Frankenstein

Frankenstein’ın Sineması #2

1931 tarihli Frankenstein’ın büyük başarısının ardından bir devam filmi çekmek için kollar sıvanır. Böylece yıldızı parlayan Boris Karloff bir kez daha on insan gücündeki canavara dönüşür ve dehşete düşmek için sabırsızlanan seyircinin karşısına çıkar. Bu seferki filmin adı Bride of Frankenstein’dır (Frankenstein’ın Gelini / 1935). Kadro hemen hemen aynıdır ve yönetmen koltuğunda yine James Whale oturmaktadır.

Film fırtınalı bir gecede bir araya gelen Lord Byron, Percy Bysshe Shelley ve Mary Wollstonecraft Shelley’nin sohbeti ile açılır. Elbette söz dönüp dolaşıp Frankenstein romanına gelir. Byron, seyirciye, şairane bir dille ve görüntüler eşliğinde romanı (aslında özetlediği roman değil ilk filmdir) özetler. Hikâyenin, canavarın değirmende yanıp yok olması ile son bulması Percy Bysshe Shelley’yi tatmin etmemiştir. Bunun üzerine Mary, hikâyenin burada noktalanmadığını söyler ve devamını anlatmaya koyulur.

Değirmeni, içindeki canavarla birlikte ateşe veren insanlar, sonunda değirmenin küle dönüşmesiyle birlikte oradan ayrılmaya başlarlar. Belediye başkanı, canavarın öldüğünden ve her şeyin sona erdiğinden emindir. Oysa onunla aynı fikirde olmayanlar vardır ve bu konuda haklıdırlar da. Canavar hala yaşıyordur. Yıkıntıların arasından sağ salim çıkan canavar, hemen oracıkta, değirmenin yanından ayrılmamış olan iki kişinin canını aldıktan sonra terör estirmeyi sürdürür. Sonraları, yaşlı ve kör bir adamı (romanda, gizlenerek izlediği ailedeki yaşlı adamdır bu) arkadaş edinir ve ondan eşyaların isimlerini öğrenmeye başlar. Artık az da olsa konuşabilmekte ve iyi ile kötüyü ayırt edebilmektedir. Ancak yaşlı adamın kulübesine gelen iki kişi tarafından tanınınca kaçmaktan başka şansı kalmaz ve yeniden yalnızlığa mahkûm kalır.

BRIDE-ANGELINA
Bride of Frankenstein, 1935

Yarattığı canavar tarafından değirmenden aşağı atılan Henry ise mucizevî bir şekilde hayatta kalmayı başarmıştır ve aşktan aldığı güçle hızla iyileşmektedir. Ama geçmişin hayaletlerinin hem karısı Elizabeth’in, hem de onun yakasını bırakmaya niyeti yoktur. Ürkünç bir gecede Dr. Pretorius adında biri çıkagelir. Bir felsefeci olan ve üniversiteden kovulan garip görünüşlü bu yaşlı adam, Henry’ye onunla birlikte çalışmak istediğini söyler. Farklı yollarla da olsa tıpkı genç meslektaşı gibi o da ölümü yenmeyi başarmıştır. İstediği şey ise Henry’nin canavarına bir eş vermektir. Böylece yaşayan ölülerden oluşan yeni bir ırk yaratmayı planlamaktadır. Bunun için de Henry’nin yardımına ihtiyacı vardır.

Başta bu işe gönülsüz olan Henry, Pretorius’u dinledikçe yeniden hastalıklı heyecanına kapılır. Ama Pretorius’un kötü kalpli ve hasta ruhlu biri olduğunu anlayınca bu işten vazgeçer. Tabii her şeyi baştan planlamış olan Pretorius, Henry’yi nasıl yola getireceğini bilmektedir. Onu en zayıf noktasından vuracaktır. Bu zayıf nokta Elizabeth’tir. Pretorius, Henry’nin kendi elleriyle yarattığı canavarı kullanır ve canavara Henry’nin karısını kaçırtır. Artık Henry’nin güzel Elibazeth’ine kavuşabilmesi için tek bir yol vardır: Canavarına bir eş yaratmak için Dr. Pretorius’a yardım etmek. Peki bunu başarabilecekler midir, yoksa yalnız yaşamaya mahkum edilen canavar bu kez de aşk acısı çekmek zorunda mı kalacaktır?

Bride of Frankenstein’ı 1939 tarihli Son of Frankenstein (Frankenstein’ın İntikamı) takip eder. Bu kez yönetmen koltuğunda Rowland V. Lee oturmaktadır ve kadroya önemli yıldızlar eklenmiştir. Bu isimlerden biri de Bela Lugosi’dir. Dracula denince akla gelen ilk isim olan Lugosi, filmde karşımıza Ygor (İgor) olarak çıkar. Elbette canavar rolü yine Boris Karloff’a aittir. Film kısaca şöyle özetlenebilir:

son-of-frankenstein
Son of Frankenstein, 1939

Aradan yıllar geçmiş ve Henry Frankenstein ölmüştür. Neden olduğu dehşetengiz olaylar ise hala hatıralardadır. Bu yüzden Frankenstein’ın oğlu Baron Wolf von Frankenstein (Sherlock Holmes olarak akıllara kazınan aktör Basil Rathbone) ailesiyle birlikte Amerika’dan kalkıp babasının mirasını devralmak için döndüğünde kimse tarafından hoş karşılanmaz. Yanında çalıştırmak için hizmetçi bulmakta bile zorlanır. Oğul Frankenstein buna anlam veremez. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünür. Geçmiş geçmişte kalmıştır. Her ne yaşandıysa onunla bir ilgisi yoktur.

Ancak oğul Frankenstein, köylülerin endişelenmekte haksız olmadıklarını ispatlayacak şekilde hareket eder. Yeni evine taşınır taşınmaz soluğu babasının kütüphanesinde alır. Orada babasının kendisine yazdığı mektubu bulur. Babası, deneylerini ve gizli formüllerini bir günlüğe kaydettiğini belirtmektedir. Oğluna bıraktığı asıl miras işte bu günlüktür. Bir gün Frankenstein, Ygor adında biri ile tanışır. Ölüleri çaldığı için asılan fakat bir şekilde yaşayanların arasında kalmayı başaran Ygor, onu gizli bir yere götürür. Frankenstein, babasının yarattığı canavarın burada gizlendiğini görür. Canavar ve Ygor dost olmuşlardır. Ancak canavar başına gelen bir kaza sonucu bir tür komaya girmiştir. Ygor, oğul Frankenstein’dan onu iyileştirmesini ister. Böylece Frankenstein, Ygor ile birlikte babasının canavarını yeniden ayağa kaldırmak için çalışmaya başlar. Elbette canavar ile birlikte, yıllar önce yaşanan dehşeti de canlandıracağından habersizdir.

1942 yılına gelindiğinde Universal dördüncü Frankenstein filmini çeker: The Ghost of Frankenstein (Frankenstein’ın Hayaleti). Bu film canavarın başrolde tek başına hüküm sürdüğü son filmdir. Bundan sonraki filmlerde, başrolü, Universal’ın diğer yaratıkları ile paylaşacaktır. Frankenstein’ın Hayaleti adlı filmde, canavar rolünde bu kez (kurtadam olarak akıllara kazınan aktör) Lon Chaney Jr. vardır. Bela Lugosi ise yine Ygor’u canlandırmaktadır.  Yönetmen koltuğunda, House of Frankenstein (1944) ve House of Dracula’nın da (1945) yönetmenliğini üstlenecek isim olan Erle C. Kenton oturmaktadır.

ghost_of_frankenstein_17
The Ghost of Frankenstein, 1942

Canavar ölmüştür, ancak yöre halkı hala korku içindedir. Canavarın lanetinin hala üzerlerinde olduğuna inanmaktadırlar. Çocuklar geceleri uyuyamamakta, tarlalar mahsul vermemektedir. Bu yüzden belediye başkanına gidip Frankenstein’ın kalesinin yıkılmasını talep ederler. Böylelikle Frankenstein’ın son izleri de silinip atılacak, lanet sona erecektir. Batıl inançlara sahip olmayan belediye başkanı, ölülerin kimseye zarar veremeyeceğini düşündüğünden köylülerin teklifini reddeder. Bu karardan memnun olmayan köylüler, kaleyi havaya uçurmaya karar verirler. Ancak kullandıkları patlayıcılar, kükürt çukuru içinde sıkışan canavarı serbest bırakır. Onu kurtaran Ygor, soluğu Frankenstein’ın ikinci oğlunun, yani Ludwig’in yanında alır. Ygor, babasının sırlarına vakıf olan Ludwig’den canavara yüz insan gücü vermesini isteyecektir.

Görüldüğü gibi her devam filmiyle birlikte Mary Shelley’nin Frankenstein romanından biraz daha uzaklaşılır ve canavar yavaş yavaş bilimkurgunun alanından çıkıp korkunun topraklarına girmeye başlar. Bir sonraki filmde Frankenstein’ın canavarı (Bela Lugosi) Kurtadam’la (Lon Chaney Jr.) karşı karşıya gelir: Frankenstein Meets the Wolf Man / Frankenstein Kuradam’la Tanışıyor, 1943.

1944 tarihli House of Frankenstein’da ise Canavar ve Kurtadam’a bu kez Dracula da eşlik eder. 1945’te seyirci karşısına çıkan House of Dracula’da da (Drakula’nın Evi) yine bu üç efsanevi yaratık karşı karşıya gelecektir.

Önceki Sonraki

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

İnsanların Kötü Tarafta Olduğu Bilimkurgu Filmleri #2

Uzaylılar her zaman istilacı, robotlar isyancıdır; ucubeler derhal ortadan kaldırılmalı, tahtımıza göz diken tüm canlılarsa …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et