eseri mağazalarda bulamayınca film avı da başlamış oluyordu. Birçok sinemacının yetişmesine de ön ayak olan video mağazaları, uzun bir süre önce tarihin güzel anıları içinde kaldı. Bir zamanların popüler kültüründe çok önemli bir yer işgal eden video mağazaları, belli bir kuşak için çok şey ifade ediyor.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

dunyayi-kurtaran-adam

Türk İşi Star Wars: Dünyayı Kurtaran Adam

1979 yılında Türkiye’de doğdum. Hayatımın ilk 8 yılındaki tüm TV kültürüm, ülkedeki tek kanal olan …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et