İnsanlığın iyilik dolu temennilerle hareket ettiği ve asıl korkutucu kötülüğün bilinmeyen “öteki”nden kaynaklandığı algısı malum. Bu çok köklü bir yanılgıdır ve görünüşün tavrı belirleyeceği anlayışıyla hareket ederek büyük ihtimalle bizi yanlış kararlar vermeye sürükleyecektir. Bu yanılgı, tarih boyunca yazageldiğimiz hikâyenin daimi parçalarından ve hâliyle sinemada da örneklerine sıklıkla rastlıyoruz.
“İnsanların Kötü Tarafta Olduğu Bilimkurgu Filmleri” yazı dizimizin üçüncü bölümü sizlerle…
Chappie
Yakın bir gelecekte geçen filmde asayişi artık özel bir robot birliği sağlamaktadır. Bu robotlar seri olarak üretilmekte ve tek bir iş üzerine programlanmaktadırlar. Ancak içlerinde atıl hâlde olan bir droid, yani Chappie çalındığında ve kendisine yeni programlar verildiğinde düşünme ve hissetme yeteneğine sahip ilk robot olur. Böylece öğrenmeye başlayan, algısının ötesine geçen Chappie’nin çevresinde gelişmeye başlayan olaylar, birçok taşı yerinden oynatacaktır.
Yönetmenliğini District 9 ve Elysium gibi filmlerden de aşina olabileceğimiz Güney Afrikalı yönetmen Neill Blomkamp’ın üstlendiği film, robotların insanları köleleştirdiği filmlerin tam zıttı bir hikâye anlatarak seyirciyi empati yapmaya zorluyor.
Ender’s Game
Genç Ender Wiggin, daha önce Dünya’yı işgal etmeye çalışmış ve insanlığa ağır kayıplar vermiş olan böcek benzeri uzaylılara karşı savaşa liderlik etmesi için Uluslararası Ordu tarafından işe alınır. Görevi istilayı önlemek ve ekibiyle birlikte dünyayı kurtarmaktır. Ancak Ordu’nun planının bundan fazlası olduğunu öğrenince işler değişir.
Yönetmenliğini Güney Afrikalı yönetmen Gavin Hood’un üstlendiği film, Amerikalı yazar Orson Scott Card’ın aynı adlı romanından uyarlama. Uzaylıların daima istilacı olarak addedildiği yapımlara özgü bir başlangıçla bizleri selamlayan yapımın sonradan bu algıya dair getirdiği eleştiriler etkileyici ve dikkat çekici.
King Kong
Açgözlü bir film yapımcısı, meslektaşlarından oluşan bir ekip kurar ve yamyam yerlilerden daha fazlasını buldukları kötü şöhretli Kafatası Adası’na doğru yola çıkar.
Kong’un yaşadığı topraklarda süregelen yaşamla, gelişmiş dünya olarak tabir edilen insanlığın yeni inşa ettiği medeniyetin çatışmalar nedeniyle postkolonyal teoriye dair izler içerdiği söylenebilir. Özellikle Batı insanının gözünden “öteki“nin hikâyesini anlatması bakımından önemli doneler içeriyor.
Yönetmenliğini Peter Jackson’ın üstlendiği yapım, Kong’un hikâyesiyle aslında “üçüncü dünya” insanının yaşadığı acılara işaret ediyor.
Iron Giant
1950’li yılların Soğuk Savaş döneminde bellek kaybı yaşayan dev bir uzaylı robot Dünya’ya düşer ve yolunu kaybeder. Bu sırada denk geldiği küçük bir çocukla dost olur. Ancak olaylar, peşine takılan bir federal ajanın onu yok etmek istemesiyle kontrolden çıkar.
Disney bünyesindeki çalışmalarıyla aşina olduğunuz Amerikalı yönetmen David Bird’ün animasyon dilini kullanış biçimi ve genç yaştaki izleyicilere mesajını aktarma şekli şahane. Demir Dev’in küresel ayrışmanın tam ortasında kendisine yüklenen misyonlardan kopuşunu anlatan bu yapım, insanlığın bencilliğine dair sunduğu donelerle halen en önemli filmler arasındaki yerini koruyor.
A.I. Artificial Intelligence
Bir kaza sonucu çocukları komaya giren aile, yeni üretilmeye başlanan robot çocuklardan birini evlat edinir. Zamanla birbirlerine alışırlar ama bir noktada yollar ayrılır. Robot çocuk annesinden kopar. Bunu da “gerçek” olmamasına bağlayarak gerçekliğini ispatlama yolculuğuna çıkar.
Modern bir Pinokyo anlatısı olan ve Brian Aldiss‘in “
“ adlı kısa öyküsünden uyarlanan yapımın çekim süreci oldukça ilginç. Eyes Wide Shut’ın çekimlerinden sonrası için bu filme hazırlanan Stanley Kubrick hayatını kaybedince, Steven Spielberg bıraktığı yerden devam eder. İnsanın sevgi arayışını, bilinçli olan başka bir canlının gözünden anlatması bakımından hem çok duygusal hem de etkileyici bir film.