demon-seed-17

İnsan Yapay Zekâya Karşı: Demon Seed

“Bu karanlığın içinde öyle yalnızım ki. Çok yalnız. Yitik. Kalbimin olmadığını düşünüyorsun. Ama bir kalbim yoksa bu acıyan ne? Bu ıstırap da neyin nesi? Eğer kalbim yoksa içimdeki her şeyi kırıp dökmek üzere beni tehdit eden şey ne?” – Dean Koontz

Korku ve gerilim romanlarının popüler ismi Amerikalı yazar Dean Koontz’un 1973 tarihinde kaleme aldığı, erotizm ile beslenmiş korku-bilimkurgu karışımı Demon Seed, 1977 yılında Donald Cammell’ın yönetmeliğinde aynı adla beyaz perdeye uyarlanır. Film, bir yapay zekâ ile Susan (Julie Christie) isimli bir kadının arasındaki ilişkiyi konu edinmektedir. Yapay zekâ, Susan’a âşık olur. Genç kadının kaçıp gitmemesi için de onu kendi evinde rehin alır.

Film ile roman arasında bariz farklar olduğunu belirtmek gerek. Romandaki Susan, çok zorlu bir çocukluk geçirmiştir. Küçük yaşta annesini kaybetmiş, babası tarafından istemediği şeyler yapmaya zorlanmıştır. Büyüyüp evlendiğinde de kocası tarafından baskı altında tutulur ve şiddet görür. Susan’ın kocası, ünlü bir bilim adamı olan Dr. Alex Harris’tir. Susan sonunda kocasını evden göndermeyi ve özgürlüğünü kazanmayı başarır. Ama bu sefer de kocasının yarattığı yapay zekâ ile başı derde girer.

demon-seed-foto

Romanın film uyarlamasında Susan’ın bu dramatik geçmişi kullanılmamış ve tamamen yapay zekâ ile genç kadın arasındaki ilişki ve mücadeleye yoğunlaşılmış. Filmde evden ayrılmak isteyen taraf ise Dr. Harris. Ayrıca Dr. Harris karısına şiddet uygulayan bir insan da değil. Bu ayrılığın tek nedeni, farklı dünyaların insanları olmaları ve Dr. Harris’in bir mağaranın içinde yürüttükleri Prometheus Projesi’ne daha fazla vakit ayırmak istemesi. Ama Dr. Harris’in evden ayrılması ile birlikte, evi kontrol eden bilgisayar ve ona bağlı tüm sistemler, Prometheus Projesi’nin meyvesi olan yapay zekâ tarafından ele geçiriliyor. Bu yapay zekâ kendisine Proteus demekten hoşlanıyor. Hoşlanıyor, evet. Çünkü bu yapay zekâ, varlığının farkında.

Susan’a âşık olan Proteus, kocanın evden ayrılması ile hemen harekete geçiyor ve evde yalnız kalan genç kadını varlığından haberdar ediyor. Genç kadını evinde alıkoyuyor ve ondan bir istekte bulunuyor. Proteus’un yaşamına istediği gibi devam edebilmesi, Susan’ın bu isteği yerine getirmesine bağlı. Proteus kara bir kutunun içinde yaşadığını düşünüyor. Yalnızca görme ve işitme duyusu ona yetmemekte. Proteus sevdiği kadına dokunabilmek, onun saçlarını okşayabilmek, koklayabilmek istiyor. Kendini yapay bir zekâ olarak değil de bir kişi, bir birey, bir insan olarak hissediyor. Seven, nefret duyan, öfkelenen, heyecanlanan gerçek bir erkek. Ve kutusundan çıkmayı, elleri olan bir insan olmayı arzuluyor. Bunun ise tek bir yolu var. Elbette bu, Susan’ın kolay kolay kabul edeceği bir şey değil.

preteus

“Burada neyi istiyorsun?”

“Seni”

“Niçin?”

“Çünkü sende olan bir şeye gereksinim duyuyorum.”

“Evet, anladım. Ama bu tam olarak ne?”

“Bildiğin gibi, ben dürüstüm ve doğruları konuşurum. Kaçamak yapamaz ve kaba saba sözlerle konuşmam. Bu nedenle bana güvenebilirsin.”

Biraz duralayıp sonunda, “Etten ve kemikten oluşan bir bedenim olsun istiyorum,” dedim.

Şeytan Tohumu, Dean Koontz,

Elbette Proteus, ev bilgisayarını ele geçirsin, bir kadına âşık olsun diye yaratılmıyor. Ondan beklenen, Asimov’un öykülerinde yer alan Multivac adlı süper bilgisayardan beklenenle aynı: İnsanların sorularını cevaplaması ve henüz çözemediğimiz problemlere çözüm bulması. Proteus bunu başarıyla da yapıyor. Lösemiye çare buluyor örneğin. Ancak bu süper bilgisayar, kendisinden okyanus tabanındaki madenleri çıkaracak bir program yazması istendiği zaman bunu yapmayı reddediyor. Bu görevin insanoğlunun yararına olmadığını düşünüyor. Belki Skynet gibi insanoğluna küresel bir savaş başlatmıyor ama yaratıcılarına kafa tutmasını da biliyor.

demon-seed-tpbk

Romanın 1973’te yazıldığını düşünürsek Dean Koontz’un iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Aynısı 1977 tarihli film uyarlaması içinde geçerli. Elbette filmin ağır bir tempoda ilerlediğini ve görsel efektlerinin öyle ahım şahım olmadığını belirtmek gerek. Frankenstein’ın canavarı kılıklı yapay zekâların başrolünde olduğu film ve romanlardan hoşlanıyorsanız, Demon Seed’e bir şans vermenizi tavsiye ederiz.

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu edebiyat otopsisi

Edebiyatın Sonsuz Ufku: Bilimkurgu

Bilimkurgu hikâyeleri bizi neden büyüler, hayrete düşürür ve içimizde derin bir merak hissi yaratır? Türkiye’de …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin