Bill & Ted’s Excellent Adventure‘ın yönetmen koltuğunda Evde Tek Başına filminden de aşina olabileceğiniz Stephen Herek oturuyor. 1989 çıkışlı yapımın oyuncu kadrosunda Matrix, John Wick, Constantine gibi filmlerden tanıdığımız Keanu Reeves‘ın yanı sıra, komedyen George Carlin ve Alex Winter’da yer alıyor. Filmin konusu ise tam evlere şenlik. Müzisyen olma hayaliyle yanıp tutuşan iki sersem liseli arkadaş, ihmal ettikleri okuldan atılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bunun olmaması için bir tarih sunumu hazırlamaları ve en iyi notu almaları gerekmektedir. Üstüne üstlük Ted’in babası durumu öğrenince oğlunu askeri okula yazdırmaya karar vermiştir. Tam her şey bitti derken beklenmedik bir yardımla umutlar yeniden yeşerir… Maceralı, eğlenceli ve bolca müzik bezeli yolculuk da cabası…
Zamanda yolculuk temasını en son See You Yesterday filmini incelerken konuşmuştuk. Zamanda yapılan seyahatler üzerine atılmış teoriler ve varsayımlardan bahsetmiştik. Bilindiği üzere zaman-uzay bağının insan üzerindeki etkisi halen net olarak bilinmemekte. Einstein‘ın görelilik teorisinden evvel zamanın sabit ve herkes için aynı değerlerle ölçülen bir kavram olduğu düşünülüyordu. Fakat Einstein, zamanın uzay ile bağının aslında ölçülebilir değerlerinin kişiye, bağlama ve duruma göre değişim gösterebileceği fikrini ortaya attı. Böylece zamanın yapısına dair sorular da artmış oldu. Ayrıca kara deliklerin varlığı teorik olarak da olsa öne sürülünce, bilimkurgu yazarlarının hayal gücüyle birlikte zaman yapısı da çözümlenmeye hazır hale geldi. Zamanda yolculuk mümkün mü? Eğer mümkünse nasıl ve ne şartlar altında mümkün? Yazının devamında bu soruları filmin odağında işlemeye çalışacağız.
Klasik fizikçilere göre zamanda yolculuk büyük riskler barındırmaktadır. En bilinen görüş ise Büyükbaba Paradoksu. Bu yaklaşıma göre, eğer geçmişe gider ve dedenizi öldürürseniz siz de hiç var olamazsınız. Varoluştan silineceğiniz için dolayısıyla zamanda yolculuk yapamaz ve cinayeti de işleyemezsiniz. Böylece olaylar çıkmaza girer. Lakin modern fizikçilerin bu konuda başka yönde görüşleri var. Zira onlara göre zamanda yapılan muhtemel yolculukların ardından yeni boyutlar oluşur ve akış oraya doğru gerçekleşir. Bu teorinin adı Multiverse yani çoklu evren teorisidir. Yani, evren sanılanın aksine yegane değil ve her hareketimizde, verdiğimiz her kararda yeni evrenler oluşmaktadır. Bir nehrin kollara ayrılarak akması gibi zaman da aslolan evrene zarar vermeden akışına devam etmektedir.
Filmde işlenen zaman yolculuğu ise gelecekten gelen bir telefon kulübesi sayesinde yapılıyor. Burada ister istemez akıllara Doctor Who geliyor. Doctor Who dizisinde de zaman yolculuğu Tardis isimli cihazla yapılıyordu. Doktor, Tardis’e biniyor ve uzay-zaman içinde herhangi yere seyahat edebiliyordu. Fakat iki yapım arasındaki tek benzerlik bu değil elbette. Dizide olduğu gibi burada da tarihi simaların zamanda yolculuk yaparak günümüze geldiğini görüyoruz. H.G. Wells‘in Zamanda Yolculuk adlı kült romanına değin uzanan bu anakronik konu, öylesine önü açık ve yazarına öylesine geniş imkanlar veriyor ki, sıklıklı işlenerek başarısını kanıtlamış durumda. Nitekim, tarihin belirli noktalarından gelen birçok önemli ismin 80’ler Amerika’sında yaşadıkları da ortaya izlemesi gayet eğlenceli bir film çıkarıyor.
Gelelim sinematik yönden incelemeye. Senaryonun akışı gayet hızlı. Çağımızın diline uygun bu açıdan. Fakat diğer yandan, senaryonun metin derinliği sığ ve işlenişi de vasatın altında kalmış. Zamanda yolculuk kadar çetin bir konunun High School Musical havasında işlenmesi gözardı edilse dahi, karakterlerle bağ kuramayan izleyicinin takip edemeyerek sıkılabileceği de bir gerçek. Senaryonun derinlikli olmamasının diğer iki etkisi de; oyunculuklar ve tarihi simaların işlenişi sorununu ortaya çıkarıyor. Böylesine ünlü isimlerin söyleyeceği sözler ve tavırları da ister istemez şanlarına yakışır olsun diyoruz. Lakin film bu noktada yeterli değil ve zaten derdi de bambaşka. Fakat bir noktada haklarını vermek gerekir ki, tarihi dönemler için gereken fiziksel ekipman göze hoş görünüyor. Diğer sorun ise oyunculukların hem senaryoya hem de oyunculara bağlı olarak düşük kalması. Mimiklerin ve jestlerin abartılı olmasının ve bazı noktalarda sahneler arası geçişlerin doğru yapılmamasının oyuncuların performanslarını kötü yönde etkilediğini görmekteyiz.
Filmin müzikleri ve tarihi simalar için seçilen oyuncular başarılı; buna ek olarak modern yaşam çatışması gayet güzel işlenmiş. Filmin eğlenceli bir müzikal tadında olması hedeflendiği için de belli başlı hataları ve noksanları da gözardı edilebiliyor. Tarihi kişilikler günümüzde yaşasaydı ne olurdu diye hepimiz düşünmüşüzdür muhtemelen. Ortaya çıkabilecek absürt ve bir o kadar da eğlenceli durumları işleyen film de belli ki bu sorudan yola çıkmış, ama vasat senaryonun yanı sıra, konuyu bir arada tutması gereken sebep de yetersiz. Zaman yolculuğu için geçmişe giden kişinin motivasyonu daha iyi işlense ve bu noktada daha sıkı çalışılsa, muhtemelen film çok daha başarılı olabilirdi. Yine de devam filmi yapıldığına göre gişede de başarısız olduğunu söyleyemeyiz. Velhasıl, çerezlik eğlenceli bir film izlemek isteyenlere ve biraz da nostalji tadı arayanlara önerilir. Sonuçta Socrates ile Abraham Lincoln‘ü bir daha nerede yan yana göreceksiniz?