sinemacinin gozu - gustavo mercado

Bir Filmi Okumak: Sinemacının Gözü

Yazarlık, yapımcılık ve yönetmenlik yapan Gustavo Mercado, Sinemacının Gözü ile hem sinemacı olmak isteyenlere hem de sinefillere hitap eden bir eser ortaya koyuyor. Ele aldığı sinemasal kuralları, görselleriyle birlikte altışar sayfalar halinde konu ediniyor. Konuları özet denilebilecek bir bakış açısıyla anlatan Mercado, hızlı ilerleyen ve sinema konusunda fikir sahibi olmak isteyen kitleyi hedefliyor. Kuralları popüler yapımların kilit sahneleri üzerinden açıklayan yazar, kitabında görselleri de bolca kullanıyor.

“Kompozisyon İlkeleri ve Teknik Kavramlar” konularıyla açılış yapan kitap, sinemanın en önemli tekniklerini kısa paragraflar halinde açıklıyor. Mercado, okuyucunun kitapta karşılaşacağı teknik detaylara önceden hâkim olmasını amaçlıyor. Görüntü oranları (1.66:11, 2.39:1…), çerçevedeki x,y,z ekseni, üçte birler kuralı, Hitchcock kuralı, dengeli/dengesiz kompozisyonlar, açılar ve 180 derece kuralı gibi birçok konu ile ele aldığı filmlerin analizlerini yapıyor. Profesyonel ve yarı profesyonel kameralarda hangi tekniklerinden ve merceklerden etkin olarak faydanılabileceğine ve nasıl sonuçlar elde edilebileceğine de değiniyor.

İyi bir kompozisyon yaratmanın belli başlı kuralları vardır. Örneğin, kişinin bakış yönünde yeterli ölçüde boşluk bırakmak için “üçte birler kuralı” uygulanır: Çerçeve, genişlik ve yükseklik boyunca üçe bölünür ve çizgilerin kesişim noktalarına göre oyuncular uyumlu bir şekilde konumlandırılır; sola doğru bakan veya yürüyen bir oyuncu, sağ üstteki noktada yer alır. Sahnedeki derinlik duygusunu oluşturan z ekseni (çerçeveyi çapraz olarak kesen çizgi), üçte birler kuralı ile uyumlu olarak kullanılır. Kompozisyonda doğru bir dengeleme yapılmaz ise istenilen etki (gerilim, heyecan…) yansıtılamaz.

Karakterlerin önemli bir andaki yüz ifadelerini ön plana çıkarmak için kullanılan “baş planı” WALL-E’de (2008) sıkça karşımıza çıkar. Mercado, kısa alan derinliği ile kullanılan bu tekniği, filmin yönetmeni Andrew Stanton’ın üçte birler kuralına uyumlu olarak uyguladığını önemle belirtiyor. Bir çöp toplayıcısı robotun maceralarının anlatıldığı yapım, karamsar bir gelecek manzarası sunuyor. Yazar, robotun çöp toplarken narin bir bitkiyi keşfettiği sahneyi, “Farkında olmadığı son derece önemli bir olay, çünkü daha sonra öğreneceğimiz gibi, yeryüzünün tekrar yaşanabilir olduğunun belirtisidir”, diye yorumluyor. Dolayısıyla bu sahnede kullanılan baş planının, hikayedeki önemine vurgu yapıyor.

Bir olayın yaşanacağı yeri gösterme amacıyla sahnenin başına konan ve “tanıtım planı” olarak da bilinen “genel plan”ın, kitapta I Am Legend (Ben efsaneyim /2007) üzerinden analizi yapılıyor. Robert Neville’nin (Will Smith), gündüz, bir binaya girerken resmedilen genel planında, ıssız bir hale gelmiş caddenin dramatik görüntüsü yansıtılıyor. Mercado, geniş açı objektif ile insan ve trafik yokluğunun vurgulandığını; sol kenarda gözüken sokak lambasının z ekseninde derinlik algısını yarattığını; tüm yapıların bir ufuk çizgisinde birleşecek şekilde üçte birler kuralına göre konumlandırıldığını belirtiyor. Ortaya çıkan resmin, ıssızlığın vurgusuna dem vurduğundan bahsediyor.

Diz planı“; kompozisyonun boyutu, bir karakterin beden dili, yüz ifadesi ve mevcut alanı etkin bir şekilde resmetmek için sık kullanılan bir kuraldır. Yazar, George Orwell’in 1984’ünden uyarlanan yapımın (Nineteen Eighty-Four /1984) bir sahnesinde bu kuralı inceliyor. John Hurt’un hayat verdiği düşünce suçlusu Winston Smith, final sahnesinde bir mekânda tek başına satranç oynamaktadır. Çerçevenin arkasında Büyük Birader’in (Big Brother) posteri ve itiraflarının yayımlandığı televizyon ekranı kadraja girer. Sahnede karakterin baş üstünde fazladan bir boşluk bırakılmıştır. “Arkada yer alan Büyük Birader posteri, totaliter sistemin bireylerin her hareketini izlediğini vurguluyor,” diye açıklıyor yazar.

Gustavo Mercado, gerektiğinde kuralların yıkılabileceğini de belirtiyor. Örneğin, bir cismin en ufak ayrıntılarını gösteren makro planlarda, profesyonel kameralarda makro objektif, dijital kameralarda ise yakınlaştırıcı mercekler kullanılıyor. Andrew Niccol’un yönettiği Gattaca’nın (1997) jenerik sahnesinde yere düşen kesilmiş tırnaklar ve saçlar görülür. Niccol, organik tırnak ve deri yerine, plastikten yapılmış sahte materyal kullanır. Makro plan gibi görünen sahne, yüksek kare hızında normal objektif ile çekilmiştir; fakat izleyici, insan dokularının yakınlaştırılmış bir sahnesini izlediği algısına kapılır. Dolayısıyla yazar, kuralları bozmak için önce onları bilmenin önemine vurgu yapıyor.

Sinemacının Gözü, her sinemaseverin kütüphanesinde olmayı hak ediyor. Mercado, sinema yönetmenliğine adım atmak isteyenleri ve genel izleyiciyi aynı anda yakalamayı hedefliyor; bunda da başarılı oluyor.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

Slingshot

Slingshot: Hiçbir Kuvvet Seni Kendinden Uzağa Atamaz

“Yalnızlığı sevdiğimden yalnızım sanıyordum, oysa sadece yalnızmışım.” Yalnızlık, izolasyon, klostrofobi, paranoya, neyin hayal neyin gerçek …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin