20. Yılında Matrix’e Bir Bakış

Bugünden bakınca tuhaf gelebilir ama The Matrix’in bir kehanet gibi görüldüğü zamanlar vardı. Arkasına şirketlerin gücünü alan teknolojinin yükselip sarsıcı bir etki yarattığı zalim bir alegori. Tıpkı öncesindeki Truman Show gibi. Wachowski Kardeşler‘in atılımı o kadar etkili oldu ki film felsefi bir konseptte ele alındı. Öyle ki simülasyon teorisine inananların sayısında artış bile yaşandı. 2000’lerin başında, hemen her camiada “Kesin Matrix’te yaşıyoruz,” muhabbeti duymamak mümkün değildi.

31 Mart 1999’un, yani Matrix’in ilk yayın tarihinin üzerinden 20 yıl geçti. Matrix’in günlük hayatımıza etkisi artık daha da az. İnsanların robot isyanından korktuğu günler de geride kaldı. Matix’in o aşırı karmaşık ve distopik tasvirleri bile günümüzdeki bazı gerçek gelişmeleri görünce biraz sönük kalıyor. Dünya zenginleri için otomasyonun yükselişi ya da yozlaşmış iktidarları düşürmek adına bilgi sızdıran hackerlar… Aslında gerçek hayat ile Neo, Morpheus ve Trinity’nin hikâyesi arasındaki bağlantılar çok fazla. Matrix’in 2019’daki etkisi daha az konuşuluyorsa da geleceğin nereye gittiğini görmek çok zor değil.

İnternet Korkusu

İnternet 1999’da çok daha farklı bir yerdi. Geniş bantlı internet çoğumuz için bir hayaldi. Onun yerine çevirmeli bağlantıyla telefondaki gürültüyü takip etme ritüeliyle uğraşmak zorundaydık. Günümüzde internet akıllı telefonlar, laptop’lar, akıllı saatler ve daha niceleriyle hayatımızın her saniyesinde yanımızda. O zamanlarda ise gerçek hayat ve çevrimiçi hayat arasında gözle görülür bir fark vardı. Matrix haklı olarak bu engellerin kaldırıldığı bir gelecek önerdi, ama bu pek de iç açıcı bir tasavvur değildi. Neo’nun ve destekçilerinin Matrix’e girdiklerinde gerçekleştirdikleri “internet bağlantısı” filmin yayımlandığı tarihteki çevrimiçi ütopya öngörüsünden fazlasıyla uzak ve acımasız bir tasarımdı.

Matrix’te bir avatar yaratılırken sosyal medyanın ve Instagram gibi mecralardaki sosyal duruşun öngörüldüğü bile söylenebilir. Günümüzde internet hakkında ciddi şüphelerimiz var. Verilerimizin çalındığından korkuyoruz ya da kısaca fişi çekip daha doğal bir hayat yaşamak istiyoruz. 1999’daysa internet umutlarımızın üzerinde güneş gibi parlıyordu. Matrix tartışılabilir bir şekilde bu dijital güvensizliğin tohumlarını halk bilincinde ekmeye başladı.

Yeterince Söylersen Gerçek Olur

ABD Başkanı Donald Trump çizburger yemeyi bırakıp sahte haberler hakkında çene çalmaya başlamadan çok önceleri, Matrix izleyicileri kendisine sunulan gerçekliği sorgulamaya teşvik etti. Oysa Matrix’in temel mesajı olan simülasyon teorisi, 1999’da henüz bu kadar anlaşılır bir şekilde kurgulanmamıştı.

2019’da sahte haberler yüzünden güvensizlik her yere yayıldı. Amerikan başkanı için ufak bir nutuktan ibaret olsa da, sahte haber toplum için büyük bir problem hâline geldi. Sahte haberler medyaya ve onun sunduğu gerçekliğe büyük bir güvensizlik yaratıyordu. Simülasyonda yaşadığımız fikri çoğumuza uzak geliyor olabilir, ancak Matrix’in gerçeği sorgulama üzerine kurulu ana teması hepimiz için günlük faaliyet hâline geldi.

Mermi Zamanı

İlk Matrix filminin daha somut bir etkisi, filmin yayımlanmasından sonra ‘mermi zamanı’ nın sinema dünyasında popülerlik kazanması oldu. Bu film tekniği, pek çok kameranın bir arada çalışması ve ardından da hareketsiz sahnenin üç boyutlu bir haritasının yaratılmasına dayanıyordu. Yöntem, Neo’nun kurşunlardan sıyrıldığı sahnelerle ikonikleşti.

Matrix’ten sonra “mermi zamanı”nı hemen her filmde görmeye başladık. Superman filminden 300 Spartalı’ya ve hatta Kung Fu Panda’ya kadar birçok yapımda gösterilen teknik, ustaca bir icattan çıkıp bol bol kullanılan bir klişeye dönüştü. Piyasa Matrix kopyalarıyla o kadar çok doldu ki tekniğin gözden düşmesi de uzun sürmedi. Yine de biz, hakkıyla yapılan “mermi zamanı”nın tekrar dirileceği o günler için umudumuzu koruyoruz.

Cinsiyet Teorisi

Bazı çevreler Matrix serisini transseksüel mücadeleleri için bir alegori olarak yorumlamaya da başladı. Wachowski Kardeşler, Matrix’in parlamasından sonraki yıllarda cinsiyet değişimi yaşadı. Bu da Matrix’in trans deneyimine yönelik genişletilmiş bir metafor olduğu teorisini güçlendirdi. Bu teoriyi öne sürenler transseksüel mücadelesini filmde betimlenen “gerçek” ve “sahte” dünyalar arasında bir savaş olarak konumlandırıyordu.

Filmin başlangıcında Ajan Smith, “Görünüşe göre iki hayat yaşıyorsunuz, Bay Anderson,” diyor. Smith’in baskılanmış benliği temsil ettiği söylenirken, Neo’nun ise bir trans olarak kendi gerçekliğini kucakladığı belirtiliyor. Bu nedenle, Matrix birçok çevrede popüler medyanın ilk açıkça transseksüel hikâyesi olarak kabul edildi. Bu, günümüz medyasının bile büyük ölçüde yakalayamadığı bir şeydi. Bunlar kimilerine göre zoraki çıkarımlar olarak gelebilir, ancak The Matrix’in trans deneyimine nasıl uygulanabileceğine dair bir incelemeye buradan ulaşabilir ve kararı kendiniz verebilirsiniz.

Aşırı Sağ Safsatası

matrix

Matrix’in anlatısını koordine eden bir diğer grup ise alt-sağın büyük bir bölümünü oluşturan anti-feminist Reddit yazarlarıydı. Kırmızı hap’ kavramı filmde, Morpheus’un Neo’yu Matrix’in sahte dünyasından kurtarması ve ona “tavşan deliğinin ne kadar derine gittiğini” göstermesi için bir araçken, TRP taraftarlarınca bir alt-sağ sloganı olarak yeniden tasarlandı. Onlar için kırmızı hap, dünyayı kadınların yönettiği ve erkeklerinse ezildiği gerçeğinin bir metaforuydu. Reddit’in başlıklarından biri olan TheRedPill böyle anti-feminist söylemlerle dolu.

Wachowski Kardeşler’in yukarıda sözü geçen cinsiyet değişimi süreci, Red Pill topluluğunun gündemine de girmiş ve gülünç ve iğrenç bir şekilde karşılanmıştı. Bu durum, söz konusu grupların sözde esinlenmelerini nasıl canlandırdıklarını ve kendi konseptleriyle filmin gerçeklik konseptini nasıl bağlandırdıklarını da gösteriyordu.

Hacktivizm ve Her Günün Kahramanları

The Matrix

1999’da hackerlar, koca koca bilgisayarları kurcalayan aşırı inek ergenler gibi betimlenirdi. Neo bunların hepsini değiştirdi. Hacker karakteri hükümetleri yıkmak için teknolojik bilgisiyle yola çıkan düzgün ve karizmatik bir karaktere dönüştü. Bir başka deyişle Neo, hacker stereotipini çok daha havalı bir hâle getirdi.

Neo ile Wikileaks’in editörü Julian Assange ya da Cambridge Analytica’yı sızdıran muhbir (her ne kadar bilgisayar nerd’ünden çok soundcloud rapçisi gibi görünse de) arasındaki benzerlikler sayısız. Bu insanların eylemleri aynı Neo’nunki gibi, “küçük çocuk büyük yozlaşmış sisteme karşı” hikâyesinin ana hattını oluşturuyor. Tabii daha büyük ve gerçek dünya sorunlarına karşı savaştıklarını da düşünürsek…

Hazırlayan: Kadir Tanrıverdi | Kaynak

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

12 Monkeys: Deliliğin Vebası ve Gilliam’ın Anarşist Rüyası

“Aralarında belli bir mesafe yoksa ne gerçekten söz edilebilir ne de düşselden.” Simülakrlar ve Simülasyon’da, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et