the matrix 4 3

Morpheus, The Matrix: Resurrections’ın Kötü Adamı Olabilir mi?

The Matrix: Resurrections, Morpheus’u ana kötü adam kimliğiyle karşımıza çıkararak hayranları kadar Neo ve Trinity’yi de şaşırtabilir. Neo dünyayı Ajan Smith’ten kurtarırken, Laurence Fishburne‘ün Morpheus‘u teskin edici dinginliğiyle orijinal üçlemeyi adeta bastırdı. O buz gibi dış görünüş, Morpheus’un taşkın tutkusunu ve iç ateşini ortaya çıkarmak için çatladığında, azizleşen Keanu Reeves bile ustasının karizmasıyla rekabet edemedi. Morpheus, Neo’yu gerçek dünyaya getirmekten sorumluydu ve yoldaşlarının kınamalarına rağmen kendisinin “Seçilmiş Kişi” olduğu konusunda daima ısrarcıydı. Neticede Morpheus’un inancı haklı çıktı ve kutsal üçlünün ayakta kalan son üyesi oldu.

The Matrix Revolutions’tan neredeyse yirmi yıl sonra, hikâye Lana Wachowski‘nin yönetiminde devam edecek. Keanu Reeves geri döndü, Carrie-Anne Moss da birkaç tanıdık simayla birlikte yeniden Trinity olarak karşımıza çıkacak. Ayrıca yapım Neil Patrick Harris, Yahya Abdul Mateen, Priyanka Chopra, Jonathan Groff ve Jessica Henwick gibi birkaç yeni ismi de takdim edecek. Ancak filmde rol alacak kişilerin “kim” olduğunu bilsek de, bu isimlerin konuya nasıl dahil olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Üstelik The Matrix’in zengin dijital oyun alanı göz önüne alındığında, bahsi geçmesi muhtemel konular kelimenin tam anlamıyla sınırsız.

Belki de Resurrections’a dair en önemli soru, kötü karakterin kim olacağı. Ajan Smith‘in yeniden başlatılma ihtimalini görmezden gelmek imkansız. Ayrıca ele alınan birkaç ipucu, Morpheus’un filmin büyük kötüsü olarak sisteme dahil edilebileceğini gösteriyor. Ancak Resurrections için geri dönen yıldızlar arasında Laurence Fishburne’ün olmaması dikkat çekici, zira Trinity ve Neo son savaşta can verirken onun karakteri hayatta kalmıştı. Resurrections’da yaşanacaklar Morpheus’un ölümünden çok sonra, gelecekte gerçekleşecek olsa bile neden Fishburne’ün ikonik karakteri iki eski arkadaşıyla birlikte yeniden hayat bulmasın? Pek tabii Morpheus’un yokluğu bir dizi diyalogla açıklanabilir (yalnızca iki kahramanı geri getirmeye yetecek gücümüz var ve Trinity daha iyi saçlara sahip gibi), ancak karakter bu tür bir yaklaşım için fazla önemli ve bir şekilde fiziksel olarak görünmesi şart.

Yine Resurrections’da Morpheus bulmacasının eksik parçası, devam filminin resmi olarak duyurulmasından birkaç yıl önce, 2017 tarihli haberlerde saklı olabilir. O vakit yayılan söylentiler, Warner Bros.’un Matrix’in muhtemel devam filminde Morpheus’un daha genç bir versiyonunu oynaması için Michael B. Jordan‘ın peşinde olduğunu iddia ediyordu. Bu planlar hiçbir zaman gerçekleşmemiş olsa da, Yahya Abdul Mateen’in varlığı “genç Morpheus” konseptini tekrar düşünmemize yol açıyor.

Bariz biçimde Resurrections’ın kötüleri bir kez daha insanlığı köleleştirmeye çalışan makineler ve ajanları olacak. Ancak bu taslak, orijinal Matrix üçlemesinin olay örgüsünü kaçınılmaz olarak yinelemekten öteye gidemeyecektir. Resurrections’ı farklı kılacak hikâye, bu kez kötüyü bir insan yapmakla sağlanabilir. Belki Cypher’dan ilham alan radikâl bir grup, insanlığın sisteme tekrar bağlanmasını istiyordur ya da aşırı hevesli bir Zion lideri, makineleri yok etmek ve bir arada var olmak yerine insan egemenliğini yeniden kurma hırsına kapılmıştır. Dolayısıyla film, beklentilerin aksine insanlığı kötücül kılmak adına senaryoyu ters yüz edebilir ve hatta makineleri kurban olarak sunabilir.

Üçlemenin yapısal formülünü sarsmanın bir başka yolu da Morpheus gibi eski bir kahramanı Neo ve Trinity’nin yeni düşmanına dönüştürmek olabilir. Film bu sayede hem kendini tekrar etmekten kaçınabilir, hem de iyi bir insanın içindeki kötülük potansiyeline değinerek kendine felsefi bir alt metin alanı açabilir.

Bazı Matrix hayranları, Morpheus’un en başından beri kötü niyetli biri olduğunu da iddia ediyor. Düşünülecek olursa, Morpheus diğer Zionlulara karşı çıkan ve bu uğurda masum hayatları riske atan bir karakterdi. Ancak birçok  izleyiciye göre Morpheus’un kötücül varlığı, üçlemenin mutlu sonuyla meşrulaştırılmış durumda. Hatta bir hayran teorisi, Morpheus’un neden göründüğü gibi olmadığını açıklamak için daha derinlere inilmesi gerektiğini söylüyor. Bu ilgi çekici teori (olası değilse bile), The Matrix’in etimolojisine dayanıyor. Hatırlanacağı gibi Morpheus, Nebuchadnezzar adlı geminin kaptanıdır ve görevi Zion halkını kurtarmaktır. Gerçek dünya tarihinde Nebuchadnezzar, Kudüs’ü fetheden (diğer adıyla Zion) ve Matrix’in aksine halkını köleleştiren bir Babil kralıdır.

Teori ayrıca, Yunan mitolojisinde Morpheus’un Düşler Tanrısı olduğuna işaret ederek gerçek niyetinin insanlığı özgürleştirmekten çok, başka bir dijital simülasyon katmanına yönlendirmek olduğunu öne sürüyor. Morpheus’un ekrana yansıyan sözleri veya eylemlerinde bu teoriyi destekleyen herhangi bir kanıt yok. Fakat bilindiği üzere Matrix evreninde isimler rastgele belirlenmiş değildir. Oysa Morpheus’un eylemleri ile adının (ve elbette gemisinin adının) arasında yadsınamaz bir anlamsal kopukluk var. Hâliyle Morpheus orijinal Matrix üçlemesinde kötü bir adam olmasa bile, tarihsel çağrışımlar karanlık tarafa doğru bir eğilimi olabileceğini gösteriyor.

Morpheus’un filmdeki baş kötü olması için hayati birkaç dokunuşa ihtiyacı var. Yeni filmde, Revolutions’tan sonra Morpheus’a ne olduğunun açıklanması şart. Dahası, onun yeni, genç ve Laurence Fishburne olmayan görünümünün de hesaba katılması gerekiyor. Morpheus’un başından beri kötü biri olup olmadığına bakılmaksızın, neden kötüye dönüştüğü açıklanırken “Nebuchadnezzar” ve “Düşler Tanrısı” bağlantılarından yararlanılması da elzem. İşte tüm bu varsayımları içeren bir hikâye, ancak Morpheus’u insanlığın geleceğindeki tiran bir yöneticiye dönüştürmekle mümkün. Neo’nun fedakârlığı ve üçlemenin sonundaki savaşın ardından gelen barış ortamında, Morpheus’un insanlar arasında bir lider konumuna yükselmesi gayet olası. Öyle ya, Zion’u ondan daha iyi kim yönetebilir ki? Sonuçta insanları ve seçilmiş kişiyi özgürleştirip eğiten bir adamdan bahsediyoruz. Hiç şüphesiz, Morpheus yönetime iyi niyetle başlar ve beklendiği üzere güçlü bir şahsiyet olduğunu kısa sürede kanıtlar.

Ancak sonrasında her şey ters gider ve Morpheus önderliğinde yaşayan Zionluların huzuru, yükselişe geçen Cypher fikirli isyancıların varlığıyla yavaş yavaş bozulmaya başlar. Zira bu isyancılar, Matrix’in erdemlerini savunmakta ve herkesin yeniden sisteme bağlanması gerektiğini düşünmektedir. Hâliyle Morpheus bu durumdan rahatsızlık duyar. Bu küçük fikirli dalkavuklar, hayatını adadığı savaş ve idealler için tehlikedir. Bu öfke, giderek Morpheus’u daha despotik bir lidere dönüştürür ve mavi hapçılara komple savaş açmasıyla sonuçlanır. Hatta Matrix’i hapishaneye çevirerek bir dijital dünya kabusu var eder ve rakiplerini, “Matrix’i istiyordunuz, alın size Matrix!” diyerek cezalandırır. Dahası, yaşlanıp da hükümranlığının sonuna gelirken yerine bir mavi hapçının geçmesinden endişe duymaya başlar. Bunu engellemek için de fişe takılan mahkumların enerjisinden yararlanarak gençliğini geri kazanmaya çalışır. Tabii iş çığrından çıkar ve Zion halkı son bir umutla Neo ve Trinity’yi çağırır; olaylar gelişir…

Resurrections’da Morpheus’u kötü hâle getirmenin büyük bir avantajı da var. Devam filminin orijinaline kıyasla tamamen farklı bir tona sahip olması ve Neo ile kötü bir Morpheus arasındaki savaş, hem sıradan hem de tutkulu hayranlar için çekici bir satış noktası oluşturacaktır. Daha da önemlisi, Morpheus’un bir diktatöre dönüşmesiyle ortaya çıkan ahlâki sorular, The Matrix’in anlatısıyla da sıkı sıkıya örtüşüyor. Zira özgür irade kavramı açısından şu sorunun cevaplanması önemli: İnsanların Matrix’e geri dönmeyi seçme hakkı var mı? Neo simülasyondan kurtulmak için mi, yoksa seçim özgürlüğü için mi savaşıyordu?

Kuşkusuz Neo ve Trinity’nin Morpheus ile karşı karşıya gelmesi, Neo – Ajan Smith karşılaşmasına kıyasla çok daha dramatik ve vurucu olacaktır. İkili bu sefer düşmanını yok etmeye çabalamak yerine, küskün bir lider hâline gelen arkadaşlarını kurtarmaya, tekrar aydınlık tarafa çekmeye ve aşina oldukları Morpheus’u yeniden keşfetmeye çalışacaktır. Bundan daha sinematik ne olabilir ki?

Kaynak

Yazar: Emre Bozkuş

ben bir şarkıyım/atlas denizlerinden geldim/önümde dalgalar vardı/arkamda dalgalar/dalgalar bitince/ben de biterim

İlginizi Çekebilir

yesilcam bilimkurgu komedi

Türk Bilimkurgu Sinemasının Absürtleşme Yanlışı

Tüm diğer sanat dallarında olduğu gibi, sinema da kültürel ve tarihsel bir birikimin sonucunda ortaya …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin