Online izleme platformu Amazon Prime, oldukça cüzi bir aylık ücret karşılığında nihayet ülkemize de giriş yaptı. Bu sayede başından kalkamadığımız, ama doğru düzgün film bulmakta da zorlanmaya başladığımız Netflix’e hem rakip oldu, hem de bize güzel bir alternatif sundu.
Madem artık taptaze bir online film izleme platformumuz var, bünyesinde barındırdığı birbirinden eğlenceli 10 bilimkurgu filmini derlemenin tam zamanı. İşte sizin için seçtiğimiz o filmler…
In Time
Ölümsüzlük bulunmuş, yaşlanma 25 yaşından itibaren durdurulmuştur. Ancak bunun çok ciddi bir bedeli vardır. Zira ölümsüzlüğün bulunduğu bu yakın gelecekte para tarihe karışmış ve tüm ekonomik sistem zamana uyarlanmıştır. İnsanlar çalışıp zaman kazanmak ve hayatlarını da sahip oldukları zamanla sürdürmek zorundadır. Peki ya zamanınız biterse? Bildiniz, ölüyorsunuz. Tabii her çarpık sistemde olduğu gibi bu sistemde de eşitsizlik ve adaletsizlik vardır ve birinin buna kafa tutma zamanı gelmiştir…
The Truman Show’un senaristi; Gattaca, S1m0ne, The Terminal, Lord of War, The Host, Good Kill, Anon filmlerin yönetmeni Andrew Niccol imzalı yapımın kadrosunda Justin Timberlake, Olivia Wilde, Cillian Murphy gibi başarılı oyuncular yer alıyor.
Barberalla
Fransız çizgi roman serisi Barbarella’dan uyarlanan kült filmin yönetmen koltuğunda Roger Vadim oturuyor. 41. yüzyılda baştan çıkarıcı bir kadın olan Barbarella (Jane Fonda), şeytani bilim adamı Durand Durand‘ı bulmak ve durdurmak üzere erotizm dozu yüksek bir yolculuğa çıkıyor.
Seksiliğinden ödün vermeyen kahramanımız, Tau Ceti sistemine uzanan arayışı boyunca birbirinden ilginç ve ‘muzır‘ uzaylı türlerle, tehlikelerle karşılaşıyor. Hatta yakışıklı ve kör bir meleğin kanatlarında aşk yapma şansı da yakalıyor.
E.T. the Extra-Terrestrial
Steven Spielberg klasikleri arasında yer alan E.T. the Extra-Terrestrial, dünyada kaybolmuş sevimli bir uzaylı yaratığın küçük bir çocuk ile arkadaş olması üzerine kurulu. Evinden üç milyon ışık yılı uzaklıktaki Dünya’da kapana kısılan sevimli uzaylımız, onu evine alan ve peşindeki federal ajanlardan saklamaya çalışan küçük bir çocukla tanışacak, ortaya da uzayın haşmetli büyüklüğüne bile aldırmayan sıcacık bir dostluk hikâyesi çıkacaktır.
Kırışık yüzlü, koca gözlü, götten bacaklı kahverengi uzaylısıyla dikkatleri çeken film, aynı zamanda kendisinin parlayacağı yapım olan genç Drew Barrymore’u da ekranlara getiriyor. “En İyi Film” adaylığı dâhil olmak üzere 4 Oscar ve 2 Altın Küre Ödüllü başyapıt, olabildiğine komik, hareketli ve unutulmaz… Tüm zamanların en çok sevilen ve bilinen filmlerinden birini seyretmeye hazırlanın.
Battleship
Çocukluğumuzun masa üstü oyunu Amiral Battı’dan esinlenilerek çekilen film, Amerikan ve Japon donanmasının sürdürdüğü tatbikat sırasında ortaya çıkan bir uzaylı saldırısını anlatıyor. Askerlerin gösterdiği fedakarlık ve kahramanlığı bir abi-kardeş ilişkisiyle harmanlayan yapım bol bütçeli, aksiyonlu, klişeli ve CGI’lı filmlerden hoşlananlar için biçilmiş kaftan. Havadan, karadan ve denizden saldıran çirkin uzaylıları da cabası…
Filmde donanma subayı teğmen Alex Hopper rolünde Taylor Kitsch seyirci karşısına çıkarken, fizyoterapist ve Hopper’ın nişanlısı Sam Shane rolünde Brooklyn Decker, Hopper’ın silah arkadaşı deniz astsubayı Raikes rolünde ise şarkıcı Rihanna yer alıyor.
Serenity
“O bir başyapıt, o bir kült! Keşke hiç bitmeseydi” dediğimiz efsanevi dizi Firefly‘ın devam filmi olan Serenity, bir yandan erken iptalin doğurduğu hüznü dağıtırken bir yandan da hikayeyi devam ettiriyor. Firefly’ın yaratıcısı Josh Whedon, yapıma başka bir platformda dizi olarak devam etmektense bir film yapmayı tercih etti ve böylece 2005 yılında Serenity filmi ortaya çıktı.
Çince ve İngilizcenin birlikte kullanıldığı bir gelecekte, üzerinde gerçekleştirilen deneyler sonrası hem suikastçı hem de psişik olan River, ekibimizi hayal bile edemeyeceği bir serüvenin kucağına iter. Firefly dizisindeki orijinal oyuncu kadrosu bu filmde de korunuyor. Diziyi sevdiyseniz filmi kaçırmamanızı öneririz.
The War of The Worlds
Bilimkurgunun babalarından H.G. Wells‘in kaleme aldığı 1898 tarihli Dünyalar Savaşı romanını bilmeyen yoktur. Uzaylı istilasının öncül metinlerinden biri olan eser, 1953’te Byron Haskin‘in yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştı. Teknik imkanlar kısıtlı olsa da ortaya hiç de fena olmayan bir film çıkmıştı.
Roman 2005’te yeniden sinemaya uyarlandığında yönetmen koltuğunda bu sefer Steven Spielberg vardı. Romana tam anlamıyla sadık kalmasa da film tam bir görsel şölen ve Tom Cruise, Tim Robbins, Dakota Fanning‘li kadrosuyla göz doldurucu.
Star Trek (2009)
Gelecekte Romulus gezegeni bir süpernova tehlikesi altındadır. Spock, kara delik yaratma kudretine sahip kırmızı madde ile süpernovayı durdurmaya çalışsa da Romulus’un yok oluşunu engelleyemez. Spock’la birlikte gemisi kara deliğe yakalanan ve geçmişe savrulan Kaptan Nero (Eric Bana), bu yıkımın sorumlusu olarak gördüğü Spock’tan ve Federasyon’dan intikam almaya kararlıdır.
“Kelvin Zaman Çizgisi” adlı alternatif bir Star Trek gerçekliği yaratan filmin yönetmen koltuğunda J.J. Abrams oturuyor. Bir yandan Star Trek’in ağırlığını korumaya, bir yandan da ana akım sinemanın beklentilerini karşılamaya çalışan yapım, Uzay Yolu hayranlarından geçer not almayı başaramamıştı.
Lucy
‘Beynimizin kullanım kapasitesini %100’e çıkardığımızda başımıza neler gelirdi?” gibi kurgusal anlamda ilgi çekici, bilimsel anlamdaysa saçma bir sorudan yola çıkan filmin başrolünde Danimarka asıllı Amerikalı oyuncu Scarlett Johansson yer alıyor.
Kahramanımız Lucy, erkek arkadaşının mafya ile arasındaki musibet yüzünden uyuşturucu kaçakçılığına zorlanır. Ne var ki kaçakçılık adına vücuduna yerleştirilen uyuşturucu patlayıp da kanına karışınca olanlar olur. Damarlarında dolaşan kimyasallar, ona insanüstü yetenekler kazandırmıştır. Artık akıl okuma, telekinezi ve acıyı hissetmeme gibi güçlere sahip olan genç kadın, çok geçmeden acımasız bir savaşçıya dönüşecektir.
Minority Report
Yönetmen koltuğunda Steven Spielberg’ün oturduğu Minority Report, unutulmaz bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in aynı adlı öyküsünden uyarlanan gerilim dozu yüksek bir bilimkurgu filmi. Yıl 2054. Bir zamanlar cinayet oranında birinci sırada yer alan Washington, artık suç oranının en düşük olduğu şehir haline gelmiştir. Çünkü polis teşkilatı bir çeşit kahin yeteneklerine sahip “precog“lar kullanmakta ve cinayetleri henüz gerçekleşmeden önleyebilmektedir.
Departmanın en önemli dedektifi olan John Anderton (Tom Cruise), oğlu da yıllar önce bir cinayete kurban gittiği için kendini sıkı sıkıya işine adamıştır. Ancak bir gün işler tersine döner ve John’un gelecekte bir cinayet işleyeceği öngörülür. Ansızın içinde bulunduğu sistemin kurbanı haline gelen kahramanımız, peşindeki polislerden kaçarak kendisini aklamaya çabalayacak, aynı zamanda sistemin mükemmelliğini de sorgulamaya başlayacaktır. Önemli olan soru şudur: Kaderimiz önceden yazılmış mıdır, yoksa seçim yapma şansımız var mıdır?
The Adjustment Bureau
Yine Philip K. Dick’in Adjustment Team isimli kısa öyküsünden beyaz perdeye uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda George Nolfi‘yi görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri senatosuna girmek üzere olan hırslı politikacı David Norris, daha önce tanıdığı hiçbir kadına benzemeyen, güzel ve modern balerin Elise Sellas’la tanışır. Tam ona âşık olmaya başladığını fark ettiği an, gizemli adamlar çifti ayırmak için karşılarına çıkar. Bu adamlar sahip oldukları güçle, David ve Elisa’nın bir araya gelmesine engel olmak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Bu yoğun engellemeler karşısında David, ya Elisa’nın peşini bırakıp daha önce kendisi için çizilmiş yoldan gidecek ya da Kader’e karşı gelmek için her şeyi tehlikeye atacaktır. Filmin oyuncu kadrosunda Matt Damon, Emily Blunt gibi rüşdünü kanıtlamış isimler bulunuyor.
Hazırlayan: Pınar Duman