70’li yılların sonlarında video kaset formatlarının (VHS, Betamax) ortaya çıkışı ve buna paralel olarak video film mağazalarının yaygınlaşmaya başlaması, yedinci sanat tutkunları için bulunmaz bir fırsattı. Her ne kadar analog temelli Videodisc (The Capacitance Disc) sektörde alternatif olmaya çalışsa da, kırılgan yapısı yüzünden piyasada tutunamadı. Dolayısıyla kaset formatları, ergonomik tasarımlarıyla sinemaseverler tarafından uzun yıllar kabul gördü. Video mağazaları adeta toplanma ve sosyalleşme yerleri hâline gelmişti. Mekânlar, renkli iç tasarımları ve arşivleriyle birbirleriyle yarışıyordu. Sinema sektörünün video pazarına büyük ilgi göstermesi, film arşivciliğinin gelişmesine büyük katkı sağlamıştı. Farklı kapak tasarımlarına sahip ve özel kutularda üretilen filmler, koleksiyoner kitleye hitap ediyordu.
1996 yılında ortaya çıkan DVD teknolojisi, ev sinema eğlencesini dramatik anlamda değiştirdi. Diskin döneme göre yüksek kapasiteli yapısı, Dolby Digital ve DTS gibi çok kanallı ses standartların depolanmasına izin veriyordu. Video kasetlere kıyasla çok daha üstün ses ve görüntü kalitesine sahip olan DVD, teknoloji pazarlarında yeni rekabetlerin yaşanmasına yol açtı. LCD televizyonların ve ev sinema sistemlerinin alınabilir fiyatlara gelmesi, bu yeni medyanın satışlarını da yükseltti. Animasyonlu interaktif menüler ile birlikte eserlerle ilgili özel içeriklerin de dahil edilmesi, film izleme alışkanlığını bambaşka bir boyuta dönüştürdü. Günümüzde ses ve görüntü kalitesi açısından yetersiz kalsa da, DVD’ler yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
2006’da dünya genelinde satışa çıkan Blu-ray’ler, HD DVD’lerden daha çok sevildi. 1920×1080 (Full Hd) piksel çözünürlüğü, Dolby TrueHD ve DTS-HD MASTER Audio gibi yüksek ses standartlarını destekliyordu. Her yeni teknolojide olduğu gibi kullanıcıları güncel ürünlere yönelten bir yenilikti. DVD’den bir sonraki büyük yenilik olan Blu-ray diskler, halen popülerliklerini koruyor. 2016 yılında çıkan Ultra HD Blu-ray diskler ise, HDR (Yüksek Dinamik Aralık) ses ve 4K UHD (3840×2160) görüntüyü desteklemesine rağmen DVD’den Blu-ray’a geçiş kadar büyük bir gürültü koparmadı; 55 inç TV’lerde Full Hd ve 4K görüntü arasında dramatik bir fark gözlemlenmiyordu. Dolayısıyla 65 inç ve üzeri TV’lerde 4K görüntünün çok daha anlamlı hâle gelmesi ile Blu-ray’lerin raf ömrü daha uzun yıllar sürecek gibi görünüyordu.
Film koleksiyonculuğu tutku ve ciddiyet gerektiren bir iş; fakat bu hobinin gelişmesi maddi özveriye bağlı. Zaman ilerledikçe teknolojik standartların yenilenmesi, koleksiyonerleri mevcut medyalarını oynatacak donanımları bulma konusunda zorlayabiliyor. Örneğin, iyi durumda olan bir video kaset oynatıcı bulabilmek hayli güçleşti. Video kasetten oluşan bir arşivi koruyabilmek büyük bir özen gerektiriyor; manyetik bantlar, maalesef zamana karşı yenik düşebiliyor. Yıllar ilerledikçe yeni video formatlarının ortaya çıkması kaçınılmaz. 8K televizyonlar giderek yaygınlaşıyor ve bu çözünürlükteki video disklerin de duyurulması kapıda. Yeni teknolojilerin çok hızlı geliştiği günümüzde, koleksiyonerler yönlerini dijital servislere çevirmiş durumda; ama klasik ya da güncel yapımların sınırlı sayıda üretilen ve “Steelbook” olarak adlandırılan özel edisyonları, halen film arşivcileri için cazibelerini koruyor. Her ne kadar dijital platformlara ilgi artmış durumda olsa da, sektör film toplayan kitleyi unutmamakta kararlı.
Prodüksiyon süreçlerini kapsayan “Bonus Disk”’lerin DVD’ler ile birlikte hayatımıza girmesi, film arşivciliğini canlandırdı. Özel tasarımlı kutular ile gelen ve yapım ile ilgili bazı materyallerin bulunduğu içerikler ise sinemaseverlerin asıl peşinde olduğu ürünler. Dijital platformlar hızlı bağlantısı olan kullanıcılara 4K’ya varan bir kalite sunmasına rağmen, yapımlar hakkında ekstra içerikleri henüz yeterince veremiyor. Dolayısıyla kitleler, hayranı oldukları yapımlarla ilgili daha fazla bilgi sahibi olabilmek için kutulu ürünlere yönelmeyi sürdürüyor. Örneğin Blade Runner’ın özel bir çanta içinde sunulan beş disklik Ultimate Collector’s Edition’u, eserin üç farklı versiyonunu içeriyor. Star Wars: The Complete Saga ise toplamda dokuz diskten oluşuyor ve sayısız özel içeriğe sahip. Sınırlı sayıda üretilen ürünlerin değerleri zaman geçtikçe artabiliyor. Dolayısıyla film toplamayı sevenler, kimi zaman zor bulunan özel kutulara yüksek meblağlar ödeyebiliyor.
Dijital hizmet veren platformların yaygınlaştığı ve aralarındaki rekabetin kızıştığı günümüzde, disklerin varlığı daha uzun yıllar sürecek gibi. Örneğin e-kitap okuyucuları popüler hâle gelse de, kitap satışlarında düşüşe sebebiyet vermedi. Halen büyük kitleler filmleri sinemada izlemeyi tercih ediyor. Dolayısıyla alternatif oluşumlar, bazı alışkanlıklarımızı öldürebilmiş değil. İnternet üzerinden büyük bir film arşivine kolayca ulaşmak mümkün, ancak dijital formatın, “kutusuz” bir ürün hissiyatı yaratması sinema tutkunlarını oldukça rahatsız eden bir durum. Hâliyle sanatsal içeriğe “fiziki” olarak sahip olmak, koleksiyonerliğin ana felsefesi olmayı sürdürecek gibi görünüyor.