Alien‘ın yönetmeni Ridley Scott, 28 Mayıs 2020 tarihinde LA Times gazetesi film eleştirmeni Justin Chang ile Alien filmi, Sigourney Weaver’ın oyunculuğu ve uzun, zengin kariyeri hakkında bir söyleşi yaptı. Şu anda Los Angeles’ta yaşayan ünlü yönetmenin söylediğine göre, karantina döneminde “yarım kalmış onca senaryoyu toparlamak” için bolca vakti olmuş. Tüm dünyada etkisini gösteren salgın nedeniyle çekimleri sekteye uğramadan önce Scott, senaryosunu Ben Affleck, Matt Damon ve Nicole Holofcener’ın yazdığı, başrollerinde Affleck, Damon ve Adam Driver’ın oynadığı “The Last Duel” adlı filmin çekimlerini sürdürüyordu. Çekimlere ne zaman döneceği sorulduğunda Scott, “Henüz filmi ne zaman tamamlayacağımıza karar vermiş değiliz,” diyor.
Ridley Scott belki de en çok senaryosunu Dan O’Bannon‘ın yazdığı, 1979 tarihli Alien’ın yönetmeni olarak tanınıyor. Chang ile gerçekleştirdiği söyleşisinde ünlü yönetmen, salgın sonrası dünyada film endüstrisinin ve yönetmenliğin hangi yönlere evrilebileceği konusundaki görüşlerini de paylaşıyor. “Bana sorarsanız yaptığımız iş bir yandan çok da sürreal bir iş. Bir sürü insanı bir araya toplayıp adına senaryo denen bir taslak üzerinde çalışmaya ve ortaya bir film çıkarmaya çalışıyorsunuz,” diyor ünlü yönetmen.
“Bir sabah toplanıyorsunuz, ki gördüğünüz insanların birçoğu belki de ilk defa tanıştığınız insanlar ve bir film üretmeyi başarıyorsunuz. Yani optimist biri değilseniz, film sektöründe tutunmanız oldukça zor demektir. Sanırım ben de bir optimistim. Bir şekilde bir yolu bulunur diye düşünüyorum. Bu da geçer.”
“Alien” sorulduğunda ise, o dönem 1977’deki çıkış filmi “The Duelists” sonrası henüz ikinci filmini çekecek çiçeği burnunda bir yönetmen olduğunu ve aslında film için tercih edilen yönetmenler arasında beşinci sırada yer aldığını hatırlatarak, kimsenin filmin bugün sahip olduğu kült statüsüne erişmesini ummadığını belirtiyor.
Sigourney Weaver, Tom Skerritt, John Hurt, Ian Holm, Veronica Cartwright, Harry Dean Stanton ve Yaphet Kotto’lu müthiş kadrosuyla Alien, kökeni bilinmeyen bir yaratığın saldırısına uğrayan Nostromo adında bir uzay gemisi mürettebatının yaşadıklarını konu alıyordu. Yaratık hepsini tek tek avlarken, mürettebat üyeleri çaresizce hayatta kalmaya çalışıyordu. Yaratığının kendini yavaş yavaş göstermesiyle de akıllara kazınan film, korku-aksiyon ile ağır bilimkurgu türlerini mükemmel bir dozda karıştırıyordu. Alien hakkındaki en dikkate değer, onu müthiş bir bilimkurgu olmasının yanında önemli bir sanat eseri yapan şey de, günümüzde 1979’da olduğundan daha net fark edilen kalitesi. Gişeye oynayan birçok yapımın aksine, Alien sizi boyun eğmeye zorlamıyor, içine çekmeye çalışmakla uğraşmıyor. Kendini yavaş yavaş açıyor, çünkü sinir sisteminize yerleşmeye çalışıyor. Tıpkı göğsü yarıp çıkan küçük dostumuz gibi, film de içimize işlemeye çalışıyor.
Scott ayrıca, serinin tüm filmlerinde Ellen Ripley‘i oynayan Sigourney Weaver‘ın rolü nasıl aldığından ve aslında başta bir erkek olan karakterin neden daha sonra kadına dönüştürüldüğü konusundan da bahsediyor.
“Sanırım bu fikri ilk ortaya atan Alan Ladd Jr. idi. Sanırım Alan Ladd (20th Century Fox’un o dönemki başkanı) ‘Ripley bir kadın olamaz mı peki?’ demişti. Ardından uzun bir an boyunca sessizlik oldu, açıkçası bu aklıma bile gelmemişti. Sonra ‘Neden olmasın?’ dedim, yenilikçi bir bakış açısıydı ve bu yönde ilerlemeye karar verdim. Gerisi de geldi. Sigourney’i keşfetmem ise tesadüfen oldu. Birileri bana Sigourney’nin Broadway dışında bir projede çalıştığını ve onunla tanışmam gerektiğini söylemişti. Ben de tanıştım,” diyor Scott ve ekliyor: “O müthişti. Fiziki ölçüleri, boyu, zekâsı, oyunculuğu, her şeyiyle mükemmeldi. Rol sanki onun için yazılmış gibiydi.”
Filmin ilk günden beri akıllara kazınan, John Hurt‘ün canlandırdığı mürettebat üyesinin karnından uzaylı yaratığın fırlaması sahnesi, bugün bile kült sinema sahneleri denince ilk akla gelenlerden. Scott sahnenin birden fazla kamerayla birçok farklı açıdan aynı anda çekildiğini, zira o sahnenin vereceği etkiyi sadece bir kez sağlayabileceğini söylüyor: “Çünkü biliyordum ki onca kan bir kez etrafa saçıldığında, bir başka çekim için o seti temizlemenin imkânı yoktu.” O sahne için Hurt masanın altına, yukarıda sadece kafası gözükecek şekilde çömelmiş, bedeni yerine sahte bir vücut dekoru kullanılmıştı.
“Sahnede neler olacağını, o küçük yaratığı (artık her ne olacaktıysa) oyunculardan olabildiğince saklamaya çalıştım. Sahneden önce görmelerine izin vermedim,” diyor Scott. “Unutmayın, o günlerde özel efekt diye bir şey yoktu. Ne yapıp edecek, o yaratığın göğsü parçalayarak çıkmasını sağlayacaktım.”
Hurt’ın masanın altında saklandığı, aslında bakılınca çok basit görünen bu numara besbelli işe yaramıştı. Scott, “Stanley Kubrick’in beni arayıp ‘Nasıl yaptın o işi yahu?’ dediğini hatırlıyorum,” diyor. “Devamında da ‘Yavaş çekimde defalarca oynattım ama sahnenin kesilip biçildiği yeri bulamadım.’ dedi. Ben de ona nasıl çektiğimi anlattım. O da ‘Ah, tamam şimdi anladım. Şimdi anladım.’ dedi.”
Söyleşide Scott ayrıca, George Lucas‘ın çektiği 1977 tarihli ilk Star Wars filmi hakkında da fikirlerini dile getirdi. Filmin üzerinde bıraktığı etkiyi hâlâ hatırladığını belirten Scott şunları söylüyor: “Bana bilimkurgunun komik bir fantezi ürünü değil, ciddi gerçekliği olan bir evren olduğunu gösteren ilk film odur. Aklımı başımdan almıştı. Filmi izledikten sonraki bir ayımı depresyonda geçirdim, ‘Tüm bunları yapmayı nasıl başarmış?’ diye düşünmekten kendimi alamıyordum.”
İlk Star Wars filmi için Scott, Lucas hakkında “George’un yönetmenliğine hâlâ şapka çıkarırım,” diyor. “Benim için bugün bile hâlâ en iyi Star Wars filmi odur.”
Scott’ın ardından Alien devam filmlerini James Cameron, David Fincher ve Jean-Pierre Jeunet gibi yönetmenler çekse de, Scott 2012 tarihli “Prometheus” ve 2017 tarihli “Alien: Covenant” ile seriye geri dönmüştü. Görünen o ki ünlü yönetmenin seriyle işi hâlâ bitmemiş.
“Bence Alien hakkında anlatılacak hâlâ çok şey var, ancak artık hikayenin evrilmesi gerekiyor,” diyor Scott. “İlk filmi çekerken sürekli göz önünde bulundurduğum ilk şey, neden böyle bir yaratığın var olduğu ve yumurtalarını taşıyan bir savaş gemisinde ne işi olduğu olmuştu. Geminin ve yumurtaların amacı neydi? Sorulması gereken ilk şey buydu. Kim, neyi neden yapıyor, bunlar daha sonra düşünülmesi gereken şeylerdi.”