Konusu ve oyuncu kadrosuyla 2017’nin en çok beklenen ve sürpriz projelerinden biriydi Downsizing… Cristoph Waltz, Matt Damon, Udo Kier ayrı ayrı hayran kitlesine sahip isimler. Film fazla gişe yapmadı ve beğenilmedi… IMDB puanı düşük. Bunun sebeplerine ve filmin senaryosuna geçmeden önce küçülme konusuna değinmek gerek. Küçülme veya küçük insanlar dini mitolojide, halk inanışlarında, edebiyatın ilk zamanlarından beri var. Tom Thumb İngiliz halk inanışlarındaki başparmak boyutlarında bir adam… Parmak Çocuk masalı da Grimm kardeşlerin. Yine modern edebiyatın başlangıcında Jonathan Swift’in yazdığı “Gulliver’s Travel”da minik insanların yaşadığı Lilliputlar ülkesi var. (Politik hiciv olarak yazıldığı söylenen bu esere dair ülkemizde Atlantis olarak yayınlanan Martin Mystere’de ilginç bir teori vardı. Yanlış hatırlamıyorsam Jonathan Swift’in eseri uzaylılarla çıktığı bir seyahatten sonra yazdığı söyleniyordu.)
Güvenilir olmayan dini mitolojiye göre insanların küçülmesi kıyamet alametlerinden biri. Gerçi bunun kaynağı bir Altay mitolojisinden bir kıyamet kehaneti olan Kalgançı Çak’da var:
“Kalgançı Çak geldiği zaman gök demir, yer sarı bakır olur. Hanlar hanlara saldırır, uluslar birbirine kötülük düşünür. Katı taşlar ufalanır, sert ağaçlar kırılır. Kişi bir dirsek kadar küçük olur. Başparmak kadar erkek olur. Kalgançı Çak geldiği, kara yer ateşle kaplandığı zaman büyük hakan ata tanrı kulaklarını tıkar. O çağda dünya bozulur; yer ve insan nesli mahvolur. Tepeler çalkalanır, demir üzenginin dibi delinir. Çuvaldızın deliği bozulur. İnsan kara böcek gibi kanatlanır. Gözlerine kan dolar. Kara su kanla karışık akar, yer uğuldar, dağlar sallanır, dibi görünür, yerin altı üstüne gelir; yosunlar öğütülüp kül olur. Gök sallanıp deliği açılır, deniz dalgalanıp dibi görünür. Deniz dibinden dokuz parça kara taş çıkar, dokuz taş dokuz yerinden yarılır. Her taştan dokuz çemberli, dokuz sandık çıkar. Her sandıktan demir atlı dokuz savaşçı çıkar. Bu kişilerden ikisi başkan olur. Bunların bindikleri atlar vuruşkan ulu sarı olur. Ön ayakları kılıçlı, kuyrukları kamalı olur. Ağaca rastlarsa ağacı keser, canlıya çarparsa canlıyı mahveder. İl güne rahat olmaz. ay ve güneş aydınlık vermez, ışıksız olur. Ağaçlar kökünden kopar, baba çocuğundan ayrılır. Bitkiler mahvolur, nesli kurur, analar dul kalır. Yerde kongül denilen bir zehirli ot biter, kökünden sarı çekirge çıkar, hayvanlara çarpsa hayvanların, insanlara çarpsa insanların kanını sömürür.
…İşte o zaman kalgançı çak olur.”
Dini metinlere göre ilk insan Hz. Adem 40 metredir. İnsan anatomisi (omurga yapısı) bu kadar büyüklüğe uygun değil. Ama modern insanın 200.000 yıldır (ilkel insan birkaç milyon yıldır) olduğu dünya yüzeyinde bu boyda yaşamış canlılar var: Dinozorlar… Dinozorların çoğunun yok olduğu ya da küçülerek tavuk veya bazı kuş türlerine evrildiği söyleniyor. Elbette konu sadece dinsel metinlerden ya da paleontolojik araştırmalardan ibaret değil. Bilimkurgu edebiyatında da küçülme geçiyor. Örneğin bir Philip K. Dick kitabında Çinlilerin insan küçültmeyi başardığı yazıyordu. Veya Isaac Asimov’un “Kan Damarlarında Yolculuk” (Fantastik Voyage) eseri de bu konuyu ele alıyordu.
Downsizing filmine dönecek olursak… Küçülme konusuna bilimsel, politik, toplumsal yaklaşsa da naif bir anlatımı var. Bu doku ve görsel yapısı bana 2013 yapımı, Ben Stiller’ın yönettiği ve oynadığı “The Secret Life of Walter Mitty” filmini hatırlattı. İki filmde kesişen başka bir şey de: Ben Stiller filminde Walter Mitty’nin aşık olduğu, Downsizing filminde ise Matt Damon’ın karısı rolünde gördüğümüz Kristen Wiig… Spoiler kısmına geçmeden şunu belirtmek lazım, filmin başarısızlığının nedeni büyük oranda beklentilerin yüksek oluşuyla ilgili. Bilimsel doku, naif senaryo gerçekçi ama ne aksiyon var ne de Antman’deki gibi süper kahramanlık veya casusluk içeriyor… Komedi veya dram da sayılmaz.
Bilimkurgu, post-apokaliptik, distopik öykü, roman veya filmlerde konunun geçtiği koşulları anlatan bir giriş yapmak amatör bulunur. Mesela “Yıl 2042… Dünya şu bu nedenlerle şu hale gelmiştir. Şöyle böyle olmuştur…” gibi. Dowsizing bunu yapmıyor ama senaryo yapısı bu anlatım yönetimiyle ilerliyor. Önce Norveç’te bir bilim enstitüsünde küçültmenin bulunuşunu, sonra “Kongre Merkezi Istanbul-Turkey”de bunun dünyaya duyurulmasını görüyoruz. Sonra Matt Damon’un karakteri üzerinden küçültmenin sıradan ve toplumlar üzerindeki etkisi işleniyor. Senaryo küçülmenin fiziksel, toplumsal, sosyolojik, ekonomik, politik etkilerine küçük değinişlerle de olsa iyi dokunmuş. Örneğin Afrikalı diktatörler muhalifleri küçültüyor veya İsrail Filistinlileri küçültüyor. Bunları haber bültenleri vasıtasıyla vermişler genellikle. Veya küçülen insanların oy kullanma sorunu. Küçültmeyi kabul etmeyen insanlar, küçülenlerin ekonomiye daha az katkı yaptığını, ürettiğini, tükettiğini, daha az vergi verdiğini söylüyor.
Senaryo Matt Damon’un oynadığı karakter Paul Safranek’in küçülme işleminden geçtiği yere kadar sürprizsiz, düz ilerliyor. O noktada küçülmüş Paul kötü bir haberle yeni hayatına adım atıyor: Karısı son anda vazgeçmiştir. Sadece terk edilme değil, boşanma ile bütün planları bozuluyor. Mutsuz Paul’un sıkıcı ve tek düze hayatı üst kat komşusu Dusan Mirkovic (Cristoph Waltz) ve onun arkadaşı Kaptan Konrad (Udo Kier) ile yolu kesişene kadar böyle devam ediyor. Komşusunun gürültülü partilerinden rahatsız oluyor ve bir tanesine katılınca çizginin öte tarafına geçiyor. Vietnamlı küçültülmüş muhalif Ngoc Lan Tran sayesinde aşkı yeniden buluyor. Ama küçültülmüş insanlarla ilgili olumsuz durumlara da şahit oluyor. Küçültmenin arka planında küresel ısınma, nüfus sorunu, çevre kirliliği ve kitlesel yok oluş sorunları var. Senaryo filmin sonlarında kaçınılmaz gerçekle bizi yüzleştiriyor.
Filmde Cristoph Waltz ve Udo Kier ile karşılaşma çok güzel. Udo Kier’i Blade filmindeki vampir rolüyle hatırlayabilirsiniz. Bir başka konu da insan filmi seyrederken küçülme üzerine fiziksel sorunları düşünüyor. (Filmde küçültme işlerinde vücuttaki implatlar çıkarılıyor.) İnsan vücudunu birçok canlı ile paylaşıyoruz… Bakteriler, küçük canlılar ne oluyor? Böceklerin tehlikelerine değiniliyor ama mesela bir sinek, hamam böceği veya fare saldırısı görmüyoruz. Omurgaya etkisi nedir? Küçülmenin beyin ve düşünme hızına etkisi nasıl?
Filmin kurgusal yönünü bir kenara bırakıp, küçültmenin bilimsel, toplumsal, ekonomik, çevre kirliliği gibi konularına kafa yorarsak ortaya çok daha büyük bir resim çıkıyor. Yaşadığımız Dünya’yı kötü etkiliyoruz, kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Çok hızlı çoğalıyoruz. Uzayda kolonileşmeye daha çok zaman olduğundan, evimize sığmıyouz. Dünya’yı büyütemeyeceğimize göre çare kendimizi küçültmek. Küçültme mekan, tüketim, atık ve kirletme sorunlarını çözer. Olmadı paralel dünyalara ulaşımı sağlayıp, yaşam olmayan dünya versiyonlarına göç yönetimi bulmalıyız. (Yanlış hatırlamıyorsam Robert Bloch’un bir kısa hikayesinde bu vardı. İnsanlar bu Dünya’da işten çıkıp, bir makine sayesinde sonsuz paralel boyutlarda inşa edilmiş evlerine gidiyorlardı.)
Downsizing küçültmeye ilişkin az sayıda filmlerden biri ama önümüzdeki yıllarda daha çok olabileceği izlenimi veriyor.
Hazırlayan: Orkun Uçar