Ölümcül oyunlar, gizemli bulmacalar, tuzaklarla dolu odalar…
Bulmacalar eğlencelidir. Tabii ortada ölüm tehlikesi yoksa! Varsa mı? O zaman bulmacalı filmlerin ölümcül dünyasına hoş geldiniz. Daracık bir alana kapatıldınız ve birbirinden zorlu bulmacaların üstesinden gelmek zorundasınız. Görünüş aldatıcı olabilir. Atacağınız adımlara, alacağınız kararlara ve elbette yanınızdakilerin kim olduğuna dikkat edin. Süre aleyhinize işliyor ve önünüzde çözmeniz gereken daha bir yığın bulmaca var. Zekânıza güveniyor olabilirsiniz, ama ölümün nefesi ensenizdeyken hata yapmanız ve aklınızı kaçırmanız an meselesi…
O hâlde ne duruyoruz? Oyun başlasın!
Cube
Bir polis, bir hırsız, matematik dâhisi bir öğrenci, bir psikolog ve yetişkin bir otistikten oluşan altı karakter, uyandıklarında kendilerini birbirleriyle iç içe geçmiş kübik odalardan oluşan labirent şeklinde bir hapishanede bulur. Yaşadıkları ilk şokun ardından buradan çıkış yollarını araştırmaya başlayan grubun içinde bir müddet sonra anlaşmazlıklar baş gösterir. Her birinin buradan kurtulmalarını sağlayacak bir yeteneği olduğu anlaşılır anlaşılmasına, ama işin içine insan doğasının girmesiyle birlikte karanlık taraf da gün yüzüne çıkmakta gecikmez.
Vincenzo Natali imzalı Cube (Küp), dar ve ölümcül tuzaklarla dolu bir mekânda kapalı kalmanın psikolojisini başarıyla yansıtıyor. Üstelik farklı karakterleri, bilimkurguya yakın duran yapısı ve gizemi ile benzer filmlerden kolaylıkla sıyrılmayı başarıyor. Sonrasında iki devam filmi daha çekilen yapım, belki kusursuz bir film değil ancak ileride “suyu çıkacak” bir türün öncül işlerinden.
Escape Room
Kaçış odası oyunu için gizemli bir davet alan altı yabancının hayatı sonsuza dek değişmek üzeredir. Birbirini tanımayan kahramanlarımız, kaçış odasının sırlarını çözmek ve bir milyon dolarlık büyük ödüle sahip olabilmek için amansız bir mücadeleye atılmakta gecikmez. Ancak bilmedikleri şey, bunun aslında bir oyundan ibaret olmadığıdır. Artık hayatları, karşılarına çıkan bulmacaları zamanında çözüp çözemeyeceklerine bağlıdır.
Escape Room: Tournament of Champions adlı vasat bir devam filmi de çekilen yapımın yönetmenliğini The Last Key’den de tanıdığımız Adam Robitel üstleniyor. Bir ölüm kalım savaşının ortasında kalan karakterlerimize ise Taylor Russell, Logan Miller, Jay Ellis, Tyler Labine, Nik Dodani ve Deborah Ann Woll hayat veriyor.
The Maze Runner
Uyandığında altmış çocukla birlikte kendisini bir labirentin ortasında bulan Thomas, ismi haricinde hiçbir şey hatırlamamaktadır. Devasa büyüklükteki duvarlarla çevrili bu geniş alanda yaşam savaşı veren çocuklar, kendilerine özgü bir toplum düzeni kurmuştur. Onlar da tıpkı Thomas gibi buraya neden ve nasıl getirildiklerini bilmemektedir. Bildikleri tek şey, her sabah labirente ulaşımı sağlayan dev bir kapının açıldığı ve akşam olduğunda da kapandığıdır. Artık Thomas ve arkadaşları için tehlikeye atılmanın ve bu gizemli yapının sırrını çözmenin vakti gelmiştir.
Amerikalı yazar James Dashner’in Labirent serisinden uyarlanan ve sonrasında çekilen devam filmleriyle bir üçlemeye dönüşen The Maze Runner‘ın (Labirent: Ölümcül Kaçış) yönetmen koltuğunda, görsel efekt alanındaki deneyimi ile tanınan Wes Ball oturuyor. Filmin genç oyuncu kadrosunda ise Dylan O’Brien, Aml Ameen, Will Poulter, Kaya Scodelario, Thomas Brodie-Sangster, Ki Hong Lee, Jacob Latimore, Blake Cooper gibi pek çok isim yer alıyor.
Circle
Birbirini tanımayan elli kişi gözlerini gizemli bir odada açar. Hepsi de çember şeklinde sıralandıklarını ve bulundukları alandan dışarıya adım atamadıklarını fark eder. Daha da kötüsü, iki dakikalık periyotlarla içlerinden birisi acımasızca öldürülmektedir. Başlarda ölenlerin rastgele seçildiğini düşünseler de, çok geçmeden kimin öldürüleceğine aslında oy çokluğuyla karar verebildiklerini keşfederler. Bu noktadan itibaren topluluk içinde gruplaşmalar başlayacak, herkes hayatta kalabilmek için bir başkasını gözden çıkarmakta gecikmeyecektir.
Mario Miscione ve Aaron Hann ikilisinin yazıp yönettiği Circle (Çember), çoğunluğun ve dolayısıyla demokrasinin bazı durumlarda ne denli gaddar olabileceğini gösteren gerilimi bol yapımlardan.
Meander
Hayattan beklentisi kalmamış kahramanımız Lisa, tanımadığı birinin arabasına bindiğinde başına geleceklerden habersizdir. Labirent gibi bir tüpün içinde uyanan genç kadın, koluna takılı geri sayım bileziğindeki vakti dolmadan tüpten çıkmanın bir yolunu bulmak zorundadır. Ancak bu zorlu yolculukta mücadele etmesi gereken tek şey içinde uyandığı gizemli yapı değildir. Geçmişi de ona bazı oyunlar hazırlamıştır…
Mathieu Turi tarafından yazılıp yönetilen Meander (Tüp), hayatın ne kadar kıymetli olduğunu adeta yüzümüze çarpıyor. Yapımın oyunculuk yükünü ise başarılı aktris Gaia Weiss tek başına omuzluyor.
Exam
Salgın hastalıkların kol gezdiği bilinmeyen bir zamandayız. Dünyanın en büyük biyoteknoloji şirketinde üst düzey yöneticilik hayali kuran sekiz kişi, iş mülakatı için gizemli bir odaya kapatılır. Kendilerine verilen yegâne şey ise bir kâğıt ve kalemdir. Şirket sözcüsü, katılımcılara kuralları anlattıktan sonra tek bir soru olduğunu ve doğru cevabı verenin işe kabul edileceğini söyleyip odadan ayrılır. Ancak sorun şudur ki ortada cevap verilecek bir soru yoktur!
Yönetmenliğini Stuart Hazeldine’in üstlendiği Exam (Sınav), psikolojik gerilim filmlerinin tüm karakteristik özelliklerini taşıyan sürükleyici yapımlardan biri.
Fermat’s Room
Birbirini hiç tanımayan dört matematikçi, gizemli biri tarafından büyük bir bulmacayı çözmeleri için davet edilir. Kendilerine yöneltilen soruları zamanında ve doğru olarak çözemezlerse, içinde bulundukları oda bir anda ölüm tuzağına dönüşecektir. Tabii bir yandan ölümcül tuzaklarla bezeli odada hayatta kalmaya çalışırken bir yandan da kendilerini buraya getiren sebebi ve aralarındaki ilişkiyi çözmek zorundadırlar.
Luis Piedrahita ve Rodrigo Sopeña tarafından yönetilen filmin kadrosunda ise Alejo Sauras, Elena Ballesteros, Lluís Homar gibi isimler var.
The Platform
Her katta bir hücre, her hücrede de iki kişinin olduğu dikey bir hapishane hayal edin. Kahramanımız Goreng, sigarayı bırakmak ve kitap okumak için gönüllü bir anlaşma ile girdiği bu tuhaf yapının 48. katında gözlerini açtığında başına geleceklerden habersizdir. Her gün yukarıdan aşağıya inen ve tüm hücrelerde sadece iki dakika duran yemek platformu, burada kapana kısılmış insanlar için ölümle yaşam arasındaki yegâne şeydir. Üst kattakiler yiyecekleri ele geçirmek için zamana karşı yarışırken, alt kattakiler ise açlık ve vahşetle boğuşmak zorundadır.
Filmin yönetmen koltuğunda Galder Gaztelu-Urrutia oturuyor. Metaforik anlatısı ve alt metin zenginliğiyle dikkat çeken yapım, özünde insan doğasına atılmış sarsıcı bir bakış niteliğinde.
Vivarium
Ev arayışındaki Gemma ve Tom çifti, tuhaf bir emlakçının peşine takıldığında bütün hayatları altüst olur. Emlakçının ortadan kaybolmasıyla banliyö kasabasında bir başına kalan çiftimiz, çok geçmeden bir labirentin içinde olduğunu fark edecek ve bir yandan çıkış yolunu bulmaya bir yandan da başlarına gelen gizemli olaylara anlam vermeye çalışacaktır.
Without Name ile adını duyuran Lorcan Finnegan’ın yönettiği Vivarium, bizlere modern bir Alacakaranlık Kuşağı hikâyesi sunuyor.
Enter Nowhere
Hayatlarını değiştiren bir dizi olayın ardından üç yabancı, ormanın derinliklerindeki ıssız bir kulübede buluşur. Ormandan bir türlü kurtulmayı başaramayan gençlerin hayatını, şimdi bir de açlık ve soğuk tehdit etmektedir. Ancak aralarında bir bağlantı olduğunu keşfetmeleri ve buraya bir amaç uğruna getirildiklerini anlamaları çok uzun sürmeyecektir.
Jack Heller’in yönettiği Enter Nowhere (Kulübe), “bütçesi düşük etkisi büyük” filmlerden biri. Özellikle işin içine zaman mefhumunu da sokmasıyla muadillerinden kolayca sıyrılmayı başarıyor. Filmin başrollerini ise Katherine Waterston, Scott Eastwood ve Sara Paxton paylaşıyor.