Passengers’ın Yıldızlararası Gemisi Ne Kadar Gerçekçi?

Son dönemin öne çıkan filmlerinden Passengers (Uzay Yolcuları), yıldızlararası yolculuğun büyüleyici ve tehlikeli doğasını gözler önüne seriyor. Işık hızının yarısı gibi yüksek bir hızla yol alan gemimiz, derin uykuya yatırılmış 5000 kişilik kafileyi uzak bir koloni gezegenine götürmekle görevli. Ancak 120 yıllık bu uzun yolculuğun henüz ilk safhasında, tamirci Jim Preston teknik bir arıza sonucu 90 yıl erken uyanıyor. Koskoca gemide bir başına kalan ve yalnızlığın dayanılmaz can sıkıntısıyla baş edemeyen kahramanımız, yazgısına birini daha ortak etmek istiyor. Seçtiği kişi ise genç ve güzel yazar Aurora Lane oluyor. Gerisi, uzay gemisinde yaşanan bir macera ve romantizm hikayesi…

Konusunu bir kenara bırakacak olursak; Passengers’ın yıldızlararası gemisi ne kadar gerçekçi? Ünlü bilim sitelerinden Space.com, bu soruyu filmin tasarımcısı Guy Hendrix Dyas‘ın da dahil olduğu birkaç uzay yolculuğu uzmanına yöneltmiş. Sonuç oldukça ilgi çekici.

Uzay Gemisinin Tasarımı

passengers avalon
Passengers (Uzay Yolcuları) filmindeki Yıldız gemisi Avalon’un tasarımı, bilimsel gerçeklerden fazlasıyla esinlenmiş gibi görünüyor.

Öncelikle Dyas, yıldız gemisi Avalon’u tasarlarken akçaağaç tohumlarından ilham almış. Gemiye dair fark ettiğimiz ilk şey ise, etrafında dönen üç burgaça sahip olması. Bu burgaçların görevi gemiye yapay yerçekimi sağlamak. Anımsanacağı üzere buna benzer tasarımlarla Yıldızlararası, 2001: Bir Uzay Destanı gibi filmlerde de karşılaşmıştık. Gemi, enerjisini sekiz adet nükleer füzyon reaktöründen alıyor ve sistemlerin çoğunu kendi kendine tamir edip, derin uykudaki mürettebat için sorunsuz bir yolculuk sunuyor. Geminin devasa iskeleti 1 kilometre uzunluğunda ve filmin kurgusuna göre uzayda inşa edilmesi onlarca yıl sürmüş. Hikayenin hangi tarihte geçtiğinden hiç bahsedilmese de, Dyas geminin yapımı sırasında asteroitlerden ve Ay’dan hammadde tedarik edildiğini belirterek en azından yakın gelecekte geçmediğinin sinyalini veriyor.

“Gemiyi tasarlarken bir yolcu gemisi tasarımcısıymışım gibi düşünmek istedim. Ürünüm bir parça eğlence de içerecekti. Elbette bu da alıştığımız uzay gemilerinden renk ve düzen olarak farklı bir eser ortaya çıkardı.” – Guy Hendrix Dyas

Geminin en önemli özelliklerinden biri olan derin uyku (hibernasyon) kapsüllerini, büyük ve geniş odalara konumlandırılmış şekilde görüyoruz. Mürettebat ise, yolcuların erişimine açık olmayan ayrı yerlerde uyuyor. Dyas kapsüllerin küçük gruplara ayrılma nedenini, bir grubun başarısızlığı durumunda diğer grupların bundan etkilenmemesini sağlamak olarak açıklıyor. Filmde derin uyku prosedürleri belirtilmese de, sonrasında izlenen adımlar detaylıca tasvir ediliyor. Uyanan yolcu, ilk etapta holografik bir figür tarafından sakinleştiriliyor ve bir asansörle bireysel kabinine yönlendiriliyor. Ayrıca yemekhane, büyük yolcu salonu, havuz ve bar gibi ortak kullanım alanlarıyla da yolcuların sosyalleşebilmesi amaçlanıyor.

Derin Uyku (Hibernasyon)

passengers5
Avalon Yıldız Gemisi’nde bulunan hibernasyon kapsülleri

Derin uyku teknolojisi, pek çok bilimkurgu filminden aşina olduğumuz bir uygulama. Çünkü uzay çok büyük ve kısa mesafeleri aşmak bile yüzlerce, hatta binlerce yıl sürecektir. Hal böyle olunca, yazar ve yönetmenler bu teknoloji sayesinde uzun uzay yolculuklarını olanaklı kılma yolunu seçiyorlar. Fakat baştan belirtelim ki günümüzde bu tür bir teknolojiye sahip değiliz. Ancak hastaların, travmatik yaralanmalarını iyileştirmek için soğutulmuş tuz çözeltisi ile birkaç günlüğüne suni komaya sokulabildiği durumlar var.  2015 yılında SpaceWorks adlı bir şirket, derin uyku teknolojisinin olasılığını araştırmak üzere NASA‘dan Yenilikçi Gelişmiş Konseptler hibesi almayı başardı. Şirketin operasyon direktörü olan uzay mühendisi John Bradford, bazı memelilerin aylarca kış uykusuna yattığı düşünülürse, bu tip bir teknolojinin de ileride mümkün olabileceğini söylüyor.

“Uzay uçuşu boyunca insanları küçük bir konteynerın içine koymaya çalışıyoruz” ifadelerini kullanan Bladford, bunun uzay yolculuklarını kolaylaştıracağını vurguluyor. Bu konuda haklı olduğu su götürmez bir gerçek. Zira derin uyku teknolojisi, en basitinden altı aylık bir Mars yolculuğu sırasında bile ciddi gıda ve enerji tasarrufu sağlayacak, dahası astronotların can sıkıntısı ve yalnızlık duygularını da ortadan kaldıracaktır. Peki ya egzersiz? Bradford, nöromüsküler elektrik stimülasyon kullanarak bir astronotun kas kütlesini sabit tutmanın mümkün olabileceğini ve bu tekniğin koma halindeki hastalar üzerinde olumlu sonuçlar verdiğini söylüyor. Passengers filmini gösterime girmeden önce izlediği için şanslı olduğunu belirten Bradford, filmde hibernasyon konusuna verilen önemden de hoşnut kaldığını sözlerine ekliyor.

Yıldızlararası Sürüş

Nükleer füzyon yıldızlararası gemiler için olası bir itici kuvvet kaynağı, fakat bazı bilim insanlarına göre asıl problem uzayda monte edilmesi ya da oraya fırlatılması için gereken reaktörlerin boyutları. Fakat Kaliforniya Üniversitesi’nden fizik profesörü Philip Lubin‘e göre, yıldızlararası yolculuğun çözümü lazerler olabilir. NASA Yenilikçi Gelişmiş Konseptler hibesi altında Lubin, temelde foton itişine dayalı bir teknoloji üzerinde çalışıyor. Çalışmanın uzun vadeli hedefi, tıpkı Passengers filminde olduğu gibi ışık hızına yakın hızlarda uçabilen bir uzay gemisi yaratabilmek.

Icarus Yıldızlararası Organizasyonu‘nun kurucu ortağı ve başkanı Andreas Tziolas ise, antimadde motorlarına dayalı alternatif bir yönteme dikkat çekiyor. Antimadde parçacıkları, düzenli madde parçacıklarının fiziki karşıtlarıdır. Tıpkı pozitronun, elektronun antimaddesi olması gibi. Parçacıklar aynı kütleye sahip olsalar bile, elektrik yükleri gibi özellikleriyle farklılıklar gösterirler. Birbirleriyle çarpıştıklarında ise enerji açığa çıkararak yok olurlar. İşte ortaya çıkan bu enerji yıldızlararası yolculuklarda kullanılabilir. Fakat fotonların yakalanması çok zor olduğundan şimdilik böyle bir teknolojiyi hayata geçirmek mümkün değil.

Passengers-Spaceship

Yıldızlararası yolculuk için öne sürülen bir başka teori de, evrenin her yanına dağılmış olan hidrojen parçacıklarına dayanıyordu. Amerikalı fizikçi Robert Bussard tarafından 1960 yılındaki bir düşünce deneyinde ortaya atılan bu konsept, bir geminin yolculuk boyunca yıldızlararası maddeden yararlanabileceği fikrini işliyordu. Bu sayede geminin yanında yakıt taşımasına da gerek kalmayacaktı. Fakat görüş çürütüldü: Çünkü söz konusu parçacıkların evrende sanıldığı kadar çok olmadığı keşfedildi.

Tekrar hatırlamakta yarar var: Passengers’ın yıldız gemisi Avalon uzayda inşa edilmişti. Şimdilik bu tarz bir teknolojiye sahip olmasak da fikrin son derece tutarlı ve gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz. Tabii bunun için önce uzay madenciliğinde kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Günümüzde uzay madenciliği amacıyla kurulmuş şirketler var. Deep Space Industries ve Planetary Resources bu şirketlerin en bilinenleri. Belki uzay madenciliğinin faaliyete geçmesi biraz zaman alabilir, fakat Dünya dışı kaynaklardan uzay gemisi inşa etme fikri önemini ve değerini hep koruyacaktır.

Dekorasyon

Passengers’in uzay gemisi, fütüristik ve lüks mekanlarıyla dikkat çekiyor.

Avalon Yıldız Gemisi’nin insan faktörünü de hesaba katan tasarım ve mimarisi uzmanları mutlu etmişe benziyor. Gerçekten de Avalon, dekoratif yapısıyla dikkat çekiyor ve bu da gerçekçiliğini perçinliyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’nun mekanik renkli iç mekanı bile resimlerle, simgelerle ve geçmiş mürettebattan kalan hatıralarla donatılmış durumda. Şüphesiz her astronot, uyuduğu ya da yaşadığı yeri kendi isteğine göre dekore etmek ister. Böylece görevi boyunca kendisi için sıcak bir ortam yaratacaktır. Dyas’ın uzay gemisinde yaptığı dekor seçimi, bu insani özellikleri başarıyla yansıtıyor.

Yolculuğun kendisi kadar, o yolculuğun nasıl geçtiği de önemlidir. Hepimiz konforlu bir yolculuk yapmayı yeğleriz. Bu insan olmanın bir gerekliliğidir. Avalon, lüks seyahat gemilerini andırır biçimde kullanışlı tesislere, yolcu odalarına ve yapay yer çekimine sahip. Sanırız Hollywood, gemi tasarımlarını daha gerçekçi şekilde ele almayı önemseye başladı. Passenger filmindeki gibi bir geminin gerçeğe dönüştürülmesi mümkün mü sorusuna dönecek olursak; pek çok uzman geminin bilimsel dayanağa sahip yönleri bulunduğu konusunda hemfikir görünüyor. Fakat bu denli devasa bir geminin yıldızlararası bir yolculuğu nasıl gerçekleştireceği hala tartşma konusu olmayı sürdürüyor.

Hazırlayan: Agah Tuğrulhan Polat |

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Starfield kapak

Starfield: Nasıl Tak Diye Buradayım? Saniyede!

Uzay… Nihai hedef… Dev boyutlu, uzayda geçen rol yapma oyunu olan Starfield, Bethesda’nın 30 yıldır …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin