How It Ends

Post Apokaliptik Bir Yol Macerası: How It Ends

Bir Netflix yapımı olan How It Ends, ortalama bir sinemasal yolculuk vaat ediyor. Post-apokaliptik ortamda geçen bir “yol filmi” olarak tanımlanabilecek yapım, Will’in (Theo James) hamile olan sevgilisine ulaşma çabasını anlatıyor. En son, beyazperdeye Sam Rockwell’in boy gösterdiği A Single Shot (2013) ile konuk olan David M. Rosenthal, kariyerinde henüz dikkatleri üzerine toplamış bir esere imza atamadı. Netflix tarafından yönetmen koltuğuna oturtulan Rosenthal, The Road (2009) benzeri tekinsiz bir dünya kurgulamaya çalışmış. Güçlü oyuncu Forest Whitaker, esrin en büyük kozu. Uzun metrajlı yapımlarını ardı ardına sırlayan Netflix, bu yapımıyla da “kalite” anlamında çıtayı yükseltemiyor.

Will, avukatlık mesleğinde başarılı olmaya başlamış ve hamile olan sevgilisi Samantha (Kat Graham) için birlikte mutlu bir “gelecek” hazırlığındadır. Önündeki tek engel ise Samantha’nın babası Tom’dur (Forest Whitaker). Tom ile Chicago’da geçen başarısız bir akşam yemeği ertesinde Will, tüm uçak seferlerinin bilinmeyen bir nedenle iptal olması sebebiyle Seattle’a gidemez. Dünya’da sarsıcı depremler ve birtakım yıkıcı doğa olayları yaşanmaya başlanmıştır. Eski bir deniz piyadesi olan Tom, kızı Samantha’ya ulaşmak için Will ile birlikte yola koyulurlar. Devlet otoritesinin kısa sürede çöktüğü ortamda Will ve Tom’u tehlikeli bir yolculuk beklemektedir. İkili, Seattle’a otomobil ile olan yolculukları sırasında birbirlerini daha iyi anlama ve tanıma fırsatı bulurlar.

How It Ends

Yazının devamı spoiler içermektedir.

Genellikle baba/damat ilişkilerinde yaşanan gerilimi, komedi filmlerinde birer mizah unsuru olarak kullanıldığını görmekteyiz; Robert De Nieo ve Ben Stiller’ın yer aldığı Meet The Fockers üçlemesi, bu işin suyunu fazlasıyla çıkarmıştı. Bu tarz bir ilişkinin post-apokaliptik bir yapımda kullanılması ilk bakışta yenilikçi görülebilir; fakat senaryo ve kurgunun tekdüzeliği filmin bu yönünü gölgeliyor. Tom, otoriteyi; Will ise demokrasiyi temsil ediyor. Seattle’a olan uzun yolculuklarında karşılarına çıkan tehditlerde Will yapıcı, Tom ise şiddetten yana bir tutum sergiliyor. Dünya’yı tehdit eden olay neticesinde, henüz daha yirmi dört saat geçmeden bir iç karışıklığın yaşanıp, hemen silahlanmaya geçilmesi senaryodaki aceleci tavrın bir neticesi. İlk gece otobanda peşlerinde takılan çalıntı bir polis arabasının neden olduğu kaza sonrasında Tom, kendilerini tehdit eden aracın sürücüsünü öldürmek zorunda kalır. Çünkü kurgu, iki önemli karakteri hemen bir dış tehdit ile karşılaştırıp aralarını düzeltme derdinde.

Yapım, Dünya’nın içine düştüğü felaketin nedenleri hakkında küçük ipuçları veriyor; ama maruz kalınan güçlü gama ışınlarından dolayı mı yoksa iklim şartlarının manipüle edilmesinden mi olduğu sorusunu izleyicisine bırakıyor. Toplumun içine düştüğü korku ve dehşet, komplo teorilerinin de açığa çıkmasına sebep oluyor. Yol filmlerinin geleneksel kalıplarını takip eden yapımda, farklı ortam ve karakterlerle sıkça karşılaşıyoruz. Will ve Tom’un zoraki yolculuğuna sonradan dâhil olan araba tamircisi Ricki (Grace Dove) -dolaylı da olsa- bu iki zıt karakterin ilişkilerinde bir arabuluculuk görevini üstleniyor. Ricki de görevini tamamlayıp bu ikiliden ayrıldıktan sonra, senaryo da amacına ulaşmış oluyor; damat ve baba artık iyi birer dostturlar.

How It Ends

Sonlara doğru belli bir ilgi düzeyini tutturabilen yapım, Will’in Samantha’ya ulaşmasıyla, hiç hesapta olmayan zorlama denilebilecek bir “kötü adam” karakterini karşımıza çıkarıyor. Komşusu Jeremiah’ın (Mark O’Brien) yardımı sayesinde Seattle’ın maruz kaldığı tsunamiden kaçmayı başaran Samantha, Will’in kendisini bulması için giderken evinin kapısına bir not yazar. Will, notta yazan adrese geldiğinde Jeremiah’ın tekinsiz bir kişilik olduğunu kısa sürede anlar; fakat nedense Samantha, bulunduğu süre içerisinde komşusundaki tuhaflığı görememiştir. Kaçınılmaz olan büyük felakete doğru yaklaşıldığı süreçte, bir “yan karakter” olması gereken Jeremiah’ın birden karşımıza getirilmesi senaryo açısından oldukça zorlayıcı. Yazılım mühendisi olan Jeremiah, Will ile karşılaşınca büyük bir hayal kırıklığı yaşar; Samantha ile birlikte yaşama planları birden bozuluverir. Will’in geldiği günün gecesinde felaket ile ilgili komplo teorilerini sıralarken sergilediği dengesiz tavırlar Samantha’nın halen dikkatini çekemez; senarist Brooks McLaren açısından büyük bir acemilik. Jeremiah’ın Samantha ile bir geçmişi yoktur, ama karaktere gereksiz yere önem azledilmesi bir geçmişleri olduğu algısını yaratıyor.

Bir felaket filmi olan How It Ends, tatmin edici olmaktan uzak. Oyunculuk anlamında Forest Whitaker’ın yıldızı parlarken, Theo James ve Kat Graham sadece görevlerini yerine getiriyorlar. Diziler konusunda üst düzey işler ortaya koyan dijital platformların, halen uzun metraj konusunda nitelik anlamında birtakım problemler yaşaması düşündürücü. Beyazperde de boy göstermesi gereken The Cloverfield ParadoxAnnihilation ve önümüzdeki günlerde yayımlanacak olan Extincion gibi yapımların son anda Netflix tarafından satın alınması da ayrı bir yazı konusu. Büyük stüdyolar, gişede kazanç getirmeyeceğini düşündüğü yapımları -belli ki bir b planı olarak- bu tip dijital servislere satıyorlar. Netflix orjinal yapımlarının da nitelik olarak, satın alınan filmlerle hemen hemen aynı düzeyde olduğunu görüyoruz. Ticari kaygıların sanatsal değerlerin üzerinde olması sektörün büyük bir problemi.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

Yaşamın Metalaşması: Paradise

Kapitalizmin toplumsal yaşamdaki en büyük etkilerinden biri de hemen her şeyi metalaştırması ve metalaşan şeylerin …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et