Antarktika

Antarktika Temalı 12 Bilimkurgu Filmi

Antarktika, gezegenimizin güney yarımküresinin en güneyinde bulunan ve Güney Kutbu’nu da içeren kıtadır. Dünyada içinde ülke olmayan tek kıtadır. Kutup bölgesi olmasına rağmen yağış yoktur. Öyle ki, 2 milyon yıldır yağış almamış bölgeleri mevcuttur. Hatta 5000 yıl önce ormanlık bir alan olduğu ortaya çıkan Sahra Çölü bile Antarktika’dan daha ıslak bir yüzeye sahiptir. Aslında donmuş bir okyanus olan Kuzey Kutbu’nun aksine, toprak yüzeyi vardır ve bir kıtadır. Bu yüzden Güney Kutbu tanımını kabul etmeyen coğrafyacılar da vardır. Antarktika buzulları penguenlerin anavatanıdır. Kıtanın iç kısmında bulunan Transantarktik Dağları’nın olduğu bölgede 2018’de yapılan bir araştırmada hiçbir canlının DNA’sına rastlanmadığı açıklanmıştır. Mikroskobik düzeyde bile canlılık yoktur. Bu nedenle de NASA’nın, ilerleyen yıllarda Mars başta olmak üzere diğer gezegenlere insanlı yolculuk yapmadan önce astronotlarını burada eğitmek gibi bir planı vardır.

Afrika kıtasının yarısı büyüklüğündeki bu kıtanın adı ilk kez efsanelerde geçmiştir. Antarktika adıyla anılmasa da güneyde, uzaklarda, bilinmeyen bir kıtanın olduğu, coğrafi keşiflerin başladığı dönemlerde denizciler arasında ağızdan ağza yayılmaya başlamıştı. 1513’te Osmanlı denizcisi Piri Reis’in haritasında Antarktika’ya rastlanmaktadır. Avustralya’nın kâşifi James Cook dahil pek çok denizci, daha da güneye inerek kıtayı aramış ama bulamamıştır. Kıtayı 1820 yılında Rus İmparatorluk Donanması’ndan Fabian Gottlieb von Bellingshausen, İngiliz Kraliyet Donanması’ndan Edward Bransfield ve Amerikalı denizci Nathaniel Palmer komutalarındaki ortak bir donanma keşfetmiştir. 1821 yılında ise bir başka Amerikalı denizci John Davis ve mürettebatı kıtaya ayak basan ilk insanlar olmuştur.

1833 yılında İngiltere, 1840 yılında Fransa, 1931 yılında Norveç ve 1940 yılında da Arjantin kıtada hak iddia etmiş, hatta Norveç kıtaya asker de çıkarmıştır. Ancak kıtanın verimsiz toprakları dolayısıyla herhangi bir ülke tarafından yerleşke kurulamamıştır. 1961 yılında ise Antarktika Antlaşması ile kıta tarafsız bölge ilan edilmiştir. Günümüzde, Türkiye de dâhil pek çok ülkenin kıtada araştırma üsleri bulunmaktadır. Bir ülke, Antarktika kıtasına yalnızca bilimsel araştırmalar amacıyla yerleşke kurabilir. Antarktika’da, Türk bilim insanı Umran Savaş İnan’ın adını taşıyan bir de dağ vardır. Dünyanın en büyük petrol yataklarından birini de barındırmasına rağmen, çıkarması aşırı pahalı olacağından dolayı oradaki petrole göz dikmiş bir ülke henüz yoktur.

Bu kadar çarpıcı bir öyküsü ve böylesine özel bir yere sahip olan kıta, elbette sinemacıların da dikkatini çekmiş ve Antarktika konulu pek çok film çekilmiştir. Bu denli bilinmezlerle dolu bir yerin bilimkurgu filmlerine konu olmaması düşünülemez zaten. Şimdi gelin, öyküsü dünyanın en yalnız ve ülkesiz kıtası Antarktika’da geçen bilimkurgu filmlerinden bazılarını inceleyelim.

The Thing (1982)

Klostrofobi, paranoya ve bitmek bilmeyen bir gerilim…

John Carpenter’ın bu bilimkurgu başyapıtı, tür için de bir dönüm noktası. Gerilim ile paranoya arasında gidip gelen ve izleyiciyi diken üstünde tutmayı başaran film (1951 tarihli The Thing From Another World’ün yeniden çekimidir), Antarktika’daki bir grup bilim insanına musallat olan ve istediği canlının kılığına girebilen uzaylı yaratığıyla akıllara kazındı.

Sonradan bir PC oyunu ve bir de devam filmi üretilen yapım, çekilmesinin üzerinden geçen tam 40 yıla rağmen güncelliğini korumakta ve türün en iyilerinden biri olarak görülmektedir.

Fukkatsu no hi / Virus (1980)

İtalyan Gribi adı verilen bir pandemi tüm dünyaya yayılmış ve dünya nüfusunun tamamına yakını bu hastalıktan ölmüştür. Ancak aşırı soğuk veya oksijen oranı düşük ortamlarda yaşayamayan virüs, dünyada bir tek yere yayılamamıştır: Antarktika’ya.

Sayıları 900’ü bile bulmayan kurtulanlar Antarktika’ya yerleşmiştir. Virüsten kurtulan insanları şimdi başka ve daha büyük bir savaş beklemektedir. Dünyanın bu en verimsiz ve çorak topraklarında, gıda başta olmak üzere ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklar yaratmaları gerekmektedir. Üstelik bu da yetmezmiş gibi bir Sovyet Askeri denizaltısının mürettebatı da adaya çıkarma yapmıştır. Niyetleri de pek dostça değildir.

Alien Hunter (2003)

Antarktika’da dünya dışı uygarlığa ait bir kutunun bulunması ortalığı karıştırır. Kutunun kesinlikle açılmaması gerektiğini düşünenler ve açılması gerektiğini düşünenler vardır. Kutu açılır ve içinden bir sıvı çıkar. Artık uzaylı bir virüs dünyaya yayılmak üzeredir.

Bir dönem TV kanallarımızın sıklıkla yayımladığı ve bugün izle, yarın unut tarzı çok da özel olmayan bir filmdir. Ancak çok iyi bir oyuncu kadrosuna sahip olduğunu belirtmek gerekiyor.

Alien vs Predator (2004)

Film, bilimkurgu sinemasının iki kült uzaylısını bu kez düşman olarak bir araya getiriyor. Milyarder iş adamı Charles Bishop Weyland, Antarktika’da gömülü bir piramit olduğuna dair ilk delillere ulaşınca, bilim insanları ve maceracılardan oluşan bir ekip kurarak olayı araştırmaya girişmekte gecikmez.

Ancak piramite ulaşmayı başaran ekip, kıtanın aslında iki uzaylı türün savaş alanı olduğunu fark edecek ve çok geçmeden de bir ölüm kalım savaşının ortasına düşecektir.

Godzilla: King of the Monsters (2019)

Godzilla King of the Monsters

Titanlar adı verilen dev canavarlar yavaş yavaş görülmeye başlanmıştır. Bunlardan biri de gökdelen büyüklüğünde ve ağzından lazer ateşleyebilen Godzilla’dır.

Antarktika’da birden ortaya çıkan Godzilla, ilk başta insanlığa düşman ve saldırıyor gibi görünse de, sonradan hedefinin aslında başka bir ‘şey’ olduğu anlaşılır.

Godzilla vs Kong (2021)

Oyuk Dünya hipotezini gerçek kabul eden ve öyküsünü de buna dayandıran filmimize göre, bu oyuk dünyanın girişi Antarktika’dadır. Oyuk dünyanın bekçileri olan ve oradaki canavarların çıkmasına izin vermeyen Godzilla ve Kong, bu kez birbirleriyle karşı karşıya gelir.

Züccaciyeci dükkanına giren bir fil misali, bol bol yakıp yıkan ve deviren klasik bir bilimkurgu – aksiyon blockbuster filmidir.

Nazis at the Center of the Earth (2012)

Video için çekilmiş bir B-Film var karşımızda. Ünlü Nazi doktoru Joseph Mengele ve beraberindeki bir tabur asker, artık savaşı kaybetmeye başlamış olan Almanya’dan gizlice kaçar ve Antarktika’ya gider.

Aradan 60 yıl geçer ve Antarktika’da araştırma yapmakta olan bir grup bilim insanı Nazi askerlerince ele geçirilir. Joseph Mengele ve yanındakiler, Mengele’nin orada devam eden deneyleri sonucu süper insan olmuştur ve dünyayı ele geçirmeye de kararlıdır.

The X-Files (1998)

Film, The X-Files dizisinin beşinci ve altıncı sezonlarını birbirine bağlaması amacıyla çekilmiştir. Vizyona girdiği dönem sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, gazetedeki köşesinde “hiçbir şey anlamadım” demişti. Gerçekten de film, diziyi izlemeyenlere pek bir şey ifade etmeyebiliyor.

Amerika’da bir binanın havaya uçurulması ile başlayan olaylar zinciri, sonunda Mulder ve Scully’i Antarktika’ya kadar sürükler. Mulder’ın hep iddia ettiği, uzaylılar ve gizli devlet kurumları ortak bir komplonun içinde tezinin gerçekliği Antarktika’da bulunan bir uzay gemisi ile ortaya çıkar.

Deep Freeze (2001)

Yine video için çekilmiş bir B-Film var sırada. GeoTech adlı bir şirket, Antarktika’daki petrolü çıkarmanın ucuz bir yolunu keşfeder. Bilim insanları ve petrol işçilerinden oluşan bir ekip kıtaya giderek petrol çıkaracakları alanda sondaj yapmaya başlar.

Ancak can havliyle Moria madenlerine dalan Yüzük Kardeşliği ekibi misali çok derinlerde, uzun zamandır uyuyan bir şeyi uyandırırlar. Bundan sonrası artık sondaj ekibi için bir ölüm – kalım mücadelesine dönüşecektir.

 Gorath (1962)

Konusu bir önceki filmimize benzeyen bir başka Japon filmi ile karşı karşıyayız. 1979 yılında devasa bir meteorun Dünya’ya yaklaştığı ve çarpacağı ortaya çıkar. Tüm dünya devletleri, meteorun yok edilmesi için gereken dev füze rampalarının Antarktika’da kurulması konusunda anlaşır.

Füzeler Antarktika’dan ateşlenir ve meteor trilyonlarca küçük parçaya bölünür. Hatta öyle ki, varlığı tüm insanlıkta dehşet uyandıran meteorun atmosfere girip yanan küçük parçaları, bu kez insanlık için gece gökyüzünde görsel bir ziyafet oluşturur. Ancak ateşlenen bu füzeler, uzun zamandır Antarktika’nın derinliklerinde uyuyan ‘bir şeyi’ uyandırmıştır. Bu varlık, artık kendisini rahatsız ederek uykusunu bölen densizlere bir ders verme niyetindedir.

Cold Skin (2017)

Karşımızda bu kez bir Avrupa filmi var. Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde bir vapur, Güney kutup dairesi yakınlarındaki izole, soğuk ve ıssız bir adaya yanaşır. Vapurdaki genç adam, hava gözlemciliği görevini devralacak ve bir sonraki meteorolog gelene kadar da dünyanın bu tenha ucunda bir yıl boyunca yaşayacaktır. Kendisi ve deniz fenerinde görevli Gruner dışında adada başka kimse yoktur.

Genç meteorolog için gündüzleri her şey yolundadır, ama hava kararınca işler bir anda değişir. Derme çatma evi, denizden gelen ve sadece geceleri ortaya çıkan tuhaf, tehlikeli, korkutucu ve gizemli varlıklar tarafından saldırıya uğrayınca çareyi deniz fenerine sığınmakta bulur. Artık genç meteorologun, hayatta kalabilmek için tekinsiz Gruner ile gücünü birleştirmekten başka şansı yoktur.

The Land Unknown (1957)

Antarktika yakınlarında araştırma yapan bir gemi fırtınaya yakalanır ve bir resife çarparak batar. Gemiden yalnızca üç erkek ve bir kadın olmak üzere dört kişi kurtulur. Karaya çıkan kurtulanlar, hem yiyecek ve su bulmak hem de araştırma üslerinden birine ulaşıp yardım istemek umuduyla kıtanın iç kısımlarına doğru yürümeye koyulur. İlerledikçe bitki örtüleri ve böceklerle karşılaşırlar, ardından da koca bir ormana dalarlar. Ancak işin asıl dehşet verici kısmı burada başlar. Tarih öncesi dönemler, burada bozulmadan yaşanmaya devam etmektedir. Karnı acıkan bir dinozor da av olarak bizimkileri gözüne kestirmiştir.

Görüldüğü gibi, Antarktika üzerine çekilen bilimkurgular çoğunlukla komplo teorileri veya türlü hipotezlere dayanıyor. Kıtanın gizemlerine paralel bir şekilde çekilmeleri pek de sürpriz olmasa gerek.

Yazar: Halil Alpaslan Hamevioğlu

İçsel yolculuğuna 1980'de Polatlı'da başladı. 80'ler ve 90'ların göbeğinde yetişti. O devrin her bireyi gibi bilimkurguyu video kasetlerden tanıdı. Sonra özel kanallar geldi. Hayal dünyası iyice genişledi. Eh, gerçek yaşamında da dünyanın içinden geçtiği dönüşümü gördü. Sovyetler'in bitişini, Berlin Duvarı'nın yıkılışını, popüler kültürün tüm dünyayı etkisi altına alışını... Bir gün okulu bitti ve hem gördüklerini hem de yaşadıklarını yeni nesillere aktarmak istedi. Öğretim görevlisi oldu. Gazi Üniversitesi’nde başlayan, Başkent Üniversitesi’nde devam eden öğreticiliğinde ülke sınırlarını aştı ve kendini Amsterdam Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde buldu. Yazmayı hep sevdi. Âşık olduğu bilimkurgu ile yazma hobisini ise burada birleştirdi.

İlginizi Çekebilir

control

Control: Kontrolü Ele Al

Doğaüstü güçlerle donanmış hükûmet görevlilerinin boyutlar arası yaratıklarla savaşması kulağa nasıl geliyor? Control, işte tam …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin