Bilimkurgu sineması, biz hayranlarına düzinelerce enteresan ve tehlikeli yapım sundu. Üstelik üretildikleri dönem düşünüldüğünde bazıları son derece iyi ve inandırıcıydı.
Pratik efektler saçma görünebilir, ama en kötüleri bile bilgisayarla yapılmış efektlerden iyidir. Çünkü onlar, filmlerin yapımında makineden çok insan emeği geçtiği zamanları hatırlatır. Neyse ki pratik efektlerden en çok nasibini alan film türü biilimkurgudur ve görülmeye değer birçok örnek vardır.
İşte 10 tanesi karşınızda.
Alien’daki Ash
Ridley Scott’ın Alien’ı, Alien: Covenant kadar pahalı olmasa da beş kat daha başarılıydı.
Orijinal Alien, uzayda geçen bir gerilim hikâyesiydi ve filmde çok az görünmesine rağmen efsaneye dönüşen bir antagonist içeriyordu. Korkunç ve dişli dili ile yaratık (xenomorph), fallik bir tasarıma sahipti. Bu dizayn için H. R. Giger’in yaptığı en iyi iş diyebiliriz.
The Thing’deki Şey
Film o kadar muhteşemdi ki, yanıtladığından daha çok soru doğurdu. Ancak gerçeklerin anlaşılması zor olduğundan filmi defalarca izlemek gerekebiliyordu.
Filmin temelini Soğuk Savaş paranoyası oluştursa da, asıl ustalık senaryo ve Rob Bottin’in dudak uçuklatan yaratık efektleriydi. Kült filmdeki hiçbir sahne birbirine benzemiyordu ve bugün bile korku filmlerindeki pratik efektlerin nasıl olması gerektiğini gösteren mükemmel bir örnekti, büyük ihtimalle yıllarca da öyle kalacak.
E.T: The Extra-Terrestrial’daki Uzaylı
E.T, Steven Spielberg’ün en iyi uzaylı filmi, çünkü kalbe atılan bir yumruk gibi. İster yetişkin olun ister çocuk, bu filmin sizi ağlatması çok muhtemel. Bunun sebebi de uzaylımızın çok ikna edici oluşu.
Neyse ki içleri ısıtan her sahne E.T. tarafından mükemmel bir şekilde oynandı ve zamanla bir yaratık olmaktan çıkıp bir bireye evrildi. Seyirci, E.T.’nin gerçekliğinden bir an bile kuşku duymadı, hem de fazlasıyla yaratıcı tasarımına ve uzayan boynuna rağmen.
The Terminator’daki T-800’ün Yüzü
T-800’ün otel banyosu aynasında yüzüyle ilgilendiği sahne bugün gerçekçi görünmüyor olabilir, ama halen ürpetici ve 1984 yılında akılları baştan aldığı da kesin.
Yine de kendi yüzündeki kısımları çıkaran bir adam görmek epeyce rahatsız ediciydi ve çekildiği yıl göz önüne alındığında, sinema için bile bu daha önce pek görülmemiş bir şeydi. Suratın prostetik bir Arnold Schwarzenegger modeli olduğu anlaşılsa da, bu işin gerçekçiliğini pek de etkilemiyordu.
The Fly’daki Brundlefly
David Cronenberg’in korkunç klasiklerinden yalnızca birisi olan film, harikulade pratik efektleriyle de akıllara kazındı. Aynı zamanda muhteşem bir senaryoya, usta bir yönetmenliğe ve başrollerdeki Jeff Goldblum ile Geena Davis arasındaki olağanüstü bir kimyaya da sahipti.
Seyirci ana karaktere baktığında Goldblum’a baktığını biliyordu, ancak onun yavaş, garip ve o vıcık vıcık gerçekçi dönüşümünü izlerken şaşkınlığını da gizleyemiyordu.
The Critters’taki Yaratıklar
The Critters, kağıt üstünde olmasa da Joe Dante’nin Gremlins filmiyle yakaladığı finansal başarıdan faydalanma çabasıydı ve ne gariptir ki Gremlins‘ten daha çok devam filmine imza attı. The Critters’taki uzaylıların tasarımı o kadar müthişti ki muadilini hiç aratmadı.
Filmin 1980’lerin ortalarında ve Gremlins’ten çok daha düşük bir bütçeyle çekildiği düşünülürse, ana kahraman olan uzaylıların muhteşem bir hareket kabiliyeti vardı. Diğer efektleri de hesaba katınca, Gremlins’ten bile iyi bir yaratık filmi olduğu söylenebilir.
Robocop’taki Alex Murphy
Gayet inandırıcı pratik efektlere sahip bir diğer film de RoboCop’tu.
Bu inandırıcılık, özellikle Memur Alex Murphy ve geçirdiği dönüşüm noktasında zirve yapıyordu. Yönetmen Paul Verheoven’ın ve görüntü yönetmeni Jost Vacano’nun titizlikle yarattığı Robocop’un partneri ve düşmanları ile yaşadığı etkileşimler hiç saçma gelmiyordu, aksine ikna edici ve cesurdu.
Total Recall’daki Kadın
Paul Verhoeven’ın bu diğer filmi, özellikle yapım yılı düşünüldüğünde etkileyici efektler ile dolu.
Yönetmenin öbür filmleri Hollow Man ve Starship Troopers’ın aksine Total Recall, adeta bir pratik efekt cenneti. Arnold Schwarzenneger ve Ronny Cox’un gözlerini karikatürvari pörtleten atmosferik Mars efektleri görülmeye değer. Richter karakterini kovalarken Schwarzenegger’in içine girdiği casus botu da önemli bir ayrıntı.
Jurassic Park’taki Dinozorlar
Steven Spielberg’ün bu kült filmindeki T-Rex sahnesi 90’larda ne kadar gerçekçi görünüyorsa, 2020’lerde de hâlâ öyle. Bilgisayarla yapılanları bir kenara koyarsak, pratik efektlere sahip birçok sahne kesinlikle unutulmazlar arasında.
Filmin geneli ise şaşılacak derecede iyi; efektler ise olay örgüsü ve kusursuz oyunculuklar kadar ilgi çekici.
Inception’daki Dönen Koridor
Christopher Nolan’ın Inception’ı gişede çok başarılıydı ve modern zamanların en popüler filmlerinden biri olarak adını sinema tarihine yazdırdı. 10 yıl sonra bile, dijital efektlerin pratik efektler ile nasıl da iyi harmanlanabileceğini göstermesi açısından övgüyle anılıyor.
Dönen koridor sahnesinin yapılışı, aslında Wes Craven’in A Nightmare on the Elm Street filminde yaptığına çok benzerdi ve Nolan da bu işi en az Craven kadar iyi becerdi. Joseph Gordon-Levitt’in dönen bir koridor etrafında gezinmesi, filmin ikonik sahneleri arasına girmekte hiç zorlanmadı.