the_divide

Kapalı Mekanda Çıldırışlar: The Divide

The Divide, 1975 doğumlu genç yönetmen Xavier Gens’in dördüncü uzun metrajlı filmi. Gens, bize bir felaket ve gerilim öyküsü anlatıyor. Bütünü ile kapalı ve tek bir mekanda geçen psikolojik gerilim sınıfına dahil edebileceğimiz bir yapım. Kusursuz bir eser olmasa da, kapalı alanda uzun süreli kalmanın ne denli psikolojik değişimlere sebep olacağı ile ilgileniyor. The Divide, hayli etkileyici bir açılışa sahip. Başkarakterimiz Eva’nın yakın planda ağlayan gözüne yansıyan New York şehri ve aynı karede füze olduğunu tahmin ettiğimiz roketlerin çarpıp patlayan yansımalarını görürüz.

Ardından karakterin genel yüz ve sırtından çekilen açı ile pencereden şehre baktığına ve şehrin nükleer bir saldırıya maruz kaldığına şahit oluruz. Nükleer bombanın patlamasıyla oluşan ateş topu, Eva’nın bulunduğu binaya hızla yaklaşmaktadır. Bu esnada Eva’nın erkek arkadaşı Sam, onu kolundan tutup kaçmaya çalışırken, panik halindeki bir grup insanla birlikte bulundukları binanın bodrum katında yaşayan Mickey’in (Michael Biehn) sığınak benzeri evine sığınırlar. Zaman geçtikçe psikolojik süreç işlmeye başlar; grup içinde bölünmeler ve çıldırışlar ortaya çıkar.

lauren_german_photo1

2012 bilimkurgu sineması açısından zengin bir yıldı. O yıl, The Hunger Games, The Darkest Hours, Total Recall, Looper, Battleship, Prometheus, John Carter, Dreed ve Cloud Atlas gibi yapımlar peş peşe gösterime girdi. Bazıları başarı konusunda tartışmalı yapımlardı. Daha önce 2012 yılı üzerine yapılan türlü felaket kehanetlerinden olsa gerek, Hollywood bu popüler yılı es geçemezdi. 11 Eylül 2001’de New York’taki ikiz kulelere yapılan saldırılar, toplumda derin travmalara yol açmış ve Amerikan sinemasını da ister istemez etkilemiştir.

O tarihten sonra 11 Eylül konulu kimi film ve belgeseller yapılmıştır. Söz konusu olayı dolaylı da olsa ele alan yapımlar (Spike Lee – 25th Hours) gerçekleştirilmiştir. The Divide’nın yapılışında, çıkış noktasının 11 Eylül saldırıları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu sefer New York şehri nükleer bir saldırı ile yok olmaktadır. Fakat yönetmen Xavier Gens, saldırıları kimin yaptığını söylemez.

divide

Film bütün olarak kapalı mekanda geçtiği için, daha çok karakterlerin bozulan psikolojik durumlarına odaklanmış. Xavier Gens, özellikle açlık ve cinsellik üzerine yoğunlaşıyor. Sığınak evin sahibi Mickey’i etkisiz hale getirip, onun gizli yiyecek stoklarını ele geçiren Josh ve Bobby, gurubun liderleri rolüne bürünüyorlar. Üstünlük kurmaya çalıştıkları gruba sınırlı yiyecek verip, kendilerine muhtaç hale getiriyorlar. Yine gurubun kızını kaybetmiş üyesi olan Marilyn’i (Rosanna Arguette) seks kölesi olarak kullanırlar. Film biçim olarak 2001 Alman yapımı Das Experiment‘i hatırlatıyor.

The Divide, kusursuz bir yapım değil. Michael Biehn’ın canlandırdığı ev sahibi Mickey, ağzında sürekli purosu ve görmüş geçirmiş tavırları ile klişe bir karakter. Rosanna Arquett’in oynadığı Marilyn karakterinin hızlı ve çarpıcı dönüşümü ise inandırıcılıktan uzak. Daha da ilginci, Josh filmin başlarında sığınak evden çıkarak Marilyn’in kızını aramaya koyulur ve bulur da. Fakat dış güçlerin müdahalesi ile küçük kızı geri getiremez. Daha sonra Josh’un geçirdiği psikolojik değişim o kadar hızlıdır ki, kısa sürede Marilyn’ı cinsel amacı için kullanmaya başlar. Oyunculuklar genel olarak rahatsız edici bir çizgide değil. Açılış ve post-apokaliptik final sahnesi, görselliği ile göz dolduruyor. Kimi anlarda b-filmi sınırlarında gezinen yapım, önemli sahneleri etkileyici müzikler ile desteklenmeye çalışmış. İçerdiği ilginç an ve göndermeleri ile ilgiyi hak ediyor. Felaket temasını sevenlere tavsiye edilir.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

barsoom dizisi john carter fihrist

Barsoom Dizisi: 6. Kitap Mars Dehası’na Girerken

20. yüzyılın bilimkurgu dünyasında deyim yerindeyse taşları yerinden oynatan ve sonra onları daha güzel yerlere …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et