Kimi yönetmenler vardır, adları âdeta bir markaya dönüşmüştür. Çektikleri birbirinden başarılı filmler, onların da adını markalaştırmıştır. Steven Spielberg, bu konuda dünyadaki en ünlü yönetmen ve hatta markadır. Kimi yönetmenler vardır, onlarınsa eserleri kendi adının önüne geçmiştir. Filmleri sinemaseverler tarafından tanınsa da, kendi adlarını bilen yok denecek kadar azdır. İşte David Twohy de bunlardan biridir. Özellikle bilimkurgu sinemasına nice yapıtlar kazandırmış, hatta en az Yıldız Savaşları kadar ayrıntılı bir evren tasarlamıştır. Buna rağmen kamuoyunda adını bilen çok azdır. Yine de sinema camiası içinde saygı duyulan bir yönetmen ve yazardır. Yalnızca yönettiği değil, senaryosunu yazdığı filmlerle de türe muhteşem eserler kazandırmıştır. Bilimkurguyu gerilim ve korkuyla harmanladığı eserleri sayesinde seçkin bir sinemacı olarak bu sanatın içinde yerini almıştır.
Hani futbolda “anahtar oyuncu” diye tabir edilen bir kavram vardır; istediği oyunu sahaya yansıtamayan bir takımda oyuncu değişikliği yapılır ve anahtar oyuncumuz gerek attığı gollerle gerekse verdiği akıllıca paslarla takımının maçı kazanmasını sağlar. İşte David Twohy için de “anahtar sinemacı” denilebilir. Herhangi bir filmin senaryosunda çıkmaza girildiğinde âdeta bir kurtarıcı olarak kapısı çalınmış ve o da yazdığı senaryolarla filmleri deyim yerindeyse direkten döndürmüştür. 18 Ekim 1955 tarihinde Los Angeles’te dünyaya gelen Twohy, 1985’te Kaliforniya Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümünden mezun olur. Sinemada adını ilk kez duyurması bir film projesiyle değil, bir mektupla olur. 1982 yılında vizyona giren Ridley Scott imzalı bilimkurgu başyapıtı Blade Runner‘ın o dönemki gişe başarısızlığı üzerine yönetmene bir mektup yazar ve “filmde şunlar şunlar da olmalıydı” diye kendince önerilerde bulunur. Bu mektuba yanıt 15 yıl sonra gelecektir…
1988 yılında çekilen bilimkurgu – korku filmi Critters 2: The Main Course‘un senaryosu ilk profesyonel sinema işi olur. İlk filmde bir çiftlikteki hayvanları yiyen uzaylı yaratıklarımızın iştahını bu kez bir kasaba halkı kabartır. Serinin en kanlı filmi de budur. 1989 yılındaysa fantastik korku filmi Warlock‘un senaryosunu yazar. Ayak izlerine çivi çakma sahnesiyle kült olan bu film sayesinde bir sonraki filminde yönetmenlik işini de kapar. 1991 yılında yazıp yönettiği Timescape filmi vizyona girer. Fantastik bir gizem filmi gibi başlayan eser, zamanda yolculuk konulu bir bilimkurgu gerilimine dönüşür. Zaman yolculuğu konusunu, korkuyla harmanlayarak anlatır. 1993’te kariyerindeki ilk büyük işini alır. 60’ların olaylar yaratan dizisi The Fugitive‘in 1993’teki sinema uyarlamasının senaryosunu yazar. Başrollerinde Harrison Ford, Tommy Lee Jones gibi yıldızların yer aldığı film, hem ticari hem de sanatsal olarak büyük başarı elde eder. Tommy Lee Jones, yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar kazanır.
1994 yılında aksiyon filmi Terminal Velocity‘nin senaryosunu kaleme alır. 1995 yılında ise başrolünde Kevin Kostner’in oynadığı bilimkurgu filmi Waterworld‘ün yazımını üstlenir. Tartışmalar yaratan ve zamanında eleştirilen bir film olmasına karşın, Twohy’i sinema camiasında iyice tanınır hâle getiren film de bu olur. 1996’da yine yazıp yönettiği bilimkurgu filmi The Arrival gelir. Yönetmenin en iyi filmlerinden biridir. Uzaylılarla temas konusuna bambaşka bir yorum getirir. Uzaylılar insanlarla değil, insanlar uzaylılarla temas kurmuştur. Ne var ki uzaylılar temasa geçilmek istememektedir. Bu yenilikçi film, neredeyse vizyona girer girmez kült olur. Ancak aynı yıl The Independence Day, Mars Attacks ve Escape From L.A. gibi çok daha büyük bütçeli bilimkurgu gişe filmleri vizyona girdiği için onların yanında sönük kalır. Buna rağmen ertesi yıl Carl Sagan’ın Contact romanından uyarlanan aynı adlı film vizyona girer ve o filmin senaristi James V. Hart, senaryoyu yazarken romanın yanı sıra The Arrival filminden de ilham aldığını söyler. İşin ilginci, Twohy de bu filmin senaryosunu yazarken Contact kitabından ilham almıştır. Hart’ın bu beyanatı, filmin video piyasasında tanınmasını sağlar.
1982 yılında Ridley Scott’a yazdığı mektubun yanıtının 15 yıl sonra geldiğini belirtmiştik. 1997 yılında Ridley Scott, G.I. Jane filminin senaryosunu kendisine yollar ve elden geçirmesini ister. İlk yazılan hâlini çok beğenmemiştir. David Twohy senaryonun ilk hâline önemli dokunuşlar yapar ve bazı bölümlerini yeniden yazar. 2000 yılında en büyük ve en tanınmış eserini ortaya çıkarır. Bu, yine bizzat yazıp yönettiği Pitch Black‘tir. Bizleri kült karakter Riddick ile tanıştırır. Etçil yaratıklarla dolu bir gezegene düşen uzay gemisindekilerin tek şansı, aynı gemide yolculuk ettikleri azılı mahkûm Riddick ile işbirliğine gitmektir. Film, çapına göre müthiş bir hasılat yapar. Twohy yine bilimkurguyu aksiyon, korku ve gerilim ile harmanlamıştır. Filmin her anında bir tekinsizlik hissi vardır. Üstün bir senaryo, usta bir yönetmenlikle birleşmiştir. Devam filmleri, animasyonları, video oyunları ve çizgi romanları da gelir. Twohy de bilimkurguya yeni bir evren kazandırmıştır: Riddick Evreni. En az Yıldız Savaşları evreni kadar ayrıntılı bir evrendir. Aynı yıl bir de kısa animasyonu çekilir ve Riddick’in o meşhur göz ameliyatını izleriz.
Hemen ertesi yıl, 2001’de Philip K. Dick uyarlaması The Impostor‘un senaryosunu yazar. Aslında yönetmenliğini de kendisi yapacaktır ama o sıralarda yeni filmini yönettiği için sonradan filmin yalnızca senaristi olarak kalır. Film ise maalesef vasat bir yönetmenin elinde potansiyelini ortaya koyamaz. Şoke edici final sahnesi dışında, “izle ve unut” tarzı bir film olmanın ötesine geçmez. 2002 yılında yazıp yönettiği Below filmi gelir. Kelimenin tam anlamıyla kafası karışık bir yapımdır. Bir denizaltında geçen film, ne korku ne bilimkurgu ne de gerilim olabilmiştir. Filmle ilgili gerek eleştirmenler gerekse izleyiciler hep aynı yorumu yapar: “Ben bu filmden hiçbir şey anlamadım.”
Below filmiyle gişede korkunç zarar eden Twohy, 2004 yılında bizleri yeniden Riddick ile buluşturur. The Chronicles of Riddick filmi ile âdeta uzayda geçen bir Roma İmparatorluğu entrikasını yaşatır seyirciye. Gişede ancak masrafını kurtaran bir film olsa da, TV gösterimlerinde ve video piyasasında iyi iş yapar. Aynı yıl Dark Fury adlı bir animasyonu çekilir ve Escape From Butcher’s Bay adlı Riddick evreninde geçen meşhur video oyununun senaryosunu yazar. 2009 yılında ise yine Riddick evreninde geçen Assault On Dark Athena video oyununun senaryosuna el atar. Aynı yıl A Perfect Getaway adlı aksiyon filmini bizzat yazıp yönetir.
2013 yılında, şimdilik son filmi olan ve yine ve yeniden Riddick ile buluşmamızı sağlayan Riddick‘i vizyona sokar. 2000 yılındaki ilk filmin formülüne benzer bir senaryo kaleme alır. Ancak ilk kez Riddick’in kişisel bir meselesini de burada izleriz. Artık iyice oturmuş ve kendi hayran kitlesini yaratmış olan Riddick Evreni, Twohy’i bu kez gişede de güldürür. Artık geleneksel hâle geldiği üzere, yine Riddick filmi ile aynı yıl bir de animasyonu çekilir. Blindsided adlı bu animasyonda Riddick’in evrene hâkim oluşunu ve eve dönüşünü izleriz. Bilimkurgu sinemasına çok sayıda popüler eseri ve en önemlisi de Riddick Evreni’ni kazandıran David Twohy, bu türün önemli üreticilerinden biri olarak adını tarihe yazdırmayı başarmıştır.
Severiz, sayarız!