Interstellar (Yıldızlararası) filminin bilim danışmanı ve yapımcısı olan Kip Thorne, filmin senaryosundaki bazı noktaları açıklayan ve şu anki fizik anlayışımızla ne derece örtüştüğünü gösteren The Science of Interstellar (Yıldızlararası Bilimi) adında bir kitap yayımladı.
Bu yazıda biz elbette bunu yapmayacağız. Nihayetinde bu bir kurgu eseri. Sadece, astrofizikçilerin gerçekte neler gördüklerini ve bunların filmde gördüklerimize kıyasla ne noktada olduklarını açıklamaya çalışacağız.
Filmdeki Gibi Uzun Süre Çalışır Kalan Güneş Enerjili Bir Drone Olabilir mi?
Tasarıma bağlı olarak süresi değişkenlik gösterse de bu, gerçeğe oldukça yakın bir cihaz. Örneğin, güneş enerjisiyle çalışan Opportunity Mars yüzey aracı on dört yıl görevde kaldı, üstelik güneşe bizden çok daha uzak olan Mars yüzeyinde çalışıyordu.
Tabii Cooper’ın cihazı kolayca hack’leyebilmesine inanmak biraz zor. Dünyadaki tüm uluslar aynı güvenlik protokollerini kullanıyor olamaz ya?
Son karar: İnandırıcı.
Filmdeki Gibi Bir Kara Delik Mümkün mü?
Bilinen Evren’de süper kütleli kara deliklerin varlıklarından haberdarız, hatta bunlar epey yaygın. Kendi galaksimiz olan Samanyolu’nun merkezinde de bir tane var. Öyle ki, incelediğimiz galaksilerin neredeyse hepsinin merkezinde bir süper kütleli kara deliğe rastladık. Galaksimizin merkezindeki kara deliğin adı Sagittarius A*.
Yıldızlararası’ndaki kara deliğin varlığı Kip Thorne önderliğinde yürütülen gerçek fizik simülasyonlarına dayanıyor, yani bunun mümkün olması da kesin. Görünüşe göre Hollywood özel efekt şirketleri, üniversitelerden çok daha kısa sürelerde sert fizik simülasyonlarını gerçekleştirebilecek imkânlara sahip, sebebi ise tamamen duygusal.
Filmde gördüğümüz, kara deliğin etrafını kuşatan ışık görseli de akla yatkın. Tüm devasa kütleli nesneler gibi kara delikler de uzay zamanı etraflarında büker, dolayısıyla ışık da bükülmeye uğrar. Buna kütle çekimsel merceklenme denir, kara deliğe arkadan bir ışık vurduğunda ışığı bir “Einstein halkası” şeklinde bükülmüş olarak görürüz. Kara deliğe nereden yaklaştığınıza bağlı olarak deliğin etrafında ışıktan bir hale görebilirsiniz, aynı zamanda kara deliğin içine çekilen maddelerin yansıttığı ışık olan yığılma diski de görünür olur.
Son karar: Oldukça inandırıcı.
Filmdeki Gibi Bir Solucan Deliği Yaratılabilir mi?
Solucan delikleri uzayın dokusundaki tünellerdir, bu tüneller sayesinde evrendeki bir noktadan çok daha uzaktaki başka bir noktaya geçilebilir. Böyle bir şeyi gerçekte görmemiş olsak da, tamamen teorik açıdan bakıldığında akla yatkın bir önerme.
Ne var ki mevcut fizik anlayışımızı değiştirmeden bir solucan deliği inşa etmemiz mümkün değil. Bu iş için öncelikli olarak negatif kütleli bir tür maddeye ihtiyacımız var ve ne yazık ki böyle bir şey muhtemelen gerçekte yok, yapay olarak üretilmesi de imkânsız.
Filmdeki solucan deliği de tıpkı kara delik gibi Kip Thorne’un liderlik ettiği gerçek fizik simülasyonlarına dayanıyor. Zaten kendisinin uzmanlık alanı da solucan delikleri. Yani böyle bir şeyi inşa etmemiz mümkün olmasa da, filmde gördüğümüz hâli olabildiğince isabetli bir tasvirdi.
Diyelim ki solucan delikleri gerçekten var ve içlerinden geçilebiliyor: Böyle bir şeyin içinin neye benzeyeceğini ve bir uzay gemisinin içinden geçmesinin ne kadar süreceğini kestirmek tamamen spekülasyon olacaktır. Özellikle de uzay zamanın bu derece bükülmesi uzay geminizi büyük ihtimalle parça pinçik edebilecekken…
Son karar: En azından teoride oldukça inandırıcı.
Kara Deliğin Yörüngesine Oturmuş Bir Gezegende Zamanın Akışı Yavaşlar mı?
Devasa kütleli nesnelerin etrafındaki kütle çekimi uzayı büktüğü gibi, zamanın akışını da yavaşlatır. Buna zaman genişlemesi denir. Çok uzun bir kulenin tepesindeyken kol saatinizin yerde olduğundan daha hızlı çalışmasının sebebi budur. Tabii bu farkı anlamak güçtür.
Bir gezegenin parçalanmadan bir süper kütleli kara deliğin etrafında yörüngeye oturmasının mümkün olduğunu ve kara deliğin de çok hızlı bir şekilde kendi etrafında döndüğünü farz edersek, o gezegende zamanın akışının filmde görüldüğü kadar yavaşlaması bilimsel anlamda akla yatkın. Elbette bir kara deliğin bu denli hızlı dönüp dönemeyeceği cevaplanmaya açık bir soru.
Bu, aslında filmin en tutarlı ve çılgınca fizik varsayımlarından biri. Ancak zaman genişlemesinin olmadığı kısma çıkıldığında ani bir “zaman dilimi atlaması” olmayacaktır. Kara delikten uzaklaştıkça zamanın akışındaki hız düzenli olarak değişim gösterecektir.
Son karar: Makul.
İki Yılda Satürn’e Ulaşılabilir mi?
Günümüzün teknolojisiyle pek mümkün değil. New Horizons uzay aracı Satürn’ün yörüngesini iki yılda geçti ama o Satürn’e inmeye çalışmıyordu, dolayısıyla yavaşlamak veya gezegenin yörüngesine oturmak gibi bir amacı yoktu.
Endurance doğrudan bir solucan deliğine girmek üzere fırlatılmamışsa ve yörüngeler de birbiriyle tam uyumlu hâlde değilse, bu kadar hızlı bir seyahat inanılmaz derecede gelmişmiş bir itki teknolojisi gerektirecektir.
Son karar: Gelecekte belki mümkün olabilir.
Kara Deliğin Yörüngesine Oturmuş Gezegenler Olabilir mi?
Bazı teorik fizikçiler mümkün olabileceğini savunsa da, filmde gördüğümüz gibi bir gezegenin gerçekte var olması pek mümkün görünmüyor. Sözgelimi, kara deliğin kütlesinin Güneş’in kütlesinin 100 milyon katı olduğunu ve hızla döndüğünü varsayalım. Bir gezegen bu kara deliğe zamanın filmde görüldüğü kadar yavaşlayacağı denli yaklaşacak olsa, gelgit kuvveti (gezegenin kara deliğe yakın kenarındaki çekim kuvveti ile uzak kenarındaki çekim kuvveti arasındaki fark) dediğimiz şey neticesinde parçalanarak yok olması beklenirdi.
Gezegen bundan sağ çıkabilse bile, yoğun bir x ışımasına maruz kalacak ve kara deliğe çekilen milyonlarca nesne ile çarpışacaktır. Zaten, kara deliğin bu kadar yakınında bir gezegen de oluşamaz, tabii kara deliğe çekilmesi sonucunda bu kadar yaklaşmadıysa, ki bu durumda da ideal bir yerleşim yeri olmayacaktır.
Böylesi bir gezegen için güneş ışığı da sorun olacaktır, zira yıldız olmazsa ışık da olmaz. Kara delik pek iyi bir ışık kaynağı olmayacaktır, yığılma diski biraz ışık sağlasa da bu çoğunlukla x ışınları şeklinde olacağından gezegenin atmosferi kavrulacaktır.
Tüm bunları göz ardı etsek bile, böyle bir gezegene iniş yapmak çok zor olacaktır. Gezegene yaklaşmamız ve yörüngesine girmeden iniş yapabilmemiz gerekir, zira kara deliğe bu kadar yakınken küçük bir yörünge hatası bile bizi olay ufkunun ötesine geçirmeye yeter. Gezegenden kalkış da aynı ölçüde zor olacaktır zira o mesafede neredeyse ışık hızına yakın bir kurtulma hızına ulaşmamız gerekir. Neresinden baksak elimizde kalan bir plan.
Son karar: Her şey tam kararında ayarlanmışsa belki mümkün olabilir ama bu uçuk derecede düşük bir ihtimal.
Kara Deliğin Yörüngesindeki Gezegende Gördüğümüz Devasa Dalgalar Ne Kadar Gerçekçi?
Bir gezegenin kütle çekimi Dünya’dakinin %130’u ise ve gezegen suyla kaplı sert bir zemine sahipse, rüzgârla oluşan dalgalar Dünya’daki dalgalardan daha büyük değil, daha küçük olurdu. Bunlar tsunami dalgaları olsa bile bir tür sismik olay neticesinde ortaya çıkmaları gerekirdi ve bu da düzenli aralıklarla olmazdı. Kara deliğin çekim kuvveti de bu dalgaların sebebi olamaz zira böylesi bir kuvvet büyük dalgalara yol açmaz, gezegenin yan tarafında bir çıkıntı oluşmasına sebebiyet verir.
Science of Interstellar kitabında Kip Thorne, gezegenin bir şekilde ileri geri salınım hâlinde olduğunu, dalgaların da bundan kaynaklandığını açıklıyor. Ancak suyun geldikten sonra geri çekildiğini filmde görmüyoruz, o hâlde bunca su nereden geliyor?
Son karar: Böylesi bir gezegenin var olması kadar olanaksız.
Gizemli Bir “Kütle Çekim Denklemi” Keşfedilebilir mi?
Bu denklemin tam anlamıyla ne olduğu belli değil. Genel görelilik eşitlikleri biliniyor, dolayısıyla bunlar olamaz. Denklemin kuantum mekaniği ile kütle çekimini birleştiren bir şey olduğu ima ediliyor, ki sicim teorisi ve kuantum çekim teorisinin de yapmaya çalıştığı şey bu. Ne var ki bildiğimiz kadarıyla tüm bunları kapsayan tek bir eşitlik yok.
Profesör Brand’in kütle çekim denklemini çözme çalışmalarına gelirsek, teorik fizik çalışması böyle bir şey değil. Bir odada tek başınıza yıllarca oturup denklem üstüne denklem yazmazsınız. Neden çalışma arkadaşlarıyla konuşmuyor veya kendine geniş bir çalışma ekibi kurmuyor? Mezun öğrenciler nerede? Bir tane bile doktora sonrası araştırmacısı bulamamış mı? Bu sinir bozucu ‘dâhi bilim insanı‘ tiplemesinin gerçekle uzaktan yakından alakası yok.
Son karar: Gerçekçi değil.
Yaşama Uygun Aday Gezegenlere Yolculuk Etmek
Uzay seyahati, öyle bir anda aklınıza gelmiş gibi yapılmaz. Gerçekte böylesi bir seyahat düşünülürken, daha Satürn’e varmalarına kadar geçecek süre için bile detaylı planlar yapılır, olabilecek her türlü soruna karşı önlem düşünülürdü. Tüm bunlar başka bir galaksiye gidildiğinde düşünülecek şeyler değil.
Doğru, Dünya’dan ayrılmak için çok kısıtlı bir zamanları vardı; öte yandan Güneş Sistemi’nde bunları düşünecek iki seneleri de oldu, üstelik bu sürede Dünya’daki bilim insanlarıyla da kolay bir iletişimleri söz konusuydu.
Son karar: Yetersiz planlama.
Beşinci Boyut Var mı?
Evrenimizin içine gömülü olduğu beşinci bir boyut boşluğu varsa eğer, filmin de öne sürdüğü gibi yer çekimi bu boşluktan geçecektir. Bu fazladan boyutun kendi zaman boyutumuzdan ne şekilde ayrık olacağı belli değil, ama böyle bir durumda zamanda yolculuk mümkün olabilirdi.
Ne var ki bugüne kadar başka bir boyutla karşılaşmış değiliz (henüz).
Son karar: Varsayımsal alanlara girmeye başladık.
Bir Gezegende Donmuş Bulutlar Olabilir mi?
Buz, havada büyülü bir şekilde asılı kalacak bulutlar oluşturmak için fazla ağırdır. Filmin bilim danışmanı Kip Thorne dahi bu konuda biraz şüpheci. Science dergisine verdiği bir demeçte şöyle diyor:
“Bu yapılar, buzun maddesel gücünün destekleyebileceğinin de ötesinde. Filmi ne zaman izlesem, yüzümü ekşittiğim tek sahne bu oluyor.”
Son karar: Çok güzel görünüyor ama ne yazık ki mümkün değil.
Bir Kara Delikten “Kuantum Verisi” Toplanabilir mi?
Kuantum mekaniği hakkında bir şeyler öğrenebilmek için kara deliğin merkezindeki tekilliğe yanaşacak kişi spagetti boyutuna gelene kadar incelir (spagettileşmek) ve yok olur.
Kara deliğin içinden kuantum verisi çıkarmak mı? Yok öyle bir şey.
Son karar: Baş karakteri kara deliğe fırlatmak için iyi bir bahane.
Kara Deliğe Atlamak
İyi bir fikir sayılmaz. Spagettileşmeden önce düşmeye ne kadar devam edeceğiniz, kara deliğin kütlesine bağlıdır ama bu bir kez başladı mı durana kadar düşüşünüz engellenemez. Spagettileşmeden önce kara deliğin içinin neye benzeyeceği konusunda ise kimsenin hiçbir fikri yok.
Bir kara deliğin olay ufkunun içindeyken başkasıyla iletişim kurmak da imkânsızdır. Kara deliğin içinde tüm yollar tekilliğe doğru bükülür, dolayısıyla konuştuğunuz kişi kara deliğin içinde yanı başınızda olsa bile, sinyallerin kaçmasının ve o kişiye ulaşmasının imkânı yoktur.
Son karar: İyi bir fikir değil demiş miydik?
Kara Delikler Bir Yere Açılıyor Olabilir mi?
Doğrusunu söylemek gerekirse, bir kara deliğin başka bir yere açılabileceğine (Ak Delikler) olanak sağlayan genel görelilik çözümleri mevcut (tabii böyle bir yolculuk en hafif tabiriyle biraz tatsız bir yolculuk olacaktır).
Öte yandan, filmdeki tüm bu muğlaklıkların kütle çekimini bile kontrol edebilen süper gelişmiş canlılara (bunlara ister uzaylı, isterseniz gelecekteki tekno torunlarımız deyin) dayandırıldığını da belirtelim.
Son karar: Kara deliğe atlamadan önce süper gelişmiş canlılarla bir anlaşma yapmak iyi olabilir.