Mayalar, İnkalar, Aztekler… Efsaneleri, kehanetleri ve mitolojileriyle Mezoamerikan uygarlıklarının etkileri günümüz dünyasında da varlığını sürdürüyor. Bu kadim uygarlıkların tarih ve kültürünü eşeledikçe birbirinden şaşırtıcı anlatılarla karşılaşıyor, onları daha yakından tanıyabilmek adına tarifsiz bir merak duygusuna kapılıyoruz. Üstelik yaşayışlarını, keşiflerini, eserlerini ve inançlarını araştırmak keyifli olduğu kadar da ilham verici. Bu ilhamın etkisiyle sayısız kitaba, filme ve diziye imza atıldı, yüzlerce belgesel çekildi. Ve elbette bu eserler arasında bilimkurgu olanlar da vardı.
İşte eski Amerika uygarlıklarının yaratıcı efsanelerinden, cezbedici mitolojilerinden ve yüreklere korku salan kehanetlerinden beslenen 8 bilimkurgu filmi…
The Fountain (2006)
Yönetmenliğini Darren Aronofsky‘nin yaptığı, başrollerini Hugh Jackman ve Rachel Weisz‘in paylaştığı The Fountain (Kaynak), tarih, din, bilimkurgu ve fantastik öğelerin özenli bir harmanını sunuyor. Ölümsüzlük arayışında olan farklı zaman dilimlerinden üç farklı kişiyi konu edinen yapımda, Maya mitolojisindeki Xibalba da önemli yer kaplıyor. Zira Maya inanışında Xibalba yeraltı dünyasını, bir başka deyişle ahiret yurdunu ifade eder ve efsanelere göre fizikî olarak bulunduğu yer de Orion Bulutsusudur.
Film her ne kadar gişede umduğunu bulamasa da felsefi, dini ve mitolojik referanslarının derinliği sayesinde adından söz ettirmeyi başardı. The Fountain, özellikle sinemada epik anlatılardan hoşlananların kaçırmaması gereken yapımlardan.
AVP: Alien vs. Predator (2004)
Bilimkurgu sinemasının iki korkutucu uzaylısı karşı karşıya geliyor! İki türü aynı evren çatısı altında birleştirme fikri daha önce Dark Horse çizgi romanlarında ve çeşitli bilgisayar oyunlarında denenmiş, oldukça da ilgi görmüştü. İşte yönetmenliğini Paul W.S. Anderson’ın yaptığı AVP: Alien vs. Predator, bu fikrin beyaz perdeye ilk yansıması olarak önümüze geliyor ve bizlere iki türün ortak geçmişine dair tatmin edici bir arka plan hikâyesi sunuyor.
Milyarder iş adamı Charles Bishop Weyland, Antarktika’da gömülü bir piramit olduğuna dair ilk delillere ulaşınca, bilim insanları ve maceracılardan oluşan bir ekip kurarak olayı araştırmaya girişmekte gecikmez. Ancak piramite ulaşmayı başaran ekip, kıtanın aslında iki uzaylı türün savaş alanı olduğunu fark edecek ve çok geçmeden de bir ölüm kalım savaşının ortasına düşecektir. Aztek mitolojisinden izler taşıyan yapımın oyuncu kadrosunda Sanaa Lathan, Lance Henriksen, Raoul Bova gibi isimler bulunuyor.
Xibalba (2017)
Hırslı arkeolog Dr. Alan Green’in organize ettiği bir grup mağara dalgıcı, Antik Maya kalıntılarını araştırmak üzere gizemli bir keşif görevine atılır. Ne var ki büyük bir sessizlik içinde gerçekleştirilen araştırma, çok geçmeden Xibalba’nın karanlık dehlizlerinde uyuyan dünya dışı habis güçlerin uyanmasına yol açacak ve ekibi ölümle burun buruna getirecektir.
Uluslararası sinema arenasına Curse of the Mayans adıyla giren filmin yönetmen koltuğunda Joaquin Rodriguez oturuyor. Gerek karakterleri gerekse de sinematografisiyle vasatın altında bir iş olarak karşımıza çıkan Meksika menşeili yapımın oyuncu kadrosunda ise Olga Fonda, Steve Wilcox, Carla Ortiz gibi isimler var.
2012: Doomsday (2008)
“2012” histerisinin sinemadaki bir başka örneği olan 2012: Doomsday, adından da anlaşılacağı üzere Maya kehanetlerinin gerçeğe dönüştüğü bol yıkımlı bir atmosfer sunuyor. Dünya’nın dönüş hızındaki yavaşlama, manyetik alanın yer değiştirmesi gibi bir dizi felaketin ortaya çıktığı 2012 yılı itibariyle insanlık yok oluşun eşiğindedir. İşte bu zor zamanlarda dört karakterin paralel olarak ilerleyen hikâyesi bir Maya tapınağında son bulacak ve insanlığın kurtuluşu için yeni bir umut ışığı doğacaktır.
Doğrudan bir DVD filmi olarak piyasaya sürülen yapımın yönetmenliğini Nick Everhart üstleniyor. İçerdiği aşırı Hristiyanlık propagandasını görmezden gelseniz bile, hemen her konudaki amatörlüğü yüzünden izlenilmesi zor bir işe imza atılmış. Başrollerini Cliff De Young, Dale Midkiff, Ami Dolenz ve Danae Nason paylaştığı 2012: Doomsday, yalnızca ucuz felaket filmlerinden hoşlananları tatmin edebilecek düzeyde.
Caltiki, il mostro immortale (1959)
Antik Maya uygarlığına ait kalıntıları inceleyen arkeolog ekibi, girdikleri mağarada şekilsiz ve dokunduğu herkesi sindirebilen dünya dışı bir yaratıkla karşılaşır. Zorlu bir mücadelenin ardından yaratığı yok ettiklerini sansalar da küçük bir parçası hayatta kalmayı başarır ve her 850 yılda bir Dünya’nın yakınından geçen kuyruklu yıldızın yaydığı radyasyonun da etkisiyle büyüyüp çoğalmaya başlar. Mayaların geçmişte uğradığı yıkımın bir benzeri kapıdadır ve artık tüm dünya sindirilme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Caltiki, il mostro immortale, 1958 tarihli The Blob’dan ciddi esintiler taşımasına rağmen Antik Maya temalı bilimkurgu filmlerinin ilk örneklerinden biri. Kötü oyunculukları, ucuz setleri ve yetersiz bütçesiyle “korku” kısmında belki isteneni veremiyor, ancak üretildiği yıla nazaran “bilimkurgu” anlamında ilgi çekici bir hikâye ortaya koymayı başarıyor. Riccardo Freda tarafından yönetilen filmin oyuncu kadrosunda ise John Merivale, Didi Sullivan ve Gérard Herter yer alıyor.
Aztech (2020)
Antik fütürizm ve kıyamet kehanetleriyle bezeli Aztech, dokuz kısa filmden oluşan ilginç bir antoloji örneği. Bazı göktaşı ve materyallerin Dünya’ya düşmesinden kısa süre sonra, Aztek efsanelerinde bahsedilen kehanetler bir bir gerçekleşmeye başlar. Göktaşları, kaçırılmalar, uzay gemileri ve siberpunk robotlar… Bu keşmekeşin göbeğinden seslenen dokuz farklı hikâye sizleri bekliyor.
Her bir hikâyesi farklı senarist ve yönetmenlerce ekrana yansıtılan yapım, 1.5 milyon dolarlık bütçesiyle de dikkat çekici. Birçok yetersizlikleri olmasına rağmen, Meksika sineması açısından bu rakamın kayda değer olduğunu söylemek mümkün. Özellikle de bir bilimkurgu filmi için.
Crystal Skulls (2014)
Todor Chapkanov’un yönettiği 2014 çıkışlı Crystal Skulls, adından da anlaşılacağı üzere pek çok komplo teorisinde bahsedilen kristal kafataslarını konu alıyor. Antik güçlerinden yararlanmayı amaçlayan hayırsever bir milyoner, dünya üzerindeki tüm kristal kafataslarını toplamaya girişir. Ancak 12 tanesi bulunsa da, 13. ve sonuncu kafatasının yol açtığı felaketler dünyayı yangın yerine çevirmekte gecikmez. Artık liderliğini bir üniversite profesörünün yaptığı ekibimizin sonuncu kafatasını bulmaktan ve dünyayı kurtarmaktan başka şansı yoktur.
Mezoamerikan esintileriyle dolu film, bazı güzel çekim yerleri dışında kalbur altı bir iş olarak karşımıza çıkıyor. Kurgusunu ilerletebilmek ve hikâyesine temel oluşturabilmek için bir dolu bilim dışı iddiayı önümüze sermesi de cabası.
2012 (2009)
“2012: Dünyanın Sonu” çılgınlığının gelmiş geçmiş en popüler sinema hadisesi diyebileceğimiz 2012, bu tarz işlerin aranılan isimlerinden Roland Emmerich imzası taşıyor. Mayaların ünlü takvimindeki o meşhur son gün gelip çatmış ve küresel felaketler sonucu tüm insanlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Engin denizlerin çarşaf gibi dürüldüğü, yüce dağların halaya durduğu, şehirlerin kâğıttan kuleler misali yerle yeksan olduğu 2,5 saatlik bol cümbüşlü bir maceraya hazır olun!
Oyuncuları arasında John Cusack, Amanda Peet gibi ünlü isimleri barındıran film, dünya çapında yaptığı 800 milyon dolarlık gişe hasılatıyla da parsayı toplayıp köşesine çekilmeyi başardı. Evet, belki Dünya yok olmadı ama birileri Mayaların ekmeğini fena yedi! İşte buna bir kadeh Şirince şarabı kaldırılır. Şerefinize…