8_brion-james

Bilimkurgu Sinemasının Kült Aktörü: Brion James

“Kült” sözcüğünün kullanımını pek çok yerde görmüşsünüzdür. Çoğunlukla sonradan değeri anlaşılan ve bu değer nesilden nesle aktarılan eserleri tanımlamak için kullanılır. Örneğin, döneminde hiç beğenilmemiş ve hatta sipariş sahibinin satın almak dahi istemediği Mona Lisa tablosu veya Mozart’ın o dönemde yalnızca dört kez sahnelenen Don Giovanni operası sanat tarihinin en tanınmış kült eserleridir. Elbette sinema tarihinde de kült filmler vardır. Blade Runner yalnızca bilimkurgu sinemasında değil, tüm sinema türlerinde bunun önde gelen bir örneğidir. Döneminde hiç beğenilmemiş, eleştirmenlerce yerden yere vurulmuş, gişede ise batmıştır. Ancak bugün gelmiş geçmiş en iyi filmler arasında gösteriliyor.

Kült kavramı yeri geldiğinde aktörler için de geçerli olmaktadır. James Dean, River Phoenix ve Heath Ledger, özellikle de ölümlerinden sonra büyük bir şöhrete kavuşmuştur. Birçok oyuncu ve karakter aktörü, sinema dünyasının içinde kısa bir süre yer alır, ancak bazıları unutulmaz izler bırakır. Yazımızın konusu olan Brion James, işte bu unutulmaz yüzlerden biri. Yaşam öyküsü, kariyeri ve özellikle de bilimkurgu filmlerinden hatırladığımız efsanevi rolleriyle belleklerimizdeki tazeliğini koruyor.

Brion James, 20 Şubat 1945’te Kaliforniya’da dünyaya geldi. Kendisi için âdeta sinemanın içine doğdu da denebilir. Babası Jimmy James, Hollywood/Kaliforniya’da büyük bir sinema salonunun sahibiydi. Çok sayıda filmin galasının yapıldığı bu salonda, neredeyse her hafta önemli bir sinema galası düzenleniyordu. Dönemin çoğu ünlü oyuncu ve yönetmeniyle daha çocuk yaşta tanışan Brion James’in de bu mesleğe ilgi duyup yönelmesi zor olmadı. 1970’lerin başlarında ilk oyunculuk deneyimlerini tiyatro sahnelerinde gerçekleştirdi. Bu sahne deneyimlerinin ardından, babasının da bazı görüşmeleri sonrasında televizyon dizileri ve filmlerinde rol almaya başladı. Bunların aralarında The Incredible Hulk ve Battlestar Galactica gibi bilimkurgu dizileri de vardı. Oyunculuk kariyerine olan bağlılığı ve yeteneği, onu hızla tanınan bir karakter oyuncusu hâline getirdi. 1981 tarihli, başrolünde Jack Nicholson’ın oynadığı The Postman Always Rings Twice adlı sinema klasiğindeki rolü kariyerinin dönüm noktası oldu.

James’in bugün hepimizin belleğine kazınan en önemli rolü ise 1982 yapımı Blade Runner filminde canlandırdığı Leon Kowalski karakteriydi. Bu rol, kendisi adına bilimkurgu sinemasındaki önemli bir başlangıç ​​noktasıydı. Leon Kowalski, biyoteknolojik bir yapay insandı ve James de bu karakteri başarılı bir şekilde canlandırdı. Onun az ama öz performansı, Blade Runner‘ın kült statüsüne ulaşmasına katkı sağladı. Leon Kowalski bu filmde görülen ilk Replikaydı ve kendisine test yapan Holden’a, “Dur, sana annemi anlatayım,” dedikten sonra silahını çekip ateş etmesi sinema tarihinin en çarpıcı sahnelerinden biri olarak hafızalara kazındı. Filmde kendisinin öldüğü sahneyi ise yönetmen Ridley Scott çok yapmacık buldu ve sahnenin tekrarını istedi. James ise yönetmene, “Zaten yapay insan değil miyim, elbette ölümüm de yapay olmalı,” diye karşılık verdi. Bunu mantıklı bulan Scott da sahnenin tekrarından vazgeçti. Öte yandan, canlandırdığı Leon Kowalski karakterinin filmdeki son sözü “Time to die” (Ölme vakti) olarak tarihe geçti. Bu replik, Rutger Hauer’un unutulmaz performansıyla akıllara kazınan Roy Batty karakterinin de son sözleriydi. Brion James, aynı yıl 48 Hrs. adlı aksiyonda da rol aldı ve popüler sinemada yerini sağlamlaştırdı.

1985 yılında Wolfgang Petersen imzalı Enemy Mine adlı bilimkurgu filminde oynayana kadar pek çok yapımda irili ufaklı rollerle karşımıza çıktı. Bu filmin ardından kariyeri bir bilimkurgu, bir aksiyon filmi şeklinde devam etti. Annihilator, Cherry 2000, Mutator, Nightmare At Noon gibi bilimkurgu filmlerinin yanı sıra Tango & Cash, Red Scorpion, Red Heat, The Wrong Guys ve D.O.A. gibi aksiyonlarda da oyunculuk yeteneklerini sergiledi. Bu filmlerin hepsinde de kötü adamı oynadı. Halk arasında “pörtlek” denilen göz şekline sahip olduğu için göz kapaklarını iyice açtığında göz yuvarları neredeyse tamamen dışarı çıkıyordu. Bu da ona korkutucu bir görüntü veriyordu. James, sadece sinema dünyasında değil, televizyon dizilerinde de izleyicilerin karşısına çıktı. Miami Vice, The A-Team, Walker: Texas Ranger gibi popüler dizilerde konuk oyuncu olarak yer aldı. Bu dönemki performansları da takdir topladı.

80’li yılları bu şekilde geçiren Brion James, 90’lı yıllarda kariyerinde bilimkurgu filmlerine ağırlık verdi. Mantis, The Dark, Time Runner, Nemesis, Cyberjack, Future Shock, Scanner Cop gibi çok sayıda b tipi bilimkurgu ve video filminde rol aldı. Time Runner filminde Luke Skywalker olarak tanıdığımız Mark Hamill ile başrolü paylaştı. Unutulmaz işlerinden biri de, 1997 çıkışlı bilimkurgu hiti The Fifth Element‘ti. Filmde General Munro olarak izleyicilerin karşısına çıktı ve bir kez daha karakterinin derinliği ve etkileyiciliğiyle dikkat çekti. Bu filmdeki performansı da bilimkurgu sinemasındaki zengin mirasına önemli bir katkıydı.

Brion James, oyunculuk kariyerinin yanı sıra tiyatroda da aktifti. Bazen setlerden çıkar ve sahnelere giderdi. Öyle ki, ömrü set ve sahne arasında mekik dokuyarak geçti. Tiyatro sahnelerindeki çalışmaları, oyunculuk yeteneğini daha da geliştirmesine yardımcı oldu. Ne yazık ki, 6 Ağustos 1999’da Los Angeles’ta ani bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Öldüğünde henüz 54 yaşındaydı. Bir röportajında, “Çoğu filmimde 2000’li yıllarda geçen olayları canlandırıyorum ve 2000’e çok az kaldı. Yeni milenyumu görmek için sabırsızlanıyorum,” demişti ancak yeni milenyuma 4 ay kala bu arzusuna ulaşamadan aramızdan ayrıldı.

Brion James, sinema dünyasının, özellikle de bilimkurgu sinemasının unutulmaz karakter oyuncularından biriydi. Yaşamı boyunca birçok farklı rolü canlandırdı ve bilimkurgu sinemasının önemli bir parçası hâline geldi. Sinemanın büyüleyici dünyasında kalıcı izler bırakan nadir yeteneklerden biriydi.

Yazar: Halil Alpaslan Hamevioğlu

1980 Polatlı doğumluyum. 80'ler ve 90'lar kuşağında yetişmiş bir bireyim. O devrin her bireyi gibi ben de bilimkurguyu video kasetlerden tanıdım. Sonra özel kanallar geldi. Hayal dünyam iyice genişledi. Eh, gerçek yaşamda da dünyanın içinden geçtiği dönüşümü gördüm. Sovyetler'in bitişini, Berlin Duvarı'nın yıkılışını, popüler kültürün tüm dünyayı etkisi altına alışını... Bir gün okulum bitti ve hem gördüklerimi hem de yaşadıklarımı yeni nesillere aktarayım dedim. Öğretim görevlisi oldum. Gazi Üniversitesi’nde başlayan, Başkent Üniversitesi’nde devam eden öğreticiliğimde ülke sınırlarını aştım ve kendimi Amsterdam Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde buldum. Oldum olası yazmayı sevmişimdir. Aşık olduğum bilimkurguyu ve yazma hobimi de burada birleştireyim dedim. Şimdiden iyi okumalar.

İlginizi Çekebilir

Bilimkurgunun Bıçkın Delikanlısı: Karl Urban

Karl-Heinz Urban, 7 Haziran 1972’de Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington’da doğdu. İki ebeveyni de çok zengin …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et