Bilimkurgu edebiyatı, özellikle ülkemizde hak ettiği değeri görememiş bir alan. Ancak konusu uzaylılar, yapay zeka, galaksiler arası yoluculuk, robotlar ve türlü olağanüstülükler olsa da bilimkurgu edebiyatı en nihayetinde “edebiyat”ın bir dalı. Bu da bilimkurgu edebiyatında da yazar rekabetlerinin, esinlenmelerin, telif ihlallerinin, usta – çırak ilişkisinin hasılı, yazarlar ve hatta insanlar arasında yer alan her türlü ilkel rekabetin, bu alanda da yer alması anlamına geliyor. Belki kııskanç bilimkurgu yazarları birbirlerine ışın kılıcı çekmiyorlar, ancak kalemin olduğu yerde kılıca, hele ki ışın kılıcına ne hacet?
İşte 2009 yılında vizyona giren Gentlemen Broncos, tam bu noktada taşlamasına başlıyor. Hedefteyse bilimkurgu eserleri kaleme alırken zaman zaman üslubu absürtleşen, yaratıcılık adına fazlasıyla müstehcen olmaktan çekinmeyen, egosu yüksek bilimkurgu yazarları ve bilimkurgu edebiyatının karanlık yüzü var. İşe bir de telif meselesi girince, zaten rahatsız edici derecede tuhaf olan karakterler ve olay örgüsü büsbütün garipleşiyor!
Gentlemen Broncos, bilimkurgu eserlerini okumak kadar yazmakla da ilgilenen genç bir bilimkurgu yazarı adayı Benjamin‘in çevresinde gelişiyor. Tabii çok okunan bir bilimkurgu yazarı olmak kolay bir şey değil. Özellikle de Benjamin’inkine benzer bir hayatınız olduğunda… Elbette bu tuhaf yaşam, genç yazar adayımızın hayal dünyasına, kaleme aldığı bilimkurgu eserlerine de sirayet ediyor: Cyclops‘lar, bambaşka galaksilerde yaşama imkanı bulmuş geyikler, onların lazer ve roket atarları, kötü adamlar, pembe tulumlar ve daha neler neler…
Açıkçası Benjamin’in yazdığı romanın canlandırıldığı (ki burada Sam Rockwell’in emeğini de göz ardı etmeyelim) sahnelerde hafif bir “Dünyayı Kurtaran Adam” absürdlüğü de yok değil. Kim bilir? Belki bu sefer bilimkurgu sinemasından esinlenilen taraf biz olmuşuzdur?
Benjamin’in tipik ergenlik kaygıları ile çevrili yaşamı, bir kız ve egosu yüksek bir bilimkurgu yazarı olan Roland Chevalier (Jemaine Clement)‘ın hayatına girmesiyle çok daha farklı, absürd ve yer yer rahatsız edici ve komik bir hal alıyor. Ayrıca Chevalier’e kendi eseri “Brutus & Balzaak“ı sunan Benjamin, sonrasında bir dizi maceraya da yelken açıyor. Benjamin‘in (Michael Angarano) öyküsündeki karakterlerin canlandırıldığı sahneler gerçekten idrak yollarınızı tıkayacak cinsten. Eğer her tür görsel efektle süslü bilimkurgu sahnelerinden sıkıldıysanız bu sahneler ciddi anlamda görülmeye değer. Daha önce Napoleon Dynamite, Nacho Libre gibi filmlerin de yönetmen koltuğuna oturmuş olan Jared Hess, filmdeki mizah dozunu arttırmak adına bu sahneleri özellikle basit ve özensiz çekmiş gibi duruyor.
Gentlemen Broncos, belki bilimkurguya aç izleyicilerin tüm arzularını karşılamayacak, belki izleyen çoğu kişinin negatif eleştirileri ile karşılaşacak. Ancak filmin, konusu itibariyle dikkate değer olduğu su götürmez bir gerçek. Şu koca kainatta genç bir bilimkurgu yazarı adayının başından geçenleri görme olasılığınız nedir ki?
Hazırlayan: İsmail Küçük