En İyi 10 Salgın Filmi

Koronavirüs’ten sonra gündemimizi salgınların işgal etmesi gayet normal. Haliyle bize de bu konuda yapılmış en iyi bilimkurguları listelemek düşüyor.

Bu listede esas olarak salgın konusunu ele alacağımızdan dolayı oyunculuk ya da senaryo başarısını biraz geri planda tutuyoruz. Benzer konuda hazırladığımız En İyi 10 Post-Apokaliptik Bilimkurgu Filmi listemize de buradan ulaşabilirsiniz.

Carriers

Carriers, 2009 yılında Àlex ve David Pastor tarafından yazılıp yönetilen post-apokaliptik bir korku filmi. Oyuncular arasında Lou Taylor Pucci, Chris Pine, Piper Perabo ve Emily VanCamp bulunuyor.

Salgın sırasındaki dört kazazede viral pandemi karşısında hayatta kalmaya çalışıyor. Aslında fazlasıyla etkileyici ve üzerinde kafa yorulacak bir film değil, ancak konuya ilgi duyan insanları tatmin edecektir. Dolayısıyla listemizde son sırada yer alıyor.

Cargo

Cargo, Ben Howling ve Yolanda Ramke tarafından yönetilen ve 2017’de beyaz perdeyle buluşan Avustralya yapımı bir post-apokaliptik korku/drama filmi. Yolanda Ramke’nin çok sevilen kısa filminden uyarlanarak uzun metrajlı hale getirildi. Oyuncular arasında Lord of the Rings ve Hobbit‘ten bildiğimiz Martin Freeman ile birlikte Simone Landers, Anthony Hayes, Susie PorterveCaren Pistorius bulunuyor.

Listede 9. sırada yer almasının nedeni, film sırasında ve sonunda birçok sorunun cevapsız kalması. Yine bir viral salgın var. Söz konusu virüs, insanları 48 saat içerisinde zombi mutantlara dönüştürüyor. Bu salgın sırasında Andy Rose (Martin Freeman), bebeğini güvenli bir yere ulaştırmaya çalışırken çeşitli badireler atlatıyor. Filmin kendisi ara ara sıkıcılaşabiliyor; ancak bir salgın filmi ne kadar duygusal olabilir derseniz, bunun cevabını harika bir şekilde veriyor. Finali sayesinde listede 9. sırada olma hakkı kazanıyor.

Outbreak

Outbreak, 1995 tarihli tıbbi bir bilimkurgu yapımı. Yönetmenliğini Wolfgang Petersen’in üstlendiği film, Richard Preston’un The Hot Zone isimli tarihi salgın kitabından esinlenildi. Kitapta, Ebola ve Marburg gibi viral hemorajik (kanamalı) ateşler konu ediniyor. Damar hücrelerini enfekte ederek kanamalara neden oldukları için bu şekilde isimlendiriliyorlar. Oyuncular arasında Dustin Hoffman, Rene Russo, Morgan Freeman, Donald Sutherland, Cuba Gooding Jr., Kevin Spacey ve Patrick Dempsey gibi ünlü isimler bulunuyor. Konu içeriği ve yayın tarihine bakılırsa, listede 8. sırada olmayı fazlasıyla hak ediyor.

Filmin konusunda, beyaz yüzlü kapuçin maymunundan yayılan Ebola-benzeri bir virüs bulunuyor. Film, günümüzde Demokratik Kongo Cumhuriyeti olarak bilinen, ancak 90’lı yıllarda Zaire adıyla anılan bölgede geçiyor. İlginçtir ki film, 10 Mart 1995’de beyazperdede yerini aldı. Tam da o tarihlerde Zaire’de gerçek Ebola salgını yaşanıyordu. Outbreak’in ana temasında, sivil ve askeri kuruluşların böyle bir salgın sırasında ne kadar ileri gidebileceği işleniyor.

World War Z

2013 yapımı apokaliptik aksiyon filmi World War Z‘yi listeye almazsak olmazdı. Yönetmenliğini Marc Foster‘in üstlendiği filmin yazarları arasında Matthew Michael Carnahan, Drew Goddard ve Damon Lindelof bulunuyor. 2006 yılında Max Brooks tarafından yazılan aynı isimli romandan uyarlandı.

Başrolde Birleşmiş Milletler eski araştırmacısı Gerry Lane rolünde Brad Pitt var. Amacı dünyayı dolaşıp viral pandemiye bir çözüm bulmak. Filmde virüsten enfekte olmuş insanlar zombi benzeri, hızlı koşan ve tırmanan mutantlara dönüşüyor. İlginç bir şekilde sonlanan film, etkileyici atmosferi ve görsel efektleri ile listemizin 7. sırasında yer alıyor.

12 Monkeys

Twelve Monkeys veya 12 Monkeys, 1995 yapımı yeni kara film (neo-noir) kategorisinde bir bilimkurgu. Yönetmenliğini Terry Gilliam yapıyor. Chris Marker‘in 1962 yılında çektiği La Jetée adındaki kısa filminden esinlenildi. Başrolde James Cole rolünde Bruce Willis oynuyor. Madeleine Stowe ve Brad Pitt ise yardımcı rollerde. Enfes karakteri sayesinde Brad Pitt, bu filmiyle en iyi yardımcı oyuncu dalında Oscar’a aday oldu. Ayrıca üstün performansıyla Altın Küre de kazandı. Aslına bakarsanız, her açıdan harika bir film olsa da ele aldığı salgını geri plana attığı için listemizde 6. sırada. Filmi “zaman yolculuğu” kategorisinde incelemek daha doğru olurdu. Eğer bu isimde bir liste yaparsak zirveyi zorlayacağı kesin.

Filmin konusu, 1996 yılında yaşanan ölümcül bir pandemiye dayanıyor. İnsanlar salgından korunmak için yer altında yaşamaya başlıyor. 12 Maymun olarak bilinen bir topluluğun virüsü bulaştırdığı tahmin ediliyor. Ardından 2035 yılında özel olarak seçilen James Cole (Bruce Willis) adlı bir mahkum, birtakım eğitimlerden geçtikten sonra zamanda geriye gönderiliyor ve virüsün yayılmasını engellemeye çalışıyor. Cole, bir yandan da kabuslarında sık sık gördüğü hava limanında geçen sahneyi anlamlandırma peşinde. Oyunculuk ve senaryo yönünden çok başarılı olsa da, “salgın”ı ele alış biçimi bakımından biraz zayıf kalıyor ve listede 6. sırada yer alıyor. Aksi takdirde çok daha yüksek bir sırada olmayı hak edebilirdi. Ancak bu durum filmin her açıdan etkileyici bir yapım olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Children of Men

Children of Men, 2006 yılında yönetmenliğini Alfonso Cuarón‘un yaptığı enfes bir bilimkurgu filmi. Hatta En İyi 10 Post-Apokaliptik Bilimkurgu Filmi listemizde ilk sırada yer alıyordu. Listeye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Senaryo, P. D. James‘in 1992’deki aynı adlı romanından esinlenmiş. Oyuncu kadrosunda Clive Owen, Julianne Moore, Michael Caine, Chiwetel Ejiofor, Pam Ferris ve Charlie Hunnam gibi ünlü isimler bulunuyor. Klasik salgın yapımlarının aksine pandemi etkeni insanları öldürmüyor ya da mutantlara dönüştürmüyor. İnsan dişilerinde kısırlığa neden oluyor. Dolayısıyla 2027 yılında geçen senaryoda, 18 yıl boyunca hiçbir kadın gebe kalamıyor. Bu yüzden birkaç yıl içerisinde insan türünün tamamen yok olacağı söyleniyor.

Eksiklikleri pek bulunmayan kusursuza yakın bir film. Oyunculukları, efektleri, atmosferi ve kamera açıları ile muhteşem bir atmosfere sahip. Ayrıca, film içinde sinema tarihine adını yazmış muazzam bir kesintisiz çekim sahnesi bulunduğunu da ekleyelim. Özgün senaryosu ve felsefi bakış açısı yetmezmiş gibi, bir de tam anlamıyla sinematografik bir şaheser olma özelliğine sahip. Salgın kriterine göre değerlendirdiğimiz için listede 5. sırada bulunmayı hak ediyor.

Resident Evil

Orijinal Japonca ismi Biohazard olan film, salgın konusunda en bilinen yapımlar arasında. İçinde, tek bir paragraf ile açıklanamayacak kadar derin bir evren barındırıyor. Kısaca anlattığımız yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Capcom oyun şirketindeki yetenekli genç Shinji Mikami ve Tokuro Fujiwara tarafından yaratıldı, ardından da 1996 yılında Playstation One için piyasaya sürüldü. Fakat listemizin teması “film” olduğu için, filme uyarlanmış seriyi ele alıyor ve bu yüzden de listede 4. sırada yer veriyoruz. Eğer oyunlarını ele alsaydık, The Last of Us‘ı da geçerek birinci sırada yer bulabilirdi. Seriyi bu kadar özel yapan şey, Zombi kavramı ile virüs enfeksiyonu arasında ilişki kuran ilk bilimkurgu yapımı olması. Kendisinden önce “zombi”ler, sıklıkla mezardan çıkan ya da canlanan ölüler olarak tasvir ediliyordu.

2002 yılında beyaz perdede yerini alan serinin birinci filminde yönetmen ve senarist koltuğuna Paul W. S. Anderson oturdu ve devam filmlerinde de yapımcı ve yazar olarak rolüne devam etti. Seri sırası ile Resident Evil (2002), Resident Evil: Apocalypse (2004), Resident Evil: Extinction (2007), Resident Evil: Retribution (2012) ve Resident Evil: The Final Chapter (2016) adlı yapımları içeriyor. Başroldeki Alice (Milla Jovovich), oyunlarda yer almayan, sadece film uyarlamaları için tasarlanmış bir karakter. Oyunlardaki Jill Valentine, Carlos Oliveira, Claire Redfield, Chris Redfield, Barry Burton, Leon S. Kennedy, Ada Wong ve esas kötü Albert Wesker karakterleri ise filmlerde karşımıza çıkıyor. Yine filmlerde Umbrella Şirketi‘nin başı ve virologu James Marcus da unutulmamış. The Resident Evil, oyunlardan uyarlanmış en çok kâr eden seri olarak tarihe geçti. Dünya çapında 1.2 milyar dolar gişe yaptı.

28 Days/Weeks Later

Salgın konusunu ele alan bu film, beyaz perdeye adını altın harflerle yazdırdı. Filmin, kıyamet sonrası zombi salgınını ele alan en karamsar ve vahşi yapım olduğunu söyleyebiliriz. Finali ve senaryosu da oldukça etkileyici. John Murphy – In a Heartbeat adlı nefis parçayı dinlediğinizde, doğrudan viral pandeminin içine girecek kadar etkilenmeniz mümkün. Filmin müziği için buraya tıklayabilirsiniz. Serinin ilk filmi olan 28 Days Later, 2002 yılında beyaz perdeyle buluşan İngiliz yapımı bir apokaliptik korku filmi. Yönetmenliğini Danny Boyle, senaryosunu Alex Garland üstleniyor. Oyuncular arasında Cillian Murphy, Naomie Harris, Christopher Eccleston, Megan Burns ve Brendan Gleeson bulunuyor. Film, kan yoluyla yayılan ölümcül bir virüsü konu ediyor. Enfekte kişiler hızlı koşan zombiler diyebileceğimiz mutantlara dönüşüyor. Her ne kadar klişe bir tema gibi gözükse de, işleniş biçimiyle oldukça farklı. Karamsar ve gergin atmosferi bakımından ise eşi benzeri yok!

Serinin ikinci ve son filmi, 28 Weeks Later ise 2007 yılında Juan Carlos Fresnadillo tarafından yönetildi ve senaryosu Rowan Joffé, Enrique López-Lavigne ve Jesus Olmu iş birliği ile yazıldı. Oyuncular arasında Robert Carlyle, Rose Byrne, Jeremy Renner, Harold Perrineau, Catherine McCormack, Imogen Poots ve Idris Elba bulunuyor. Bu filmde de ilk filmin devamı niteliğinde post-apokaliptik bir süreç işleniyor. NATO’nun desteği ile birlikte Birleşik Krallık’ta güvenli bölgeler oluşturuluyor ve enfekte annelerinin peşine düşen kural tanımaz iki kardeş konu ediliyor.

I Am Legend

Listede 2. sırada yer alan ve adı gibi “efsane” bir bilimkurgu olan I am Legend, beyaz perdede her açıdan özgün bir yer tutuyor. Yönetmenliğini Francis Lawrence‘ın yaptığı 2007 yapımı post-apokaliptik bir aksiyon ve gerilim filmi. Richard Matheson tarafından 1954 yılında yazılan aynı adlı romandan uyarlandı. Her ne kadar uyarlama olsa da, romandan çok farklı özellikler taşıyor. Romanda vampir benzeri insanlar varken, filmdekiler ışıktan korkan mutantlar. Filmin başrolünde ordu virologu Robert Neville‘i canlandıran Will Smith yer alıyor.

Kanseri tedavi etmek için genetiği değiştirilen kızamık virüsü, mutasyona uğrayarak kontrolden çıkıyor ve insan türünün %94’ünü öldüren, %5’ini noktürnal (gececil) yırtıcı mutantlara dönüştüren bir hastalığa neden oluyor. Bu insanların kılları dökülüyor, vahşileşiyor ve ışıktan korkmaya (fotofobi) başlıyor. Nüfusun sadece %1’inin bağışıklık sahibi olduğu bu dünyada ordu virologu Will Smith, Samantha adındaki köpeği ile izole bir hayat sürüyor. Bir yandan virüsün tedavisi üzerinde çalışırken, bir yandan da hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu yönüyle film aksiyon, gerilim, dram ve bilimkurguyu barındıran bir yapıma dönüşüyor. Etkisi kolayca geçmeyen, üzerinde uzun uzun konuşulan muhteşem bir eser olarak listemizin ikinci sırasında yerini almayı hak ediyor.

Contagion

Listenin ilk sırasında en gerçekçi salgın filmi Contagion (2011) yer alıyor. Gerçek bir hastalık olan SARS-CoV-2 etkenli COVID-19 salgınını anımsatan inanılmaz sert bir bilimkurgu. Adeta belgesel kalitesinde ve bir pandemi sırasında yaşananları doğrudan aktarmayı başarıyor. Sadece bir film değil, aynı zamanda bir ders olarak izlenebilir. Bir salgının nasıl başlayabileceği, salgının yayılımını etkileyen faktörler, bilim insanlarının salgın ile mücadelesi gerçekçi bir biçimde ele alınıyor. Tek bir paragraf ile özetlemenin imkansız olduğu film hakkında hazırladığımız uzun analizi buradan okuyabilirsiniz.

Filmin yönetmenliğini Steven Soderberg yapıyor. Oyuncu kadrosunda Marion Cotillard, Bryan Cranston, Matt Damon, Laurence Fishburne, Jude Law, Gwyneth Paltrow, Kate WinsletveJennifer Ehle gibi ünlü isimlerin yer aldığı filmin senaristliğini  ise Scott. Z. Burns üstleniyor. Yazar, senaryosunu daha gerçekçi hale getirmek için Dünya Sağlık Örgütü ile konuşmuş. Hatta W. Ian Lipkin ve Lawrence Brilliant gibi uzmanlara danıştığı da biliniyor.

Peki siz bu filmlerden hangilerini izlediniz? “Listede kesinlikle yer almalıydı,” dediğiniz yapımlar var mı?

Yazar: Pedram Türkoğlu

Anatomi araştırmacısı, tıp doktoru, bilim yazarı, yaban hayatı fotoğrafçısı.

İlginizi Çekebilir

İkircikli Bir “İkarus’un Düşüşü” Öyküsü: Alaycı Kuş

“Işıktır hayatım, ölüm rüzgârını bekleyen, Elimin tersine konmuş bir kuş tüyü gibi.” Amerikalı bilimkurgu yazarı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et